Bir
şekilde ABD’den utanmak için bir sebep arayanlara ben bir sebep sunayım: son
altmış yıldır herkesçe hürmet gören düşünür ve devlet adamı Henry Kissinger’a
1973 yılında Nobel Barış Ödülü, 1977’de Başkanlık Özgürlük Madalyası, 1986’da
da Özgürlük Madalyası verildi.
Kısa
bir süre içerisinde bir makale kaleme alıp, Kissinger’ın işlediği suçların en
azından belirli bir kısmını aktaracağım. Şimdilik burada sadece onun, en tepedeki
yüzde birlik dilimi meydana getiren tüm zalimlerin manevi babası olarak gördüğü
işleve açıklık getirmeye çalışacağım.
Henry
Kissinger, onlarca yıldır Klaus Schwab’a akıl hocalığı yapan, muteber ve saygın
bir isim olarak, kendisine Dünya Ekonomi Forumu’nun internet sitesinde yer buluyor. Yukarıdaki fotoğrafta Kissinger ve Schwab,
“hiçbir şeyimiz olmasın, mutlu olalım” diye birlikte komplo kurarken görülüyor.
Kissinger’ın
savunduğu çıkarlar dünyası, hangi politik partiye üye olduğundan bağımsız
olarak, işbaşındaki tüm asalakları nüfuzu altında tutuyor. Ta 1974 yılında “ABD’nin
Güvenliği ve Denizaşırı Çıkarları Açısından Dünya Nüfusundaki Artışın Olası
Sonuçları” ile ilgili ulusal güvenlik çalışmasını kaleme alıyor. Bu belgede, Nobel Barış Ödülü
sahibi devlet adamımız, dünya nüfusunu azaltma ihtimali bulunan “teknolojik
yenilikler”le ilgili düşüncelerini aktarıyor.
Orada
Kissinger, ayrıca şu tespiti yapıyor:
“Nüfusu azaltmak, Üçüncü Dünya’ya
yönelik dış politikamızın en önemli önceliği olmalıdır, çünkü ABD ekonomisi,
yurtdışından, bilhassa azgelişmiş ülkelerden yüksek ve giderek artan
miktarlarda getirilecek madene ihtiyaç duyacak.”
Bu
tespit, bir yanıyla, bugün katil Kissinger ve onun Dünya Ekonomi Forumu’ndaki dostlarıyla
birlikte planlar hazırlayıp birlikte hareket eden Bill Gates’e işaret ediyor. Dünya
nüfusunu azaltabilecek teknolojik yenilikleri Kissinger’a sunma işini, bizatihi
Gates üstleniyor.
2010
tarihli bir TED konuşmasında açıktan şunu söylüyor:
“Dünyada bugün 6,8 milyar
insan var. 9 milyara doğru ilerliyor. Eğer yeni aşılar, sağlık hizmetleri ve
üreme sağlığı hizmetleri konusunda iyi iş çıkartırsak, dünya nüfusunu yüzde on
ilâ on beş azaltabiliriz.”
Daha
önce de ifade ettiğim üzere, ABD hastanelerine dayatılan
protokoller sebebiyle yaklaşık bir milyon insan katledildi. Burada aşının yan
etkilerinden bahsediyorum. Bu yan etkiler görmezden geliniyor,
ama birçok insan, bu etkilerin çilesini çekiyor, onlar yüzünden hayatlarını
kaybediyor. Bugün bir grup sosyopat, niyetlerini gizleme gereği bile duymuyor. Bu
noktada asıl sorulacak soru şu: bu konuda siz ne yapacaksınız?
* * *
Kissinger
ile ilgili delilleri ileride kaleme alacağım makale için sakladığımı
söylemiştim, ama bu Nobel ödüllü zatın günümüz toplumunda örnek insan olarak
sunulması karşısında bu delillerden birini aktarmadan edemeyeceğim:
Yaklaşık
otuz milyonluk bir nüfusa sahip olan Kürtler, dünyada bir ülkesi bulunmayan en büyük
etnik grup. Bu insanlar, çoğunlukla jeopolitikayla alakalı konularda “piyon”
olarak kullanılmışlar.
1975’te,
Irak ile İran Şahı arasında sınır anlaşmazlığının yaşandığı bir dönemde, o
günlerde dışişleri bakanı olan Henry Kissinger, Irak Kürtlerine askerî yardım
adı altında gizlice 16 milyon dolar gönderiyor.
Kendileri
için örülen ağa düşen Kürtler, Washington’ın nihayet kendi kaderlerini tayin hakkına
destek sunduğuna inanıyorlar. Oysa gerçekte ABD, Kürt isyancıları Irak rejiminin
kaynaklarının tüketilmesi ve onu anlaşmaya mecbur edilmesi için kullanıyor.
Bu
anlaşma, 1975 tarihli OPEC zirvesinde gerçekleşiyor. O anlaşma dâhilinde ABD,
Irak devletine Kürtlere sunduğu desteği derhal çekme sözü veriyor. Irak’ın Kürt
isyancıları katlettiği günlerde Kürt lider Mustafa Barzani, Kissinger’a bir
mesaj gönderiyor:
“Hareketimiz ve halkımız, akla
hayale sığmayacak bir biçimde yok ediliyor, fakat bunun karşısında kimsenin
sesi çıkmıyor. Zat-ı alileri, kendisini ülkenizin siyasetine bağlamış olan
halkımıza karşı ABD’nin ahlakî ve siyasî sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz.”
Muhtemelen
kendisine “zat-ı alileri” denmesinden epey hoşlanan Kissinger, “ahlakî
sorumluluk” ifadesi karşısında bir miktar arlanıyor, ama Barzani’nin mesajına
cevap yazmıyor. Bunun yerine, bakanlık yetkililerinden birine, “Kürtlere her
türlü vaadi sunun, aldıklarını onlara bırakın, şaka kaldıramıyorlarsa vurun
kıçlarına tekmeyi” diyor.
Amerika’nın
Kürtlere karşı sergilediği iki yüzlü tavır kendisine sorulduğunda Kissinger, kendi
görüşlerini ve ABD dış politikasını gayet iyi özetleyen şu cümleyi sarf ediyor:
“Gizli harekât, misyoner çalışması ile karıştırılmamalıdır.”
Mickey Z.
15 Mayıs 2022
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder