Çalışmaları
sizi memnun eden ünlü bir kişinin dünya olaylarını nasıl bu kadar dar görüşlü ele
alabildiğini hiç merak ettiniz mi? Bir insan, hem sözleri veya müziğiyle
kalbinizin derinliklerine dokunuyor olup, hem de buna karşın, düşünce
kuruluşlarının ve kamuoyu yaratmakla meşgul kişilerin imal ettikleri,
alabildiğine dar görüşlü, hâkim anlayışın ürettiği dünya görüşünü nasıl sahiplenebilir?
Bu
son günlerde ünlüler, İmparatorluğa yaltaklanan mide bulandırıcı birer şakşakçıya
dönüştüler, dolayısıyla şimdi oturup, bu olan bitene dair kafa yormamız
gerekiyor.
Bette
Midler, bebek maması kıtlığı konusunda attığı, “ekmek bulamıyorlarsa pasta
yesinler” lafının başka bir türevi olarak dile getirdiği, “Emzirmeyi deneyin! Hem
ücretsiz hem de istediğinizde elinizin altında” tweet’iyle manşetlere çıktı.
Elbette,
sağlık sorunları ve ABD'deki statükonun sıklıkla yarattığı uzun çalışma
saatleri de dâhil olmak üzere, ebeveynlerin bebeklerine yeterli anne sütü
sağlayamamalarının birçok nedeni var. İnsanlara zengin ve güçlülerin yarattığı
sistemsel bir soruna nasıl tepki vermeleri gerektiğini söylemek, o insanlara ve
o sisteme yönelebilecek her türden eleştiri okunun yönünün başka bir tarafa çevrilmesine
katkı sunar.
Midler,
Twitter hesabını çoğunlukla nispeten daha az talihli olan insanlara yönelik
kayıtsızlığını cümle âleme ilân etmek için kullanıyor. Mart ayı içerisinde, elinde
Ukrayna bayrağı tutan çocuğun resminin altına yazdığı “Onun için memnuniyetle daha
fazla doğal gaz harcayacağım” cümlesi, bunun bir örneği. Öte yandan, tahminen Midler’ın net
değeri, çeyrek milyar doları buluyor.
Ukrayna'dan
bahsetmişken, U2 grubu üyesi Bono ve The Edge, kısa süre önce ABD’nin Rusya’ya
karşı yürüttüğü, dünyayı tehdit eden vekâlet savaşını desteklemek için Kiev’de
bir konser verdi. Savaş suçlusu George W. Bush’a “artık
giderek daha fazla bayıldığını” söyleyen Bono, Dünya Ekonomi Forumu’nda kapitalizme
övgüler yağdıran, ayrıca 2016’da savaş çığırtkanı
Lindsey Graham ile birlikte ABD’nin Suriye konusunda ettiği,
emperyalizme hizmet eden laflara destek sunan bir isim. Dolayısıyla onun, gene ABD’nin
emperyalist çıkarlarına hizmet eden propagandatif laflara destek sunmasına ve 2022
yılında Kiev metrosunda “Ukrayna’ya Destek” konserinde şarkı söylemesine şaşırmamak lazım.
Sadhguru
Jagadish Vasudev olarak bilinen son derece popüler Hintli ruhani lider,
geçtiğimiz günlerde “İsrail dünyaya ilham versin” tweetini attı ve etnik ırk ayrımcılığı
üzerine kurulu devletin uyguladığı zulmün, döktüğü kanın
tüm ülkelerde manşetlere taşındığı bir dönemde, bu ülkenin tarımsal
uygulamalarını övdü. Spiritüelizm pazarında at koşturan aydınlanma
tüccarlarından çok azının bireysel uyanış hakkında dile dökecekleri kayda değer
bir iki cümlesi vardır. Aynı zamanda dış dünyaya dair farkındalık söz konusu
olduğunda, neredeyse hepsi derin bir uykudadır.
Korku
yazarı Stephen King, kısa süre önce tuhaf bir karar vererek, ABD İç Güvenlik
Bakanlığı’nın Hakikat Dairesi’ne başkanlık edecek olan
liboşa desteğini sunmak adına “Nina Jonkowicz’in yanındayım” tweet’ini attı. Gerçekten bu cümlesi ile ilgili
söylenecek çok fazla bir şey yok.
Bu, çok sık rastlanan bir durumdur aslında, zira propaganda, kapitalizm ve devasa bir
askerî güç eliyle bir arada tutulan bir imparatorluk dâhilinde öne çıkan,
ünlenen isimlerin kendilerini ünlü eden güçlerle simbiyotik bir ilişkisi söz
konusudur.
Çeyrek
milyar dolar değerinde birinin, kapitalizmin sonunu ve büyük servet
eşitsizliğinin ortadan kaldırılması fikrine destek sunması, tabii ki mümkün değildir.
Zenginliği ve statüsünün kaynağı Hollywood olan biri, Hollywood’un ayrılmaz bir
parçası olduğu emperyalist propaganda mekanizmasına tabii ki karşı çıkamaz. Statükonun
siyasetinden beslenen biri, o siyasete karşı anlamlı ve muhalif bir tepki
geliştiremez.
Bu
tespit, meselenin diğer tarafı için de geçerlidir. İmparatorluk mekanizması,
kendi sonlarını isteyen insanları tabii ki yetiştirmez. Anti-emperyalist
gazeteci Aaron Maté, Pulitzer Ödülü’nü asla kazanamaz. Savaş karşıtı komedyen
Dave Smith, ana akım bir Hollywood filminde asla rol alamaz. Listelerde en üst
sıralarda yer alan şarkılar, parayı ve zenginliği yüceltme eğiliminde olacak ve
onları mümkün kılan mekanizmalara karşı muhalefeti asla teşvik etmeyecekler.
Kural
olarak, bunu yapma gücüne sahip kişilerin işbirliği olmadan kimse, zengin ve
ünlü olamaz. Statükoyu şekillendiren sistemlerin varlığının devam etmesi için
bu insanlara yatırım yapılacak, çünkü onlar, söz konusu sistemlerle ayrılmaz
bir biçimde iç içe geçmişlerdir. Diyelim ki kapitalizmin, imparatorluğun, ırk
ayrımcısı İsrail’in, ABD’nin başka ülkelere uyguladığı yaptırımların veya Soğuk
Savaş’ın uyguladığı korku politikasının son bulması için uğraşıyorsunuz, bu ünlü
ve zirvedeki isimlerin çok çok azını yanınızda görürsünüz.
Şöhret
ve servet için gerekli bileti aldığınızda, etrafınızı birden o statükonun
yatırım yaptığı insanlar saracaklar. Onların partilerine gideceksiniz. Çok
ünlüyken sıradan insanlarla sıradan arkadaşlıklar kurmak zor olacağından, o
insanlarla arkadaş olacaksınız. Siz farkına bile varmadan, kendinizi statükonun
belirlediği dünya görüşünün inşa ettiği, dışarıya sıkıca kapatılmış yankı
odasında bulacaksınız.
Dolayısıyla,
birçok yönden şöhret denilen mesele, kurulu gücü destekleyen, böylelikle kendi
kendisine güç katan bir geri besleme döngüsüdür ve bu, büyük bir sorundur. Çünkü
toplumumuzda en etkili seslere sahip kişiler, demek ki kaçınılmaz olarak her
zaman statükonun inşa ettiği sistemlerden büyük faydalar görmüş kişiler olacaklardır.
Sesleri, daha anlamlı veya doğru oldukları için değil, daha iyi
güçlendirildikleri için, aynı sistemler altında acı çeken milyonlarca insanın
sesini bastıracaktır.
Peki
tam aksini söyleyen çok daha fazla sayıda ses neredeyse hiç duyulmazken, en
yüksek seslerin tümü, sistemin güzel çalıştığını düşündürecek şekilde dünya ve ülke
hakkında konuştuğunda ne olur? Bu, sistemin harika çalıştığı yanılsamasını
yaratır. “Statükonun siyaseti iyi bir iş çıkarıyor ve daha fazla temel
değişikliğe gerek yok” diye düşünülmesine neden olur.
Bu
şekilde, ünlülerin hâlihazırda kurulu düzenden duyduğu memnuniyet, bir tür
kendi kendini gerçekleştiren kehanet hâline gelir, çünkü nüfusun büyük bir
bölümünü statükonun işlemesi gerektiğine ikna eder; mali açıdan yaşadığı ve
ayakta kalmasındaki zorlukların sistemdeki bir arızadan değil, kendi hatasından
kaynaklandığını düşündürtür; cevabın devrim ve değişimde değil, kişiyi yokoluşa
sürükleyen kendini suçlamada ve öğrenilmiş çaresizlikte yattığını düşünmeye
iter.
Oligarşik
bir imparatorlukta ünlü olmak, birkaç dikkate değer istisna dışında,
imparatorluğun temsilcisi olmaktır. Ekranlarımızı dolduran ve dünya
görüşümüzü şekillendiren, dengesiz, plastik yüzlü ucubeler, tıpkı Pentagon ve
polis gücü gibi, mevut zulüm mekanizmasının birer parçasıdırlar.
Dünyanın
ve hayatın darmaduman olduğu koşullarda yolunu bulmaya çalışırken, bu gerçeğin
bilincinde olmakta yarar vardır.
Caitlin Johnstone
15 Mayıs 2022
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder