27 Haziran 2022

,

Anti-Antipopülizm


Sosyalist solun son yıllarda elde ettiği münferit başarılar, onun sistem karşıtı popülizm dalgasına binebilmiş olması ile ilişkilidir. Sosyalist solun yüzleştiği başarısızlıklarsa, genelde popülizmin gerçekleştirdiği saldırılar karşısında statükoyu savunması konusunda müesses nizamın kendisine uyguladığı baskıların neticesidir.

Bernie hareketine asıl zararı, Bernie Sanders’ın 2020’de başkan adayı olmak için girdiği yarışta, Trump karşıtı bir hamle olarak, onun arkasında Rusya’nın olduğunu söyleyen anlayışa sunduğu örtük destek vermiştir. Bu konumu sebebiyle Bernie hareketi, başkanlık seçimlerinde Biden’ın kuyruğuna tutunmuş, bunun neticesinde de bağımsız bir güç olarak ortaya çıkma imkânını yitirmiştir.

Corbyn’in Avrupa’ya meftun olan, AB’de kalmayı savunan politikası da böylesi bir düzlemde felâketle neticelendi. Öte yandan, akıllı bir siyasetçi olarak Mélenchon, İngiltere ve ABD’de yaşanan bu felâketlerin ardından, doğru bir hamle yapıp, Le Pen karşısında Macron’a destek sunma fikrine karşı çıktı ve her iki ismi eleştirmeyi tercih etti.

Bu tür tespitlerin, sosyalizmle popülizmi ilişkilendirmeye dönük her türden çabanın en iyi hâliyle, solun gerçeğini örtbas edecek, karartacak bir oportünizme yol açacağı iddiasıyla karşılanacağını biliyorum.

Corbyn’in 2017’deki seçimde elde ettiği şaşırtıcı başarının da ispatladığı üzere, “halk”ı “elitler”in karşısına koyan popülizmle aynı yolu yürümek, kimi vakit “pratikte hayırlı sonuçlara vesile olsa” bile, Slavoj Žižek’in de dediği gibi, “teoride aynı sonucu vermez.” “Halk”ın kötü elitlerle karşıtlık arz ettiğini düşünmek, onu birbiriyle çelişkili çıkarlardan azade, manen ve maddeten iç tutarlılığa sahip bir yapı olarak görmek, uzun vadede faşizme varır, çünkü bu anlayış, ister istemez “halk” içerisinde açığa çıkan, gerçek hayata dair tüm gerilimleri muhayyel ve yabancı düşmanlara mal edecektir.

Popülizme yönelik bu suçlama, ciddiyetle ele alınmalıdır. Daha önce de dile getirdiğim gibi, sol popülizmi bu suçlamaya karşı savunmak veya sol popülizmin ne kadarının savunulacağını tespit etmek yerine, ilgili eleştiri, bugün sola çelme takan düşünme alışkanlıkları konusunda da dillendirilmeli, antipopülizm, yapılan suçlama düzleminde ele alınmalıdır.

Popülizm, iç tutarlılığa sahip, hep iyi olma eğiliminde olan “halk”ı mutlak bir öz olarak almakla suçlanıyorsa, antipopülizm de tam tersini iddia ediyor, iç tutarlılığa sahip bu “halk”ın kötü, gerici veya aptal olduğunu düşünüyor. Bu anlamda, popülizm gerçeği karartıyorsa, anti-popülizm de karartıyor.

Son on yıl içerisinde herkesin dilinde bir “sol popülizm” lafı var, herkes onu tartışıyor, yerden yere vuruyor, ama kimse, “sol antipopülizm” denilen meseleyi ele almıyor.

Soldaki antipopülizmin kökenini en iyi anlatan isim, Thomas Frank. The People, No [“Halka Hayır”] isimli kitabında Frank, on dokuzuncu yüzyılda Halkçı Parti’ye ve yirminci yüzyılın ilk yarısında Yeni Mutabakat’a yönelik sağcı tepkilere damgasını vuran, avama yönelik güvensizliğin tuhaf bir biçimde sola aktarıldığını söylüyor. Bu aktarım sürecinin ilk aşaması, ellilere denk düşüyor. Bu dönemde sol, Senatör McCarthy’nin solculuk karşıtlığının giderek yaygınlaşması karşısında dehşete kapılıyor.

İkinci aşama ise altmışlarda başlıyor. Bu dönemde yeni sol, özgürlük mücadelesinin öznesini sıradan mavi yakalı işçinin dışında arıyor. Ona göre mavi yakalı işçi, “ağzı sıkı, gergin, asker tıraşlı, üstü başı düzgün, kiliseye giden, arabasının camına Amerikan bayrağı yapıştıran, komünistlere, gençlere ve siyahlara düşmanlık besleyen kişi”yi ifade ediyor.

Bugün de yaşanan krizler karşısında solcular, gösterdikleri tepkiler dâhilinde, halkı aynı şekilde gerici olarak gören antipopülizme sarılıyorlar. Kovid pandemisi ve sosyalist solun hükümetlerden daha ağır kısıtlama tedbirleri talep etmesi, bu bağlamda değerlendirilecek bir mesele.

Oysa kapanma tedbiri, en azından başlarda, halktan ciddi bir destek gördü aslında. Zengin ülkelerde aşı olanların sayısı da epey yüksekti. Dolayısıyla bence Kovid kısıtlamalarına karşı çıkmanın popülizmle bir alakası yok. Bilâkis, bu kısıtlamalara destek sunanlarda antipopülizm hâkim. Bu kısıtlamaları tek kelime eleştirmeden benimseyen ve savunan solun bu tutumu sorgulanmayı bekliyor.

Şükran Günü ve Noel konusunda ortaya konulan yaklaşım farklılığını da ele almak lazım. 2020 yılında ninelerimizi öldürmek istemiyorsak, bir araya gelmememiz gerektiği söylendi. Bugün de birçoğumuz, bunun doğru bir karar olduğunu düşünüyor. Fakat bir yıl sonra başka bir şey söylendi. Aşısız kişilerin ailelerinden uzak durmaları istendi. İlk talepte antipopülist sadizmin baskın olduğunu, ikincisindeki cehaletin ağırlığını görmek gerek. Biden yönetimi de Kovid pandemisini hep “aşısızların pandemisi” olarak niteledi. Bu da “halk”ın içindeki gerici kesimlere karşı konumlanmayı emrediyordu.

İlk başta kapanma tedbirleri de antipopülist bir zeminde yürürlüğe konulmuştu. Epidemiyolog Mark Woodhouse’un da aktardığı biçimiyle, Britanya genelinde Mart 2020’de kapanma tedbirlerinin uygulanmasına sebep olan olası ölüm tahminleri, esasen hiçbir tedbirin alınmadığı, kimsenin davranışlarını değiştirmediği senaryo ile kapanma senaryosunu kıyaslayan bir çalışmayı temel alıyordu. Yetkililer, bu düzlemde bir tercihle baş başa bırakıldılar: onlar, ya hareket etme ve toplanma özgürlüğünü askıya alacak ya da aptal “halk” dizginlenmeyecek, birbirlerinin yüzüne öksürmeye devam edecekti. Modelleme işlemini gerçekleştirenler, aslında yanlış bir tespit üzerinden hareket ediyorlardı.

Woodhouse’un aktardığına göre, salgının başladığı günden kapanma tedbirlerinin alındığı güne dek geçen sürede cep telefonları üzerinden elde edilen veriler, insanların kendi başlarına, kendiliğinden akıllı kimi tedbirler aldıklarını ortaya koyuyor. Dolayısıyla, bu noktada devletin dayattığı kapanma tedbirlerinin yol açtığı büyük hasar, bir bakıma “kurumsallaşmış antipopülizm”in bir ürünü.

Elbette bu örnekler, sosyalist sola has meseleler değil. En genel manada liberallerin ve orta sınıfın pandemiye yönelik tepkisinin birer tezahürü. Daha önce de dile getirdiğim üzere, en azından Britanya’da, tıpkı Brexit’te olduğu gibi, Kovid konusunda da sol, benzer bir tutum ortaya koydu. Sosyalist sol, sıfır Kovid stratejisine teslim oldu. Kanada’daki kamyoncular konvoyunda görüldüğü üzere, dünya genelinde tepkiler açığa çıktığında, sosyalistler şoförleri görmezden gelmeyi tercih ettiler, taleplerinin haklı olup olmadığını bile tartışmadılar.

Soldaki antipopülizm, kendisini en son Florida’da 2022 yılının başında hazırlanan “Eğitimde Ebeveyn Hakları” kanun tasarısı ile ilgili tartışmalarda açığa vurdu. Üçüncü sınıfa kadar okullarda öğrencilere cinsel yönelim ve cinsel kimlik konusunda eğitim verilmesini yasaklayan kanun, eşcinsel haklarıyla ilişkilendirildi. Sol ise kanunun zeminine ve içeriğine bakmadan, trans yanlısı bir konum aldı, bu anlamda, popülizmin gerici yüzünü benimsedi.

Söz konusu kanun, tersten sol antipopülizmi tetikledi. Cumhuriyetçiler, öğrencilere bahsi edilen konularda eğitim verilmesine yasak getirilmesini istediler ve bu isteklerini gelenekler üzerinden temellendirdiler. Sol ise mevcut cinsel kimliğiyle uyumsuz çocukların evde değil de okulda daha kolay yetişeceğini düşündüğü için kanun tasarısına karşı çıktı. Ona göre, avama mensup sıradan ebeveynlerin cinsel eğitim konusunda söz sahibi olması sorunluydu. Bu insanlar, ikna edilemezlerdi. Onlar, “gerici, fazla asabi ve asker tıraşlı”ydılar. Ta başından beri eğitim sistemi içerisinde çalışan saygın profesyonellerin karşısında duruyorlardı.

Sol, bu örnekte görüldüğü üzere, ilerici öğretmenlerle halktaki gericiliği karşı karşıya getiriyor. Bu anlamda, elitlerde görülen antipopülist mantığa sarılıyor.

Geçen ay anayasa mahkemesi üyeliğine aday gösterilen Kentaji Brown Jackson, “kadın nedir?” sorusuna, “ben biyolog değilim ki” diye cevap vermesi üzerine epey alaya alınmıştı. Demek ki trans kimliği sorgulansa bu sorunun da cevabını ancak ehil uzmanlar kastından alabileceğiz. Halk, o uzmanların dilindeki hakikate ikna edildiği vakit kurtulacağız.

Sol içerisinde daha fazla kısıtlama ve tedbir için yaygara kopartan, sıfır Kovid hedefini asıl kabul eden kesim, farkında olmadan, talimat vermedikçe kimsenin ellerini dahi yıkamayacağını düşünen, devlete bağlı bilim insanları ile işbirliği yaptı. Bu anlamıyla, muhayyel ebeveynlerin karşısında muhayyel öğretmenlerden yana saf tutan solcular, bir kadının ne olduğu konusunda yorumda bulunabilmek için biyoloji alanında doktora yapmış olması gerektiğini düşünen hukukçunun mantığını sahipleniyorlar.

Burada tabii ki “sol, diğer tarafa geçip, kriz kaynaklı kültürel meseleler konusunda sağcı popülistlikleri aleni olan kişilerin peşine takılmalı” denmiyor. Burada daha çok, solun kendi içerisindeki antipopülizmden kaynaklanan kötü alışkanlıkların üzerinde durması ve liberallerle sağ arasındaki çelişkilere cevap üretmesi gerektiğinden bahsediliyor.

Popülizmden farklı olarak antipopülizm, teoride olduğu gibi pratikte de yanlış. Bugün solun salt popülist olması yetmez. O antipopülist de olmalıdır.

James A Smith
5 Mayıs 2022
Kaynak

0 Yorum: