İngiltere yönetici sınıfı, Kral III. Richard’ı yeniden
gömmek için milyonlarca para harcamıştı. Mezarı bile tek başına 3 milyon dolar
tutmuştu. (Telegraph, 22 Mart)
Ama İngiliz sömürgeciliği, Mareşal Dedan Kimathi’nin n’aşının
nerede gömülü olduğunu açığa çıkartmayı hâlâ reddediyor. Kenya’daki Ülke ve
Özgürlük Ordusu’nun lideri Kimathi 18 Şubat 1957’de asılmıştı.
İçi dolu bir tabanca ile yakalanmış olması, bu
Afrikalı özgürlük savaşçısını idam sehpasına göndermeye yetti.
Kraliçe Victoria’nın fırtına birlikleri Kenya’yı
1895’te ele geçirdiler. Aristokratlar toprakları çaldılar, tek başına Lord
Delamere’in eline 160.000 akre geçmişti.
Afrikalılar zorla “yerel rezerv” hâline getirildiler,
bu, ABD’de Yerliler için tahsis edilmiş araziler konusunda bir model teşkil
etti.
Zulüm direnişi tetikledi. Sekiz bin Afrikalı 14 Mart
1922’de Afrikalı lider Harry Thuku’nun sürgüne gönderilmesini protesto etmek
için Nairobi’de yürüyüş düzenledi. Yürüyüşe polis ateş açtı.
Saldırıya Norfolk Oteli’nin girişinde duran beyaz
yerleşimciler de katıldı. Elli sekiz Afrikalı katledildi.
1 Mayıs 1949’da Doğu Afrika Sendikaları Kongresi
kuruldu. Kenya’daki Afrikalı işçilerin ortalama yıllık ücreti o günlerde 73
dolardı.
1950 1 Mayıs’ında Kongre [EATUC] bağımsızlık ve
çoğunluğun yönetimini talep eden bir bildiri yayınladı. Kenya’daki bu gerçek
işçi liderleri Britanya Başbakanı ve İşçi Partili Clement Attlee tarafından
derhal tutuklandılar.
Protesto amacıyla yüz bin işçi genel greve gitti.
Nairobi dokuz gün boyunca felç oldu. Ayaklanmayı bastırmak için Britanya ordusu
ve sömürge polisi seferber edildi.
Özgürlük mücadelesinin ana talebi doğrultusunda
silâhlı mücadele devreye sokuldu. Kenya Ülke ve Özgürlük Ordusu bu şekilde
doğmuş oldu.
Kenya’daki sömürge valisi Evelyn Baring, bu ordunun
kuruluşuna 20 Ekim 1952’de olağanüstü hâl ilân ederek cevap verdi. Köle tüccarı
Francis Baring tarafından 1762’de kurulan Barings Bankası valinin ailesinin
kontrolü altındaydı. 1960’da Baring’e baron unvanı verildi.
Medya Özgürlük Savaşçılarının Linç Edilmesine Yardım
Etti
Muhtemelen Shakespeare’in “III. Richard” isimli oyunu
söz konusu kralı anlatıyordu. Richard’ın mensup olduğu Plantagenet ailesini
mahvedip tahtı ele geçiren Tudor ailesi denilen çetenin bir üyesi olan Kraliçe
I. Elizabeth’in o günden beri İngiltere’yi yönetiyor olması şaşırtıcı değil.
Ama Shakespeare’in hakaretleri, “Mau Mau” denilen
Kenyalı özgürlük savaşçılarına karşı dünya kapitalist medyasının söylediği
yalanların yanında solda sıfır kalır.
Altmış yıl sonra medya sonrasında bağımsız Kenya’nın
lideri olan Jomo Kenyatta’ya “terörist” dedi. Oğlu Uhuru Kenyatta, Kenya’nın
bugünkü cumhurbaşkanı.
Vali Baring, sömürge polisine Jomo Kenyatta ve diğer
bağımsızlık savaşçılarına komplo kurup hapse atması emrini verdi. Yargılama
esnasında jüri bile oluşturulmamıştı.
Caroline Elkins’in Pulitzer ödüllü kitabı “Emperyal
Hesaplaşma”ya göre Baring hâkime 20.000 sterlin ödeyerek verilecek hükmü
güvence altına aldı.
Baring, Kenyatta’ya kurulan komplonun Afrikalıları
demoralize edeceğini umdu. Aksine bu olay yıllarca sürecek bir gerilla
savaşının fitilini ateşledi.
Mau Mau savaşçıları, sömürgeci ordusu ile polisin
elinden silâh ve cephanelik ele geçirdiler. Mau Mau destekçisi demirci ustaları
yüzlerce silâh yaptılar.
Mau Mau savaşçıları ile savaşmak için İngiltere,
55.000 asker ve polis seferber etti. Kraliyet Hava Kuvvetleri Aberdares Ormanı
ile Kirinyaga’daki gerilla mevzilerini bombaladı.
Caroline Elkins’in tahminine göre, sömürgeci güçler
300.000 Kenyalıyı toplama kamplarına koydular ve bir milyon kişiyi zorla
Afrikalıların kendi köle emeği ile inşa ettikleri 800 “olağanüstü hâl köyü”ne
yerleştirdiler.
Kenya’daki Afrikalılar için İngiliz Başbakanı Winston
Churchill kendilerinin Hitler’iydi. Athi Nehri kampındaki kadın tutsakları
yaralamak için muhafızlar Alman kurt köpeklerini kullanıyorlardı, ayrıca
Manyani kampına gelen tutsakları sopayla dövüyorlardı.
Sadece Kamati kampında altı yüz çocuk vardı. Hiçbirisi
kurtulamadı.
Mau Mau hareketinin “en kararlı unsurları” olarak
görülen tutsaklar seçilip onlara çocukları gömme görevi veriliyordu. Eski
tutsak Helen Macharia’nın anımsadığı kadarıyla, “bu çocuklar altışarlı gruplar
hâlinde bir yere bağlanıyordu.”
Sam Amca Nairobi Embakasi Havalimanı’nı finanse etmek
suretiyle bu soykırıma katkı sundu. Bugün Jomo Kenyatta Uluslararası Havalimanı
denilen bu havalimanı Mau Mau tutsaklarının köle emeği ile inşa edilmişti.
David Anderson’ın “Asılanların Tarihleri” isimli
çalışmaya göre, bu haklı ayaklanma esnasında Kenya’da 1.090 Afrikalı asıldı.
Sırf gerillalara gıda temin ettikleri için, “refakatçi” olarak adlandırılan 207
kişi İngiliz yerleşimcilerce katledildi.
Mau Mau üyesi olduğundan şüphelenilen insanlara
işkence etmesiyle ünlü olan, başında Ian Henderson’ın bulunduğu bir birlik, 21
Ekim 1956’da Mareşal Kimathi’yi yakaladı. Ama Henderson’ın zulmü özgürlük
mücadelesini hiç sekteye uğratmadı.
O yirmi bin Mau Mau gerillası boş yere ölmedi. Kenya
12 Aralık 1963’te bağımsızlığını ilân etti.
Sonrasında Henderson, otuz yıl boyunca Bahreyn’de
gizli polis şefi olarak faaliyet yürüttü. 3 Haziran 1997’de savaş karşıtı lider
ve İngiliz Parlamentosu üyesi George Galloway, Avam Kamarası’nda Henderson’ın
bir savaş suçlusu olduğunu söyledi.
Mau Mau gazileri, 2006’da İngiliz hükümetine karşı
tazminat davası açtılar ve bu ülkeyi Kenyalı özgürlük savaşçılarına sistematik
işkence etmekle suçladılar.
Afrika o kahramanlarını unutmuyor. Kimathi’nin idamı
bugünde anılıyor, ismi caddelere veriliyor. Dedan Kimathi’nin bir heykeli 11
Aralık 2006’da Nairobi’de açıldı.
Nelson Mandela, Kenya’yı ziyaret ettiğinde, Mareşal
Dedan Kimathi’nin gömülü olduğu yeri görmek istedi.
Ama İngiliz emperyalistler, bu kahramanın gömülü
olduğu yeri açığa çıkarmayı hâlâ reddediyorlar.
Stephen Millies
3 Nisan 2015
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder