7
Ekim, uzun süredir zihinlere hâkim olan varsayımların sınırlarını ve ezilen bir
halkın kararlılığının gücünü gözler önüne serdi. İsrail’in yenilmez olduğuna
dair onlarca yıl içerisinde kökleşmiş olan algı, tek bir günde yerle yeksan
edildi. Strateji, cesaret ve kararlılığın en sağlam askeri hesapları bile
altüst edebileceği ispatlandı.
Mahmud
Derviş bir keresinde, esprili bir ifade dâhilinde, “ne büyük şans ki İsrail,
Yasir Arafat’ın konuşmalarına asla inanmıyor, inansaydı, Filistinlileri yok
edene kadar her gün bombalardı” demişti. Bu mizahın altında acı bir gerçek
yatıyordu: Karşımızda hep, Arapların ve Müslümanların, özellikle de
Filistinlilerin yaşamaya layık olmadığına ve direnemeyeceklerine inanan,
üstünlük üzerine kurulu bir İsrail zihniyeti vardı.
İsrail,
bu inancı güçlendirmek için onlarca yıl boyunca acımasız savaşlar yürüttü; hâkimiyet
kurdu, meşruiyet denilen şeyi ayaklar altına aldı, yalnızca Arapların Filistin
devleti özlemlerini ezmeyi değil, aynı zamanda Filistin varlığını tamamen
ortadan kaldırmayı da hedefledi. Ancak yenilmezlik duygusu, 2000 yılında Lübnan’dan
çekilmesiyle birlikte çökmeye başladı. Direnişi söndürmesi beklenen şey, onu
yeniden canlandırdı. 2000 ile birlikte Filistin’de yeni bir çatışma dönemi
başladı.
Bir
zamanlar Oslo üzerinden İsrail’i alt edebileceğine inanan Arafat bile, işgalci
gücün tek bir taviz vermeyeceğinin farkındaydı. İsrail’in Filistin üzerindeki
baskısını sıkılaştırıp her türlü direnişi bastırmasını oturup izleyen Arafat, Fetih
örgütünün silahlı unsurlarının zincirlerini serbest bıraktı, ayrıca, Lübnan ve
Filistin’deki direniş güçleriyle yeniden iletişim kanalları açtı. Hizbullah’ın
2000 zaferinin İkinci İntifada'ya ilham verdiğini açıkça belirterek, silahlı
direnişe dönüleceğini duyurdu.
İsrail,
2005 yılında Gazze’de yaptığı yanlış hesabı yineledi, geri çekilmeyi zafer
sanarak geri adım attı. Direniş devam ederken, işgalci güç, ırk ayrımcılığı,
yerleşimler ve amansız saldırılar üzerine kurulu bir yayılmacı gündem izledi.
Caydırıcılığı yeniden tesis etmeyi amaçlayan 2006 tarihli Lübnan savaşı, İsrail’in
krizini daha da derinleştirdi, ABD’nin daha geniş bölgesel planlarını altüst
etti.
Vazgeçmeyen
İsrail, daha da ileri gitti. 1948’den kalan Filistinlilere baskı uyguladı, Batı
Şeria’daki yerleşimlerin alanını genişletti, Gazze’ye defalarca saldırdı,
Lübnan, Suriye ve İran’daki direniş liderlerini ortadan kaldırmak için en büyük
harekâtını başlattı. Ancak İsrail, Gazze’yi yanlış yorumladı ve Mahmud Abbas’ın
teslimiyeti hareketin tükendiği şeklinde yorumladı, Gazze’nin başkaldırısını
salt bir çaresizlik olarak değerlendirdi. Oysa Gazze, Lübnan ve Irak’tan ders
çıkararak evrim geçirmişti. 2000 ve 2006’daki dersleri görmezden gelen İsrail,
Filistin direnişine dair tüm hayallerini yerle bir eden Aksa Tufanı Harekâtı
ile sarsıldı.
İzzeddin
Kassam Tugayları’nın başlattığı harekât, kimse için şaşırtıcı değildi. Hamas’ın
2014’ten beri sürdürdüğü ve 2017’den sonra güçlenen siyasi mesajları ve
seferberliği, statükodan kopuşunu açıkça ortaya koymuştu. Ancak İsrail ve
durağan Arap zihniyetinin büyük bir kısmı, direnişin düşmanın sadece zayıf
yönlerine değil, güçlü yönlerine de saldırabileceğini göremedi. Direniş, İsrail’in
Gazze merkezli tüm tahkim edilmiş savunma hattını hedef aldı, İsrail tarihinin
en büyük istihbarat aldatmacalarından birini gerçekleştirdi, gözetleme aygıtını
köreltti ve yoğun kaynak kısıtlılığı karşısında farklı güçleri harekete geçiren
operasyonları koordine etmeyi bildi.
Caydırıcılık
gücüyle övünen bir devletin eksiklikleri ortaya döküldü. Fakat eleştirmenler
mızraklarını hemen direnişe yönelttiler. Filistinlilerin bu başkaldırının
bedelini ödemesini istediler. Bu sesler, yenilgiyle şekillenen, işgali bir
kader olarak kabul eden bir zihniyetin tezahürüydü.
Bu
savaşın Gazze’nin teslim olmasıyla sonuçlanacağına inananlar, tarihin kendisini
yanlış anlıyorlar. Derdimiz, Gazze savaşçılarını onurlandırmaktır. Bu onurlandırma
çabası, yüceltmek değil, takdir etmektir. Gazze, tarihin halklara nadiren kolay
seçenekler sunduğunun ispatıdır.
İbrahim Emin
7 Ekim 2025
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder