31 Ekim 2025

, ,

Ezilenlerin Unutulmuş Kahramanları: Burjuva Reformizmi ve İhanet Politikaları Üzerine

 

Halk için yaşamak ve ölmek, Tai dağından daha ağırdır;
zalimlere hizmet ederek ölmek ise tüyden daha hafiftir.

[Mao Zedong]

 

I. Maskeli Kahramanlar Günü

Kenya’da 20 Ekim, Maşuca Günü’dür; özgürlük savaşçılarımızı ve olağanüstü liderlerimizi andığımız bir gün bu. Ancak 20 Ekim, kompradorların iktidarda olduğu, burjuva propagandasının hüküm sürdüğü Kenya’da sömürücülerin kurtarıcı kılığına girdiği gün haline gelmiştir.

“#KanlıParlamento: 25 Haziran Kenya Kanıyla Yazıldığı İçin Asla Unutulmayacak” başlıklı, insanın yüreğini parçalayan makalesinde, deneyimli sosyal adalet savaşçısı Gitobu Imanyara, “Gerçeği belgelemek, bir sabotaj eylemi değildir. Bir hizmettir. Yabancıların ajandasına ait değildir. Gerçeği belgelemek, zulmün hüküm sürdüğü zamanlarda yerine getirilebilecek en vatansever görevdir” diyordu. Gerçekten de öyle: Imanyara’nın da ısrarla vurguladığı gibi, bizim rolümüz, muhafaza etmektir. Bu yüzden ben de gerçeği belgeliyorum, muktedirlerin gönlünü hoş etmek değil, ulusun uyuyan vicdanını harekete geçirmek için.

II. Kralın Cenazesi ve Solun Krizi

Kafa karışıklığı yenilginin anasıdır.
Zaferin ilk koşulu, fikir ve amaç netliktir.

[L. Troçki]

Dün Raila Odinga ismindeki milli burjuva, komprador elit, gençlik ayaklanmasına ihanet eden siyasi lider, toprağa verildi. Bugün medya, bir sınıf arkadaşına övgüler diziyor, bir kompradoru “devrimci aziz” ilan edip, arkasından nostaljik ve şiirsel yalanlarını sıralıyor. Beklendiği gibi, tarih yeniden yazılıyor, tarih çarpıtılıyor, tarih aklanıyor, tarih kayboluyor. Hain ile ihanete uğrayan arasındaki çizgi, bir kez daha belirsizleşti.

Bu sözde kralın vefatından bu yana Kenya Solu tartışmalarla çalkalanıyor. Raila yanlısı reformistler, sınıf mücadelesini ve ampirik analizi terk edip “kralı” romantikleştirerek “yaşasın kral” diye haykırdıkça sol içerisindeki çatlaklar daha da derinleşti. Yoldaşlarıma hatırlatmalıyım ki, o kralın başındaki taç, ihanetle, sınırsız yolsuzluk skandallarıyla dövülmüş, bir vakitler temsiliyet iddiasında olduğu halkın kanıyla yıkanmış bir taç.

Hafta sonu partimiz Afrika Devrimci Sosyalist Birlik’in bir çalışma hücresinde dile dökülen düşünceler, ülkedeki ruh halini eksiksiz yansıtıyordu. Yoldaşların kabulüne göre, Raila sistemi üç kez kurtarmıştı: 1997’de Moi’nin partisine verilen destekte, 2017’deki direniş kampanyasında ve 2024’te 25 Haziran ayaklanmasına yönelik o büyük ihanette. Her seferinde kral, burjuva devletini kitlesel öfkeden kurtarmak için devreye girdi; komprador düzenin gerçek bir koruyucusu oldu.

Gerçekten de öyle. Kenya Afrika Ulusal Birliği’nin (KANU) tesis ettiği diktatörlüğün doksanlarda çöküşün eşiğine geldiği momentten, 2017’deki başarısız direnişe ve 2024’teki büyük ayaklanmaya kadar her olayda Raila Odinga, burjuvazinin en güvenilir itfaiyecisi olduğunu ispatladı. Her yangında çıkıp, kitlesel öfkenin alevlerini, sistemi yutmakla tehdit ettiği anda söndürmeyi bildi.

III. Reformizm, İhanet ve Bir Dönemi Belirleyen Skandallar

Tarihi burjuvazi adına temize çekmek bizim işimiz değil. Raila Odinga, yalnızca bir “demokrasi kahramanı” değildi, aynı zamanda çelişkilerle yüklü bir adamdı. İktidarla flört etme girişimleriyle hayal kırıklığına yol açmış popülist bir reformcuydu. Goldenberg skandalı gibi sayısız yolsuzluk davasından, gençlerin güçlendirilmesi için ayrılan milyarları yutan Kazi Kva Vijana skandalına, muhalefet siyasetini öldürüp rejimi yeniden canlandıran 2018’deki anlaşmayla gerçekleştirilen ihanete dek, siyasi hayatının her dönemi hesaplı bir uzlaşmacılıkla malul. Ailesinin Kisumu gibi şehirlere tahsis edilmiş fonlara el koymasıyla, kurtuluş lafını dilinden eksik etmeyenlerin kapitalist birikim sürecinin kulu kölesi haline geldiklerinin ispatıydı. Örneğin, Temmuz 2019’da Etik ve Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu, Odingalar tarafından usulsüzce ele geçirilen Kenya Demiryolları Şirketi’ne ait 60 milyon Kenya Şilini değerindeki iki parsel araziyi geri aldı. Raila, sistemin parçası olmakla yetinmedi. Onu mükemmelleştirdi. O öldüğünde, ülke yas tutarken, siyasi dostları ve liberal ortakları, daha fazla yoksul insanı öldürmek için hesaplar yapmak için hemen kolları sıvadılar. Cumartesi sabahının erken saatlerinde Hindistan’daki hızlı büyümenin artıklarını nefesini tutup bekleyen ülke, gözle görülür şekilde dalgın ve direnemeyecek kadar zayıftı. Yürütme, Kenya’da o fazlasıyla abartılı bir biçimde karşılanan “Ulusal Şok”u kullanarak, tek oturumda sekiz tartışmalı yasa tasarısını geçirdi. Bana göre en dikkat çekici olanı, artık devletin ifade özgürlüğünü kısıtlamak için geniş yetkilere sahip olduğu internet üzerinden yapılan konuşmaların suç sayılmasıydı. Bu hamle, en çok da ülkeyi dönüştürmek için internette örgütlenen gençler ve eylemcileri etkileyecek. Bu insanlar, mahkeme kararı olmadan uygulanacak keyfi yaptırımların kurbanı olacaklar.

Diğer tasarı, büyük ölçüde polise ait gözetim yapılarını ve onun hesap verebilirliğini zayıflatması beklenen Ulusal Polis Hizmetleri Komisyonunda Değişiklikle İlgili Kanun Tasarısı; baskıcı kanunlar yürürlüğe girdiklerinde, bundan sonraki siyasi protestolar daha tehlikeli hale gelecek. Bir diğer tasarı, mahkemelerin yetersiz kamu katılımı nedeniyle anayasaya aykırı ilan ettiği önceki özelleştirme yasalarının ardından gelen Özelleştirme Kanunu Tasarısı. Yoksulların alabildiğine savunmasız olduğu koşullarda, stratejik kamu varlıklarının yakında elitlerin eline geçtiğini göreceğiz. Kamu varlıkları, yakında özel çıkarlara hizmet edecek. Şok doktrini siyasetinin listesi uzayıp gidiyor. Bu devirde IMF ve Dünya Bankası ofislerinde olan biteni pervasızca kahkahalar atarak izleyenlere bakmak gerekiyor.

Bir de günün ilerleyen saatlerinde Kasarani Stadyumu’nda yas tutan, kahramanlarını görmek için itişip kakışırken vurulup öldürülen o dört insanı unutmayalım.

IV. Görgü Tanığı Anlatımı: Siyasal Kültür Olarak Haydutluk

Raila Odinga, Kenya’nın siyasi kültürünü haydutluk ve siyasi kabadayılıkla tamamen yerle bir etti. Nyanza eyaletinde ve halk arasında “yatak odası” olarak bilinen diğer siyasi kalelerinde ayakta kalmaya çalışan Odinga yandaşlarıyla birlikte, terör üzerine kurulu bir düzen inşa etti.

2019’da Njiru’da genç bir örgütçü olarak bu gerici popülist imparatorluğun işleyişine yakından şahit oldum. Yeşil ve ihmal edilmiş bir nehir kıyısı şeridini geri almaya çalışan Hepimiz Biriz adlı bir yardımlaşma grubu bünyesinde, ait olduğum cemaatteki gençleri harekete geçirmiştim. Sonra, Raila’nın sadık piyadelerinden biri olan ve yaklaşık 15 yıl boyunca turuncu Demokratik Hareket Partisi (ODM) üyesi olarak Mabatini Bölgesi İlçe Meclisi’nde (MCA) görevli Wilfred Odalo Oluoch, namıdiğer Rafuok geldi. Aynı yılın Mart ayının ilk haftasında, bir silah ve adamlarla ortaya çıkan bu adam, araziyi ele geçirdi, onu korumak için pala taşıyan kabadayıları ortalığa saldı. Uyuşturucu satıldı, gecekondular dikildi, çevre tahrip edildi. Bunların hepsi de “değişim”in turuncu bayrağı altında yapıldı. Konuyu polise bildirdim, ancak harekete geçemeyecek kadar zayıflardı. O zamanlar ilçe meclisi üyesi olan Mzee Kwetu, Rafuok ile görüştü, sonra bana “işleri oluruna bırakmam” için rüşvet teklif etti. Reddettim. Bu reddi ölüm tehditleri takip etti. Üyeler, can güvenliklerinden endişe duyup kaçtılar. Grup dağıldı. Artık komprador iktidarı güvendeydi.

Bugün aynı adam, Nairobi İl Meclisi Bütçe, Maliye ve Ödenek Komitesi Başkanlığı görevini yürütüyor, ayrıca ekseriyetle işçilerden oluşan Mathare isimli topluluğun parlamentodaki koltuklarına göz dikmiş durumda. Njiru’nun, her bir kapatmasının bir daireye sahip olduğu Obama Malikanesi’ni halk Raila Odinga’nın düzeninin ve siyasi mirasının küçük bir özeti olarak tarif ediyor.

Bu evlerde oturanlar, Raila Odinga’nın adamları. Reformizmin siyasi evlatları. Halka gözdağı verme konusunda ustalaşmış olan bu kişilerin konuştuğu dil, şiddet ve ihanet üzerine kurulu. Tuhaflık, düzenlerinin iliklerine işlemiş. Bu yıl, bir blog yazarı ve Kileleşva’nın yemyeşil mahallelerini temsil eden bir diğer turuncu parti olarak Demokratik Hareket Partisi (MCA) üyesi olan Robert Alai, Kenya’da 7 Temmuz’da demokrasi mücadelesi bünyesinde gerçekleştirilen eylemler (Saba Saba) öncesinde “Sosyal Adalet Merkezlerinin yakılıp yıkılması” çağrısında bulundu. Alai, taban hareketlerine ve aktivistlere açıkça savaş ilan etti. Raila, hiçbir şey söylemedi. Devlete sadık çetelerin, geçen yıl gerçekleşen 25 Haziran ayaklanmasının manevi yükünü omuzlarına almış hareketleri tehdit etmesini sessizce izledi.

Ardından, Saba Saba akşamı, polis 35’ten fazla eylemciyi öldürdü, 107’den fazlasını yaraladı, 1.500'den fazla barışçıl protestocuyu gözaltına aldı. Raila Odinga, halka karşı şiddeti kışkırtan Alai ve ekibinin de desteğiyle bir Ulusal Meclis Diyalogu çağrısında bulundu. İhanetin bir resmi olsaydı, Odinga o resim olurdu.

V. Solun Reformizmi Aşan Değerlendirmeleri

Sol sohbet gruplarımızda ideolojik çizgiler gayet net.

Bir tartışmamızda dile getirdiğim şu cümleler gerilimi gayet iyi özetliyordu:

“Görevimiz, Raila’yı sadece hatırlamak değil, onu tarihsel ve sınıfsal bir bağlama oturtmaktır. Evet, sokakları o canlandırdı, ama amacı neydi? Komprador burjuvazi, halkın öfkesini her daim sahiplendi, onu sermayeyi veya emperyalizmi asla tehdit etmeyen güvenli reformist kanallara yönlendirdi. Sorun şu ki, popülizmi devrimle karıştırdık. Raila, kitle siyasetini icat etmedi; onu kontrol altına aldı. İsyanı moda haline getirdi, ama bu isyan kesinlikle dönüştürücü değildi.”

Yoldaş Şiraz Durrani, bu sözlerime benim de katıldığım şu tespitleri ekledi: “Emperyalizm, ‘bizim’ liderlerimizi seçerken ‘iyi polis, kötü polis’ politikasına başvurur. İkisini de reddedelim.”

Bu tartışmalarda ortaya koyduğum tepkilerim gayet açık ve netti: yasımız, mücadeleyi yumuşatmak yerine keskinleştirmelidir. Önümüzdeki tehlike, duygunun çelişkiyi bulanıklaştırdığı ve burjuva ahlakının bize analiz yapmadan yas tutmayı öğrettiği ideolojik silahsızlanma ve sınıf bilincinin eksikliğidir.

Pio Gama Pinto’nun yaptığı uyarıda dile getirdiği gibi, “Kenya’nın Uhuru’su (özgürlüğü), aç kalma ve cehalet içinde yaşama özgürlüğüne dönüşmemelidir.”

Küresel sermayeye göbekten bağlı bir komprador diktatörlük koşullarında, reformistlerle birlik olmak teslimiyetten başka bir sonuç vermez. Kenya’nın bugünkü sorunu sadece liderlik değil, komprador diktatörlüktür; yani halkına değil, emperyalist finans kapitale sadık bir rejim. Görevimiz, reformizmle uzlaşmak değil, sınıfsal ayrımları netleştirmektir.

VII. 25 Haziran’dan Sonra: Kitleler Yola Çıktı

Gençliğin kendi kanıyla tarih yazdığı 25 Haziran 2024 sonrası halk, parlamenter siyasetin ötesine geçti. Sokaklar, gerçek parlamento haline geldi. İsyan, Raila’nın, burjuva partilerinin ve liberal reform yanılsamasının ötesine geçerek olgunlaştı.

Parlamenter siyasetin önemsizleşmesi an meselesiydi. İnsanlar yoluna devam etti. Küresel siyaset de onlarla birlikte hareket ediyor. Geçen yılki gençlik ayaklanmasının öncüsü, başka ülkeleri kuşatıyor: Bangladeş, Madagaskar, Nepal gençleri, devleti 48 saat içinde devirdi ve şimdi Peru ayaklanıyor. Bu, kapitalist sisteme karşı küresel hoşnutsuzluğun bir yansıması.

Kararnameler düzeninin pekiştiği, kitlelerin tam kurtuluş için seferber olduğu koşullarda Kenya solunun belirli bir kısmının burjuva reformistleri için yas tutup anma müsamereleri planlaması, nostaljisinin tuzağına düşmesi, kendisini bir alana hapsetmesi, kendi ağırlığı altında ezilmesi kadar saçma bir şey yok. Gerçek sol bu mudur? İleri işçiler ve eylemciler olmadığını görüyor.

VIII. Gerçek Kahramanlar (Şucaa)

Öyleyse bugün, sistemin kendisine sadık evlatlarını allayıp pulladığı, sahte peygamberlerini defnettiği koşullarda, adı anılmayanları, kutsanmayanları, felç olmuş bir sağlık sisteminin orta yerinde, hastanelerde ve dispanserlerde acı çeken hastaları, devlet şiddetiyle kayıp yakınları için sürekli adalet arayan aileleri, her gün hiçbir sonuç alınmaksızın kaçırılıp öldürülen gençleri, saklanan yoldaşları, daha iyi bir Afrika için slogan atan çocukları, benim gibi hayatta kalma mücadelesi veren, devlet tarafından avlanan, travma, bitkinlik ve umutsuzlukla mücadele eden eylemcileri ve organik aydınları onurlandırmak için ayağa kalkalım. Hepimiz, aklımızı korumak, güvende olmak, hayatta kalmak için mücadele ediyoruz; tüm bunlar olurken de yorgun bedenlerimizde kurtuluş hayalini taşıyoruz.

Bugün, Micere Mugo, Açieng Oneko, Bildad Kaggia, Dedan Kimazi, Mekatilili va Menza, Oginga Odinga, Muthoni Nyanjiru, Pio Gama Pinto ve Makhan Singh gibi devrimci atalarımızın ruhuyla, ezilenlerin kahraman, gerçek kurtarıcılar olduğunu ilan edelim. Biz, unutulmuş, ihmal edilmiş, göz hapsinde tutulan ama iradesi hiçbir şekilde kırılmamış şucaalarız. Tarihimiz, siyasi, ekonomik ve teorik mücadeleyle çarpıtılmadan yazılmaya devam edecek. Daha yeni başladık. Henüz uhuru/özgür değiliz. Uhuru mücadelesi durdurulamaz.

#ToprakAşHürriyet yürüyüşüne katıl.

Afrika Moja! Afrika Huru! Afrika ya Kijamaa!

[Birleşik Afrika! Özgür Afrika! Sosyalist Afrika!]

Okaka Onyango
21 Ekim 2025
Kaynak

0 Yorum: