02 Haziran 2022

Kissinger, DEF, Nüfusun Kontrolü


Bir şekilde ABD’den utanmak için bir sebep arayanlara ben bir sebep sunayım: son altmış yıldır herkesçe hürmet gören düşünür ve devlet adamı Henry Kissinger’a 1973 yılında Nobel Barış Ödülü, 1977’de Başkanlık Özgürlük Madalyası, 1986’da da Özgürlük Madalyası verildi.

Kısa bir süre içerisinde bir makale kaleme alıp, Kissinger’ın işlediği suçların en azından belirli bir kısmını aktaracağım. Şimdilik burada sadece onun, en tepedeki yüzde birlik dilimi meydana getiren tüm zalimlerin manevi babası olarak gördüğü işleve açıklık getirmeye çalışacağım.

Henry Kissinger, onlarca yıldır Klaus Schwab’a akıl hocalığı yapan, muteber ve saygın bir isim olarak, kendisine Dünya Ekonomi Forumu’nun internet sitesinde yer buluyor. Yukarıdaki fotoğrafta Kissinger ve Schwab, “hiçbir şeyimiz olmasın, mutlu olalım” diye birlikte komplo kurarken görülüyor.

Kissinger’ın savunduğu çıkarlar dünyası, hangi politik partiye üye olduğundan bağımsız olarak, işbaşındaki tüm asalakları nüfuzu altında tutuyor. Ta 1974 yılında “ABD’nin Güvenliği ve Denizaşırı Çıkarları Açısından Dünya Nüfusundaki Artışın Olası Sonuçları” ile ilgili ulusal güvenlik çalışmasını kaleme alıyor. Bu belgede, Nobel Barış Ödülü sahibi devlet adamımız, dünya nüfusunu azaltma ihtimali bulunan “teknolojik yenilikler”le ilgili düşüncelerini aktarıyor.

Orada Kissinger, ayrıca şu tespiti yapıyor:

“Nüfusu azaltmak, Üçüncü Dünya’ya yönelik dış politikamızın en önemli önceliği olmalıdır, çünkü ABD ekonomisi, yurtdışından, bilhassa azgelişmiş ülkelerden yüksek ve giderek artan miktarlarda getirilecek madene ihtiyaç duyacak.”

Bu tespit, bir yanıyla, bugün katil Kissinger ve onun Dünya Ekonomi Forumu’ndaki dostlarıyla birlikte planlar hazırlayıp birlikte hareket eden Bill Gates’e işaret ediyor. Dünya nüfusunu azaltabilecek teknolojik yenilikleri Kissinger’a sunma işini, bizatihi Gates üstleniyor.

2010 tarihli bir TED konuşmasında açıktan şunu söylüyor:

“Dünyada bugün 6,8 milyar insan var. 9 milyara doğru ilerliyor. Eğer yeni aşılar, sağlık hizmetleri ve üreme sağlığı hizmetleri konusunda iyi iş çıkartırsak, dünya nüfusunu yüzde on ilâ on beş azaltabiliriz.”

 

Daha önce de ifade ettiğim üzere, ABD hastanelerine dayatılan protokoller sebebiyle yaklaşık bir milyon insan katledildi. Burada aşının yan etkilerinden bahsediyorum. Bu yan etkiler görmezden geliniyor, ama birçok insan, bu etkilerin çilesini çekiyor, onlar yüzünden hayatlarını kaybediyor. Bugün bir grup sosyopat, niyetlerini gizleme gereği bile duymuyor. Bu noktada asıl sorulacak soru şu: bu konuda siz ne yapacaksınız?

* * *

Kissinger ile ilgili delilleri ileride kaleme alacağım makale için sakladığımı söylemiştim, ama bu Nobel ödüllü zatın günümüz toplumunda örnek insan olarak sunulması karşısında bu delillerden birini aktarmadan edemeyeceğim:

Yaklaşık otuz milyonluk bir nüfusa sahip olan Kürtler, dünyada bir ülkesi bulunmayan en büyük etnik grup. Bu insanlar, çoğunlukla jeopolitikayla alakalı konularda “piyon” olarak kullanılmışlar.

1975’te, Irak ile İran Şahı arasında sınır anlaşmazlığının yaşandığı bir dönemde, o günlerde dışişleri bakanı olan Henry Kissinger, Irak Kürtlerine askerî yardım adı altında gizlice 16 milyon dolar gönderiyor.

Kendileri için örülen ağa düşen Kürtler, Washington’ın nihayet kendi kaderlerini tayin hakkına destek sunduğuna inanıyorlar. Oysa gerçekte ABD, Kürt isyancıları Irak rejiminin kaynaklarının tüketilmesi ve onu anlaşmaya mecbur edilmesi için kullanıyor.

Bu anlaşma, 1975 tarihli OPEC zirvesinde gerçekleşiyor. O anlaşma dâhilinde ABD, Irak devletine Kürtlere sunduğu desteği derhal çekme sözü veriyor. Irak’ın Kürt isyancıları katlettiği günlerde Kürt lider Mustafa Barzani, Kissinger’a bir mesaj gönderiyor:

“Hareketimiz ve halkımız, akla hayale sığmayacak bir biçimde yok ediliyor, fakat bunun karşısında kimsenin sesi çıkmıyor. Zat-ı alileri, kendisini ülkenizin siyasetine bağlamış olan halkımıza karşı ABD’nin ahlakî ve siyasî sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz.”

Muhtemelen kendisine “zat-ı alileri” denmesinden epey hoşlanan Kissinger, “ahlakî sorumluluk” ifadesi karşısında bir miktar arlanıyor, ama Barzani’nin mesajına cevap yazmıyor. Bunun yerine, bakanlık yetkililerinden birine, “Kürtlere her türlü vaadi sunun, aldıklarını onlara bırakın, şaka kaldıramıyorlarsa vurun kıçlarına tekmeyi” diyor.

Amerika’nın Kürtlere karşı sergilediği iki yüzlü tavır kendisine sorulduğunda Kissinger, kendi görüşlerini ve ABD dış politikasını gayet iyi özetleyen şu cümleyi sarf ediyor: “Gizli harekât, misyoner çalışması ile karıştırılmamalıdır.”

Mickey Z.
15 Mayıs 2022
Kaynak

0 Yorum: