ABD
Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı yirmi maddelik “Gazze Barış Planı”, Filistin
direnişini yok etme çabalarının yeni bir sürümünden ibarettir. Soykırımcıyı
aklayan sözde barış planı, Filistin davasını tümüyle tasfiye etmeyi amaçlamakta
ve iki yıldır Filistin direnişi karşısında acziyet yaşayan Siyonist rejime
sahada elde edemediklerini masada altın tepside sunmaktadır. Katil
Netanyahu’nun da itiraf ettiği gibi, bu plan, İsrail’in savaş stratejisiyle
sonuna kadar uyumludur.
İsrail’in
dünya halklarının vicdanında mahkûm edildiği ve uluslararası siyasette izole
edildiği bir vasatta, böyle bir planın ana çerçevesinin, aralarında Türkiye’nin
de bulunduğu sekiz bölge ülkesi tarafından onaylanması, Siyonist rejim için
yeni bir nefes borusunun oluşmasını mümkün kılmıştır. Güçlüyle uzlaşarak,
güçlünün şerrinden korunmayı amaçlayan bu acziyet yüklü politika, direnişin
temsil ettiği şerefli duruşu mücrimleştirmeye katkı sunmanın yanı sıra zulmü
harlayan yeni bir siyasi atmosferin öne çıkmasına kapı aralamaktadır.
Hamas’a
esirleri serbest bırakması için 72 saat verirken, İsrail’e herhangi bir zaman
koşulu dayatmayan; direnişe silahlarını teslim etme şartı sunarken İsrail’in
geri çekilmesini muğlak ifadelere bağlayan; Trump’ın başında olduğu ve baş
sabıkalılardan Tony Blair’in içerisinde bulunduğu “Barış Konseyi”ni Gazze’de
kurulacak teknokrat yönetiminin denetim mekanizması olarak resmederken,
pervasız bir şekilde Filistinlilerin merkezinde yer aldığı bir yönetimin “reform”
ve “rehabilitasyon” gerekliliklerine atıfta bulunan; Filistinlilerin zihin
yapılarını ve perspektiflerini değiştirmeyi merkeze alırken İsrail terör
şebekesinin bakış açısına dair en ufak bir eleştiri getirmeyen; Gazze’nin
güvenliğini “Uluslararası İstikrar Gücü”ne devrederken, Filistinlilerin
failliklerini hiçe sayan yeni-sömürgeci bir anlatıyı besleyen bu “teslimiyet
planı”, sadece ve sadece siyo-emperyal tahakkümün Ortadoğu’da yeni bir perde
açmasıdır.
Ne
acıdır ki bu plana teşne olan ülke yöneticileri, yönetim pratiğinden yeniden
inşa planlarına, silahsızlanmadan ekonomik sömürüye kadar pek çok maddeye
itiraz etmeleri gerekirken, planın açıklanmasının hemen ardından “efendiyi
tazim” yarışına girmiş ve bu tiyatrodaki rollerini oynamak için tüm benlikleriyle
hazır olduklarını ifşa etmişlerdir. Garantör olarak isimleri öne çıkacak olan
bu ülkelerin soykırımcıyı mahkûm etmek yerine Filistin direnişine teslim
bayrağı açtırma girişimleri, büyük bir utanç olmanın yanı sıra mevcut düzendeki
işbirliklerini de ortaya koymaktadır.
Gazze’nin
içinde bulunduğu zor durumu öne sürüp bu planın son şans olduğunu fısıldayarak
Hamas’ı yoğun baskıya maruz bırakanlar, Filistin direnişine yönelik en büyük
ihanetin ortakları konumundadırlar. Söz hakkı direnişin iken, kınamalardan
başka adım atmayan uzlaşmacı cephe taraftarlarının Filistin’in şerefli
evlatlarına akıl hocalığına soyunmaları kendilerinde içkin olan kibir
dünyasının dışa yansımasıdır. Bu plana ilişkin son sözü söyleme hakkı Hamas,
FHKC gibi tüm direniş gruplarınındır. Türkiye’nin de katılımıyla Katar’da Hamas
heyetini ikna çabaları, ABD öncülüğünde takip edilen direnişi teslim alma
projesine katkı sunmaktadır. Unutulmamalıdır ki direnen, Filistin’i
emperyalizme karşı savunan bu gruplardan azade bir Filistin mümkün olmadığı
gibi, silahların teslimi Filistin’e barıştan çok işgal, baskı ve sömürü
getirecektir. Bu bağlamda, diline iki devletli çözümü dolayanlar, Trump’ın
metninde zoraki yer alan “Filistin Devleti”nin Netanyahu’nun hiçbir şekilde
gündeminde olmadığını ve Filistin’in geleceğinin tek garantörünün direniş
olduğunu anlamak zorundadır.
Bizler,
direnişin taraftarları olarak, Gazze direnişinin her daim yanında olduğumuzu
bir kez daha yineliyoruz. Zalimlerin planlarının olduğu bir dünyada onurlu
halkların kılıcının keskin olduğuna ve bir gün hesap sorma sırasının ezilen
halklara geleceğine iman ediyoruz. Bu anlaşmanın garantörü olarak zikredilen
teslimiyetçi zihinlere değil, izzeti tercih eden direnişçilere tüm benliğimizle
güveniyoruz. Onların yolunu kendimize rehber edinerek, her türlü emperyalist
hedef ve düzene karşı başkaldırıyoruz.
Yaşasın
Filistin direnişimiz! Yaşasın Küresel İntifada!
Direniş Çadırı
1 Ekim 2025
0 Yorum:
Yorum Gönder