05 Aralık 2022

, ,

Henüz Vakti Gelmedi

Sonrasında anarşist olan Hollandalı sosyalist Ferdinand Domela Nieuwenhuis, 6 Ocak 1881 günü Marx’a yazdığı mektupta, sosyalistlerin iktidarı alabilmek için ne tür politik ve toplumsal eylemler içerisine girmesi gerektiği sorusunu yöneltiyor. Marx da 22 Şubat 1881 günü Nieuwenhuis’e cevap olarak aşağıdaki mektubu gönderiyor:

۞ ۞ ۞


Partimizin saygın yoldaşına:

Yakında yapılacak Zürih Kongresi öncesi bana iletmiş bulunduğun “soru”, bana tümüyle yanlış bir soruymuş gibi geldi.

İleride, belirli ve verili bir durumda ilk elden yapılacak işler, tümüyle tarihsel koşullara tabidir. Senin bana sorduğun sorunun aslında neyi sorduğu belli değildir. Bu soru, ancak sorunun kendisi eleştirilmek suretiyle cevaplanabilir.

Kendi çözümüne ait unsurları, sunduğu veriler dâhilinde içermeyen bir denklemi çözüme kavuşturmak mümkün değildir. Zaten bir halkın elde ettiği zaferin sonucu olarak, birdenbire ortaya çıkmış, belirli açmazlarla yüzleşmiş bir hükümetin de “sosyalist” olduğunu kimse söyleyemez.

Bilâkis, “elde ettikleri zafer” muzaffer burjuva siyasetçilerini hızla dara düşürürken, sıkıntıya sokarken, sosyalistin, en azından utanmadan, sıkıntıya düşmeden ilerlemesi mümkündür.

Şundan emin olabilirsin: Sosyalist bir hükümet, eldeki koşullar, burjuvazinin büyük bir kısmını ürkütmeden gerekli tedbirleri alabilmesine fırsat verecek ölçüde gelişmediği sürece, kurulamaz. Ama öte yandan burjuvaziyi korkutmak, kalıcı bir eylemlilik süreci için gerekli sürenin elde edilmesi noktasında, ihtiyaç duyulan ilk husustur.

Burada belki de senin aklında Paris Komünü örneği var. Öncelikle şunu unutmamak lazım: istisnai koşullarda isyan etmeyi bilmiş bir şehirde kurulmuş olan komün, hiçbir şekilde sosyalist değildi, olamazdı da. Gene de asgari düzeyde işleyen bir sağduyu ile birlikte, komün, tüm halk kitleleri için faydalı olabilecek, o günlerde elde edilebilmesi mümkün olan tavizi Versay hükümetinden kopartmayı becerebilirdi. Fransa Bankası’na el konulması bile tek başına Versay’ın çevirdiği dolaplara, onu korkutacak bir hamle ile son verebilirdi vs.

1789 öncesi Fransız burjuvazisinin genel talepleri, kapitalist üretim biçiminin hâkim olduğu tüm ülkelerde proletaryanın bugünkü talepleri gibi az çok sağlam temeller üzerine kurulu taleplerdi. Fakat Fransız burjuvazisinin taleplerinin nasıl uygulamaya konulduğu hususunda on sekizinci yüzyılda yaşamış bir Fransız’ın önsel olarak en ufak fikre sahip olduğunu söyleyebilir miyiz?

Geleceğin devriminin uygulayacağı eylem programına dair, öğreti düzeyinde ve ister istemez hayal âleminde şekillenmiş öngörü, ancak bugün sürmekte olan mücadelenin içerisinde dile getirilebilir.

Dünyanın pek yakında yok olacağına dair düşlerinden beslenen ilk Hristiyanlar, Roma imparatorluğu ile mücadele ederlerken, zaferin kesin ve kaçınılmaz olduğuna dair fikri, bu düş sayesinde edinebilmişlerdi.

Hâkim toplumsal düzenin kaçınılmaz olarak cereyan eden, gözlerimizin önünde yaşanan ve süreklilik arz eden dağılma sürecine ilişkin bilimsel görüşün yanında, eski hükümetin ortalığa saçtığı, kitleleri kırbaçtan geçiren hayaletler ve üretim araçlarındaki devasa boyutlara ulaşan ve olumlu yönde ilerleyen gelişme süreci, hep birlikte, gerçek proleter devrimin patlak vereceği o an için hiç de şiir gibi akmayan, bir sonraki işleyiş tarzını ortaya çıkartacak koşullara dönük bir tür güvence olarak iş görmektedir.

Kanaatime göre, yeni enternasyonal işçi derneği, henüz o önemli kavşağa ulaşabilmiş değil. Bu sebeple ben, tüm işçi kongrelerini, bilhassa sosyalist kongreleri, şu veya bu ulusun tanık olduğu özel koşullarla doğrudan rabıta kurmadıkları sürece, faydasız, hatta zararlı şeyler olarak görüyorum. Bu kongreler, sıradan, üzerinde günlerce kafa patlatılmış genel laflar ede ede yok olup gidecekler.

En sadık dostun

Karl Marx

[Kaynak: The Karl Marx Library, Yayına Hazırlayan ve Tercüme Eden: Saul K. Padover, McGraw-Hill Book Company, 1971, s. 66-67.]

0 Yorum: