02 Aralık 2022

Ana Akım Ekonominin İflası

Sermayeyi merkeze alan ekonomi, bilim ve akıl dışıdır. O, iç tutarlılığa sahip, bütünlüklü ve ikna edici bir ekonomi anlayışı sunmaz. Bilâkis, sermayeci ekonomi, her gün insanların çilesini çektikleri kafa karışıklığını artırır, onları gerçekte olup biteni anlamaktan uzaklaştırır ve bu hâliyle rehbersiz kılar.

Kapitalist iktisadî sistem, her daim karışıklıkla, anarşiyle ve şiddetle maluldür. Fakat son iki yıl içerisinde bu sistem, daha da fazla istikrarsızlaşmış, olağan hâlinden daha fazla düzensizleşmiştir. Artık istikrar ve güvenlik, mumla aranan konular hâline gelmiştir. Belirsizlik ve kaygı, her an kendilerini hissettirmektedir. Sürdürülebilir, sağlıklı ekonomik büyümeden artık eser yoktur.

Tekellerin kontrolündeki medya, şizofrenik bir tarzla, bir hafta çıkıp ekonominin çok iyi gittiğini, bir başka hafta ise ekonominin çöktüğünü söylüyor. Belirsizlik ve güvencesizliğin hayatın olağan unsurları hâline geldiğini kabul eden medya, bir yandan da her şeyin en iyisinin yapıldığını söylemeyi ihmal etmiyor.

CNBC’de çıkan “Büyümeyle geçen koca bir yılın ardından ABD ekonomisi duvara çakılmak üzere” başlıklı makale, bu tutarsızlığın ve akıl dışılığın simgesi olarak görülebilir.

Aynı şekilde, US News & World Report’un attığı “Biden Ekonomisinin Sinir Bozucu Gerçekliği” manşeti ve CNN Business’ta çıkan “Amerikan ekonomisi düzelmeyecek, aksine kötüleşecek” başlıklı yazı için de aynı durum geçerli. Bu yazılar, neyin büyüdüğünü, neyin düzeldiğini, neyin kötüleştiğini, neyin duvara çakıldığını söylemiyorlar.

O sık sık anılıp durulan ekonomik sorunları bilmeyen yok: bitmek bilmeyen her türden borç, kesintisiz para basımı, yüksek enflasyon, artan eşitsizlik, tedarik zincirindeki kopukluklar, yoksulluğun derinleşmesi, artan güvensizlik, yüksek işsizlik, düzensiz çalışma saatleri, düşük ücret artış oranları, evsizlik, zenginlere daha fazla para akıtan programlar vs.

Bu birbiriyle ilişkili sorunlar, ortada birbirine rakip bir avuç sermaye sahibinin tahrip ettiği ve hâkim olduğu, öte yandan toplumdaki zenginliği pratikte üreten kitle olarak büyük çoğunluğun marjinalleşip güçsüzleştiği, her şeyin çöküş sürecine girişini oturup izlediği biçare seyircilere dönüştüğü bir ekonominin varlığının delili.

Bizim ekonomi üzerindeki bilinçli insan kontrolünün imkânsız olduğuna, yapılabilecek en iyi şeyin ağır koşullar dâhilinde acıya birlikte tahammül göstermemiz ve fırtınayı birlikte göğüslememiz gerektiğine inanmamızı istiyorlar. Bu pas tutmuş çarkların döndürdüğü mekanizmanın bir alternatifi olmadığını söylüyorlar. Bu kişiler diyorlar ki “oturun bekleyin, yönetenlere şans dileyin, her şeyin bir tür büyü ile kendi kendine düzelmesini ümit edin.”

Mevcut koşullar, yeni toplumsal, politik ve ekonomik ilişkiler talep ediyorken, mevcut iktidar, ilişkilerin gerekli olan şeyle uyumlu kılınması için modernize edilmesine karşı çıkıyor. Uluslararası finans oligarşisi, tüm ümitsiz hâliyle, bu gebermekte olan, çürüyen dünyayı tutmuş bırakmıyor, her seferinde yeninin gelişine mani olmaya kararlı olduğunu ortaya koyuyor.

İnsanlar, bu tahammülü imkânsız durumdan nasıl kurtulacaklar? Bu konuda ne yapacaklar? Mevcut durumu kendi lehlerine olacak şekilde nasıl değiştirecekler?

Topluma ilerleme yolunu açmak için sorunların bilinçli bir şekilde ortaya konulması ve analizin eylemle birleştirilmesi, hayati önemdedir. Bunlar, bilhassa baskıcı bilinçlenmeye karşı olan koşullarda, kolay üstlenilecek sorumluluklar değildirler.

Ekonomik sorunlar, koşulların somut analizi ve o sorunları çözmek için ortaya konulacak kolektif eylem olmaksızın çözülemez. Zenginler ve onların müttefikleri, hiçbir sorunu çözemezler. Toplumun dengeli ve kapsamlı bir biçimde yeniden üretilmesi, onların çıkarına değildir. Zenginlere asla güvenilemez, çünkü onlar, bütünsel bir yapı olarak ekonomiyle değil, sadece dar kişisel çıkarlarıyla ilgilidirler. Zenginler, kamunun ekonomi üzerindeki kontrolüne karşıdırlar. Bu anlamda zenginler, toplum yanlısı olan yeni düzenlemeleri gerçekleştirmek için insanların örgütlenmesi ve olan biteni bilinçle soruşturma işini üstlenilmesini istemezler. Egemen elit kesim, hâkimiyetlerine meydan okunulmasını asla istemez. Dolayısıyla, onların ağzından çıkan, demokrasi, kapsayıcılık ve ilericilikle ilgili allı pullu lafların bir önemi yoktur.

Zenginlerin ve politik temsilcilerinin fikirlerini körü körüne tekrarlayıp onlara destek sunmak, zerre ilerleme sağlamaz. Egemen elitlerin ajandasını ve görüşünü benimseyip teoriye, analize ve sorgu pratiğine karşı çıkmaksa, sadece yıkıcı statükoyu daimi kılacaktır. Toplumu geriye götüren güçler, ancak hep birlikte toplumsal sorumluluk üstlendiğimiz vakit alt edileceklerdir.

Bir bütün olarak halka hizmet eden bir ekonominin kontrolünü sağlamak da böylesi bir ekonominin gerçekliğini idrak etmek de hem mümkün hem de zaruridir. Bu çağda yaşam ve çalışma standartları kötüleşmek zorunda değil. Ekonomi, gizemli bir mesele hiç değil. Onu toplumun genel çıkarlarına hizmet edecek yöne sokmak mümkün.

Bugün ekonominin farklı sektörlerine hâkim olan, kârlarından başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen, rakip sermaye sahipleridir. Onlar, bu ilginin topluma ve doğaya nasıl zarar verdiğiyle asla ilgilenmezler. Ekonominin bağımsız, dengeli ve kütlesel sanayi üretimini temel alan modern toplumun çıkarlarına hizmet edecek şekilde koordineli kılınmış bir yapıya kavuşmasına hep mani olurlar.

Kapitalizm koşullarında her şey allak bullaktır, öyle ki tek bir sektördeki “arıza” tahribata, bozulmaya ve karışıklığa sebep olur. Peki bu sürdürülmesi mümkün olmayan düzen neden hâlâ hüküm sürüyor? Bu gerici düzenin alternatifi yok mudur?

Büyük sermaye sahipleri, ilerlemenin önündeki engeldirler. İlerlemeyse eskiye karşı çıkmak ve yeniden yana olmakla başlar. Önce sermayeyi merkeze alan ekonomi ve toplum anlayışı redde tabi tutulmalıdır. Olan biteni birlikte çözüp idrak edebilir, toplumu ve doğayı kolektif olarak iyileştirebiliriz. Statükonun alternatifini ancak biz üretebiliriz.

Shawgi Tell
7 Şubat 2022
Kaynak

0 Yorum: