09 Nisan 2020

,

Gates Vakfı

18 Mart 2015’te dünyanın en zengin adamı, yürürlüğe girmesini istediği yeni projesini kamuoyuna duyurdu: bulaşıcı hastalık kaynaklı salgınlara kararlı bir biçimde cevap verebilecek küresel, askerî ve ulusüstü bir kurum inşa edilmeli.[1]
Prestijli New England Journal of Medicine (NEJM) dergisinde çıkan “Yeni Salgın: Eboladan Alınacak Dersler” başlıklı makalesinde ise Bill Gates, azami tesire sahip olacak ve tüm dünyaya hitap eden bir eylem çağrısı yapmaktaydı. Bu makaleyle aynı zamanda Gates, New York Times’a başka bir makale yazdı.[2] Bu dönemde medya, Gates’in argümanlarını hiç eleştirmeden olduğu gibi benimseyen yığınla yazıya yer verdi.
Tarihteki en güçlü özel vakfın başkanı olarak Bill Gates, bugünlerde dünyadaki sağlık çalışmalarının gündemini belirlemeyi alışkanlık hâline getirmiş durumda. Bill ve Melinda Gates Vakfı (BMGV) sağlık alanına tonla para bağışlıyor. Bu para, toplamda 43,5 milyar doları buluyor. Vakıf, sıtma, çocuk felci, verem, HIV gibi hastalıklarla mücadele eden kurumlara her yıl 4 milyar dolar veriyor. Bir STK yetkilisinin de dediği gibi, “bugün Gates Vakfı’nın haberi olmadan kimse öksüremez, kafasını kaşıyamaz, hapşıramaz.”[3]
Gates, New England Journal of Medicine dergisinde çıkan makalesinde sağlık hizmetlerini yönetecek kudretli bir yapının kurulması talebini dillendiriyor. 2014’te Ebola salgınının dünya genelinde yol açtığı panik üzerinden Gates, ileride felâketlere yol açabilecek salgınlar konusunda uyarılarda bulunuyor ve bu salgınların ancak NATO’yu model alacak, güçlü bir küresel ısınma ve tepki sisteminin müdahalesiyle kontrol altına alınabileceğini söylüyor.
BM yetkilileri, o dönemde Ebola’ya uluslararası planda verilen tepkinin çok yavaş olduğu, ama nihayetinde bu tepkinin etkisini gösterdiği, hatta kimi örneklerde “muazzam bir başarı elde edildiği” tespitinde bulunuyor.[4] Buna karşın Gates, “Başka türden bir küresel tehditle, yani savaşla ilgili hazırlıklarımızla kıyaslandığında Ebola ile mücadele tam bir fiyasko” diyor.[5]
Öte yandan Gates, yazısında Dünya Sağlık Örgütü’nün uluslararası salgınla mücadele sistemine sahip olduğunu söylüyor, ama bu sistemin yeterli personele ve paraya sahip olmadığı üzerinde duruyor. Gates Vakfı, hâlihazırda DTÖ’ye en fazla fon sağlayan kuruluşlardan biri. Bu noktada en az 125 milyar dolarlık vakfın başındaki bir ismin zaten yürürlükte olan programlara neden daha fazla para vermediği sorusunu sormak gerekiyor. Oysa Gates makalesinde bu soruya cevap vermiyor, ama gene de sorunun cevaplarını metinde örtük olarak bulmak mümkün.
Aslında Gates’in hayalinde şu tür yetkilere sahip bir teşkilât var:
* Batılı ülkelerin ordularıyla, bilhassa NATO ile birlikte çalışacak, gelişmekte olan ülkeleri hedefleyen operasyonlar yürütecek. (“Burada planlama, NATO gibi askerî ittifakları içermeli”; “Ağır bir salgın durumunda orta ve yüksek gelirli ülkelerin büyük bölümü, belki hepsi birlikte çalışmalı.”)
* Hızlı tarama testlerinin yapılabilmesi, yeni aşıların ve ilâçların kullanılabilmesi için ülkelerin güvenlik mevzuatını baypas edecek. (“Yeni Ebola ilâçları, salgın zirvesine ulaştıktan sonra Ebolalı hastalarda test edilmedi. Bunun kısmi nedeni, yeni bir deneme formatını onaylayacak veya yasal sorumluluk karşısında tazminat verilmesini güvence altına alacak net bir sürecin işletilmemesi.”)
* Teşkilât, salgından etkilenen ülkelerdeki anayasal güvenceleri askıya alacak (“Demokratik ülkeler, bireylerin seyahat etme ve toplanma haklarını budamaktan kaçındıkları için bu ülkeler, faaliyetleri sınırlama konusunda yavaş davranıyorlar, bu da salgının yayılmasına katkıda bulunuyor.”)
* Özel korumalardan azade, tüm dünyayı gözetleyen ağlar kuracak, bu ağlar, gelişmekte olan ülkelerdeki insanlarla ilgili bilgileri emperyalist merkeze anında aktaracak. (“Uydu fotoğraflarına ve cep telefonu verilerine erişim sağlanması, salgından etkilenen bölgedeki halk hareketlerini ve bireyleri izleme imkânı sunar.”)
Gates, eskiden beri varolan BM türünden uluslararası kurumların bu türden aşırı güçlü bir yapıyı inşa edemeyeceğini düşünüyor. Bunun yerine Dünya Bankası, G7 ülkeleri ve NATO’yu içinde barındıran bir konsorsiyumun kurulmasını, bu yapıya vakıfların ve teknoloji şirketlerinin katılmasını istiyor. Gates, BM’nin bu çalışmadaki rolü konusunda net bir şey söylemiyor.
Gates, bu bağlamda “sürece Dünya Sağlık Örgütü’nün hangi kısımlarının öncülük edeceğini, Dünya Bankası ve G7’nin hangisinin koordinasyonu sağlayacağını hep birlikte tartışalım” diyor. Makalesinde BM’ye saygı duyuyormuş gibi yapıyor, yoksul ülkelerde kamusal sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğine dair yalandan bir şeyler söylüyor ama aslında o, BM’yi aşan, gelişmekte olan ülkeleri hedefe koyan, Batı’nın zengin ülkelerinin kontrolünde olacak yeni bir uluslararası kurumun oluşturulmasını istiyor.
Gates’in makalesinin ardındaki fikriyat, özgün ve muhteşem görülüp göklere çıkartılıyor. Oysa esasen başka firmaların fikirlerini adapte edip sömürmek suretiyle tüm dünyada yazılım sahasının hâkimi hâline gelen Microsoft geleneğine uygun olarak Gates, bugünlerde halk sağlığı sahasına sinen bir anlayışı, “küresel sağlık yönetimi” anlayışını kendine mal ediyor.
Bu kavram, ilkin Sovyetler yıkıldıktan sonra kurulan tek kutuplu dünya bağlamında dillendiriliyor. “Küresel sağlık yönetimi” anlayışında amaç, ulusötesi sağlık meselelerinin yönetimini Batı’nın idaresinde pekiştirmek.
Süreç içerisinde halk sağlığı, güvenlik meselesi olarak yeniden tanımlanıyor. Gelişmekte olan ülkeler, bugün dünyaya hastalık ve ölüm yayan, SARS, AIDS gibi hastalıkların yuvalandığı alan olarak takdim ediliyorlar ve buradan da Batılı güçlerin, devletlerin egemenliğinin dayattığı kısıtlamaları aşmak için tasarlanmış merkezî sağlık sistemlerini kurmaları gerektiğinden bahsediliyor.
Şunu görmek lazım: Bu literatüre aşina olmayanlar, Gates’in önerilerini şaşırtıcı buluyorlar. Gates ise sadece yeni bir bağlam sunuyor ve bu noktada gerekli kaynaktan söz ederek, tüm basın organlarının büyük bir heyecanla hazırladıkları, ürkütücü bir bulaşıcı hastalıkla alakalı haberleri tüm dünyaya yayarak paniğe yol açıyor.
Bugün ilk kez dünyanın en güçlü isimlerinden biri, sağlık düzleminde küresel sağlık yönetimi fikrine destek veriyor. Küresel sağlık yönetiminin bugün gerçeklik hâline gelmesini söyleyen teori, sağa sola yardımlar dağıtan Bill Gates’in özel vakfını da ele geçiriyor.
Aslında tüm o hayırseverlik, Gates’in küresel sağlık yönetimi düşüncesini askerîleştiren girişimlerini gizliyor. Yardım kuruluşlarının “yumuşak gücü”, her daim Batı emperyalizminin sert gerçekleri ile el ele ilerliyor.
Jacob Levich
[Kaynak: American Journal of Economics and Sociology, Cilt 74, Sayı 4 (Eylül 2015), s. 704-707.]
Dipnotlar
[1] Bill & Melinda Gates Foundation, “Clinical Research Management”, Ocak 2015, BMGF.
[2] “Discovery and Translational Sciences Strategy Overview”, BMGF.
[3] Aktaran: Alternative World Health Report, Zed Books, 2008 s. 251.
[4] “Nigeria is Now Free”, 20 Ekim 2014, WHO.
[5] Bill Gates, “The Next Epidemic”, 15 Nisan 2015, NEJM.

0 Yorum: