17 Ekim 2025

,

Küresel İntifadanın Kahramanı

16 Ekim 2025’te, Filistin’in ulusal lideri, Hamas hareketinin siyasi büro başkanı, Aksa Tufanı’nın mimarlarından, direniş neticesinde hapisten çıkartılmış olan Filistinli tutsak lider, bugün itibarıyla sömürgeci vahşetin ve zulmün karşısına o kararlı kurtuluş iradesiyle dikilen ölümsüz bayrak Yahya Sinvar’ın (Ebu İbrahim’in) şehadetinin birinci yıldönümünü anıyoruz.

Sinvar, işgal ordusuna bağlı bir taburla karşı karşıya geldiği bir çatışmada şehit düştü. Direniş liderleriyle birlikte doğrudan soykırıma karşı mücadeleye önderlik ettikten sonra, kolunu kaybetmiş olmasına rağmen, elindeki sopayı, o son silahını kendisini hedef alan insansız hava aracına fırlattı.

İşgalciler, şehit olduğuna dair bir kanıt sunmak ve Direniş’in büyük liderini ortadan kaldırma konusunda gösterdikleri “başarı”yı cümle âleme duyurmak için Sinvar’ın içine daldığı o son cengin videosunu yayınladılar. Ancak bunu yaparken, aynı zamanda gerçeği de ortaya çıkarmış oldular: Böylelikle bu liderin savaşın ön saflarında yer aldığı, halkının yanında saf tuttuğu, onu savunmak için son nefesine kadar savaştığı gerçeğini herkes gördü, işitti.

Şehit olduğu koşulların herkesçe bilinmesi sayesinde, Sinvar’ın Che Guevara’dan Ömer Muhtar’a kadar birçok devrimci liderin bulunduğu panteondaki yerini sağlamlaşmış oldu. Bu lider, baskı ve sömürgeciliğe meydan okuyan bir direnişi ve özgürlük için ortaya konulmuş sınırsız bir mücadele azmini temsil ediyordu.

Halkının direniş kabiliyetlerini güçlendirmede devrimci şehit Yahya Sinvar kadar önemli bir rol oynayan çok az lider vardır. Tarihsel konumunun bilincinde olan Sinvar, Filistin direnişinin örgütlenmesinde, direniş bünyesinde Gazze’de örgütlenme ve halk desteğinin kazanılmasına dönük çalışmaların yürütüldüğü merkezi üste, bölge genelinde askeri ağın oluşturulmasında, kahramanlıklarla örülü Aksa Tufanı operasyonunda ve genel olarak Direniş Ekseni dâhilinde önemli bir rol oynadı.

Mecdel Askelan’daki etnik temizlik amaçlı saldırılar neticesinde göç etmek zorunda kalan Filistinli bir ailenin evladı olan, altmışlarda ve yetmişlerde Gazze’deki direniş atmosferinin ortasında büyüyen Sinvar, Filistin halk kitlelerinin sıra dışı bir temsilcisiydi. 1988’de gayrimeşru Siyonist mahkemeleri tarafından dört kez müebbet hapse mahkûm edilen Sinvar, 2011 yılında Vefa’tül-Ahrar mübadelesi kapsamında serbest bırakılıncaya kadar hapiste kaldı.

Bazıları yabancı işgalcilere karşı savaşmanın, onlara karşı koymanın çok zor; teslim olmanın, teslimiyetçi bir tavır sergilemenin, onlarla uzlaşmanın daha kolay olduğunu düşünürken, Sinvar, nehirden denize kadar tüm Filistin’in Siyonizmden kurtarılmasının ucu açık bir tarihsel ihtimal olduğuna, bu ihtimalin her daim canlı kalacağına olan inancını hiçbir vakit terk etmedi. Sinvar, tarihsel Filistin topraklarının tamamını kapsayan, özgürleşmiş, egemen bir Filistin’in yalnızca tahayyül edilebilir değil, ulaşılabilir ama hiçbir şekilde müzakere edilemez bir hedef olduğuna inanıyordu.

1988 yılında İsrailli yetkililer tarafından tutuklandığında, işkencecilerine güvenle şunu söylemişti:

“Bir gün sizin de sorguya çekileceğiniz günün geleceğini siz de biliyorsunuz. O gün burada devlet adına sizi ben sorgulayacağım.”

Ne tür koşullarla yüzleşirse yüzleşsin, Sinvar, Gazze İslam Üniversitesi’ndeki öğrenci hareketi içerisinde çalışma yürütürken de 22 yıl Siyonist zindanlarında kalırken de boyun eğmek nedir bilmeyen bir ulusal lider olarak mücadele ederken de direniş içerisinde onun adına çalışmaktan bir an bile geri durmadı.

Siyasi bir tutuklu olarak kitlesel açlık grevlerine öncülük etti, sömürgecilerin güvenlik aygıtı ve istihbarat mekanizmasına dair kitaplar yazdı, işgal güçlerinin tutuklu Filistinliler arasında uyguladığı taktikler üzerine çalışma grupları oluşturdu. Ulusal bir lider olarak, yalnızca 2010’larda İsrail’in Gazze işgallerine karşı savunma operasyonlarını yönetmekle kalmadı, aynı zamanda Aksa Tufanı’nın cesur saldırısını tasavvur edip planladı. Gözünü her zaman halkının hayallerinden, bastırılmış potansiyellerinden ve özgürlüğünden, Siyonist hapishanelerinde tutsak Filistinli arkadaşlarına karşı sorumluluklarından ayırmadı. Katliamlara, yıkımlara ve kuşatmalara son vermek, Filistin davasını Arap, İslam ve uluslararası arenanın merkezine yerleştirmek, Gazze gençlerinin hayatları ve gelecekleri için mücadele etmek, Direniş tarafından özgürleştirildiğinde geride kalan tutsakları kurtarmak için mücadeleye girişti, onlara sahip çıktı.

Sinvar, savaşmanın doğru ve gerekli olduğunu, bize düşen görevin ise nasıl daha iyi ve daha etkili bir şekilde savaşılacağını bilmek olduğunu, yalın ve duru bir şekilde idrak etmiş bir liderdi.

Çünkü zulüm olduğu sürece direniş de olacak; işgal olduğu sürece ulusal kurtuluş da olacak; birinin düştüğü yerde, onun yerini on kişi alacak. Siyonist teşekkül, bunu çok iyi anlıyor, görünüyor.

Serbest bırakılan tutuklu Eymen Kamamci’nin yakın zamanda Aksa Kanalı’na bildirdiği gibi, tutuklu Filistinli direniş liderlerine hapishanelerde özel olarak kötü muamele ediliyor. İşgalci, “yeni bir Sinvar istemediği” için son tutuklu değişimlerinde hiçbirini teslim etmek istemiyor.

Siyonistler ve emperyalistler, Sinvar’ı “terörist” olarak gösterip şeytanlaştırmaya çalıştılar, insanların adını anmalarına bile mani olmak istediler. Avrupa hükümetleri, onun anısına düzenlenen anma törenlerini yasakladılar; işgalciler ise onun hakkında paylaşım yapan Filistinlileri hapse attılar. İşgalci işkenceciler ve gardiyanlar, tutukluları ona küfür etmeye zorladılar. Tüm bunlar, Filistin’deki sömürgeci projenin geleceği konusunda büyük korkuya kapılmalarına neden olan şu gerçeğin bir neticesidir: Yahya Sinvar, ulusal düşmana karşı savaşta şehit düşen bir halk savaşçısıydı.

Sinvar, halkının refahı ve dünyanın tüm özgür halklarına hizmet uğruna hayatını verdi. Vietnam’dan Lübnan’a ve Küba’ya kadar sömürgeciliğin zincirlerine karşı savaşan binlerce şehidin teşkil ettiği o büyük kervana katıldı. Liderliği, cesareti, Filistin’e ve halkına olan bağlılığı, büyük bir hayranlığı ve saygıyı hak ediyor. Davranışları ve yaşamı hepimiz için bir model ve ilham kaynağıdır.

Dünyadaki tüm demokrat ve ilerici insanlar, onun anısına ve mirasına sahip çıkmalıdır. Her birimiz, tıpkı devrimci şehit Yahya Sinvar’ın yaptığı gibi, Filistin’de, Arap coğrafyasında ve uluslararası arenada kurtuluş mücadelesine hayatımızı adamaya çalışmalıyız.

“Diyebilirim ki düşmanın ve işgalcinin bana verebileceği en büyük hediye, beni öldürmektir, onların eliyle şehit olup Yüce Allah’a kavuşmaktır.” [Yahya Sinvar]

Şehit Yahya Sinvar şahsında Filistin’in ve Direniş’in tüm şehitlerine şan olsun. Lübnan’a, Yemen’e ve tüm Direniş güçlerine dönüş, kurtuluş ve zafer nasip olsun. Nehirden denize kadar tüm Filistin muzaffer olsun.

Samidoun
16 Ekim 2025
Kaynak

 


0 Yorum: