Fransa
ve Suudi Arabistan, iki devletli çözümün şartlarını içeren New York Deklarasyonu
üzerinden Filistin devletinin tanınması gayretlerine öncülük ediyor. Bunu salt
zevahiri kurtarma çabası olarak niteleyenler, meseleyi küçümsüyorlar.
Macron’un
da açıktan kabul ettiği üzere, iki devletli çözüm dediğimiz şey, silahlı
çatışmadan ziyade siyasi alanda yapılmış bir manevradır ve bu, özünde, bombalı
saldırı düzenlemek kadar taktiksel bir manevradır.
Filistin
Devletinin “Hayalet”i
Gassân
Kenefâni, elli yıl önce Hedef gazetesinde yayımlanan bir makalesinde iki
devletli çözümden bahsediyor. Bu makale, son Filistin’i tanıma furyası
karşısında Filistin destekçileri arasında geniş yankı buldu.
“Kara
Eylül”ü takip eden ve on ay süren çatışmaların ardından Ürdün kralına bağlı güçler,
Filistin Kurtuluş Örgütü’nü ülkeden kovduklarında, Gassân bahsi edilen
makalesinde, Filistin sorunu ile ilgili yürüttüğü tartışmalar kapsamında, bugün
de gündeme gelen, İsrail’in yanı başında egemen ve bağımsız bir Filistin
devletinin kısa süre içerisinde kurulması vaadi denilen mesele üzerine kafa
yoruyordu.
Gassân,
bu devletin üç şekilde ortaya çıkabileceğini söylüyordu: ilk iki biçim,
Filistinlilere “teklif edilen” devletle, üçüncü biçimse Filistinlilerin
kendilerinin, tüm Filistin’i geri almak için bir geçiş aşaması olarak
kuracakları devletle ilgiliydi.
Gassân,
üçüncü biçimin mevcut koşullar altında imkânsız olduğunu düşünüyordu; ancak ilk
ikisinin, Filistinlilerin başlıca siyasi temsil organı olan direnişi
zayıflatmayı amaçlayan aldatıcı oyunlardan başka bir şey olmadığını
düşünüyordu.
Filistin
direnişi, yalnızca askeri bir güç değil, Filistin’in şiddet yüklü, sürekli
sömürgeleştirilmesinden doğan toplumsal ve politik bir gerçekliktir. Bu şiddete
karşı koyabilecek egemen bir Filistin teşekkülü yerine, direnişin güç
kullanımı, Filistinlilerin her yerde gerçek siyasi güç elde etmesinin en etkili
yolu haline gelmektedir.
Batılı
güçler, direnişi halkının çıkarlarına aykırı hareket eden haydut bir varlık
olarak gören söylemlerine rağmen, bu gerçeğin gayet farkındalar. Buna karşı
koymak için, ilgili güçler, askeri anlamda olduğu kadar siyasi ve sosyal
alanlarda da kontrgerilla harekâtı temelli bir savaş yürütülmesi gerektiğini
düşünmektedirler.
Filistin
devleti vaadinde amaç, Filistinlileri direnişi reddetmeye ikna etmektir. Söz konusu
vaadin sahipleri, işgalin silahlı mücadelenin yol açtığı acı ve ızdırap olmadan
sona erdirileceği vaadinde bulunmaktadırlar.
Gassân,
direniş güçlerinin bu vizyona net bir seçenek sunamaması durumunda yaşanılan
yenilgiyle birlikte zayıf düştükleri bir noktada çatışarak tuzağa düşeceklerini
söylüyor.
Son
Vaat
Gelgelelim,
1971’de değiliz. Kara Eylül’ü takip eden dönemden değil, Gazze’de savaşın hâlâ
devam ettiği dönemden geçiyoruz. Bir de bu gerçeğe, İsrail ve Filistin güvenlik
güçlerinin “Ateş Üçgeni”ne (Cenin, Nablus, Tulkerim’e) yönelik gerçekleştirdikleri
ortak saldırı ile Batı Asya’yı kuşatan gerilimler eşlik ediyor.
Bahsini
ettiğimiz New York Deklarasyonu, yetmişlerde var olmayan Filistin Yönetimi’nin
Batı Şeria ve Gazze’de tanınan Filistin hükümeti rolünü oynaması fikrini savunuyor.
Ama tabii bu hükümetin reforma tabi tutulması ardından kabul göreceği üzerinde
duruluyor.
Deklarasyon,
Filistinlilerin kaynakları üzerindeki egemenliğinin garanti altına alınması,
altyapı projelerine ve büyümesi gereken önemli sektörlere yatırım sözü
verilmesi, yerleşimlere yaptırım uygulanması, hatta mültecilerin geri dönüş
hakkının savunulması gibi acil konulara değiniyor.
Kalıcı
bir ateşkes çağrısının yanı sıra, devletlerin Güney Afrika’nın Uluslararası
Adalet Divanı’nda İsrail’e karşı açtığı soykırım davasını desteklemeye teşvik
edileceğine dair bir hüküm de yer alıyor. Ama bu noktada, hem İngiltere hem de
Fransa’nın Gazze’ye yönelik saldırıyı soykırım olarak kabul etmeyi ısrarla
reddettiğini belirtmekte fayda var.
Buna
karşılık, bildiride ve imzacıların söylemlerinde tekrar tekrar vurgulanan ana
konu, silahsızlanma, daha doğrusu Filistinlilerin silahsızlanmasıdır.
Deklarasyon,
Filistin devletinin İsrail’i tanımasını, kendi özel eğitimli güvenlik güçlerine
sahip olmasını, ancak kendi ordusunu kurmamasını, ayrıca, silahsızlanmayı
reddeden tüm siyasi partilerin seçimlere girememesini öngörüyor.
Fransa
ve İngiltere’de iktidarlar, ülke içinde, Filistin’le dayanışma hareketine karşı
eyleme geçerken deklarasyon, özgür basına destek sunuyor, yanlış bilgilendirme
çabalarıyla mücadele edilmesi gerektiğini söylüyor, şiddet içermeyen
dayanışmanın suç sayılmasına karşı çıkıyor.
Bu
vurgularla yetinmeyen deklarasyon, Filistin’de yeni nesillerin yetişecekleri
ortamın şekillendirilmesine büyük önem veriyor. Bu noktada, İsrailli
tutukluların ailelerine yapılan bursların kesilmesi, Colonna Raporu kapsamında Birleşmiş
Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’nın (UNWRA) yeniden
yapılandırılması ve Filistinli çocukların eğitiminde kullanılan müfredatın
siyasallaştırılmasına özel önem verilmesi; nefret söylemine karşı önlemler ve
radikalleşmeyi önleme programları gibi meselelere vurgu yapıyor. Tüm bu önerilerde
amaç, yeni nesilden genç barış elçilerinin söz, yetki ve karar sahibi
olmalarını sağlamak.
Ama
bu noktada şu gerçeği görmek gerekiyor: Fransa ve İngiltere, İsrail’in
saldırılarını durdurmak için hiçbir somut adım atmadı. Oysa önceliklerinin ne
olduğunu bildiğimiz bu iki ülke, saldırıları önleme ve durdurma konusunda adım
atabilecek güçtelerdi.
Yinelersek;
New York Deklarasyonu, Filistin siyasetinin dizginlerini direnişin elinden
almayı amaçlıyor; deklarasyonun sahipleri, direnişin yeterince zayıf
düşürüldüğünü, Gazze’deki dehşeti bizzat yaşayan ya da Batı Şeria’daki o nefes
almayı imkânsız kılan baskılara maruz kalan Filistinlilerin her türden teklifi
kabul edecek ölçüde bitkin olduklarını varsayıyorlar.
Peki
Neden Şimdi?
Filistin
direnişinin ve bölgedeki müttefiklerinin eylemleri, 7 Ekim’de İsrail’in güvenliği
efsanesini yerle bir etti, İsrail ile Arap devletleri arasında işleyecek
Avrasya ticaret koridorunun ön koşulu olarak çokça dillendirilen normalleşme
sürecini rayından çıkarttı, böylelikle, Filistin sorununu yeniden dünya
siyasetinin ön planına taşıdı.
ABD,
Avrupa ve Arap devletlerinin kendi halklarının kitlesel protestolarına rağmen
İsrail’e yardıma alelacele koşmaları, onların meşruiyetlerini ortadan kaldırdı.
Ayrıca, devam eden katliamı durduramayacak gibi görünen uluslararası kurallara
dayalı düzenin meşruiyetini de yok etti.
Bu
sorunun çözümünün, yani İsrail’in güvenliğinin sağlanması ve direnişin
oluşturduğu tehdidin ortadan kaldırılmasının, aynı zamanda milyonlarca
Filistinliden oluşan nüfusun yönetilmesinin acil hale geldiğini söylemek
yerinde olacaktır.
İsrail’in,
Körfez ülkelerinin kendi güvenlik aygıtlarını bile sarsacak kadar ileri giden
saldırganlığının dizginlenmesi gerektiğinden bahsetmeye gerek bile yok.
Daha
Önce Olduğu Gibi
Filistin
Yönetimi açısından bu hamle, kendi meşruiyetlerine bir destek gibi görünüyor:
çabaları sonunda ödüllendirildi ve kendilerine geleceğe yönelik önceden
hazırlanmış bir plan verildi: direnişin ya reddedeceği ya da her iki durumda da
karşı koyacak bir konumda olmayacağı barış ve bağımsız bir devlet vaadi.
Joseph
Massad gibi insanların da dile getirdiği gibi, ayrı bir egemen Filistin devleti
lojistik açıdan imkânsızdır, bu devlet, ancak İsrail ve ABD’nin izniyle
kurulabilir, fakat bu ülkeler, Filistin devletinin kuruluşunu imkânsız kılmak
için sürekli önlemler almaktadırlar.
Ancak
lojistikle alakalı meselelerin ötesinde, asıl önemli faktör, silahlı kuvvet kapasitesi
olmadan Filistinlilerin, kendilerine devlet sözü veren güçlerin vesayeti
dışında kendilerini siyasi olarak ifade etmelerinin hiçbir yolunun
kalmayacağıdır.
Diğer
sömürge halkların çoğunda olduğu gibi Filistinliler de Batılı güçlerin,
özellikle istediklerini elde etmişlerse, verdikleri her türlü sözü hiçe
saymakta hiçbir sakınca görmediklerini çoktan öğrendiler.
Filistin
Yönetimi’nin İngiltere Büyükelçisi Hüsam Zomlot, Londra’da yeni açılan Filistin
büyükelçiliğinin önünde İngiliz hükümet bakanlarının yanında gururla durabilir,
ancak bu, üç bin kilometre uzakta katliamın ve toprak gasplarının devam ettiği
gerçeğini değiştirmeyecektir.
Anton Manley
3 Ekim 2025
Kaynak


0 Yorum:
Yorum Gönder