21 Ağustos 2024

,

Harika Günler


Şunu varsaymak zorundayız: Moskova’daki Kremlin Sarayı’nı yöneten çarların ve rahiplerin, eski düzenin tüm o yöneticilerinin bu sarayın gri duvarları arasında günümüz insanlığının en devrimci kesiminin temsilcilerinin toplanacağını önceden sezmeleri mümkün değildi. Ama bu dediğimiz oldu.

Bugün Adalet Sarayı’nın o çarın anayasasında kayıtlı ceza kanununun bitap düşmüş hayaletlerinin hâlen daha dolaştığı salonlarından birinde Üçüncü Enternasyonal delegeleri bir araya gelmiş, oturum düzenliyor. Tarih denilen köstebeğin[1], bugün Kremlin duvarlarının altını layıkıyla eşeleyip kendisine yol açtığına hiç şüphe yok.

Komünistlerin kongresinin bu maddi zemini, tüm dünyadaki durum dâhilinde son on ilâ on iki yıl içerisinde meydana gelmiş muazzam değişikliklerin dışa dönük ifadesi ve teyidinden başka bir şey değildir.

Sadece Birinci Enternasyonal’in değil İkinci Enternasyonal’in hüküm sürdüğü dönemde de Çarlık Rusyası, dünya gericiliğinin en önemli kalesiydi. Sosyalist Enternasyonal kongrelerinde Rus devrimi, sürgünde yaşayan ve Avrupa sosyalizminin oportünist liderlerinin küçümseyici ve alaycı bakışlarla tepeden baktığı insanlarca temsil ediliyordu.

Bu parlamentarist ve sendikalist memurlar, yarı Asyalı olan Rusya’nın önemli bir kısmının devrimin kötülüklerinin çilesini çektiğine, buna karşılık, Avrupa’nın kapitalizmden sosyalizme adım adım ilerleyen, hiç acı vermeyen, sessiz sedasız gerçekleşen bir devrimi gerçekleştirdiğine inanıyorlardı.

Fakat Ağustos 1914’te emperyalizmin tüm o birikmiş çelişkileri, parlamentarizm dâhil, kapitalizme ait “barışçı” maskelerini, kanuna dayalı “özgürlükler”ini, kanuni zemini olan, politik ya da değil, tüm fahişelikleri paramparça etti. İnsanlık, medeniyetin zirvesindeyken herkesi dehşete düşüren barbarlığın ve acımasız yabaniliğin çukuruna yuvarlandı.

Oysa Marksist teori, kan deryasına yol açacak olan felâketi önceden görmüş, önceden bildirmişti. Buna rağmen sosyal reformist partiler, o felâkete yakalandıklarını fark etmediler bile. Barışçıl gelişmeyi temel alan bakış açıların üzerini enkaz ve toz duman kapladı. Artık oportünist liderlerin elinden işçi sınıfını burjuva ulus-devleti savunması için birleştirmekten başka bir şey gelmezdi. 4 Ağustos 1914’te İkinci Enternasyonal, tüm alçaklığıyla yok olup gitti.

O andan itibaren, Marx’ın ruhuyla yüklenmiş, o ruhu miras almış tüm hakiki devrimciler, kapitalist topluma karşı uzlaşma nedir bilmeyen devrimci mücadeleyi yürütmeyi ve bu bağlamda, yeni enternasyonali kurmayı görev bildiler.

Emperyalizmin başlattığı savaş, tüm kapitalist dünyanın dengesini altüst etti. Savaşın su yüzüne çıkarttığı tüm sorunlar, artık devrime ait sorunlardı. Bu noktada sosyal yurtsever tüm yamacılar, eskiye ait umutları, geçmişte dile dökülen yalanları ve içi geçmiş örgütlerin zevahirini kurtarmak adına tüm becerilerini sergilediler.[2] Ama tüm bu çaba boşunaydı. Tarihte savaş, rahminde devrimi ilk kez büyütmüyordu. Emperyalist savaş, proleter devrimin anası hâline geldi.

Rus işçi sınıfı ve onun cenk sahasında dövülen çelikle inşa ettiği komünist parti, bir başlangıç yapma şerefine nail oldu. Ekim devrimiyle Rus proletaryası, sadece Kremlin’in kapılarını beynelmilel proletaryanın temsilcilerine açmakla kalmadı, ayrıca Üçüncü Enternasyonal’in yeni kurulacak binasının köşe taşını yerleştirdi.

Almanya, Avusturya ve Macaristan’daki devrimler, iç savaşın ve sovyet hareketinin şiddetli dalgalarına mührü Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg’un şehadetleri vurdu. Binlerce isimsiz kahraman, Avrupa’nın Rusya’dan farklı bir yol yürümediğini ortaya koydu.

Sosyalizm mücadelesine dair yöntemlerin birleştirilmesi ve eyleme dökülmesi, Komünist Enternasyonal’in ideolojik planda inşa edilmesini güvence altına aldı. Aynı zamanda komünist kongreye çağrının ertelenmesini imkânsız hâle getirdi.

Bugün bu kongre, Kremlin’in duvarları arasında toplanıyor. Biz, burada dünya tarihinin en büyük olaylarından birine tanıklık ediyor, bu olayın parçası oluyoruz.

Tüm dünya işçi sınıfı, o hiçbir vakit zapt edilmeyecekmiş gibi görünen kaleyi, eski Çarlık İmparatorluğu’nu düşmanlarından aldı. Bu kaleyi üs hâline getiren dünya işçi sınıfı, tüm güçlerini o nihai ve zafere götürecek olan savaş için birleştiriyor.

Böylesi zamanlarda yaşamak ve dövüşmek ne büyük bir bahtiyarlık!

Lev Trotskiy
Pravda

6 Mart 1919

[Kaynak: Founding the Communist International: Proceedings and Documents of the First Congress: March 1919, Yayına Hz.: John Riddell, Pathfinder, Beşinci Baskı, 2015, s. 418-420.]

Dipnotlar:
[1] Trotskiy burada, Marx’ın 1852’de kaleme aldığı, Bonapartist gericiliğin darbelerine maruz kalan Fransız Devrimi’yle ilgili değerlendirmesine atıfta bulunuyor: “Fransız Devrimi hâlâ daha arafta dolaşıyor. İşini yönteme dayanarak yapıyor. […] İlk öncelikli işini yaptığı vakit Avrupa, koltuğundan fırlayıp sevinçle şunu haykıracak: ‘Toprağı ne güzel eşeledin öyle, ihtiyar köstebek!’ […]” Marx, The Eighteenth Brumaire of Louis Bonaparte, Selected Works içinde, Cilt. 1, s. 476-77. “Toprağı ne güzel eşeledin öyle, ihtiyar köstebek!” ifadesi ise Shakespeare’in Hamlet’inden (Birinci Perde, Beşinci Sahne).

[2] “Sosyal yurtsever yamacılar” ifadesi, yazının 6 Mart 1919 tarihli Pravda’daki baskısından alındı. 1924’te Pyat'let Kominterna [“Komintern’in Beş Yılı”] içerisinde yer verilen hâlinde “devrimci yamacılar” ifadesi kullanılıyor.

0 Yorum: