02 Ekim 2025

,

Sözde Barış Planına Karşı Vicdan Deklarasyonu

ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı yirmi maddelik “Gazze Barış Planı”, Filistin direnişini yok etme çabalarının yeni bir sürümünden ibarettir. Soykırımcıyı aklayan sözde barış planı, Filistin davasını tümüyle tasfiye etmeyi amaçlamakta ve iki yıldır Filistin direnişi karşısında acziyet yaşayan Siyonist rejime sahada elde edemediklerini masada altın tepside sunmaktadır. Katil Netanyahu’nun da itiraf ettiği gibi, bu plan, İsrail’in savaş stratejisiyle sonuna kadar uyumludur.

İsrail’in dünya halklarının vicdanında mahkûm edildiği ve uluslararası siyasette izole edildiği bir vasatta, böyle bir planın ana çerçevesinin, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu sekiz bölge ülkesi tarafından onaylanması, Siyonist rejim için yeni bir nefes borusunun oluşmasını mümkün kılmıştır. Güçlüyle uzlaşarak, güçlünün şerrinden korunmayı amaçlayan bu acziyet yüklü politika, direnişin temsil ettiği şerefli duruşu mücrimleştirmeye katkı sunmanın yanı sıra zulmü harlayan yeni bir siyasi atmosferin öne çıkmasına kapı aralamaktadır.

Hamas’a esirleri serbest bırakması için 72 saat verirken, İsrail’e herhangi bir zaman koşulu dayatmayan; direnişe silahlarını teslim etme şartı sunarken İsrail’in geri çekilmesini muğlak ifadelere bağlayan; Trump’ın başında olduğu ve baş sabıkalılardan Tony Blair’in içerisinde bulunduğu “Barış Konseyi”ni Gazze’de kurulacak teknokrat yönetiminin denetim mekanizması olarak resmederken, pervasız bir şekilde Filistinlilerin merkezinde yer aldığı bir yönetimin “reform” ve “rehabilitasyon” gerekliliklerine atıfta bulunan; Filistinlilerin zihin yapılarını ve perspektiflerini değiştirmeyi merkeze alırken İsrail terör şebekesinin bakış açısına dair en ufak bir eleştiri getirmeyen; Gazze’nin güvenliğini “Uluslararası İstikrar Gücü”ne devrederken, Filistinlilerin failliklerini hiçe sayan yeni-sömürgeci bir anlatıyı besleyen bu “teslimiyet planı”, sadece ve sadece siyo-emperyal tahakkümün Ortadoğu’da yeni bir perde açmasıdır.

Ne acıdır ki bu plana teşne olan ülke yöneticileri, yönetim pratiğinden yeniden inşa planlarına, silahsızlanmadan ekonomik sömürüye kadar pek çok maddeye itiraz etmeleri gerekirken, planın açıklanmasının hemen ardından “efendiyi tazim” yarışına girmiş ve bu tiyatrodaki rollerini oynamak için tüm benlikleriyle hazır olduklarını ifşa etmişlerdir. Garantör olarak isimleri öne çıkacak olan bu ülkelerin soykırımcıyı mahkûm etmek yerine Filistin direnişine teslim bayrağı açtırma girişimleri, büyük bir utanç olmanın yanı sıra mevcut düzendeki işbirliklerini de ortaya koymaktadır.

Gazze’nin içinde bulunduğu zor durumu öne sürüp bu planın son şans olduğunu fısıldayarak Hamas’ı yoğun baskıya maruz bırakanlar, Filistin direnişine yönelik en büyük ihanetin ortakları konumundadırlar. Söz hakkı direnişin iken, kınamalardan başka adım atmayan uzlaşmacı cephe taraftarlarının Filistin’in şerefli evlatlarına akıl hocalığına soyunmaları kendilerinde içkin olan kibir dünyasının dışa yansımasıdır. Bu plana ilişkin son sözü söyleme hakkı Hamas, FHKC gibi tüm direniş gruplarınındır. Türkiye’nin de katılımıyla Katar’da Hamas heyetini ikna çabaları, ABD öncülüğünde takip edilen direnişi teslim alma projesine katkı sunmaktadır. Unutulmamalıdır ki direnen, Filistin’i emperyalizme karşı savunan bu gruplardan azade bir Filistin mümkün olmadığı gibi, silahların teslimi Filistin’e barıştan çok işgal, baskı ve sömürü getirecektir. Bu bağlamda, diline iki devletli çözümü dolayanlar, Trump’ın metninde zoraki yer alan “Filistin Devleti”nin Netanyahu’nun hiçbir şekilde gündeminde olmadığını ve Filistin’in geleceğinin tek garantörünün direniş olduğunu anlamak zorundadır.

Bizler, direnişin taraftarları olarak, Gazze direnişinin her daim yanında olduğumuzu bir kez daha yineliyoruz. Zalimlerin planlarının olduğu bir dünyada onurlu halkların kılıcının keskin olduğuna ve bir gün hesap sorma sırasının ezilen halklara geleceğine iman ediyoruz. Bu anlaşmanın garantörü olarak zikredilen teslimiyetçi zihinlere değil, izzeti tercih eden direnişçilere tüm benliğimizle güveniyoruz. Onların yolunu kendimize rehber edinerek, her türlü emperyalist hedef ve düzene karşı başkaldırıyoruz.

Yaşasın Filistin direnişimiz! Yaşasın Küresel İntifada!

Direniş Çadırı
1 Ekim 2025

0 Yorum: