19 Aralık 2022

RAF Tutsaklarına


Tecridin kaldırılması talebiniz karşılanmamışsa da biz, sizden açlık grevinize son vermenizi istiyoruz. Bu talebiniz karşılanmadı, çünkü gericiler, kitlelerini güçlü bir şekilde harekete geçirdiler, burjuvazi saldırıya geçti, sınıf mücadelesi, öznel koşullar açısından yeterince gelişme kaydetmemişti, proletaryanın sınıf örgütleri yozlaşmıştı, ayrıca devrimci sol çok zayıftı.

Bu isteğimizi bir emir olarak alın.

Gerçek şu ki yasal sol, yeni faşizmin karşısında savunmasız ve biçare bir durumda olması sebebiyle, bir silâh olarak dayanışma sürecini örgütleyecek beceriye sahip olamadı, ayrıca 0, RAF’ın siyaseti ve gerillanın inşasıyla boy ölçüşecek bir gelişme kaydedemedi.

Açlık grevi, yasal solu şu türden bir gerçeklikle karşı karşıya getirdi: yeraltında hareket etme becerisini edinip geliştirme ihtiyacını, ayrıca burada proleter enternasyonalizminin somut ifadesi olan silâhlı siyasetin zorunlu olduğu gerçeğini görmezden gelen politik stratejileri fazlasıyla zayıftı. 1968’de kitleleri harekete geçiren pratiğimizi bir dizi yenilgi takip etti: güçlerimiz bölündü, tarikatlar ortaya çıktı, savunma konuma mahkûm eden bir çürüme ve yozlaşma sürecine girdik.

Biz, tutsakların açlık grevi eyleminin, burada antiemperyalist siyasete aracılık edebilecek, onu harekete geçirip örgütleyebilecek her şeyi yaptığını söylüyoruz. Greve devam edilmesi, mücadeleye niteliksel açıdan hiçbir katkı sunmayacaktı.

Devlet, mücadele eden, her daim mücadelesini sürdüren, her şeye rağmen mücadeleden vazgeçmeyen gerilla tutsakları öldürerek direnişin ümitsiz bir yol olduğunu söyleyen bir propaganda çalışması yürütmeyi hesap etti. Bu durumda sizin greve devam etmenize izin vermemiz, sizi feda etmemiz anlamına gelecekti.

Biz, bu silâhı sizin elinizden alıyoruz, çünkü mevcut güçler dengesi dâhilinde tutsakların mücadelesi artık bizim silâhlarımızla yürütülmek zorundadır.

Zafer bizim olacak!

RAF
2 Şubat 1975

[Kaynak: The Red Faction: A Documentary History, Volume I: Projectiles for the People, Yayına Hazırlayanlar: J. Smith ve André Moncourt, Kersplebedeb 2009, s. 338.]

0 Yorum: