18 Mart 2015’te dünyanın en zengin adamı,
yürürlüğe girmesini istediği yeni projesini kamuoyuna duyurdu: bulaşıcı
hastalık kaynaklı salgınlara kararlı bir biçimde cevap verebilecek küresel,
askerî ve ulusüstü bir kurum inşa edilmeli.[1]
Prestijli New
England Journal of Medicine (NEJM) dergisinde çıkan “Yeni Salgın: Eboladan
Alınacak Dersler” başlıklı makalesinde ise Bill Gates, azami tesire sahip
olacak ve tüm dünyaya hitap eden bir eylem çağrısı yapmaktaydı. Bu makaleyle
aynı zamanda Gates, New York Times’a
başka bir makale yazdı.[2] Bu dönemde medya, Gates’in argümanlarını hiç
eleştirmeden olduğu gibi benimseyen yığınla yazıya yer verdi.
Tarihteki en güçlü özel vakfın başkanı olarak Bill
Gates, bugünlerde dünyadaki sağlık çalışmalarının gündemini belirlemeyi alışkanlık
hâline getirmiş durumda. Bill ve Melinda Gates Vakfı (BMGV) sağlık alanına
tonla para bağışlıyor. Bu para, toplamda 43,5 milyar doları buluyor. Vakıf, sıtma,
çocuk felci, verem, HIV gibi hastalıklarla mücadele eden kurumlara her yıl 4
milyar dolar veriyor. Bir STK yetkilisinin de dediği gibi, “bugün Gates Vakfı’nın
haberi olmadan kimse öksüremez, kafasını kaşıyamaz, hapşıramaz.”[3]
Gates, New
England Journal of Medicine dergisinde çıkan makalesinde sağlık
hizmetlerini yönetecek kudretli bir yapının kurulması talebini dillendiriyor.
2014’te Ebola salgınının dünya genelinde yol açtığı panik üzerinden Gates, ileride
felâketlere yol açabilecek salgınlar konusunda uyarılarda bulunuyor ve bu
salgınların ancak NATO’yu model alacak, güçlü bir küresel ısınma ve tepki
sisteminin müdahalesiyle kontrol altına alınabileceğini söylüyor.
BM yetkilileri, o dönemde Ebola’ya uluslararası
planda verilen tepkinin çok yavaş olduğu, ama nihayetinde bu tepkinin etkisini
gösterdiği, hatta kimi örneklerde “muazzam bir başarı elde edildiği” tespitinde
bulunuyor.[4] Buna karşın Gates, “Başka türden bir küresel tehditle, yani
savaşla ilgili hazırlıklarımızla kıyaslandığında Ebola ile mücadele tam bir
fiyasko” diyor.[5]
Öte yandan Gates, yazısında Dünya Sağlık Örgütü’nün
uluslararası salgınla mücadele sistemine sahip olduğunu söylüyor, ama bu
sistemin yeterli personele ve paraya sahip olmadığı üzerinde duruyor. Gates
Vakfı, hâlihazırda DTÖ’ye en fazla fon sağlayan kuruluşlardan biri. Bu noktada en
az 125 milyar dolarlık vakfın başındaki bir ismin zaten yürürlükte olan
programlara neden daha fazla para vermediği sorusunu sormak gerekiyor. Oysa Gates
makalesinde bu soruya cevap vermiyor, ama gene de sorunun cevaplarını metinde
örtük olarak bulmak mümkün.
Aslında Gates’in hayalinde şu tür yetkilere sahip
bir teşkilât var:
* Batılı ülkelerin ordularıyla, bilhassa NATO ile
birlikte çalışacak, gelişmekte olan ülkeleri hedefleyen operasyonlar yürütecek.
(“Burada planlama, NATO gibi askerî ittifakları içermeli”; “Ağır bir salgın
durumunda orta ve yüksek gelirli ülkelerin büyük bölümü, belki hepsi birlikte
çalışmalı.”)
* Hızlı tarama testlerinin yapılabilmesi, yeni
aşıların ve ilâçların kullanılabilmesi için ülkelerin güvenlik mevzuatını
baypas edecek. (“Yeni Ebola ilâçları, salgın zirvesine ulaştıktan sonra Ebolalı
hastalarda test edilmedi. Bunun kısmi nedeni, yeni bir deneme formatını
onaylayacak veya yasal sorumluluk karşısında tazminat verilmesini güvence
altına alacak net bir sürecin işletilmemesi.”)
* Teşkilât, salgından etkilenen ülkelerdeki
anayasal güvenceleri askıya alacak (“Demokratik ülkeler, bireylerin seyahat
etme ve toplanma haklarını budamaktan kaçındıkları için bu ülkeler,
faaliyetleri sınırlama konusunda yavaş davranıyorlar, bu da salgının
yayılmasına katkıda bulunuyor.”)
* Özel korumalardan azade, tüm dünyayı gözetleyen
ağlar kuracak, bu ağlar, gelişmekte olan ülkelerdeki insanlarla ilgili
bilgileri emperyalist merkeze anında aktaracak. (“Uydu fotoğraflarına ve cep
telefonu verilerine erişim sağlanması, salgından etkilenen bölgedeki halk
hareketlerini ve bireyleri izleme imkânı sunar.”)
Gates, eskiden beri varolan BM türünden
uluslararası kurumların bu türden aşırı güçlü bir yapıyı inşa edemeyeceğini
düşünüyor. Bunun yerine Dünya Bankası, G7 ülkeleri ve NATO’yu içinde barındıran
bir konsorsiyumun kurulmasını, bu yapıya vakıfların ve teknoloji şirketlerinin
katılmasını istiyor. Gates, BM’nin bu çalışmadaki rolü konusunda net bir şey
söylemiyor.
Gates, bu bağlamda “sürece Dünya Sağlık Örgütü’nün
hangi kısımlarının öncülük edeceğini, Dünya Bankası ve G7’nin hangisinin
koordinasyonu sağlayacağını hep birlikte tartışalım” diyor. Makalesinde BM’ye
saygı duyuyormuş gibi yapıyor, yoksul ülkelerde kamusal sağlık hizmetlerinin
güçlendirilmesi gerektiğine dair yalandan bir şeyler söylüyor ama aslında o, BM’yi
aşan, gelişmekte olan ülkeleri hedefe koyan, Batı’nın zengin ülkelerinin
kontrolünde olacak yeni bir uluslararası kurumun oluşturulmasını istiyor.
Gates’in makalesinin ardındaki fikriyat, özgün ve
muhteşem görülüp göklere çıkartılıyor. Oysa esasen başka firmaların fikirlerini
adapte edip sömürmek suretiyle tüm dünyada yazılım sahasının hâkimi hâline
gelen Microsoft geleneğine uygun olarak Gates, bugünlerde halk sağlığı sahasına
sinen bir anlayışı, “küresel sağlık yönetimi” anlayışını kendine mal ediyor.
Bu kavram, ilkin Sovyetler yıkıldıktan sonra
kurulan tek kutuplu dünya bağlamında dillendiriliyor. “Küresel sağlık yönetimi”
anlayışında amaç, ulusötesi sağlık meselelerinin yönetimini Batı’nın idaresinde
pekiştirmek.
Süreç içerisinde halk sağlığı, güvenlik meselesi
olarak yeniden tanımlanıyor. Gelişmekte olan ülkeler, bugün dünyaya hastalık ve
ölüm yayan, SARS, AIDS gibi hastalıkların yuvalandığı alan olarak takdim
ediliyorlar ve buradan da Batılı güçlerin, devletlerin egemenliğinin dayattığı
kısıtlamaları aşmak için tasarlanmış merkezî sağlık sistemlerini kurmaları
gerektiğinden bahsediliyor.
Şunu görmek lazım: Bu literatüre aşina olmayanlar,
Gates’in önerilerini şaşırtıcı buluyorlar. Gates ise sadece yeni bir bağlam sunuyor
ve bu noktada gerekli kaynaktan söz ederek, tüm basın organlarının büyük bir
heyecanla hazırladıkları, ürkütücü bir bulaşıcı hastalıkla alakalı haberleri
tüm dünyaya yayarak paniğe yol açıyor.
Bugün ilk kez dünyanın en güçlü isimlerinden biri,
sağlık düzleminde küresel sağlık yönetimi fikrine destek veriyor. Küresel sağlık
yönetiminin bugün gerçeklik hâline gelmesini söyleyen teori, sağa sola
yardımlar dağıtan Bill Gates’in özel vakfını da ele geçiriyor.
Aslında tüm o hayırseverlik,
Gates’in küresel sağlık yönetimi düşüncesini askerîleştiren girişimlerini
gizliyor. Yardım kuruluşlarının “yumuşak gücü”, her daim Batı emperyalizminin sert
gerçekleri ile el ele ilerliyor.
Jacob
Levich
[Kaynak:
American Journal of Economics and
Sociology, Cilt 74, Sayı 4 (Eylül 2015), s. 704-707.]
Dipnotlar
[1] Bill & Melinda Gates Foundation, “Clinical
Research Management”, Ocak 2015, BMGF.
[2] “Discovery and Translational Sciences Strategy
Overview”, BMGF.
[3] Aktaran: Alternative
World Health Report, Zed Books, 2008 s. 251.
[4] “Nigeria is Now Free”, 20 Ekim 2014, WHO.
[5] Bill Gates, “The Next Epidemic”, 15 Nisan
2015, NEJM.
0 Yorum:
Yorum Gönder