Küresel
salgına rağmen İsrail işgal ordusu, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde olağan
işlerine devam ediyor.
Teyit
edilmiş COVID-19 ve yeni tip koronavirüs kaynaklı solunum vakalarının sayısı,
İsrail’de 2700’e yaklaştı. Kuşatma altındaki Gazze’de ve işgal altındaki Batı
Şeria’da bu sayı 80’e çıktı.
Bugüne
dek virüs sebebiyle sekiz İsrailli, Batı Şeria’da bir Filistinli kadın öldü.
Koronavirüsün
giderek daha fazla sayıda insanı hasta ettiği koşullarda Filistin bir de
karşısında kadim düşmanı İsrail işgal ordusunu buluyor.
Salgının
özel olarak tehdit ettiği bir yer de kuşatma altında bulunan, yoğun bir nüfusa
sahip olan Gazze.
Hafta
içerisinde B’Tselem isimli İsrail insan hakları örgütü, şu tarz bir uyarıda
bulundu: “İsrail kendi yazdığı, önlemek için hiçbir çaba harcamadığı kâbus
senaryosu gerçeğe dönüştüğü takdirde, suçunu başkasının üstüne atma imkânını da
bulamayacak.”
İsrail’in
evleri yıktığı, gece baskınlar düzenlediği, çocukları keyfi olarak gözaltına
aldığı, sivilleri sürekli taciz ettiği koşullarda Filistinliler, bir yandan da
sosyal mesafe, evde kalma ve hijyen koşullarına uyma gibi tedbirleri almaya
çalışıyor.
Sahra
Kliniği Olarak Kullanmak için Binalara El Konuluyor
Perşembe
sabahı İsrail askerleri, Batı Şeria’da bulunan Ürdün Vadisi’nin kuzeyindeki
İbzik köyünde bazı binaları yıktı, bazılarını sahra kliniğine ve ilkyardım
binasına dönüştürdü.
Tüm
bunlar, İsrail işgal ordusunun bürokrasideki kolu olan Sivil İdare’nin
denetiminde yapıldı.
İsrail
askerleri, çadırlara, bir jeneratöre ve binalara el koydu.
B’Tselem
örgütü, sağlık krizi esnasında ilk yardım kuruluşunun kapısına kilit
vurulmasının halka düzenli olarak yapılan saldırılara dair önemli bir örnek
olduğunu söylüyor.
İbrik
köyünün konsey başkanı Abdulmecid Hdeyrat’a göre askerler tüm bunları yaparken,
inşaatların şu an kapalı olan bir askerî bölgede sürdüğü bahanesine
sığınıyorlar.
Eski
alışkanlığına uygun olarak İsrail, Batı Şeria’daki arazilerin yakılacağını veya
buraların askerî bölge olarak kullanılacağını söylüyor ama sonrasında bu
bölgelere el koyup bu arazilere yasadışı İsrail yerleşimlerinin kurulması için
yol açıyor.
İsrail
askeri, ayrıca Eriha yakınındaki Duyuk köyünde üç Filistinli ailenin evlerini
yıktı.
İsrail
ordusuna ait bir buldozer Müeyyid Ebu Übeyde, Zair Şerif ve Yasi Alayan’ın
evlerini İsrail’in Filistinlilere hiçbir vakit vermediği izinleri almadan inşa
edildiler diye yıktı. Bu izinler alınamadığı için Filistinlilere işgalcinin
izni olmaksızın ev inşa etmekten başka seçenek kalmıyor.
Üç
çiftçi aile de şuan Kudüs’te yaşıyor.
Ev
yıkımlarının fotoğrafları ve videoları medyada yer aldı.
On
Binlerce İnsan Tecrit Altında
Öte
yandan İsrail, bir yandan da Doğu Kudüs’te bir dizi mahalleyi kapatıp buralarda
yaşayan on binlerce Filistinliyi şehrin geri kalan kısmından tecrit etmeyi
düşünüyor.
Kudüs’e
girme izni veren İsrail ikamet kartı, Şuafat mülteci kampında bulunan yüz bin
insanın yaklaşık yüzde yetmişinde var.
Kudüs’te
insanların eşitliği için çalışan İsrail örgütü Ir Amim bu noktada şu uyarıyı
yapıyor:
“Mahallelerin kapatılması
durumunda oralarda yaşayan ve tüm temel ihtiyaçlar konusunda şehre muhtaç olan
insanların şehirle bağlantıları tamamıyla kopacak ki bu da muhtemelen paniğe ve
huzursuzluğa yol açacak. Böylesi bir tedbirin bir adım sonrası, İsrail’in bu
mahallelerle Kudüs arasındaki bağı resmi düzeyde kopartmak için Kudüs şehrinin
belediye sınırlarını yeniden çizme planını yürürlüğe koyması olacak.”
İsrail
koronovirüsü, bu mahalleleri Kudüs’ün geri kalan kısmından kopartmak için bir
bahane olarak kullanabilir. Oysa teyit edilmiş vaka sayısına baktığımızda, bu
mahallelerdeki hasta sayısı İsrail’deki hasta sayısından çok çok düşük.
Filistinliler
Dünyada Virüsten En Fazla Zarar Görecek Halk
İnsan
hakları örgütleri, Gazze’de virüs salgınının patlak vermesi durumunda büyük
felâketle sonuçlanacağı uyarısında bulunuyor.
Uzun
zamandır dünyadaki en büyük açık hava hapishanesi olarak anılan, sahil şeridine
sıkışmış bir şehir olarak Gazze, 2007’den beri İsrail’in yoğun kuşatması
altında. İsrail, şehrin hava ve deniz sahasını kontrol altında tutuyor, kara
sınırları hem İsrail’in hem de Mısır’ın kontrolünde.
Gazze,
ayrıca 2008’den beri üç kez İsrail ordusunun ağır saldırılarına maruz kaldı.
Hak
isimli Filistin insan hakları örgütünün tespitine göre “Gazzeliler, küresel
COVID-19 salgınından en fazla zarar görecek halk.”
Şehirde
su sıkıntısı ve atık tahliyesi konusunda ciddi sorunlar yaşanıyor. İsrail’in
uzun süredir şehri abluka altında tutuyor olması sebebiyle Filistinliler,
salgının etkilerine mani olma ve etkileri kırma imkânlarından mahrumlar.
Gazze’de
insanların tüketebileceği suyun oranı, yüzde dörtten az.
İtalya
ve İspanya gibi ülkelerde modern sağlık sistemleri salgının yol açtığı basınç
ile çöktü.
B’Tselem
örgütünün tespitiyle, “Sağlık altyapısının zaten çöküşün eşiğinde olduğu
Gazze’de patlak verecek bir virüs salgını tümüyle İsrail’in yol açtığı krizi
büyük bir felâkete dönüştürecek.”
İsrail,
eskiden olduğu gibi bugün de Gazze dışında tedavi görmek isteyen birçok
Filistinliye izin vermiyor veya izinleri geciktiriyor, sadece tıbbi bakıma
ihtiyaç duyan çok küçük bir kesime izin veriyor.
B’Tselem,
virüs salgını koşullarında “zaten pek olmayan izin verme ihtimalinin da
kalmayacağını” söylüyor.
Gazze’de
bulunan Filistin Kızılayı başkanı Dr. Mona Farra şehirde yatak, koruyucu ekip
ve test kiti sıkıntısı bulunduğunu söylüyor.
“Yeterince kitimiz yok, şu
ana kadar elimize iki yüz kadar teşhis kiti geçti. Bugün 2.500 kişi karantina
altında ve hepsine test yapılması lazım.”
Gazze’de
koronavirüse karşı yürütülen Birleşmiş Milletler kaynaklı çalışmalara yardım
etmek amacıyla Katar, önümüzdeki altı içerisinde 150 milyon dolar vereceğini
vaat etti.
Kısa
vadede bu yardımın bir hayrı olacak ama bir yandan da İsrail’i işgalci güç
olarak mevcut olan sorumluluğundan kurtaracak.
Kimsenin
Acil Tıbbi Hizmetlerine Erişimi Yok
İsrail’deki
Filistinlilerin haklarını savunan Adalet örgütü, Nakkab’ın güneyinde yaşayan
Filistinli Bedevilerin acil tıbbi hizmetlere erişimlerinin bulunmadığını
söylüyor.
İsrail
sağlık bakanlığı, soğuk algınlığı ve solunum semptomları gösteren kişilerin
evlerinden çıkmasını yasakladı. Bu insanların sağlık durumları kötüleştiği
takdirde ulusal ambulans sistemi (MDA) ya evde muayene ya da hastaneye yatırma
önerisinde bulunuyor.
Fakat
bu köylerin MDA’ya erişme imkânı bulunmuyor.
Adalet
örgütü, Pazar günü yetkililere bir mektup gönderdi ve onların devlet tarafından
tanınmayan köylerde yaşayan yetmiş bin kadar İsrail vatandaşı Filistinliye
hizmet götürmesini istedi.
Adalet
çalışanlarının dediğine göre, “İsrail yıllardır rutin sağlık hizmetleri ve acil
tıbbi hizmetler sağlama noktasında esas olarak ihmal ve ayrımcılık siyaseti
güdüyor. Koronavirüs krizinin yaşandığı koşullarda bu devlet politikası,
Filistinlilerin ve tüm halkın tehlikeyle yüzleşmesiyle sonuçlandı.”
Tamara Nassar
26 Mart 2020
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder