27 Ocak 2024

,

Faşist Almanya ve Kemâlistler


Kemâlistler Faşist Alman Emperyalist Sermayesinin
Türkiye’ye Nüfuzuna Yol Açıyorlar

Dünya savaşının arifesinde ve ondan önceki yıllarda emperyalist Alman sermayesi, Türkiye’ye iyiden iyiye girmiş bulunuyordu. Savaş içinde ise Alman sermayesinin iktisadî ve siyasî nüfuz cephesi daha fazla arttı. Savaştan sonra bu cephe bir sarsıntıya uğradı. Almanya savaşta yenildi. Emperyalist Alman sermayesinin sömürge ve yarı sömürgelerdeki faaliyeti azaldı.

Türkiye’de milli kurtuluş hareketi başladı. Türkiye’nin milli siyasî kurtuluşu halk kitlelerinin kanı pahasına alındı. Kemâlist burjuvazi üstün çıktı; diktatöryasını işçi sınıfının, emekçi köylülüğün ve fakir halk kitlelerinin üzerine kurdu. Kemâlist burjuvazi, demokratik halk devrimine zorla karşı geldi. Bu suretle o, emperyalist sermayenin Türkiye’deki varını yoğunu halk devrimi süngüsünce zapt edilmesine mani oldu. Bundan ötürü, diğerlerinin yanında Alman sermayesinin de Türkiye’deki bankaları, şirketleri, imtiyazları vs. yerinde kaldı.

Alman sermayesi, savaştan mağlup ve kuvvetten düşük çıktığı için, bir aralık aktif rol oynayamadı. Fakat Alman proletaryasını kana boğan faşistler başa geçtikten sonra iş tazelendi. Faşistler ve emperyalistler yeni bir dünya savaşına hazırlanıyorlar. Bu savaşın kundakçılarından birisi Alman faşizmidir. Dünyayı kana boğmaya hazırlanan Alman faşistleri, emperyalist Alman sermayesinin eski nüfuz alanlarına yeniden girmeye, oralardaki cephelerini yeniden kuvvetlendirmeye koyuldular. Son zamanlarda emperyalist faşist Almanya, kendisinin iktisadî ve siyasî nüfuzunu Türkiye’de ve Kemâlistler üzerinde artırmak için devamlı bir gayret gösteriyor. Kemâlistler, faşist Almanya’nın bu meyline yol açıyorlar.

Almanya ile Türkiye arasındaki alışverişler arttı. Dış ticaret sahasında Kemâlistler günden güne Alman sermayesinin nüfuz alanına giriyorlar. 1932’de Türkiye’nin Almanya’ya yaptığı ihracat, bütün Türkiye ihracatının ancak yüzde 19’unu tutuyordu. 1933’te bu rakam yüzde 30’a çıktı. 1934’te yüzde 36,6’ya ulaştı. 1935’te ise yüzde 84,7’yi buldu. Yani Türkiye’nin tüm ihracatının hemen hemen yarısı Almanya’ya yapılmaktadır. Buna karşılık, Türkiye’nin de Almanya’dan ithalatı arttı: 1932’de tüm ithalatın ancak yüzde 18’i Almanya’dandı. 1936’da bu rakam yüzde 37’yi buldu.

Bu alışverişin asıl ilginç tarafı şudur: Almanya, Türkiye’nin ihraç ettiği üzümün yüzde 75’ini, incirin yüzde 61’ini, fındığın yüzde 25’ini, tütünün yüzde 24’ünü alıyor. Meyve ihracatının yüzde 30’u Almanya’yadır.

Almanya bu nesneleri neden Türkiye’den alıyor? Türkiye’de bu mahsuller ucuz, ondan mı? Hayır! Almanya, bu mahsulleri dünya pazarlarındaki fiyatlarından daha pahalıya alıyor. Almanya’da yağ, et, yiyecek kıtlığı varken, halk bunları vesika ile alırken, faşistler Almanya’ya yağ, süt yerine demir, çelik, bakır,yani ham savaş materyalleri sokarken neden böyle üzüm incir alıyor? Emekçi halk refah içindedir de onları fındık içiyle mi besliyor? Kat’iyen hayır! Yoksa Türkiye’nin emekçi halkını mı seviyorlar? Hiçbir zaman sevmediler! Faşistlerin bu el açıklığı Kemâlistleri kendilerine kul köle etmek içindir. Türkiye’deki nüfuz cephelerini artırmak içindir. Kemâlist ihracat tacirleri bu yola bayıla bayıla gidiyorlar. Çünkü üretici fakir köylüden ucuz ve yok pahasına aldıkları mahsulleri dolgun fiyatla satıyorlar. Ama bu alışverişin neticesinde Alman faşizmi ülkeyi kendi nüfuzu altına alıyor. Bunlar onlara vız gelir. Onlar, ülkenin istiklâlini ve emekçi kitleleri değil ceplerini düşünüyorlar.

Almanya ile olan alışverişler şimdi hangi düzeydedir? Times gazetesinin 13 Mayıs 1936 tarihli nüshasında çıkan bir yazıda şu satırlar yer alıyor: “Almanya, Türkiye’den 7 milyon sterlin değerinde mal aldı, Türkiye’ye 4 milyon sterlin değerinde sanayi mamulü sattı. Neticede Türkiye 3 milyon sterlin alacaklı kaldı. Fakat Almanlar bu paranın yerine şunu teklif ediyorlar: ‘Bizden dışarıya para çıkartılması yasaklandı, bu paranı karşılığı kadar mal alınız.” Donmuş kalmış sermaye. İster al ister alma. CHP hükümeti ne güne duruyor! İhracat tüccarlarını korumalı. Takas edip bir şeyler yapmalı. Yapmaya da başladı bile. Deniz yolları idaresi hesabına Krupp fabrikasına altı vapur sipariş edildi. Savunma bakanlığı top vesair satın alacak. Denizaltılar için ana gemi aldılar. Uçak satın aldılar. Alman sermayesi yalnız dış ticaretle iş görmüyor. O, Türkiye pazarına daha başka kollarla da bağlıdır. Bir sürü inşaat, taahhüt, sipariş, alacak verecekleri vardır. Alman bankaları ve şirketleri Türkiye’de sinek avlayacak değil ya.

Faşist Almanya, Türkiye ile alışverişi artırdıkça dişlerini de göstermeye ve Kemâlistlere söz geçirmeye başladı. Alman büyükelçiliğinin protestosu ile antifaşist yayınlar toplattırıldı. Gazetelerde “Türkiye, Sovyet-Fransız Paktına İştirak edecek” şayiaları çıkınca, Alman faşist gazeteleri şu tehdidi yükseltti: “Sovyet-Fransız paktı Almanya’nın aleyhine çevrilmiş olduğundan Türkiye Almanya ile ciddi bir anlaşmazlığa girmeye asla cesaret edemez.” Fıçı göbekli Yunus Nadi 23 Temmuz 1936 tarihli Cumhuriyet’te buna şu karşılığı veriyor: Almanya bizimle kocaman bir cihan savaşında silâh arkadaşlığı yapmış bir millettir. Eski silâh arkadaşımız. […] Almanya’yı rencide etmek için bir sebep yoktur.”

Evet, Yunus Nadi ve Kemâlist burjuvazi Alman faşistlerini “incitmek” istemiyor. Evet onlar, bir avuç ihracat tacirinin kazançlarına zarar gelmesini hiç istemiyorlar. Evet, onlar, Alman sermayesinin Türkiye’deki cephesine asla dokunmak istemiyorlar.

Fakat, Türkiye’nin işçisi, emekçi halk kitleleri Alman faşizminin Türkiye’ye uzanan soyguncu kanlı ellerine ağır darbeler indirmek istiyor. Alman faşizmine karşı Türkiye proletaryasında Yunus Nadi nezaketi yoktur. Türkiye proletaryası ve emekçi halk kitleleri kanlı Alman faşizminin düşmanıdır. O, Alman proletaryasının silâh arkadaşıdır!

Türkiye proletaryası, ihracatçı bir avuç Türk tüccarının çıkarlarına hesabına Türkiye’nin istiklâlini faşist Almanya’ya peşkeş çektirmeyecektir! Bu uğurda çetin bir savaş yürütecektir.

Orak-Çekiç
TKP Merkezi Organı
10 Ağustos 1936
Kaynak

0 Yorum: