Genel
Grev
Asgari
ücretin 22 bin lira olduğu açıklanınca sosyal medyada genel grev
paylaşımı/talebi üst sıralara tırmanarak gündeme yerleşti. Bu sesi duyan CHP,
miting düzenledi. Ortada bir sendika ve sendikacılık olmayınca boşluğu CHP
dolduruyor, sendikalar da yetkilerini ona devretmek için varlar. Bunu en açık
yapan ise DİSK.
Konfederasyonun kendisini sendikacılıktan DİSKalifiye etmesinin bedelini emekçiler ödüyor. Oy yönelsemesi üzerinden
sendikaların aforoz ettiği ve sendikacılık yapmamanın gerekçesine dönüştürülen
emekçilerden biri şunu diyor: “O zincir marketler var ya işte onlar boykot
edilmeli, önünde protesto gerçekleştirilmeli, Samsun’da yol üzerinden patatesin
çuvalının 8 lira olduğu dönemde İstanbul’a geldik markette kilosu bundan
fazlaydı. Ancak yan yana gelirsek marketleri durdurabiliriz.” (Kamu emekçisi,
52 yaşında)
Kahve
zinciri markalardan birinde yıllardır çalışan meslek lisesi mezunu genç şunu
diyor: “Yedi yıldır farklı şubelerde çalıştım, üç yıldır asgari ücretin biraz
üzerinde maaş alıyorum. Sınava girip iki yıllık sağlık bölümü okuyunca yurt
dışına gitmeye çalışacağım, akrabalarım var Avrupa ülkelerinde, sağlık bölümü
diploması işime yarayabilir.” (İşçi, 25 yaşında)
Liseyi
İstanbul’da bitirip mühendislik son sınıf okuyan ve garsonluk yapan Suriyeli
bir öğrenci ise şöyle diyor: “Bu yıl okul bitsin, Avrupa ülkelerine diplomam
aracılığıyla geçmeye çalışacağım.” (Mülteci işçi, öğrenci, 22 yaşında)
Bu
sözlerin emperyalizm düzleminde buluştuğunu ülkemiz solu ve onun sendikaları
anlayamaz, sınıfsal çözümlemesini yapamaz. İlki zincir market üzerinden
burjuvaziye karşı ne yapılması gerektiğini ifade ediyor, verdiği oydan dolayı o
“geri, yobaz” diye nitelenen emekçi çözümü kendi öz gücünde arıyor fakat Evrensel
gibi işçi gazetesi olduğunu iddia edenler, “sorun zincir marketlerde değil,
enflasyonun nedeni onlar değil” minvalinde başlık atarak burjuvaziyi koruyor.
Kendi partilisi bar ortağı olup sendika genel merkezinde görev alıyor. Halk
gerçeğine yabancılaşmaları olağan bir durum, aksi yönde hareket edemezler çünkü
onlar, emperyalistlerin bölgeden çıkmaması için imza kampanyası düzenleyen,
şirketlere daha fazla kâr için proje geliştiren yazarlara köşe veren gazete.
İki
gencin birinin Türk diğerinin Suriyeli, birinin lise mezunu diğerinin
üniversite öğrencisi olması bir farklılığa yol açmıyor. Aradaki değişkenleri
emperyalizm sıfırlayarak ikisini de yurtsuzlaştırıyor. Genç işçinin ve
öğrencinin sınıf bilincini politize edecek bir sol bulunmuyor.
İntihar
Marmaray’ın
bir durağında intihar vakası gerçekleşti. Kayıtlara göre bu istikametteki
altıncı intihar. Siyanürle intihar yayılınca siyanür satışına yasal düzenleme
getirilmişti fakat metro durdurulamaz, metro ve toplu ulaşım halk için değil
sömürü için bir hizmettir.
İntihardan
dolayı kapitalist hız durunca işe geç kalan insanların tepkisi sosyal medyada
eleştirilerek bu insanların “vicdanı” tartışmaya açıldı. Sömürü tam olarak bu
şekilde işler; yürüyen merdivenler ve bantlar, asansörler, alt ve üst geçitler
işe geç kalınmaması içindir. İşe geç kalmamak hayatın merkezine kapitalizm
tarafından yerleştirilir. İşçi emekçi, hem kendi vicdanına ve duygularına hem
de toplumsal acıya yabancılaştırılır. İnsan, birbirinin kurduna dönüştürülür.
Seküler kesimin bunu anlaması beklenemez. İntihar artıyorsa orada toplumsal
sınıfsal nedenler aranmalıdır.
Alevi
Asgari
ücret, emekli ve kamu emekçileri zamlarının tartışıldığı, 11 işçinin iş
katliamında can verdiği, intihar vakasının konuşulduğu günlerde sosyal medyada “siyasal
Alevilik” diye bir adlandırma üzerinden Esat rejimi bahane edilerek Alevileri
hedef alan paylaşımlar yapıldı. Zulme karşı çıkmak siyasal Alevilik oluyorsa demek
ki Ehl-i Beyt Kerbela çölünde, İran İsrail’e füzeler yağdırırken, Lübnan
Hizbullah'ı ve Yemen Ensarullah’ı Filistin’e askeri destek verirken siyasal
Alevilik yapmıştır.
O
“diktatör” Esat’ın ülkeye terk ettiği ana kadar İsrail, Suriye sınırından
geçemezken şu an Suriye’yi karadan da işgal edip tatlı su kaynaklarını
denetimine almıştır. Nusayri halka çevrilen kılıç İsrail’e dönmemiştir, o
yüzden ne HTŞ ne de Cevlani Ehli Beyt'tir. Asıl Siyonist Yezid'e karşı savaşan
Hüseyin'dir.
Emperyalizm
de burada işler. Önce HTŞ “terörist” ilan edilir, sonra Esat. Esma Esat İngiliz
vatandaşıdır fakat onun İngiltere’ye girişi yasaklanmıştır. Şu an Cevlani,
emperyalistler için demokrasi havarisidir.
Ülkemiz
özelinde siyasal Alevilik adı altında yapılan paylaşımlar hakkında değinilmesi
gereken bir nokta daha vardır: Her çözüm sürecinde geliştirilen ittifakta
İdris-i Bitlisi-Yavuz ittifakı güncellenir ve oklar Alevilere döner çünkü
bilinmelidir ki asıl ok İran’adır. Sünni Müslüman’ın emperyalizmle çelişkisi
uzlaştırılırken Aleviler de hizaya getirilmeye çalışılır çünkü Alevi’nin sola
ve antiemperyalizme eğilimi bertaraf edilmelidir(!) O yüzden sorun ne Alevilik
ne de Sünniliktir, sorun emperyalizm için düzleştirilmeye çalışılan yoldur.
Taviz
tavizi doğururken politika da doğa da boşluk tanımıyor. İki yıldır okul ve
mahalle duvarlarına faşist yazılamalar yapılmasına karşı solu ve sendikaları bu
konuda adım atmaya çağırırken bugün Alevilerle ilgili bu faşist paylaşımlar
yapılıyorsa bunun sorumlusu yetkiyi CHP’ye devreden soldur. Maraş’ın ve 19
Aralık’ın yıldönümünde bu paylaşımların yapılması, yeni bir faşizm anlayışının
inşasının ve İran’a yönelik olası bir hamlenin hazırlandığını gösterir.
Maraş
Katliamı’nın yıldönümünde HDP, MHP liderinin adının önüne “Sayın” ibaresini
yerleştiriyor. Bu hitap, ezilenlerin tarihini paranteze alan pragmatizmin bir yansımasıdır.
Linç, katliam, hedef gösterme hepsi de artık o “Sayın” ile birer vesairedir.
Çözüm
Sosyal
medya paylaşımları ve gündemi sorunlarımıza çözüm olmayacaktır fakat güncel
durumun kavranmasına yardımcı olabilir. Yaşadığımız tüm sorunların nedeni
emperyalist kapitalizmin sömürüsüdür. Emeğimiz temelinde ortaklaşıp mücadele
etmedikçe geriye kalan tüm kimliksel/aidiyet farklılıklarımız bölünüp daha
fazla sömürülmemize yol açar. Bizi kurtaracak olan gerçek çözüm, sömürüye karşı
mücadele etmektir. Çelişkilerin bu denli yoğunlaştığı düzende emperyalizmin
kimlik politikaları ve solun yaşam biçimciliği kurtuluşumuza çare olmayacaktır.
S. Adalı
30
Aralık 2024