21 Ekim 2025

,

Tenasüh Beklentisi ya da Ruh Çağırma Seansı



Sendika.org, Kılavuz, Yolculuk, Komite öncülüğünde 19 Ekim’de Şişli Tiyatrosu’nda “Bağımsız Devrimci Siyasetin Gereklilik ve Olanakları” konulu bir panel-forum düzenlendi. Ülke siyaseti yeniden şekillenirken, sosyalist stratejinin ne ve nasıl olması gerektiği konusunda görüşler sunuldu. Sunucuların açılış konuşmasında belirttiği Sendika.org dosyalarının somut şekilde yüz yüze tartışmaya açılması yönündeki ifadesi önemli. Bu öneme daha sonra değinmek gerekiyor.

Her konuşmacının tek tek ne söylediğini aktarmak yazının özünü dağıtmak olur. Açılış konuşmasında da belirtildiği gibi platform, sadece dört kurumdan oluşmuyor. Sunucu-yöneticilerden Ali Ergin Demirhan, bir konuşmacının enternasyonal birliği düşünmeye dikkat çekmesi üzerine söz alarak, Latin Amerika solunun kıta bazlı enternasyonal kurma toplantısına gittiğini, Marksist literatürden uzak söylemlere şahit olduğunu ve ülkemiz solunu küçümsememek gerektiğini iddia etti.

Öncelikle Latin Amerika solu, tüm yanlışlarına rağmen, anti-emperyalist ve anti-faşist mücadeleye göre hareket etmiş bir geçmişe sahiptir. Kendi özgün koşulları içerisinde düşünüldüğünde FARC’ın çekildiği alanlara emperyalizmin uyuşturucu çeteleri yerleşmiştir. Latin Amerika’nın Bolivarcı sol anlayışı ve stratejisi küçümsenmeyecek derecede önemli değerlere ve deneyimlere sahiptir. Ali Ergin Demirhan’ın son yazılarında belirttiği gibi CHP ile ama CHP'siz taktiği/dinamizmi harekete geçirmede CHP’nin rolünü önemsemesi, ki taktik stratejinin üstüne çıkmıştır, Latin Amerika solunu Demirhan’ın eleştirisinden azade kılar.

Hemen her konuşması, bir bütün olarak soyut kavramlar etrafında strateji arayışına girdi. Beş dakikalık konuşmalarda somut hiçbir plan ortaya konulmadı. Stratejiden anladıkları, bir Halkevci konuşmacının belirttiği gibi, seçim sonucu yönetim el değiştirirken sosyalistlerin konumunun ne olacağıdır.

Basit bir düzen içi denklemde ele alındığında iki partili sistemde yönetim boşluğunu CHP’nin dolduracağı açıktır. Buna razı gelmiyorlarsa parlamentarizme ayak uydurup seçim partisi kurmaları gerekir. Her konuşmacıda ısrarlı bir “sokak” vurgusu vardı. Bu vurgu o kadar şiirsel ve soyuttu ki köylünün mücadelesi ve tüm toplumsal mücadele sokak diye sembolize edildi. Sokaktan anladıkları Saraçhane-Maltepe-Kadıköy-Taksim güzergâhıdır.

Üniversitelerde faşist mücadeleyi püskürttüklerini söyleyenler oldu. Bu, palavradan ibarettir. Faşist çetelerle mücadele etme gücü bu solda yok çünkü bu solda kitle ve kolektif mücadele geri bir anlayış olarak kabul edildiğinden, bireyler toplamı esas alınır.

Politik mahallelerden biri olan Eyüp-Karadolap’ta solun duvar yazılarının arasına “Arap Emrah” yazısı karışıyorsa, sokaklar uyuşturucu çetelerine teslim ediliyorsa, fuhuş kurumsal yapısını aşıp toplumsal virüse dönüşmüşse solun faşistlerle mücadelesinden söz edilemez.

Selim Açan, strateji konusundaki dosyaya yazılar yolladı. İttifaklar aradı. Platforma Alınteri’den temsilci yolladı. Temsilci, konuşmasında uzun zamandır “devrimci odağın” oluşturulması gerektiğini dile getirdiklerini söyledi. Bugün yaşanan boşluğun bu olduğuna dikkat çekti. Bu durumda hiçbir zaman parti olamadıklarını, stratejilerinin olmadığını, Aktan İnce gibi ittifaksız hareket edemediklerini de itiraf etmiş oldu. Bir parti odak olamıyorsa sorunu iç yapısında, stratejisinde ve ideolojisinde aramalıdır. Odak olmak isteyip de kendine “devrimci proletarya” diyen bir yapı, DY’nin şemsiyesi altında sağanaktan kurtulma kolaycılığını seçiyor. Bu, bilinçli bir tercihtir.

DY ekseninde Şişli’de strateji arayışının tarihsel kökenini gözden kaçırmamak gerekiyor. DY, 12 Eylül öncesinde partileşme sürecine girmemiştir, mahkemelerde “dergi çevresi” olduklarını iddia ettiler. Bugün de bu platformu düzenleyenlerin yapı-partiler olmama nedeni dikkat çekicidir. Pankartta imzası bulunan çağrıcılar dergi/yayın çevreleridir.

DY, 12 Eylül'e direnmemiştir. Oğuzhan Müftüoğlu, darbe gerçekleştiğinde ne yapmaları gerektiğini Murat Belge’ye sormuştur. Birikim’de Mahir eleştiriden çok saldırıya uğrarken DY, 1980 öncesinde buna karşılık vermemiştir. Tarihî eşik geldiğinde DY direnmemeyi tercih etti. DY geçmişte neyse bugün de aynıdır. ÖDP kurulduğunda birçok yapıyı Şişli’deki gibi bünyesine katıp çoğunluğun kararının azınlığı bağlamayacağını savundu. Bu anlayıştan partileşme ve devrim çıkmaz.

DY’nin bugün Şişli’de gerçekleştiği dinamizmin tasfiyesi ve reformizmin platforma dökülmesidir. Solda bu ittifak arayışlarının temelinde kendi gücüne güvensizlik, ideolojik zayıflık ve inisiyatif alamamak vardır.

Şu soruyu sormak yerindedir: Elli yıllık geçmişe sahip olduğuyla övünüp tarihin mirasını tüketen sol yapıların elli yıldır bir stratejisi olmaz mı? Yok!

“Ülke sosyalist solunun stratejisi ne olmalı?” sorusu üzerine kurulu, ittifak kurma amaçlı tartışma platformu, temelden bilinçli bir yanlışın çarpık sonucudur. Devrim iddiası olan sosyalist bir partinin-yapının stratejisi, kendi ekonomi-politik tahlillerinin sonucunda ortaya çıkar. Strateji, bu yönüyle fraksiyonel bir özgünlüğe sahiptir. Tartışmaya ve ortak arayışa çağrılan, buna olumlu yönde katılıp “öneri”(!) sunan tüm solun ortak strateji belirleme hedefi varsa zaten şimdiye kadar devrimci hareket olmadıklarını açıkça kanıtlamış oluyorlar.

DY’nin lokomotif olduğu yerden sınıf işbirlikçiliği, sivil toplumculuk ve uzlaşmacılık çıkar. Bu düzlemde değerlendirildiğinde Aydın Çubukçu’nun da neden Birikim’in “Lenin” dosyasına yazı verdiği daha net anlaşılır.Dost-düşman-iç düşman ayrımının netleşmediği ve saflaşmadığı yerde kitlelere ihanet ve güvensizlik boy gösterir.

Diyalektiğe “inanmadığını” söyleyen Murat Belge ile diyalektiği “çöp” kabul eden Celal Şengör bu solun akıl hocalarıdır. Aydın Çubukçu ve Oğuzhan Müftüoğlu’nun partilerinin ideologu Murat Belge, pozitivist-aydınlanmacı şekilde halktan nefret etme teorisyeni Celal Şengör’dür.

Konuşmalara damgasını vuran soyut bir söylem daha var: “Dünya büyük altüst oluşlar yaşıyor, dünya hızlı bir değişim sürecine girdi” vs. Bu, aldatıcı bir küreselleşme söylemidir çünkü konuşmaların neredeyse hiçbirinde emperyalizm ve anti-emperyalizm vurgusu yoktu. Bugün emperyalizmden arındırılmış bir strateji-taktik ve çözümleme yerçekimi kanununa savaş açmakla özdeştir.

Dünya değişmedi. Sömürü, işgal, talan aynı şekilde devam ediyor. Değişen bir şey varsa o da emperyalizmin zihinlerden insan ilişkilerine ve değerlere kadar her güzelliği çürütüp insanı tarih sahnesinde çıkarma operasyonunun sürdüğüdür. Sömürü ve işgalin yoğunluğu artarak devam ediyor, emperyalizm iç olgu olarak her an her durumda kendi çarpıklığını yeniden üretiyor. Bu kavgada-savaşta ideolojisi zayıf olan, düzene teslim oluyor. Bu teslimiyet, ittifak arayışlarını ve dönekliğin teorisini yazmayı elzem hâle getiriyor. Bu çarpıklığın somut göstergelerinden biri de kadın konuşmacı varsa sırasının öne çekileceğinin söylenmesidir.

Özetle, DY’nin ve TKP’nin tertiplediği hiçbir platformdan taktik-strateji ve değişime yönelik somut planların çıkmayacağıdır. Egemen sınıflara bu kadar göstere göstere strateji aradıklarının ilanını yapmak, zaten ideolojik-politik açıdan ölüyü diriltecek keramet aramaktır. Bu platformu gören egemenler ve burjuvazi saldırının yoğunluğunu daha da artıracağının teminatını almış olur. Stratejisinin ve ideolojisinin olmadığını ilan edip ittifak kurarak ortak strateji belirleme peşine düşen bu çevreler, halka değil, ancak sömürüye teminat verir.

Bu platformda vurgulanan “sokak” kavramı da CHP’nin gece bekçiliğini yapma görevinin karşılığıdır. Sokak diyen bu sol, o küçümsedikleri Latin Amerika solunu ezmek için Trump'a teşekkür eden Nobel ödüllü barışseveri yürekten tebrik eden NATO’cu Ekrem’e milis gücü olabilir ancak.

Kürt milliyetçi hareketini Rojava’da emperyalistlerin bayrağı altında bağımsızlık aradığı için eleştiren sol, aynaya bakmalıdır. Hâlen bayrağından orak-çekici çıkarmayan varsa biri Rojava’da Kürt milliyetçi hareketinin, diğeri Saraçhane’de NATO’cu CHP’nin garantörlüğünde o bayrağı dalgalandırmaktan utanmamıştır.

Ali Ergin Demirhan’ın sendika.org’u da platformda strateji arayan sol da Saraçhane’de NATO’cu bir partinin çatısı altında ona milislik yapmıştır. Platformda konuşanlardan biri, Saraçhane’den sonra 1 Mayıs’ta Kadıköy’e gidenlerin kendilerini yalnız bıraktığından yakınıyor. Bu yakınma, reformist aldatmacanın dile gelişidir. Hâlen o CHP’nin nasıl kurtarılacağının stratejisini arayan aynadaki suretleridir.

Bu ittifakın diğer fahri bileşeni ve DY şefinin kurduğu ÖDP-Sol Parti de CHP’yi kurtarmak için “Memleket Buluşmaları” düzenliyor. İlkeli ittifak, eylemde birlik, ajitasyonda farklılık iken DY ittifakçılığının özeti, “Biçimde farklılık, özde birlik”tir.

Sonuç olarak, çözülmeyen her çelişki çürütmeye mahkûmdur ve solun ezici çoğunluğu ideoljik-politik açıdan çürümüştür. Çelişkiyi içte/ideolojide aramak yerine ittifakta arayanların ideolojik taziyesi, Şişli Tiyatrosu’nda gerçekleştirildi. Devrim iddiası olan hiçbir yapı, stratejilerinin ne olacağı tartışmasına girmez, ittifak arayışına meyletmez. Sürecin insanını yaratır, geleneğin zincirine yeni değerler ekler, gücünü ideolojisinden ve halka güvenden alır.

Bugün ideolojik-politik ve eylemsel açıdan savaşılması gereken odak emperyalizmdir. “Holdingci” söylemi emperyalizmden soyutlanmış çarpık kapitalizmi, yukarıdan örülmüş burjuvaziyi, Alman emperyalizmine ait 8 bin, Fransız emperyalizmine ait 450, İngiliz ve Hollanda emperyalizmine ait 3 bin, İtalyan emperyalizmine ait bin beş yüz şirketi, egemenlerin ve emperyalizmin desteğiyle halkın üzerine çöreklenen sermaye düzenini yok saymaktır. Böyle bir sınıfsal analiz, temelden çürüktür.

Burjuva kadını “kız kardeşi” sayan solun emperyalizme ve son Nobel ödüllü barışsevere kızma hakkı yoktur. Ali Ergin Demirhan’ın Latin Amerika solundan haz etmeme nedeni, anti-emperyalist mücadeledir. Müftüoğlu’dan, Çubukçu’dan, Okuyan’dan (perestroyka ve glasnost sürecine dergi çıkarıp destek veren TKP revizyonizmi yaşanmışken) anti-faşist ve anti-emperyalist önder çıkaramayanlar, Şişli Tiyatrosu’nda meddah gösterisi yapmaya mahkûmdur. Bu kadar soyut gevezelik, somut durumun somut çözümlemesini yapıp harekete geçmemek için düzenlenen temsilin tiratlarıdır.

Sömürüyle kuşatılmış yaşam her açıdan somuttur, çözümü de son derece somuttur: İdeolojik netliğe/sağlamlığa uygun politik pratik adımlar, mahallelerden-iş yerlerinden-tarlalardan başlayan birleşik mücadele.

Sinan Akdeniz
21 Ekim 2025

0 Yorum: