19 Ağustos 2024

,

1953 Darbesi’nin Mirası

1953’te İran’da gerçekleşen darbe, dünyanın diğer bölgelerinde önemli sonuçlara yol açtı. Amerikalı siyasetçiler, bu darbe üzerinden, başka yerlerde başlarına dert açan hükümetleri kolaylıkla devirebilecekleri sonucuna ulaştılar. 

Sonrasında CIA, Guatemala, Endonezya ve Şili’de benzer darbelere imza attı.

Bazı darbelerde kitlesel katliamlar soykırım boyutuna ulaştı. Guatemala ve Endonezya’da yirminci yüzyılın en korkunç sahnelerine tanık olundu.

Tersten darbe, birçok insanın ABD’nin bir yerlerde darbe planladığını düşünmesine sebep oldu. Kongo, Brezilya, Arjantin, Güney Vietnam, Kamboçya, Irak veya Pakistan’da hükümetler kendi ordularınca devrildiklerinde herkes, doğalında CIA’den şüphelendi.

Uzun zaman kendisini liberal demokrasinin savunucusu olarak takdim eden ABD, giderek sağcı otoriter askeri diktatörlüklerle tanımlanan bir güce dönüştü.

1953 darbesi ayrıca, dünya genelinde, bilhassa Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da petrolün millileştirilmesi süreciyle birlikte etkisizleştirildi.

Dünya petrol piyasasına hâkim olan ve Yedi Kız Kardeş olarak anılan şirketler konsorsiyumu, 1953 sonrasında “kutsal sayılan sözleşmeler”i yürürlükten kaldırmanın maliyetini petrol üreten ülkelere her fırsatta hatırlattı.

Fakat gene de tarih, yetmişlerde bu şirketler için hiç de hoş olmayan sonuçlara yol açtı. Yetmişler boyunca Libya, Irak ve Cezayir gibi devletlerin yanında Kuveyt ve Suudi Arabistan gibi krallıkla yönetilen ülkeler, petrol kaynaklarına el koydular ve geçmişten dersler çıkartarak, petrol şirketlerinin yeniden muzaffer olamamalarını sağlamak için kimi tedbirler aldılar.

Anlık hazlar peşinde koşanlar, 1953 darbesini büyük bir başarı hikâyesi olarak değerlendirdiler. Ama uzun erimli sonuçları dikkate alındığında, darbe sayısız tehlikeye yol açtı. Yirmi birinci yüzyılda bile bu tehlikelerin bazılarından hâlen daha kurtulabilmiş değiliz.

Buna karşılık, darbe, İran’ın üzerine kapkara bir gölgenin düşmesine neden oldu.

Bazıları, Musaddık devrilmeseydi, politik çoğulculuğun ülkede kök salacağını ve zamanla tam demokrasiye evrileceğini söylüyorlar. Bazıları da Musaddık’ın yabancıların tetiklediği, kabile isyanlarıyla uğraşmak zorunda kalacağını iddia ediyorlar.

Belki de Musaddık başka şekillerde devrilecekti veya baskıcı yöntemlere başvuracaktı. Böylesi bir durumda o eskimiş liberalizmini feda edip Nasır ve diğer Üçüncü Dünya liderleri gibi militan bir milliyetçiliği benimseyecekti.

İçte ayaklanmaların yaşanacağını iddia edenlerin tahminine göre süreçte ülkede iç savaş başlayacak, bunun sonucunda yabancı ülkelerin müdahalesine tanık olunacak, neticede İran bir kez daha bölünecekti.

Bu tür tahminler, “Musaddık devrilmeseydi ne olacaktı?” sorusuna verilen cevaplar ne kadar ilgi uyandırıcı olursa olsun bunların spekülatif, yani kurgusal olduklarını görmek gerekiyor. Herkes hiçbir net sonuca ulaşmayan, hayal dünyasından uydurduğu binlerce kurguyu dile dökmekte serbest.

Bilebildiğimiz kadarıyla, darbenin bugüne bıraktığı miras dört ana başlıktan oluşuyor:

1. Petrol endüstrisinin milli niteliğini yitirmesi;

2. Seküler muhalefetin yok edilmesi;

3. Şahlık rejiminin meşruiyetini yitirmesi;

4. İran siyasetine hâkim olan alabildiğine paranoyak tarzın zamanla yoğunlaşması.

Bu anlamda, darbe, ülkenin sadece politikasında ve ekonomisinde değil, popüler kültüründe ve zihniyetinde de uzun zaman kurtulamayacağı bir iz bıraktı.

1954 yılının ortalarında Şah, petrolle ilgili ihtilafı çözüme kavuşturdu. Petrol şirketlerinin meydana getirdiği konsorsiyumla kârı yüzde elli-yüzde elli paylaşmayı öngören bir anlaşma imzaladı. Anlaşma uyarınca kârın yüzde 40’ını önceden İngiltere-İran Petrol Şirketi olarak anılan, ama sonrasında ismini Britanya Petrolleri olarak değiştiren şirket, yüzde 14’ünü Royal Dutch Shell (Hollanda Kraliyet Şirketi), yüzde 6’sını anlaşmayı gönülsüzce imzalayan Compagnie Français (Fransız Şirketi), yüzde 35’i (Gulf, Texaco, Mobil, Standard Oil of New Jersey ve Standard Oil of California’nın her birine yüzde 7’lik pay düşecek şekilde) Amerika’nın beş büyük şirketine verilecekti. Geri kalan yüzde 5’lik dilim ise bağımsız olarak adlandırılan küçük Amerikan şirketlerine pay edilecekti.

Ervand Abrahamyan

[Kaynak: The Coup: 1953, the CIA, and the Roots of Modern U.S.-Iranian Relations, The New Press, 2013.

0 Yorum: