07 Mart 2020

, ,

Sambizanga

Sarah Maldoror’un (1929-13 Nisan 2020) filmi Sambizanga (1972) cesur ve güçlü bir film. 35 mm olarak çektiği, tüm ustalığını konuşturduğu filminde yönetmen, bize genç bir çiftin hikâyesini aktarıyor. Maria ve Domingos çiftinin bebekleriyle yaşadığı o mutlu hayat, Domingos’un Portekizli yetkililerce politik eylemci olduğu gerekçesiyle tutuklanıp mahkûmların ağır koşullarda tutuldukları hapishaneye atılması ile sekteye uğruyor.
Devamında Maria bir yolculuğa çıkıyor. Kadının amacı, kocasını bulup kurtarmak. Filmde yürek sızlatan “Domingos!” bağırışlarını duyuyoruz. Yetkililer onu kapı dışarı ediyorlar her seferinde. Bir yandan da yönetmen Maldoror, işkence gören eşlerin çilesini gösteriyor, böylelikle filmin duygusunu artırıyor.
Sambizanga, Angola tarihinin belirli bir dönemini ele alıyor. Zaferden on bir yıl öncesini ele almakla yönetmen Maldoror, ölümlerin ve zulümlerin kurtuluş hareketinin birleşmesini ve ilerlemesini sağladığı süreci aktarma imkânı buluyor. Maldoror’un da ifade ettiği biçimiyle, “bu dönemde halkın politik bilinci henüz olgunlaşmamış.”
Domingos’un gördüğü işkence ile Maria’nın gerçeği öğrenme mücadelesi, politik açıdan bilinçlenen bir kuşağın gelişimini sembolik düzeyde ortaya koyuyor. Yönetmen, değişimin eşiğinde olan bir toplumda zulmün sebep olduğu ölüme odaklanıyor. Bu dönemde henüz bu türden bir ölüm akıl almaz geliyor insanlara. Ama sonrasında ölümler ve yaralanmalar özgürlük mücadelesinde sıradanlaşıyor.
Savaşın başladığı 1961 yılının sonunda isyanlar, katliamlar, idamlar ve işkenceler sonucu yaklaşık 50.000 kişi öldü. 450.000 civarında insan ülkenin sınır komşusu Zaire’ye (Kongo) kaçtı.
Maldoror, filmde didaktik bir üslubu benimsiyor ve bunu açık yüreklilikle söylüyor. “Film çekmek bir konum almaktır. Konum almakla ben insanları eğitme imkânı buluyorum. Seyircinin Angola’da bir savaşın sürmekte olduğunu bilmesi gerekiyor. […] Ben, filmlerimi ırk ve deri renginden bağımsız olarak, insanların birbirlerini anlamasını sağlamak için çekiyorum.”
Onun sanat anlayışı, siyasetle sıkı bir bağ içerisinde. Politik değişim arzusu ile yüklü. Kişisel hayatı da müthiş bir hikâye aslında.
Maldoror, aslen Guadeluplu (Karayipler’de bir ada ülkesi). Çocukken Paris’e gelmiş. Gençlik yıllarında, altmışların başlarında Moskova Sinema Akademisi’nden davet almış. Rus yönetmen Mark Donskoi’nin derslerine girmiş. Afrika sinemasının kurucu babası Ousmane Sémbene’nin izinden ilerleyen Maldoror, politik sinema konusunda kendisini geliştirmiş ve zamanla kendi devrimci estetiğini oluşturmuş. Gillo Pontecorvo’nun ünlü filmi Cezayir Savaşı’nda (1966) asistan olarak çalışmış. Kısa bir süre sonra da ilk kısa filmini çekmiş (Monamgambée -1969). Bu kısa film, Sambizanga’da kullanacağı hikâye anlatma ve film çekim tekniğinin geliştirilmesine katkı sunmuş.
Maldoror, Angola’daki kurtuluş hareketinden kopuk, ona yabancı bir isim değil. Angola Halk Kurtuluş Hareketi’nin (MPLA) üyesi. Eşi Mario de Andrade, örgütün eski başkanı. Ayrıca Sambizanga’nın senaryo yazım sürecine eşi de katkı sunmuş.
Filmlerinde olduğu gibi kendi hayatında da Maldoror, toplumsal eylem ve politika ile yakın ilişkide olan bir isim. Filmin merkezinde güçlü, inatçı ve sevgi dolu bir kadın duruyor. Bunun sebebi de yönetmenin mücadele esnasında toplumsallık anlayışının oluşmasını sağlamak ve politik mücadelenin ne olduğunu ortaya koymak.
Domingos, basit bir bildiri yüzünden hapse atılan bir devrimci. Maldoror, tutkulu ve eşine âşık olan adamın evinde mutlu mesut yaşadığını gösterdiği sahneyi işkence sahnelerine ustalıkla bağlıyor. Kocasının tutuklanması sonrası eşi Maria, uzun soluklu, ıstırap yüklü, karanlık bir yola giriyor. Kadınlar gelip ona çocuğuyla ilgili sorumluluklarını anımsatıyorlar. Yönetmen bizlere, politik açıdan her şeyin aniden değiştiği bir dönemde mücadelenin sürdüğünü bıçağı kemiğe sürterek gösteriyor.
Hikâye akışı dâhilinde politik durum, onun içerisindeki şahıslarla birlikte başarılı bir biçimde ortaya seriliyor. Son sahnede bir eğlence tertiplendiğine şahit oluyoruz. Devrimciler dans ederken Domingos’un ölüm haberi geliyor. O noktada örgütün lideri çıkıyor sahneye ve Domingos’un Angola halkının kalbinde gerçek hayatına başladığını söylüyor. Bu cümle, filmin özünü veriyor, ruhunu yansıtıyor, güçlü bir politik bilincin, Angola’daki değişim iradesinin gelişimini ortaya koyuyor.
Basia Lewandowska Cummings
27 Ekim 2011

0 Yorum: