20 Ağustos 2024

,

Ölçü ve Ölçek

Bir TKP’li, Çerkes Ethem’den söz ederken neden “iç çekip sözcükleri özenle seçme gayreti”[1] içine girer? Neyden ve kimden korkmaktadır? Sözcüklerin korkuyla dizildiği ip kime aittir? Çerkes’e dair bir iki güzel söz kimleri rahatsız eder? TKP’li Yusuf Şaylan, Çerkes’ten bahsederken sözcüklerini özenle seçmeye mecburdur.

Korku, AB-Sermaye-Devlet ilişkileri dâhilinde komünistlik oynasın diye açılan kum havuzunu yitirmekle ilgilidir. TKP, eklektik ve anakronik bir yerden, Kemalizmi-Atatürkçülüğü, yakın tarihi ve burjuva cumhuriyeti kendi programına bağlamak, kendi politik hattını burjuva devletine göre çizmek zorundadır. Bu da yalanı boyayıp gerçekmiş gibi satmayı zorunlu kılmaktadır.

Geçmişte “Osmanlı’yı karşısına alan, saltanat ve hilafete kafa tutan gerçeklik” diye bir şey söz konusu değildir. TKP yalan söylemektedir. 1919’da ve 1920’de Komintern’in iddiası aksi yöndedir. Bugünkü TKP, 28 Haziran 1920 günü Mustafa Suphi’nin “yaşasın Türkiye amele, rençber ve askerlerinin hükûmet ve cumhuriyeti!” diye bitirdiği “Saltanattan Sonra”[2] yazısını neden yazdığını anlayamaz. Saltanata ve hilafete bağlılığı sebebiyle Ankara çizgisinin eleştirildiği gerçeğini bugün TKP gizlemek zorundadır. O, tarihi, bugünden, bugündeki sınıfsal çıkarlarına göre yazmaktadır.

“Nasıl olsa Kemalist kalmadı, biz Kemalizmi kendi güdük sosyalizm anlayışımızmış gibi yeniden tarif edelim, CHP’lileri bu şekilde avlayalım” diyen, bundan başka siyaseti olmayan TKP’nin yürüdüğü yol, komünist hareketin yolu değildir. Komünist hareket, burjuva partiler arası rekabete, burjuva ölçü ve ölçeğe göre ilerleyemez.

Söyleşi yapılan kişi (Yusuf Şaylan), SİP’e gelmeden önce Doktorcudur, az buçuk Hikmet Kıvılcımlı tedrisatı görmüştür. O Kıvılcımlı, hilafetle ve saltanatla bir mücadelenin yaşanmadığını söylemektedir. O güne dair kimi yanılsamaları olsa da Kıvılcımlı, dönemin dinamiklerinin sınıfsal niteliğinin bilincindedir.

Şaylan’ın “Şimdinin yobazlarıyla mücadelenin müftüsü arasında fark var. İşte o zaman anlıyorsun. Mücadele dönüştürüyor insanı” lafı, Doktorculuktan kalan kırıntıdır. Partide bir karşılığı yoktur. Partisinin yolunu bir müftünün, bir Müslüman’ın devrimci olamayacağına dair inanç tayin etmektedir. Bu inanç, burjuvaziye aittir. TKP, burjuvazinin yolundan da emrinden de çıkamaz. Mücadele edip devrimci “müftü” var edemez. Müslüman Doğu’yu örgütleme iradesini ortaya koyan Bolşeviklerin yoluna yoldaş olamaz.

Eski doktorcu Yusuf Şaylan, doktoru zihinden ve tarihten sildiği için Hikmet Kıvılcımlı’nın Kemalistlerin hilafete ve saltanata karşı gerçek bir mücadele yürütmediklerini söylediğinden hiç bahsetmez. TKP’nin Kemalist mitolojiye bağlanma iradesine teslim olduğu için sözcüklerini “özenle” seçer. Çerkes Ethem’den ancak utana sıkıla bahsedebilir.

Bu TKP’li şahıs, Çerkes Ethem, Mustafa Suphi, THİF gibi gerilimlerin Sovyetler’le ilişkili olduğunu göremez. Mustafa Kemal’in sola, sosyalizme yönelik alerjisi, bir açıdan, Enver’le girdiği iktidar mücadelesiyle ilişkili bir meseledir. Enver, “Bolşevizmin yenildiğini görsek dahi ona yardıma koşmalıyız” diyendir. “Osmanlı Federasyonu” kurmayı, imparatorluğu Doğu’ya kaydırmayı düşünen Enver, Mustafa Kemal’i Türklük merkezli bir devlet kurmayı düşündüğü için eleştirir. Şaylan’ın partisinin kurucu önderi Yalçın Küçük, AKP’nin kurulduğu yıllarda işte bu Enverci çizgiye selam durur. O suyun başını tutar, devletine hizmet eder.

Enver, Sovyetler’le kurduğu ittifak uyarınca, “Halk Şuralar Partisi” kurmayı düşünendir. “Şura” “sovyet” sözcüğü yerine kullanılmaktadır. Parti programı, bugünkü TKP’den bile ileridir! En azından üretim araçlarının kolektifleştirilmesini, toplumun malı kılınmasını istemektedir.[3] Bugünkü TKP ise ancak şirketlerden vergi almayı vaat edebilir.

TKP, bugün Komintern-Moskova hattına yakın duran Enver çizgisine karşı yapılan hamlelere her yönden sahip çıkar. Din ve millete göre tanımlanmış bir sosyalist devrime vurgu yapan Enver çizgisi, esasında Bolşeviklerin Doğu programını uygulamaktadır. Bu anlamda, Mustafa Kemal’in antikomünistliği dışarıdan, Enver’in antikomünistliği içeriden işletilen bir pratiktir. İlki, Enver bahanesiyle tüm sosyalist çıkışları ezer, ikincisi, o çıkışların içinde konumlanıp suyun başını tutar.

Enver çizgisi, tasfiye edilmemiş, devlet içi klikler içerisinde diri tutulup bugüne taşınmıştır. Tarihin ilgili döneminde tartışma, İngilizler-Almanlar-Sovyetler arası gerilimlerle tanımlıdır. Solun önemli bir bölümü, İngilizlerin kurduğu “devlet”in aparatı ve uşağıdır.

Bugünkü TKP, İngilizlerin kurduğu cumhuriyete, inşa ettiği tarihe “devrimci miras” diye sahip çıkmaktadır. Çünkü TKP, Sovyetler’in İngilizlerle imzaladığı ticaret anlaşmasının ürünüdür. Din ve milleti kesen sınıf mücadelesinde mevziler ören Bolşevizm, o ticaret anlaşması sonrası geriye çekilir. İngilizlerin istediği bir solculuk, İkinci Enternasyonal’in ve İngiliz İşçi Partisi’nin dişine uygun bir pratik hâkim hâle gelir. Sosyalist hareketi bu solculuk ve pratik yönetmektedir. Ticaret anlaşmasının ana maddesi, “komünizm propagandası yapmayacaksın!”dır. Sosyalist hareketi tam da bu emir şekillendirmiş, ruhunu bu emir üflemiştir.

Diğer kanat, “ama Ermenii (altınları)!” derken, Bakû Kurultayı’na düşmanlık ederken, o da İkinci Enternasyonal çizgisini, Menşevizmi ve Ekim düşmanlığını güncelleyip bugüne taşımaktadır. “Doğu despotizmi”nin lideri olarak görülen Lenin, bugünde idam edilir. TKP ve HDP çizgisi, bütün olarak Leninizmi tasfiye etmek için vardır.

TKP, tam da bu düzlemde Yıldırım Koç denilen antikomünisti “bizim safta” diyerek sahiplenir.[4] O da aslında 1920 TKP’sini Yıldırım Koç gibi eleştirmektedir:

“TKP’nin ilk kurulduğu dönemdeki örgütsel dağınıklığı, siyasi birikim eksikliği ve ideolojik bulanıklığı, Sovyet Rusya ve Komintern’le zorlayıcı ilişkileri ve tüm bu koşullarda etkili bir siyaset yürütme konusunda yetersiz kaldığı ortadadır.”[5]

TKP’li yazar, “zorlayıcı ilişkiler”i açıklamıyor. Muhtemelen, o da Koç gibi, komünist hareketi “fazla kökü dışarıda” buluyor. Yazar, Moskova-Kazan-Bakû hattında toparlanan örgütü, edinilen zengin politik birikimi ve kavuşulan ideolojik netliği, kendi küçük burjuva konumu sebebiyle, göremiyor. Çünkü Ekim ve Komintern düşmanı. Düşman olmasa, oradaki toparlanmayı, zengin birikimi ve netliği görür, Kemalizme bu denli kul-köle olmazdı.

Yazar, aslında bugünkü partisinin örgütsel dağınıklığından, siyasi birikim eksikliğinden ve ideolojik bulanıklığından bahsediyor. Ekim Devrimi ve Komintern gibi gerçeklerin sıcaklığında ilerleyen komünist hareketi kendisiyle kıyaslıyor. 1923’e devrim, AB’ye ilerleme, burjuva cumhuriyete “devrimci mevzi” diyen bir partinin ağzına yakışmayacak laflar bunlar. Bu tür laflar, Ekim’e ve Komintern’e bağlı olmamanın, bağlılığı gericilik olarak görmenin neticesi.

TKP yazarının yazısı, partisinin Ekim’le ve Komintern’le bir ilişkisinin bulunmadığının kanıtıdır. O sebeple, “1920’li yılların başında Anadolu’da komünizmin dikkate değer bir örgütsel gücü yoktur” diye cahilane laflar etmektedir. Yazar, “Bolşevikler cihan harbinden çıkmaları ve çıkarken çarlığın tüm iddialarından vazgeçtikleri gibi kirli anlaşmaları ifşa etmiş olmalarıyla sempati yarattıklarına” inanmaktadır. İşçi-köylü iktidarının, ezilen milletleri özgürleştirmesinin hiçbir önemi yoktur. Bolşevikler, sadece savaştan çıktıkları için değer görmüşlerdir. Onun için Bolşevikler ve sosyalizm, devlete sunduğu askeri ve diplomatik destek dolayısıyla değerli ve önemlidir. Bolşevikler ve sosyalizm, ben-merkezcilikle, o benin genel hâli olarak devlet ölçüsünde anlam ve değere sahip olabilmektedir. Bu tür küçük burjuvalar, sosyalizmle ancak bu düzeyde ilişki kurabilmektedirler. Cahil köylülerin ve geri kafalı aydınların sosyalizmi idrak etmiş olmaları mümkün değildir. Onlar, ancak İngiliz’e layık solcu olabilirler.

TKP’li yazar, dönemin Kemalistleri gibi konuşmaya mecburdur: “Bolşevik liderler, Türkiye’nin o günkü vaziyetinde hiçbir şekilde bir sosyalist devrim potansiyeli görmezler. Kapitalizm gelişmemiştir, işçi sınıfı zayıftır.” Tarihi Kemalizme göre kuran ve yazan bir küçük burjuva solcusunda tabii ki 1920’nin küçük burjuvaları konuşacaktır. “Kapitalizm gelişmemiştir, işçi sınıfı zayıftır, dolayısıyla burada sosyalizm olmaz.” Bu, örtük olarak, Avrupalı ikinci enternasyonalcilerin, oportünistlerin Ekim Devrimi ve Bolşevizm eleştirisidir. Kautsky’nin Ekim Devrimi eleştirisi bundan başka bir şey söylememektedir. TKP, bu dili bugünde güncellemektedir.[5] Kautsky, “sosyalizm için sanayi kapitalizmi de sanayi proletaryası da gelişmeli”den gayrı bir şey söylememektedir.

TKP’li yazar, komünistlerin devlet baskısı altında olduğuna işaret ederken, yoldaşı Orhan Gökdemir, Karadeniz’deki o takada Suphilerden değil, Kemalistlerden yana olduğunu, iki tarafı rakı sofrasında barıştırabileceğini söylüyor. TKP, o baskı uygulayan devletten yana saf tutuyor.

Sol örgütler, CHP’yle iltisaklı, CHP’yle tanımlı, CHP odaklı siyasetleriyle, sosyalist birikimi ve komünist mücadele mirasını ilişkilendirme, uyumlu kılma konusunda güçlükler yaşıyorlar. Eylem ve düşüncede yaşanan gerilimler, bu fiili çatışmayla ilgili. CHP’deki devlete veya sermayeye kul-köle oldukları için CHP’yi belirli bir bağlama oturtamıyorlar, sınıf mücadelesinin konusu kılamıyorlar.

Ölçü ve ölçeği CHP tayin ediyor. AKP düşmanlığı bile CHP için, CHP’ye göre, CHP güdümünde. Bu sebeple, kimse mevzi elde edemiyor. Örgütler, hep birlikte, mevki peşinde olanların eline geçiyor. O ölçü ve ölçekle dövüşmek gerekiyor. Enver’in TKP’si ile Mustafa Kemal’in TKP’sine karşı Suphilerin TKP’sine yoldaş olunmalı.[6]

Eren Balkır
6 Ağustos 2024

Dipnotlar:
[1] Özkan Öztaş, “Yakın Tarihimizin Gri Noktaları: Ankara 1920”, 21 Temmuz 2024, Sol.

[2] Mustafa Suphi, “Saltanattan Sonra”, 28 Haziran 1920, İştiraki.

[3] Paul Dumont, “La fascination du bolchevisme : Enver pacha et le parti des soviets populaires, 1919-1922”, 1975. Türkçesi: İştiraki.

[4] Gözde Kök, “Yıldırım Koç’un Yazı Dizisi Vesilesiyle: 'Eski TKP', Sovyet Rusya ve Milli Mücadele Üzerine Bazı Hatırlatmalar”, 27 Temmuz 2024, Sol.

[5] Gözde Kök, A.g.m.

[6] Karl Kautsky, Bolshevism at a Deadlock, Çeviri: B. Pritchard, Routledge, 2014, s. 16.

[7] Eren Balkır, “Üç TKP”, 13 Eylül 2020, İştiraki.

0 Yorum: