Kenya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kenya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Şubat 2022

, ,

Fikirlerin Savaşı ve Ona Öncülük Eden Organik Aydınlar

Kenya’da burjuvaziye çalışan aydın sınıfı, Jomo Kenyatta, Daniel Arap Moi ve bunların neoliberalizm yanlısı çocuğu Uhuru Kenyatta gibi diktatörlerin miraslarını temize çıkartmak için tarihi kendilerince yazıyor, böylelikle zulme hizmet ediyor. Aynı sınıf, tarihyazımı bağlamında Bildad Kaagia ve Pio Gama Pinto gibi özgürlük savaşçılarını ise tarihten silmeye çalışıyor.

Kenya’nın bağımsızlık mücadelesini yürüten Mau Mau Merkez Komitesi’nin üyesi olan Kaagia, öncülüğünü sonrasında 1963 yılında ülkenin başına geçecek olan büyük Kenyatta’nın yaptığı Afrikalı elitlerin başlattığı arazi hırsızlığına karşı çıkan bir isimdi. 

Kaagia’nın yakın arkadaşı, aynı zamanda özgürlük savaşçısı olan Pinto da toprağın ve servetin eşitsiz dağıtılmasına karşı çıktı.

Pinto, hükümetin herkesin temel ihtiyaçlara ve haklara sahip olmasını güvence altına alacağı özgür ve adil bir topluma inancını hiç yitirmeyen, fedakâr bir insandı. O, böylesi bir topluma kavuşalım diye dövüştü.

Biz, Kaagia ve Pinto gibi isimlerin hikâyelerinin halk tarafından bilinmesini isteyen bir grup Kenyalı genç entelektüeliz. Pinto bizim için özel olarak önemli bir isimdir, çünkü o, bağımsızlık sonrası katledilen ilk Kenyalı politik liderdir.

Pinto, 1965 yaşında henüz 35 yaşında iken katledildi. Onun hikâyesi, aynı zamanda kolektif olarak yayımladığımız ilk kitap olan Kenya’nın Organik Aydınlarının Pio Gama Pinto’nun Mirasına Dair Düşünceleri’nin de ana konusunu teşkil ediyor.

Pio Gama Pinto, 31 Mart 1927’de Kenya’nın başkenti Nairobi’de dünyaya geldi. O kısacık ömründe özgürlük savaşçısı, gazeteci, yazar ve siyasetçi olarak çalışmalar yürüttü. 1964’te iktidardaki Kenya Afrika Ulusal Birliği partisine yakın olan Pinto, milletvekili seçilerek meclise girdi. Bağımsızlığın kazanılması sonrası Kenya’yı İngiliz sömürgeciliğinin elinden kurtarmış olan özgürlük savaşçılarının ihanetine ve küçük bir azınlığın bağımsızlık sonrası büyük servetler elde etmesine tanık oldu.

O, açık sözlülüğü yüzünden öldürüldü. Nairobi’deki evinin garajından arabasıyla çıkarken, kapının açılmasını beklediği sırada vuruldu. Kızı da arabadaydı.

Kenya’nın ilk politik şehidi olarak Pinto, sosyal adalet mücadelesinin önemini bize anımsatan birçok isimden biri. Pinto’nun Jomo Kenyatta hükümeti eliyle katledilmesinin üzerinden epey bir zaman geçti. Bugün gençler, onun katkısı üzerine kafa yoruyor, bu tür katkılar temelinde, neoliberal kapitalizmin uyguladığı şiddete karşı alternatif bir yöntem geliştirebilmek için mücadele veriyor.

Pinto gibi devrimci mücadelenin yiğitleri tarihsel değerlendirmeler dâhilinde sansürleniyorlar. Bu sansüre neoliberalizme hizmet eden bilgilerin üretilip dağıtıldığı üniversiteler ve medya kuruluşları gibi araçlar alet oluyorlar. Bizi etkisiz, eli kolu bağlı bir halk hâline getiren tahrif edilmiş tarih ve yorumlarla mücadele etmemiz yasaklanıyor.

Seksenlerin başlarında Cumhurbaşkanı Daniel Arap Moi’nin ülkeyi yönettiği dönemde radikal addedilen Marksistler ve ilerici kalemler, üniversitelerden kovuldular. Maina Wa Kinyatti ve Ngugi wa Thiong’o gibi radikal akademisyenler öğrencilerine gerçek tarihi anlattıkları için gözaltına alındılar, öte yandan, devlet kimin ne öğrettiğini daha yakından takip edebilmek için üniversitelere ajanlar yerleştirdi. Neoliberalizme hizmet eden bilginin ve bilincin hâkimiyeti, kapitalizmin yarattığı krizleri maskelemenin yanında, düşünce yapımızı da büyük ölçüde etkiledi.

29 Mayıs 2021’de Nairobi’de Cheche Kitabevi’nde toplanan 14 yazar, Organik Aydınlar Ağı’nın ilk toplantısını gerçekleştirdi. Ağın amacı, sosyal adaleti savunan hareket içerisinde yeni yazarlar ve düşünürler yetiştirmek.

Biz, farklı geçmişlere sahibiz. Ukombozi Kütüphanesi gibi farklı sosyal adalet merkezlerinde yetiştik. Bizi bir araya getirense, Kenya’da sosyal adalet ve devrimci değişim mücadelesine katılma ihtiyacıdır.

Kitabevi’nde gerçekleştirdiğimiz tartışma, toplumumuzu araştırmalar yoluyla en iyi nasıl inceleriz, ayrıca hâkim sınıf kaynaklı bilgileri söküp atmak için yazma becerilerimizi nasıl kullanabiliriz sorularına odaklanıyordu. Biz de oturup, Kenya’nın müstesna özgürlük savaşçılarından olan Pinto ile ilgili bir kitap yazmaya karar verdik.

İtalyan yazar ve eylemci Antonio Gramsci’nin mirasından ilham alan bir grup olarak bizim amacımız, hâkim sınıfa hizmet eden eğitim sisteminin sansürünü ortadan kaldıracak çalışmalar yürütmek, ayrıca sıradan insanların mücadelesinden kök alan bilgiler üretip toplumu analiz etmek amacıyla tarihsel ve diyalektik materyalizmin sunduğu araçları kullanarak değişim konusunda gerekli ilhamı verebilmektir.

Biz bu kitabı, bilhassa gençler için kaleme aldık. Bu genç kuşak, kendi döneminde ilerici siyasetin temsili ve direnişin sembolü olmuş olan Pinto’dan habersiz. Biz, Pinto’nun yalnız hareket etmediğini tabii ki biliyoruz. Onun mirasını öne çıkartmak istememizin sebebi, bugünün siyasetinde ideolojik bir boşluk olduğunu tespit etmemiz.

Bu kitap, aynı zamanda bugünle de bağlantılı bir çalışma. Kitap, günümüzde faal olan muhtelif toplumsal hareketleri anlatıp, bizim Pio Gama Pinto’nun hayatıyla bağlantılı deneyimlerimize atıfta bulunmakla kalmıyor, ayrıca eldeki belgeleri, sosyal adalet merkezlerinde ve içinde yer aldığımız diğer toplumsal hareketler bünyesinde oluşturulmuş çalışma hücrelerinde sürdürülmekte olan politik eğitimlerde kullanılacak önemli bir materyal hâline getiriyor.

Kitabı Daraja Yayınevi bastı. Önsözünü Pio’nun kızı Linda Gama Pinto, giriş bölümünü ise bize ve düşüncelerimize ilham vermiş olan Pio Gama Pinto: Kenya’nın İsimsiz Şehidi isimli kitabın yayın yönetmeni Şiraz Durrani kaleme aldı.

Bizim kitabımız yanında Pinto’nun hatırasını diri tutmaya çalışan başka projeler de var. Pinto’nun hikâyesini İngilizce ile Svahili dilini harmanlayan Şeng dilinde aktaran “Herkes Özgür Olana Kadar” başlıklı dijital ses dosyası (podcast) bunlardan biri. Ayrıca Mathare Sosyal Adalet Merkezi, Pinto’yu katledildiği gün olan 24 Şubat’ta mezarı başında anacak. Aynı törende, ayrıca hayatına dair konuşmalar da yapılacak.

Aylar süren kitabımızı, Kenya’da cumhuriyet günü (bağımsızlık günü) olarak kutlanan 12 Aralık 2021’de okurla buluşturduk. O günü seçmemizin nedeni, kitlelerle hiç bağı olmayan hükümetin Uhuru Kenyatta’ya yönelik övgülerine karşı koymaktı.

Pio Gama Pinto, “Uhuru”nun (özgürlüğün) halkın sömürü ve yoksulluktan gerçek manada kurtulmasını ifade ettiğine inanıyordu. O, birçok insanı topraksızlaştıran hükümetin toprak konusunda uyguladığı zulme ve yaptığı adaletsizliğe ses çıkartma cesareti gösteren nadir insanlardan biriydi.

Bu anlamda biz, Cumhuriyet Günü’nü devrimci anlamda anıyoruz, böylece Pinto’nun fikirlerinin ve bakış açısının hâlen daha canlı olduğunu, onun açtığı yolda binlerce sosyalistin yürüdüğünü dosta düşmana göstermek istiyoruz.

Biz dünyaya karşı kayıtsız olmayı reddetmiş, kapitalistlerin oturdukları masalardan dökülen kırıntıları kabul etmeyen bir kuşağız. Dünyadaki zenginlikleri işçiler ürettiğine göre bugüne vurup yarını kuracak, zulmün olmadığı, üretim araçlarının işçilere ait olduğu bir gelecek inşa edecek güç bizde. Bunu yapacak kudret aklımızda, yüreğimizde, bileğimizde.

Kenya Organik Aydınlar Ağı, toplumsal hareketler içerisinde kendisini geliştirecek yeni yazarlar için bir zemin olmaya devam edecek. Ayrıca Nairobi’de kapitalizmin krizi ile ilgili yazılarımıza Mathare Sosyal Adalet Merkezi’nin internet sitesinde yer veriyoruz. İşçi hareketi içerisinde çalışma yürüten STK’ların yol açtığı umutsuzluğa dair düşüncelerimizi ileride kaleme alacağız. Bugünkü çalışma pratiğimiz daha çok Issa Şivci’nin STK Söylemindeki Sessizlik: STK’ların Afrika’da Oynadığı Rol ve Geleceği isimli kitabına yoğunlaşıyor.

Lena Grace Anyuolo
Nicholas Mwangi
18 Şubat 2022
Kaynak

04 Nisan 2015

, ,

Mareşal Kimathi Nereye Gömüldü?


İngiltere yönetici sınıfı, Kral III. Richard’ı yeniden gömmek için milyonlarca para harcamıştı. Mezarı bile tek başına 3 milyon dolar tutmuştu. (Telegraph, 22 Mart)

Ama İngiliz sömürgeciliği, Mareşal Dedan Kimathi’nin n’aşının nerede gömülü olduğunu açığa çıkartmayı hâlâ reddediyor. Kenya’daki Ülke ve Özgürlük Ordusu’nun lideri Kimathi 18 Şubat 1957’de asılmıştı.

İçi dolu bir tabanca ile yakalanmış olması, bu Afrikalı özgürlük savaşçısını idam sehpasına göndermeye yetti.

Kraliçe Victoria’nın fırtına birlikleri Kenya’yı 1895’te ele geçirdiler. Aristokratlar toprakları çaldılar, tek başına Lord Delamere’in eline 160.000 akre geçmişti.

Afrikalılar zorla “yerel rezerv” hâline getirildiler, bu, ABD’de Yerliler için tahsis edilmiş araziler konusunda bir model teşkil etti.

Zulüm direnişi tetikledi. Sekiz bin Afrikalı 14 Mart 1922’de Afrikalı lider Harry Thuku’nun sürgüne gönderilmesini protesto etmek için Nairobi’de yürüyüş düzenledi. Yürüyüşe polis ateş açtı.

Saldırıya Norfolk Oteli’nin girişinde duran beyaz yerleşimciler de katıldı. Elli sekiz Afrikalı katledildi.

1 Mayıs 1949’da Doğu Afrika Sendikaları Kongresi kuruldu. Kenya’daki Afrikalı işçilerin ortalama yıllık ücreti o günlerde 73 dolardı.

1950 1 Mayıs’ında Kongre [EATUC] bağımsızlık ve çoğunluğun yönetimini talep eden bir bildiri yayınladı. Kenya’daki bu gerçek işçi liderleri Britanya Başbakanı ve İşçi Partili Clement Attlee tarafından derhal tutuklandılar.

Protesto amacıyla yüz bin işçi genel greve gitti. Nairobi dokuz gün boyunca felç oldu. Ayaklanmayı bastırmak için Britanya ordusu ve sömürge polisi seferber edildi.

Özgürlük mücadelesinin ana talebi doğrultusunda silâhlı mücadele devreye sokuldu. Kenya Ülke ve Özgürlük Ordusu bu şekilde doğmuş oldu.

Kenya’daki sömürge valisi Evelyn Baring, bu ordunun kuruluşuna 20 Ekim 1952’de olağanüstü hâl ilân ederek cevap verdi. Köle tüccarı Francis Baring tarafından 1762’de kurulan Barings Bankası valinin ailesinin kontrolü altındaydı. 1960’da Baring’e baron unvanı verildi.

Medya Özgürlük Savaşçılarının Linç Edilmesine Yardım Etti

Muhtemelen Shakespeare’in “III. Richard” isimli oyunu söz konusu kralı anlatıyordu. Richard’ın mensup olduğu Plantagenet ailesini mahvedip tahtı ele geçiren Tudor ailesi denilen çetenin bir üyesi olan Kraliçe I. Elizabeth’in o günden beri İngiltere’yi yönetiyor olması şaşırtıcı değil.

Ama Shakespeare’in hakaretleri, “Mau Mau” denilen Kenyalı özgürlük savaşçılarına karşı dünya kapitalist medyasının söylediği yalanların yanında solda sıfır kalır.

Altmış yıl sonra medya sonrasında bağımsız Kenya’nın lideri olan Jomo Kenyatta’ya “terörist” dedi. Oğlu Uhuru Kenyatta, Kenya’nın bugünkü cumhurbaşkanı.

Vali Baring, sömürge polisine Jomo Kenyatta ve diğer bağımsızlık savaşçılarına komplo kurup hapse atması emrini verdi. Yargılama esnasında jüri bile oluşturulmamıştı.

Caroline Elkins’in Pulitzer ödüllü kitabı “Emperyal Hesaplaşma”ya göre Baring hâkime 20.000 sterlin ödeyerek verilecek hükmü güvence altına aldı.

Baring, Kenyatta’ya kurulan komplonun Afrikalıları demoralize edeceğini umdu. Aksine bu olay yıllarca sürecek bir gerilla savaşının fitilini ateşledi.

Mau Mau savaşçıları, sömürgeci ordusu ile polisin elinden silâh ve cephanelik ele geçirdiler. Mau Mau destekçisi demirci ustaları yüzlerce silâh yaptılar.

Mau Mau savaşçıları ile savaşmak için İngiltere, 55.000 asker ve polis seferber etti. Kraliyet Hava Kuvvetleri Aberdares Ormanı ile Kirinyaga’daki gerilla mevzilerini bombaladı.

Caroline Elkins’in tahminine göre, sömürgeci güçler 300.000 Kenyalıyı toplama kamplarına koydular ve bir milyon kişiyi zorla Afrikalıların kendi köle emeği ile inşa ettikleri 800 “olağanüstü hâl köyü”ne yerleştirdiler.

Kenya’daki Afrikalılar için İngiliz Başbakanı Winston Churchill kendilerinin Hitler’iydi. Athi Nehri kampındaki kadın tutsakları yaralamak için muhafızlar Alman kurt köpeklerini kullanıyorlardı, ayrıca Manyani kampına gelen tutsakları sopayla dövüyorlardı.

Sadece Kamati kampında altı yüz çocuk vardı. Hiçbirisi kurtulamadı.

Mau Mau hareketinin “en kararlı unsurları” olarak görülen tutsaklar seçilip onlara çocukları gömme görevi veriliyordu. Eski tutsak Helen Macharia’nın anımsadığı kadarıyla, “bu çocuklar altışarlı gruplar hâlinde bir yere bağlanıyordu.”

Sam Amca Nairobi Embakasi Havalimanı’nı finanse etmek suretiyle bu soykırıma katkı sundu. Bugün Jomo Kenyatta Uluslararası Havalimanı denilen bu havalimanı Mau Mau tutsaklarının köle emeği ile inşa edilmişti.

David Anderson’ın “Asılanların Tarihleri” isimli çalışmaya göre, bu haklı ayaklanma esnasında Kenya’da 1.090 Afrikalı asıldı. Sırf gerillalara gıda temin ettikleri için, “refakatçi” olarak adlandırılan 207 kişi İngiliz yerleşimcilerce katledildi.

Mau Mau üyesi olduğundan şüphelenilen insanlara işkence etmesiyle ünlü olan, başında Ian Henderson’ın bulunduğu bir birlik, 21 Ekim 1956’da Mareşal Kimathi’yi yakaladı. Ama Henderson’ın zulmü özgürlük mücadelesini hiç sekteye uğratmadı.

O yirmi bin Mau Mau gerillası boş yere ölmedi. Kenya 12 Aralık 1963’te bağımsızlığını ilân etti.

Sonrasında Henderson, otuz yıl boyunca Bahreyn’de gizli polis şefi olarak faaliyet yürüttü. 3 Haziran 1997’de savaş karşıtı lider ve İngiliz Parlamentosu üyesi George Galloway, Avam Kamarası’nda Henderson’ın bir savaş suçlusu olduğunu söyledi.

Mau Mau gazileri, 2006’da İngiliz hükümetine karşı tazminat davası açtılar ve bu ülkeyi Kenyalı özgürlük savaşçılarına sistematik işkence etmekle suçladılar.

Afrika o kahramanlarını unutmuyor. Kimathi’nin idamı bugünde anılıyor, ismi caddelere veriliyor. Dedan Kimathi’nin bir heykeli 11 Aralık 2006’da Nairobi’de açıldı.

Nelson Mandela, Kenya’yı ziyaret ettiğinde, Mareşal Dedan Kimathi’nin gömülü olduğu yeri görmek istedi.

Ama İngiliz emperyalistler, bu kahramanın gömülü olduğu yeri açığa çıkarmayı hâlâ reddediyorlar.

Stephen Millies
3 Nisan 2015
Kaynak