03 Haziran 2022

Ünlüler ve Emperyalizm


Çalışmaları sizi memnun eden ünlü bir kişinin dünya olaylarını nasıl bu kadar dar görüşlü ele alabildiğini hiç merak ettiniz mi? Bir insan, hem sözleri veya müziğiyle kalbinizin derinliklerine dokunuyor olup, hem de buna karşın, düşünce kuruluşlarının ve kamuoyu yaratmakla meşgul kişilerin imal ettikleri, alabildiğine dar görüşlü, hâkim anlayışın ürettiği dünya görüşünü nasıl sahiplenebilir?

Bu son günlerde ünlüler, İmparatorluğa yaltaklanan mide bulandırıcı birer şakşakçıya dönüştüler, dolayısıyla şimdi oturup, bu olan bitene dair kafa yormamız gerekiyor.

Bette Midler, bebek maması kıtlığı konusunda attığı, “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” lafının başka bir türevi olarak dile getirdiği, “Emzirmeyi deneyin! Hem ücretsiz hem de istediğinizde elinizin altında” tweet’iyle manşetlere çıktı.

Elbette, sağlık sorunları ve ABD'deki statükonun sıklıkla yarattığı uzun çalışma saatleri de dâhil olmak üzere, ebeveynlerin bebeklerine yeterli anne sütü sağlayamamalarının birçok nedeni var. İnsanlara zengin ve güçlülerin yarattığı sistemsel bir soruna nasıl tepki vermeleri gerektiğini söylemek, o insanlara ve o sisteme yönelebilecek her türden eleştiri okunun yönünün başka bir tarafa çevrilmesine katkı sunar.

Midler, Twitter hesabını çoğunlukla nispeten daha az talihli olan insanlara yönelik kayıtsızlığını cümle âleme ilân etmek için kullanıyor. Mart ayı içerisinde, elinde Ukrayna bayrağı tutan çocuğun resminin altına yazdığı “Onun için memnuniyetle daha fazla doğal gaz harcayacağım” cümlesi, bunun bir örneği. Öte yandan, tahminen Midler’ın net değeri, çeyrek milyar doları buluyor.

Ukrayna'dan bahsetmişken, U2 grubu üyesi Bono ve The Edge, kısa süre önce ABD’nin Rusya’ya karşı yürüttüğü, dünyayı tehdit eden vekâlet savaşını desteklemek için Kiev’de bir konser verdi. Savaş suçlusu George W. Bush’a “artık giderek daha fazla bayıldığını” söyleyen Bono, Dünya Ekonomi Forumu’nda kapitalizme övgüler yağdıran, ayrıca 2016’da savaş çığırtkanı Lindsey Graham ile birlikte ABD’nin Suriye konusunda ettiği, emperyalizme hizmet eden laflara destek sunan bir isim. Dolayısıyla onun, gene ABD’nin emperyalist çıkarlarına hizmet eden propagandatif laflara destek sunmasına ve 2022 yılında Kiev metrosunda “Ukrayna’ya Destek” konserinde şarkı söylemesine şaşırmamak lazım.

Sadhguru Jagadish Vasudev olarak bilinen son derece popüler Hintli ruhani lider, geçtiğimiz günlerde “İsrail dünyaya ilham versin” tweetini attı ve etnik ırk ayrımcılığı üzerine kurulu devletin uyguladığı zulmün, döktüğü kanın tüm ülkelerde manşetlere taşındığı bir dönemde, bu ülkenin tarımsal uygulamalarını övdü. Spiritüelizm pazarında at koşturan aydınlanma tüccarlarından çok azının bireysel uyanış hakkında dile dökecekleri kayda değer bir iki cümlesi vardır. Aynı zamanda dış dünyaya dair farkındalık söz konusu olduğunda, neredeyse hepsi derin bir uykudadır.

Korku yazarı Stephen King, kısa süre önce tuhaf bir karar vererek, ABD İç Güvenlik Bakanlığı’nın Hakikat Dairesi’ne başkanlık edecek olan liboşa desteğini sunmak adına “Nina Jonkowicz’in yanındayım” tweet’ini attı. Gerçekten bu cümlesi ile ilgili söylenecek çok fazla bir şey yok.

Bu, çok sık rastlanan bir durumdur aslında, zira propaganda, kapitalizm ve devasa bir askerî güç eliyle bir arada tutulan bir imparatorluk dâhilinde öne çıkan, ünlenen isimlerin kendilerini ünlü eden güçlerle simbiyotik bir ilişkisi söz konusudur.

Çeyrek milyar dolar değerinde birinin, kapitalizmin sonunu ve büyük servet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması fikrine destek sunması, tabii ki mümkün değildir. Zenginliği ve statüsünün kaynağı Hollywood olan biri, Hollywood’un ayrılmaz bir parçası olduğu emperyalist propaganda mekanizmasına tabii ki karşı çıkamaz. Statükonun siyasetinden beslenen biri, o siyasete karşı anlamlı ve muhalif bir tepki geliştiremez.

Bu tespit, meselenin diğer tarafı için de geçerlidir. İmparatorluk mekanizması, kendi sonlarını isteyen insanları tabii ki yetiştirmez. Anti-emperyalist gazeteci Aaron Maté, Pulitzer Ödülü’nü asla kazanamaz. Savaş karşıtı komedyen Dave Smith, ana akım bir Hollywood filminde asla rol alamaz. Listelerde en üst sıralarda yer alan şarkılar, parayı ve zenginliği yüceltme eğiliminde olacak ve onları mümkün kılan mekanizmalara karşı muhalefeti asla teşvik etmeyecekler.

Kural olarak, bunu yapma gücüne sahip kişilerin işbirliği olmadan kimse, zengin ve ünlü olamaz. Statükoyu şekillendiren sistemlerin varlığının devam etmesi için bu insanlara yatırım yapılacak, çünkü onlar, söz konusu sistemlerle ayrılmaz bir biçimde iç içe geçmişlerdir. Diyelim ki kapitalizmin, imparatorluğun, ırk ayrımcısı İsrail’in, ABD’nin başka ülkelere uyguladığı yaptırımların veya Soğuk Savaş’ın uyguladığı korku politikasının son bulması için uğraşıyorsunuz, bu ünlü ve zirvedeki isimlerin çok çok azını yanınızda görürsünüz.

Şöhret ve servet için gerekli bileti aldığınızda, etrafınızı birden o statükonun yatırım yaptığı insanlar saracaklar. Onların partilerine gideceksiniz. Çok ünlüyken sıradan insanlarla sıradan arkadaşlıklar kurmak zor olacağından, o insanlarla arkadaş olacaksınız. Siz farkına bile varmadan, kendinizi statükonun belirlediği dünya görüşünün inşa ettiği, dışarıya sıkıca kapatılmış yankı odasında bulacaksınız.

Dolayısıyla, birçok yönden şöhret denilen mesele, kurulu gücü destekleyen, böylelikle kendi kendisine güç katan bir geri besleme döngüsüdür ve bu, büyük bir sorundur. Çünkü toplumumuzda en etkili seslere sahip kişiler, demek ki kaçınılmaz olarak her zaman statükonun inşa ettiği sistemlerden büyük faydalar görmüş kişiler olacaklardır. Sesleri, daha anlamlı veya doğru oldukları için değil, daha iyi güçlendirildikleri için, aynı sistemler altında acı çeken milyonlarca insanın sesini bastıracaktır.

Peki tam aksini söyleyen çok daha fazla sayıda ses neredeyse hiç duyulmazken, en yüksek seslerin tümü, sistemin güzel çalıştığını düşündürecek şekilde dünya ve ülke hakkında konuştuğunda ne olur? Bu, sistemin harika çalıştığı yanılsamasını yaratır. “Statükonun siyaseti iyi bir iş çıkarıyor ve daha fazla temel değişikliğe gerek yok” diye düşünülmesine neden olur.

Bu şekilde, ünlülerin hâlihazırda kurulu düzenden duyduğu memnuniyet, bir tür kendi kendini gerçekleştiren kehanet hâline gelir, çünkü nüfusun büyük bir bölümünü statükonun işlemesi gerektiğine ikna eder; mali açıdan yaşadığı ve ayakta kalmasındaki zorlukların sistemdeki bir arızadan değil, kendi hatasından kaynaklandığını düşündürtür; cevabın devrim ve değişimde değil, kişiyi yokoluşa sürükleyen kendini suçlamada ve öğrenilmiş çaresizlikte yattığını düşünmeye iter.

Oligarşik bir imparatorlukta ünlü olmak, birkaç dikkate değer istisna dışında, imparatorluğun temsilcisi olmaktır. Ekranlarımızı dolduran ve dünya görüşümüzü şekillendiren, dengesiz, plastik yüzlü ucubeler, tıpkı Pentagon ve polis gücü gibi, mevut zulüm mekanizmasının birer parçasıdırlar.

Dünyanın ve hayatın darmaduman olduğu koşullarda yolunu bulmaya çalışırken, bu gerçeğin bilincinde olmakta yarar vardır.

Caitlin Johnstone
15 Mayıs 2022
Kaynak

0 Yorum: