Yönelik Yaptırımlar Zulümdür
Koronavirüs hastalığı hızla hareket ediyor,
kıtaları dolaşıyor, okyanusları aşıyor, her ülkede halkları korkutuyor. Virüsün
bulaştığı kişilerin ve ölenlerin sayısı giderek artıyor. Eller yıkanıyor,
testler yapılıyor, “sosyal mesafe” diye bir ifade dilimize giriyor. Bu küresel
salgının ne kadar yıkıcı olacağını kimse bilmiyor.
Küresel salgın esnasında herkes, tüm ülkelerin virüsün
yayılmasını her tür yöntemle durdurma çalışmalarına katılmasını, insanlar
üzerindeki etkisini hafifletmenin yollarını aramasını bekliyor. Bu büyüklükteki
bir insanî krizin belirli ülkelere uygulanan insanlık dışı ekonomik tedbirleri ve
politik ablukaları askıya almak veya sonlandırmak için bir fırsat olarak
görülmesi umuluyor.
Bugünün asıl meselesi şudur: emperyalist blok ve
ona öncülük eden ABD’nin Küba, İran ve Venezuela gibi ülkelere uygulanan
yaptırımları kaldırmasının vakti gelmedi mi?
Tıbbi Araçlarda
ve İlâçlarda Kıtlık
Venezuela’nın dışişleri bakanı Jorge Arreaza, kısa
süre önce şunu söyledi: “ABD’nin Venezuela’ya dayattığı tedbirler, esasen bir
tür kolektif cezalandırma yöntemi.” Bizce bu “kolektif cezalandırma” ifadesi
önemli. 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi uyarınca bir ülkenin tüm halkına zarar
verecek her türden politika, savaş suçudur. Arreaza’nın dile getirdiği
biçimiyle ABD’nin yürüttüğü politika, “ilâçların vaktinde temin edilmesi
noktasında ciddi güçlüklere yol açmaktadır.”
Kâğıt üstünde ABD yaptırımlarının tıbbi araç
gereçler ve ilâçları kapsamadığından söz edilir ama bu, yalandan ibarettir.
Venezuela ve İran, tıbbi araç gereçleri kolaylıkla satın alamamakta, bunları
ülkelerine rahatlıkla sokamamakta, onları kamu sağlığı sistemlerinde kullanma
imkânı bulamamaktadır.
Bu ülkelere yönelik ambargo, mevcut salgın
koşullarında, Cenevre Sözleşmesi uyarınca bir savaş suçu olduğu gibi aynı
zamanda Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun (1947) tanımladığı
biçimiyle de insanlığa karşı suçtur.
2017’de Trump, finans piyasalarına kısıtlama
getirmek amacıyla Venezuela’ya yönelik kimi kararlar aldı. İki yıl sonra ABD
hükümeti, bu ülkenin merkez bankasını kara listeye aldı ve Venezuela’daki
devlet kurumlarına ambargo uygulamaya başladı. Eğer bir firma, bu ülkenin kamu
sektörüyle iş yaptığında ikincil yaptırımlara maruz kalabiliyor. Öte yandan ABD
Kongresi, 2017’de Amerika’nın Düşmanlarıyla Yaptırımla Mücadele Kanunu’nu
çıkarttı ve bu kanun, İran, Rusya ve Kuzey Kore’ye yönelik yaptırımları sıkılaştırdı.
Ertesi yıl Trump, İran ekonomisini boğmak için yeni yaptırımları devreye soktu.
Bir kez daha, dünya bankacılık sistemi ve İran’la iş yapan şirketlere yönelik
tehditler, İran’ın dünya ile ilişkilerini imkânsız hâle getirdi.
ABD hükümetine göre İran ve Venezuela’daki kamu
sektörüyle iş yapılması yasaklanmalı. İki ülkede devletin idaresi altında
bulunan ve halka hizmet sunan sağlık altyapısı, test kitleri ve ilâçlar yanında
teçhizat konusunda da ciddi güçlüklerle karşı karşıya.
Ambargoyu
Kırma Girişimleri
Venezuela dışişleri bakanı Arreaza’nın bize
aktardığı biçimiyle hükümet, COVID-19’un yol açtığı tehlikelere yaptırımların
ağır bir biçimde etkilediği sağlık altyapısı ile karşı koymaya çalışıyor. Başkan
yardımcısı Delcy Rodríguez’in başında bulunduğu bir komisyon, eldeki kaynakları
yönetmeye çalışıyor.
Öte yandan Arreaza, Dünya Sağlık Teşkilâtı’ndan
ilâç ve hastalığı tespit etmeye yönelik testleri temin etmek suretiyle ablukayı
kırdıklarını söylüyor. Kendisi de fon konusunda ciddi bir kriz içerisinde olan
teşkilât, hem Venezuela’da hem de İran’da önemli bir rol oynuyor.
Dünya Sağlık Teşkilâtı, bilhassa ulaşım
noktasında, yaptırımlardan kaynaklanan ciddi güçlüklerle karşılaşıyor. Bu ağır
yaptırımlar yüzünden nakliye şirketleri, İran ve Venezuela’ya hizmet sunma
meselesini yeniden ele almak zorunda kaldılar. Bazı havayolları bu ülkelere
uçuşlarını durdurdu. Birçok gemicilik şirketi, Washington’ı öfkelendirmeme
yönünde karar aldı.
Dünya Sağlık Teşkilâtı, COVID-19 için gerekli test
kitlerini İran’a Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden sokmaya çalışınca,
teşkilâtta çalışan Christoph Hamelmann’ın ifadesiyle, “uçuş kısıtlamaları
sebebiyle” güçlüklerle yüzleşti. Bunun üzerine BAE, ekipmanı askerî nakliye
uçağı ile göndermek zorunda kaldı.
Arreaza’nın aktardığı kadarıyla Venezuela, Çin ve
Küba gibi ülkelerin dayanışmacı tavrından istifade ediyor. Bu, önemli bir konu.
Virüs konusunda kendisi de ciddi güçlüklerle uğraşmasına karşın Çin, İran ve
Venezuela’ya test kitleri ve tıbbi ekipman gönderdi. Çin’in yoğun ve titiz
çalışmaları sonucu virüsün bu ülkedeki yayılımı yavaşladı. Şubat sonlarında Çin
Kızıl Haç Derneği, İran Kızıl Haçı ve Dünya Sağlık Teşkilâtı yetkilileriyle
bilgi alışverişinde bulunmak için Tahran’a gitti. Ayrıca Çin, bu ülkeye test
kitleri ve araç gereç bağışladı. Çinli yetkililerin dile getirdiği biçimiyle
yaptırımlar, böylesine büyük bir insanî kriz koşullarında gündemde olmamalı. Sonuçta
yaptırımları uyguluyorlar diye kimseye madalya takmayacaklar.
Öte yandan İranlılar, kendi insanına salgın
esnasında yardım etmek için bir aplikasyon geliştirdi. Bunun üzerine Google, bu
aplikasyonu ABD yaptırımları sebebiyle aplikasyon dükkânından kaldırdı.
Yaptırımları
Sonlandırın
Yolimar Mejías Escorcha isimli bir endüstri
mühendisinin bize aktardığı biçimiyle yaptırımlar Venezuela’daki gündelik
hayatın üzerinde muazzam bir baskıya yol açıyor. Hükümet, halkın sağlık, eğitim
ve gıda gibi önemli ihtiyaçlarını karşılamasını güvence altına almak için çaba
sarf ediyor.
Muhalefet ise krizin emperyalist ablukanın değil,
hükümetin verimsiz oluşunun bir sonucu olduğunu söylüyor. Escorcha’nın
anlattığı kadarıyla 6 Mart’ta ülkede “Yaptırımlar Suçtur” adını taşıyan yeni
bir kampanya başlatıldı. Escorcha, bu kampanyanın halka kıtlığın ana sebebinin
yaptırımlar olduğunu göstereceğini umuyor.
2019’da bazı ülkeler, New York’taki BM binasında
bir araya gelip BM Sözleşmesi’ni ihlal eden ABD kaynaklı yaptırımları tartıştı.
Bu ülkelerin niyeti, bağlantısızlar hareketi gibi çalışıp bu yaptırımlara karşı
koyacak resmi bir grup meydana getirmekti. Arreaza’nın aktardığı biçimiyle
ülkesi bu girişimin yanı sıra İran’ın tek taraflı alınan yaptırımlara karşı
hazırladığı umde bildirisine ve Rusya’nın yetkililerin New York’taki BM
binasına gelmesine mani olan vize iptaline dair şikâyetine de destek veriyor. Arreaza,
“biz virüsün yol açtığı güçlükler aşılır aşılmaz bu yıl toplantılara kaldığı
yerden devam etmeyi ve ortaklaşa somut adımlar atmayı umuyoruz” diyor.
Arreaza, esasen devletlerin aldığı inisiyatiflerden
bahsediyor. Aynı zamanda halk hareketleri ve politik örgütler de kimi adımlar
atıyor. Kasım 2019’da Havana’da anti-emperyalist dayanışma toplantısı
gerçekleştirildi. Toplantıya 86 ülkenin temsilcileri katıldı. Burada gücün
insanlık dışı kullanımına odaklanılması gerektiğinden bahsedildi. Ayrıca 25-31
Mayıs arası dönemde anti-emperyalist mücadele haftası tertiplenmesi için
çağrıda bulunuldu. Haftanın amacı, dünya kamuoyunu emperyalizm ve virüs
salgınının yaşandığı koşullarda daha da öldürücü bir hâl alan ABD kaynaklı
yaptırımlar konusunda uyarmak.
Bu meselelerle ilgili çalışmaların yürütüleceği
hafta boyunca esasen basit bir soru sorulacak: bir avuç ülkenin insanlığın en
yüce arzuları hilafına hareket ettiği bir uluslararası sistemi ne tür bir
ahlakî bağ bir arada tutmaktadır? ABD, bu küresel salgın koşullarında, Küba,
İran ve Venezuela gibi elliden fazla ülkeye ambargo uygulamayı sürdürüyor, peki
bu, günümüz dünyasında iktidarın ve otoritenin niteliği konusunda bize ne
söylüyor?
Emperyalistlerin bu türden davranışları hassas
insanları kızdırmalı, onların yol açtıkları doğal olmayan ölümlerde karşımıza
çıkan kötü niyetlilik herkesi rahatsız etmelidir.
ABD dışişleri bakanı Madeleine
Albright’a ABD yaptırımları yüzünden yaklaşık beş yüz bin Iraklı çocuğun öldüğü
söylendiğinde bakan, bu ölümlerin ödenmeye değer bir bedel olduğunu söylemişti.
Oysa bu bedeli Iraklılar ödemek istememişlerdi, bugün de İranlılar,
Venezuelalılar ve insanlığın ekseriyeti ödemek istemiyor. Mayıs’taki mücadele
haftasına bu halis dünya görüşü ile ilerliyoruz. Sonuçta hepimiz insanlık için
yürüyoruz.
Vijay Prashad
Paola Estrada
0 Yorum:
Yorum Gönder