Sermayeyi merkeze alan ekonomi,
bilim ve akıl dışıdır. O, iç tutarlılığa sahip, bütünlüklü ve ikna edici bir ekonomi
anlayışı sunmaz. Bilâkis, sermayeci ekonomi, her gün insanların çilesini
çektikleri kafa karışıklığını artırır, onları gerçekte olup biteni anlamaktan
uzaklaştırır ve bu hâliyle rehbersiz kılar.
Kapitalist iktisadî sistem, her
daim karışıklıkla, anarşiyle ve şiddetle maluldür. Fakat son iki yıl içerisinde
bu sistem, daha da fazla istikrarsızlaşmış, olağan hâlinden daha fazla düzensizleşmiştir.
Artık istikrar ve güvenlik, mumla aranan konular hâline gelmiştir. Belirsizlik ve
kaygı, her an kendilerini hissettirmektedir. Sürdürülebilir, sağlıklı ekonomik büyümeden
artık eser yoktur.
Tekellerin kontrolündeki medya,
şizofrenik bir tarzla, bir hafta çıkıp ekonominin çok iyi gittiğini, bir başka
hafta ise ekonominin çöktüğünü söylüyor. Belirsizlik ve güvencesizliğin hayatın
olağan unsurları hâline geldiğini kabul eden medya, bir yandan da her şeyin en
iyisinin yapıldığını söylemeyi ihmal etmiyor.
CNBC’de çıkan “Büyümeyle geçen koca
bir yılın ardından ABD ekonomisi duvara çakılmak üzere” başlıklı makale, bu
tutarsızlığın ve akıl dışılığın simgesi olarak görülebilir.
Aynı şekilde, US News & World
Report’un attığı “Biden Ekonomisinin Sinir Bozucu Gerçekliği” manşeti ve CNN
Business’ta çıkan “Amerikan ekonomisi düzelmeyecek, aksine kötüleşecek”
başlıklı yazı için de aynı durum geçerli. Bu yazılar, neyin büyüdüğünü, neyin
düzeldiğini, neyin kötüleştiğini, neyin duvara çakıldığını söylemiyorlar.
O sık sık anılıp durulan ekonomik
sorunları bilmeyen yok: bitmek bilmeyen her türden borç, kesintisiz para basımı,
yüksek enflasyon, artan eşitsizlik, tedarik zincirindeki kopukluklar, yoksulluğun
derinleşmesi, artan güvensizlik, yüksek işsizlik, düzensiz çalışma saatleri,
düşük ücret artış oranları, evsizlik, zenginlere daha fazla para akıtan
programlar vs.
Bu birbiriyle ilişkili sorunlar,
ortada birbirine rakip bir avuç sermaye sahibinin tahrip ettiği ve hâkim
olduğu, öte yandan toplumdaki zenginliği pratikte üreten kitle olarak büyük çoğunluğun
marjinalleşip güçsüzleştiği, her şeyin çöküş sürecine girişini oturup izlediği
biçare seyircilere dönüştüğü bir ekonominin varlığının delili.
Bizim ekonomi üzerindeki bilinçli
insan kontrolünün imkânsız olduğuna, yapılabilecek en iyi şeyin ağır koşullar
dâhilinde acıya birlikte tahammül göstermemiz ve fırtınayı birlikte göğüslememiz
gerektiğine inanmamızı istiyorlar. Bu pas tutmuş çarkların döndürdüğü mekanizmanın
bir alternatifi olmadığını söylüyorlar. Bu kişiler diyorlar ki “oturun bekleyin,
yönetenlere şans dileyin, her şeyin bir tür büyü ile kendi kendine düzelmesini
ümit edin.”
Mevcut koşullar, yeni toplumsal,
politik ve ekonomik ilişkiler talep ediyorken, mevcut iktidar, ilişkilerin
gerekli olan şeyle uyumlu kılınması için modernize edilmesine karşı çıkıyor. Uluslararası
finans oligarşisi, tüm ümitsiz hâliyle, bu gebermekte olan, çürüyen dünyayı
tutmuş bırakmıyor, her seferinde yeninin gelişine mani olmaya kararlı olduğunu
ortaya koyuyor.
İnsanlar, bu tahammülü imkânsız
durumdan nasıl kurtulacaklar? Bu konuda ne yapacaklar? Mevcut durumu kendi lehlerine
olacak şekilde nasıl değiştirecekler?
Topluma ilerleme yolunu açmak
için sorunların bilinçli bir şekilde ortaya konulması ve analizin eylemle birleştirilmesi,
hayati önemdedir. Bunlar, bilhassa baskıcı bilinçlenmeye karşı olan koşullarda,
kolay üstlenilecek sorumluluklar değildirler.
Ekonomik sorunlar, koşulların
somut analizi ve o sorunları çözmek için ortaya konulacak kolektif eylem
olmaksızın çözülemez. Zenginler ve onların müttefikleri, hiçbir sorunu
çözemezler. Toplumun dengeli ve kapsamlı bir biçimde yeniden üretilmesi,
onların çıkarına değildir. Zenginlere asla güvenilemez, çünkü onlar, bütünsel
bir yapı olarak ekonomiyle değil, sadece dar kişisel çıkarlarıyla ilgilidirler.
Zenginler, kamunun ekonomi üzerindeki kontrolüne karşıdırlar. Bu anlamda
zenginler, toplum yanlısı olan yeni düzenlemeleri gerçekleştirmek için
insanların örgütlenmesi ve olan biteni bilinçle soruşturma işini üstlenilmesini
istemezler. Egemen elit kesim, hâkimiyetlerine meydan okunulmasını asla istemez.
Dolayısıyla, onların ağzından çıkan, demokrasi, kapsayıcılık ve ilericilikle
ilgili allı pullu lafların bir önemi yoktur.
Zenginlerin ve politik
temsilcilerinin fikirlerini körü körüne tekrarlayıp onlara destek sunmak, zerre
ilerleme sağlamaz. Egemen elitlerin ajandasını ve görüşünü benimseyip teoriye,
analize ve sorgu pratiğine karşı çıkmaksa, sadece yıkıcı statükoyu daimi
kılacaktır. Toplumu geriye götüren güçler, ancak hep birlikte toplumsal sorumluluk
üstlendiğimiz vakit alt edileceklerdir.
Bir bütün olarak halka hizmet
eden bir ekonominin kontrolünü sağlamak da böylesi bir ekonominin gerçekliğini
idrak etmek de hem mümkün hem de zaruridir. Bu çağda yaşam ve çalışma standartları
kötüleşmek zorunda değil. Ekonomi, gizemli bir mesele hiç değil. Onu toplumun
genel çıkarlarına hizmet edecek yöne sokmak mümkün.
Bugün ekonominin farklı
sektörlerine hâkim olan, kârlarından başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen, rakip
sermaye sahipleridir. Onlar, bu ilginin topluma ve doğaya nasıl zarar
verdiğiyle asla ilgilenmezler. Ekonominin bağımsız, dengeli ve kütlesel sanayi
üretimini temel alan modern toplumun çıkarlarına hizmet edecek şekilde koordineli
kılınmış bir yapıya kavuşmasına hep mani olurlar.
Kapitalizm koşullarında her şey
allak bullaktır, öyle ki tek bir sektördeki “arıza” tahribata, bozulmaya ve
karışıklığa sebep olur. Peki bu sürdürülmesi mümkün olmayan düzen neden hâlâ hüküm
sürüyor? Bu gerici düzenin alternatifi yok mudur?
Büyük sermaye sahipleri,
ilerlemenin önündeki engeldirler. İlerlemeyse eskiye karşı çıkmak ve yeniden
yana olmakla başlar. Önce sermayeyi merkeze alan ekonomi ve toplum anlayışı redde
tabi tutulmalıdır. Olan biteni birlikte çözüp idrak edebilir, toplumu ve doğayı
kolektif olarak iyileştirebiliriz. Statükonun alternatifini ancak biz üretebiliriz.
Shawgi Tell
7
Şubat 2022
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder