1953’te İran’da gerçekleşen darbe, dünyanın diğer bölgelerinde önemli sonuçlara yol açtı. Amerikalı siyasetçiler, bu darbe üzerinden, başka yerlerde başlarına dert açan hükümetleri kolaylıkla devirebilecekleri sonucuna ulaştılar.
Sonrasında CIA,
Guatemala, Endonezya ve Şili’de benzer darbelere imza attı.
Bazı
darbelerde kitlesel katliamlar soykırım boyutuna ulaştı. Guatemala ve Endonezya’da
yirminci yüzyılın en korkunç sahnelerine tanık olundu.
Tersten
darbe, birçok insanın ABD’nin bir yerlerde darbe planladığını düşünmesine sebep
oldu. Kongo, Brezilya, Arjantin, Güney Vietnam, Kamboçya, Irak veya Pakistan’da
hükümetler kendi ordularınca devrildiklerinde herkes, doğalında CIA’den şüphelendi.
Uzun
zaman kendisini liberal demokrasinin savunucusu olarak takdim eden ABD, giderek
sağcı otoriter askeri diktatörlüklerle tanımlanan bir güce dönüştü.
1953
darbesi ayrıca, dünya genelinde, bilhassa Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da petrolün
millileştirilmesi süreciyle birlikte etkisizleştirildi.
Dünya
petrol piyasasına hâkim olan ve Yedi Kız Kardeş olarak anılan şirketler
konsorsiyumu, 1953 sonrasında “kutsal sayılan sözleşmeler”i yürürlükten
kaldırmanın maliyetini petrol üreten ülkelere her fırsatta hatırlattı.
Fakat
gene de tarih, yetmişlerde bu şirketler için hiç de hoş olmayan sonuçlara yol
açtı. Yetmişler boyunca Libya, Irak ve Cezayir gibi devletlerin yanında Kuveyt
ve Suudi Arabistan gibi krallıkla yönetilen ülkeler, petrol kaynaklarına el koydular
ve geçmişten dersler çıkartarak, petrol şirketlerinin yeniden muzaffer olamamalarını
sağlamak için kimi tedbirler aldılar.
Anlık
hazlar peşinde koşanlar, 1953 darbesini büyük bir başarı hikâyesi olarak
değerlendirdiler. Ama uzun erimli sonuçları dikkate alındığında, darbe sayısız
tehlikeye yol açtı. Yirmi birinci yüzyılda bile bu tehlikelerin bazılarından
hâlen daha kurtulabilmiş değiliz.
Buna
karşılık, darbe, İran’ın üzerine kapkara bir gölgenin düşmesine neden oldu.
Bazıları,
Musaddık devrilmeseydi, politik çoğulculuğun ülkede kök salacağını ve zamanla
tam demokrasiye evrileceğini söylüyorlar. Bazıları da Musaddık’ın yabancıların
tetiklediği, kabile isyanlarıyla uğraşmak zorunda kalacağını iddia ediyorlar.
Belki
de Musaddık başka şekillerde devrilecekti veya baskıcı yöntemlere başvuracaktı.
Böylesi bir durumda o eskimiş liberalizmini feda edip Nasır ve diğer Üçüncü
Dünya liderleri gibi militan bir milliyetçiliği benimseyecekti.
İçte
ayaklanmaların yaşanacağını iddia edenlerin tahminine göre süreçte ülkede iç
savaş başlayacak, bunun sonucunda yabancı ülkelerin müdahalesine tanık
olunacak, neticede İran bir kez daha bölünecekti.
Bu
tür tahminler, “Musaddık devrilmeseydi ne olacaktı?” sorusuna verilen cevaplar
ne kadar ilgi uyandırıcı olursa olsun bunların spekülatif, yani kurgusal olduklarını
görmek gerekiyor. Herkes hiçbir net sonuca ulaşmayan, hayal dünyasından uydurduğu
binlerce kurguyu dile dökmekte serbest.
Bilebildiğimiz
kadarıyla, darbenin bugüne bıraktığı miras dört ana başlıktan oluşuyor:
1.
Petrol endüstrisinin milli niteliğini yitirmesi;
2.
Seküler muhalefetin yok edilmesi;
3.
Şahlık rejiminin meşruiyetini yitirmesi;
4.
İran siyasetine hâkim olan alabildiğine paranoyak tarzın zamanla yoğunlaşması.
Bu
anlamda, darbe, ülkenin sadece politikasında ve ekonomisinde değil, popüler
kültüründe ve zihniyetinde de uzun zaman kurtulamayacağı bir iz bıraktı.
1954
yılının ortalarında Şah, petrolle ilgili ihtilafı çözüme kavuşturdu. Petrol
şirketlerinin meydana getirdiği konsorsiyumla kârı yüzde elli-yüzde elli paylaşmayı
öngören bir anlaşma imzaladı. Anlaşma uyarınca kârın yüzde 40’ını önceden İngiltere-İran
Petrol Şirketi olarak anılan, ama sonrasında ismini Britanya Petrolleri olarak
değiştiren şirket, yüzde 14’ünü Royal Dutch Shell (Hollanda Kraliyet Şirketi),
yüzde 6’sını anlaşmayı gönülsüzce imzalayan Compagnie Français (Fransız
Şirketi), yüzde 35’i (Gulf, Texaco, Mobil, Standard Oil of New Jersey ve
Standard Oil of California’nın her birine yüzde 7’lik pay düşecek şekilde) Amerika’nın
beş büyük şirketine verilecekti. Geri kalan yüzde 5’lik dilim ise bağımsız
olarak adlandırılan küçük Amerikan şirketlerine pay edilecekti.
Ervand Abrahamyan
[Kaynak: The Coup: 1953, the CIA, and the Roots of Modern U.S.-Iranian Relations, The New Press, 2013.
0 Yorum:
Yorum Gönder