11 Ekim 2025

, ,

Barış Anlamını Yitirdi

Gazetelere yansıyan “Maria Corina Machado Barış Ödülü’nü Kazandı” manşeti, görenleri güldürecek cinsten. Ama beni güldürmedi, çünkü siyaseti bu kadar acıya yol açmış birini ödüllendirmenin komik bir yanı yok. Machado’nun neyi savunduğunu bilen herkes, siyasetinin barışla uzaktan yakından bir alakasının bulunmadığını bilir.

2025’te “barış” deyince akla Machado gibi biri geliyorsa, ödülün kendisi tüm itibarını yitirmiş demektir. Ben, aslen Venezuelalı bir Amerikalıyım ve Machado’nun neyi temsil ettiğini gayet iyi biliyorum.

Machado, Vaşington’un işlettiği rejim değişikliği makinesinin gülümseyen yüzü, yaptırımların, özelleştirmenin ve demokrasi kisvesi altında dış müdahalenin her fırsatta parlatılan sözcüsüdür.

Maria Machado’nun siyaseti, iliklerine dek şiddetle tanımlı. Gazze’nin yok edilmesinin mimarı Binyamin Netanyahu’ya, Venezuela’yı “özgürlük” bayrağı altında bombalarla “özgürleştirilmesi”ne dönük çabalara yardım etmesini isteyen, dış müdahale çağrısında bulunandır o.

Lancet gibi dergilerdeki araştırmaların da gösterdiği gibi, etkileri savaştan daha fazla insanı öldüren, tüm nüfusa ilâç, gıda ve enerji ulaştırılmasını engelleyen, sessiz bir savaş biçimi olarak uygulanan yaptırımları talep eden de oydu.

Machado, siyasi hayatının tamamını bölünmeyi teşvik ederek, Venezuela’nın egemenliğini aşındırarak ve halkına onurlu bir yaşam hakkı tanımayarak geçirdi.

Maria Corina Machado gerçekte kimdir:

* Demokratik yollardan seçilip iş başına gelmiş bir cumhurbaşkanını kısa süreliğine deviren 2002 darbesine liderlik etti ve anayasayı ortadan kaldıran, tüm kamu kurumlarını bir gecede lağveden Carmona Kararnamesi’ni imzaladı.

* Rejim değişikliğini meşrulaştırmaya dönük çalışmalarda Vaşington ile birlikte hareket etti, Venezuela’yı güç kullanarak “özgürleştirmek” için yabancı askeri müdahale talep edenlere öncülük etti.

* Donald Trump’ın işgal tehditlerini ve Karayipler’e donanma konuşlandırma girişimlerini alkışladı; esasında Trump’ın yaptığı, “uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele” bahanesiyle bölgesel bir savaşı tetikleme riski taşıyan bir güç gösterisinden ibaretti. Trump, bölgeye savaş gemileri gönderip varlıkları dondururken, Machado, ülke içerisinde Amerika’ya çalışan bir isim olarak, Venezuela’nın egemenliğini gümüş tepside sunacağına söz verdi.

* Ekonomiyi boğan ABD yaptırımlarını savundu, yaptırımların bedelini yoksulların, hastaların ve işçi sınıfının ödeyeceğini gayet iyi biliyordu.

* Venezuela’nın yurtdışındaki kaynaklarını yağmalayan, evdeki çocukları aç bırakan, kendini “başkan” olarak atayan bir kişinin yönettiği, Vaşington destekli bir kukla gösterisinden başka bir şey olmayan “geçici hükümet”in kurulmasına yardımcı oldu.

* Venezuela’nın Kudüs’teki büyükelçiliğini yeniden açacağına yemin ederek, açıktan, hastaneleri bombalayan ve bunu “meşru müdafaa” olarak adlandıran aynı ırk ayrımcısı devletten yana saf tutuyor.

* Bugünlerde ülkenin petrolünü, suyunu ve altyapısını özel şirketlere devretmek istiyor. Bu, doksanlarda Latin Amerika’yı neoliberal sefaletin laboratuvarı haline getiren reçetenin tıpatıp aynısı.

Machado, sokak eylemi (guarimba) taktikleri de dâhil olmak üzere, protestoların artırılması çağrısında bulunan 2014 muhalefet kampanyası Salida’nın (Huruc) siyasi mimarlarından biriydi. Bunlar, yabancı basının iddia ettiği gibi “barışçıl protestolar” değildi; ülkeyi felç etmeyi ve hükümetin düşmesini sağlamayı amaçlayan organize barikat eylemleriydi.

Sokaklar, yanan çöpler ve dikenli tellerle kapatıldı, işçileri taşıyan otobüsler yakıldı, Chavez yanlısı olduğundan şüphelenilen kişiler dövüldü veya öldürüldü. Hatta ambulanslara ve doktorlara bile saldırıldı. Bazı Kübalı sağlık emekçileri diri diri yakıldı. Kamu binaları, yemek kamyonları ve okullar yıkıldı. Machado gibi muhalefet liderleri, kenardan tezahürat yapıp, buna “direniş” adını verirken, mahalleler korkunun esiri oldu.

Orlando Figuera, 2017'de Venezuela aşırı sağının Caracas sokaklarında başlattığı ayaklanma sırasında öldürüldü.

 

Göçmen çocukları hapseden, Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Müdürlüğü’nün (ICE) gözetimi altında aileleri parçalayan, Venezuelalı annelerin ABD göç politikaları nedeniyle kaybolan çocuklarını aramasına sebep olan Trump’la aynı safta yer alan Machado, “suç teşkil eden teşebbüs” olarak nitelendirdiği şeye yönelik “kararlı eylem”i övüyor.

Machado, barışın veya ilerlemenin bir simgesi değil. Faşizm, Siyonizm ve neoliberalizmden müteşekkil küresel ittifakın, demokrasi ve barıştan dem vuran dil üzerinden kurduğu hâkimiyeti meşrulaştıran o şer ekseninin parçası. Venezuela için bu ittifak, darbeler, yaptırımlar ve özelleştirmeden gayrı bir anlama sahip değil. Gazze içinse soykırım ve bir halkın yok edilmesini ifade ediyor. Aynı ideolojiye, bazı hayatların harcanabilir olduğuna, egemenliğin pazarlık konusu yapılması gerektiğine ve şiddetin bir tür düzen olarak pazarlanabileceğine dair inanca bağlılar.

Geçmişte Henry Kissinger, Barış Ödülü kazanabildiyse, María Corina Machado neden kazanmasın? Belki gelecek yıl “işgal koşullarında merhamet” göstermeleri sebebiyle Gazze İnsani Yardım Vakfı’na da bir ödül verirler.

Bu ödül, her seferinde diplomasi kisvesi altında yürüttüğü çalışmalarıyla şiddet sürecinin mimarı olan kişilere veriliyor. Bu anlamda her barış ödülü, enkazın altından ceset çıkaran Filistinli sağlık görevlileri, Gazze’de gerçeği belgelemek için hayatlarını riske atan gazeteciler ve Gazze’de açlıktan ölen çocuklara yardım ulaştırmak ve kuşatmayı kırmak için yola çıkan, sadece cesaret ve inançla hareket eden Filo’daki insani yardım çalışanları gerçek bir barış mücadelesi verenlere savrulmuş bir küfürdür.

Asıl ödülü, Gazze’deki ablukayı kırmak ve insani yardım ulaştırmak için yola çıkan Sumud Filosu hak ediyordu. Asıl o cesaret ödüllendirilmeliydi.

Gerçek barış, yönetim kurullarında müzakere edilecek veya sahnelerde ödüllendirilecek bir şey değil. Gerçek barış, abluka koşullarında gıda ağları kuran kadınlar, nehirleri sömürülmekten koruyan yerli toplulukları, açlıktan ölmeyi reddeden işçiler, ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Müdürlüğü (ICE) üzerinden uygulanan göç politikaları sebebiyle kaçırılan çocukların geri verilmesini talep eden Venezuelalı anneler ve kölelik yerine egemenliği seçen uluslar tarafından inşa edilir. İşte Venezuela, Küba, Filistin ve Küresel Güney’deki her ulusun hak ettiği barış budur.

Michelle Ellner
10 Ekim 2025
Kaynak

0 Yorum: