26 Ocak 2024

,

Devrimimiz Ahlak Yasamızdır

Haziran 1970’te, Ürdün’deki Batı destekli rejimin ülkede bulunan Filistinli mülteci kamplarını bombalamasının ardından Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Genel Sekreteri Corc Habeş liderliğinde, İsrail’in başlıca destekçileri ABD, Batı Almanya ve İngiltere vatandaşlarından oluşan bir grubu başkent Amman’daki iki otelde rehin aldı.

Rehinelerin serbest bırakılması karşılığında FHKC, bombardımanın sona ermesini ve Filistin direniş hareketinin tüm taleplerinin karşılanmasını talep etti. Rehineler birkaç gün sonra, 12 Haziran 1970’te güvenli bir şekilde serbest bırakılmadan kısa bir süre önce Habeş, Amman’daki Ürdün Intercontinental Oteli’nde onlara hitap etti ve grubun eylemlerini Filistin devrimci perspektifinden nazik bir dille izah etti.

Habeş’in aşağıda tamamı yayımlanan sözlerine, özellikle Filistin davasına sempati duyan, fakat Filistinliler dövüşmeye cesaret ettiklerinde dayanışmalarında tereddütler yaşayanlarca dikkatle kulak verilmelidir. Son dönemde Gazze’de FHKC’nin de içinde yer aldığı birleşik gruplar tarafından başlatılan eşi benzeri görülmemiş silâhlı direniş, Habeş’in gayet bir şekilde tarif ettiği bağlam dâhilinde anlaşılmalıdır.

Halkımız 22 yıldır haklarının iade edilmesini bekliyor ama hiçbir şey olmadı. […] 22 yıl süren zulmün, insanlık dışı muamelelerin, kimsenin bizi umursamadığı kamplarda geçen hayatın ardından devrimimizi korumaya sonuna kadar hakkımız olduğunu düşünüyoruz.

Mesajında ısrarla dile getirdiği hususlar, Habeş’in dediği gibi 22 değil, 75 yıl boyunca sefil koşullarda yaşayan ve eli kolu bağlı bir kurban olmaya sürekli olarak karşı çıkan Filistinliler için, aradan elli yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına karşın, hâlen daha somut ve canlı.

* * *

Yaptığımız şeyi neden yaptığımızı size açıklamanın görevim olduğunu düşünüyorum. Elbette, liberal bir bakış açısıyla baktığımızda, yaşananlar için üzgün olduğumu belirtmeliyim. Son iki üç gündür size kimi sıkıntılar yaşattığımız için özür dilerim. Fakat bunu bir kenara bırakarak, yaptığımız şeyi neden yaptığımızı anlayacağınızı, en azından anlamaya çalışacağınızı umuyorum.

Belki bizim bakış açımızı anlamak sizin için zor olabilir. Farklı koşullarda yaşayan insanlar farklı şekillerde düşünürler. Aynı şekilde düşünemezler. 

Filistin halkı olarak bizi ve düşünce tarzımızı uzun yıllardır yaşadığımız koşullar şekillendirdi. Buna engel olamayız. Çok temel bir gerçeği bildiğinizde düşünce tarzımızı anlayabilirsiniz. Biz Filistinliler, 22 yıldır, son 22 yıldır kamplarda ve çadırlarda yaşıyoruz. Ülkemizden, evlerimizden, topraklarımızdan sürüldük, koyun gibi sürüldük ve burada mülteci kamplarında insanlık dışı koşullara maruz bırakıldık.

Halkımız, 22 yıldır haklarının iade edilmesini bekliyor ama hiçbir şey olmadı. Üç yıl önce koşullar elverişli hâle geldi ve böylece halkımız, davasını savunmak için ele silâh alma imkânı buldu, haklarını geri almak, ülkelerine geri dönmek ve ülkelerini özgürleştirmek için savaşmaya başladı. 22 yıl süren zulmün, insanlık dışı muamelelerin, kimsenin bizi umursamadığı kamplarda geçen hayatın ardından devrimimizi korumaya sonuna kadar hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Devrimimiz, bizim ahlak yasamızdır.

Devrimimizi kurtaran, devrimimize yardımcı olan, devrimimizi koruyan şey doğrudur, çok doğru, çok onurlu, çok asil ve çok güzeldir, çünkü devrimimiz adalet demektir, evlerimizi geri almak demektir, ülkemizi geri almak demektir ki bu çok adil ve asil bir amaçtır. Bu noktayı göz önünde bulundurmalısınız. Eğer bizimle şu ya da bu şekilde işbirliği yapmak istiyorsanız, bizim bakış açımızı anlamaya çalışın.

Sabah uyanıp bir fincan sütlü neskafe içmiyoruz ve sonra aynanın karşısında yarım saatimizi İsviçre’ye uçmayı ya da bu ülkede bir ay, öbür ülkede başka bir ay geçirmeyi düşünerek geçirmiyoruz. Amerika ve İngiltere’de sizin sahip olduğunuz binlerce ya da milyonlarca dolara sahip değiliz. Her gün kamplarda yaşıyoruz. Eşlerimiz sabah saat 10’da mı, 12’de mi yoksa öğleden sonra saat 3’te mi geleceği belli olmayan suyu bekliyor. Sizin gibi sakin olamayız. Sizin düşündüğünüz gibi düşünemiyoruz. Sizin gibi sakin olamayız. Sizin düşündüğünüz gibi düşünemiyoruz.

Bu koşullarda bir, iki ya da üç gün yaşamadık. Bir hafta değil, iki hafta değil, üç hafta değil. Bir yıl değil, iki yıl değil, tam 22 yıl boyunca o çileyi çektik.

İçinizden herhangi biri bu kamplara gelip bir iki hafta kalsa sarsılır. Etkisinden kurtulamaz. Yaşayacağı koşullardan bağımsız olarak düşünemez ve işlerini halledemez.

Üç yıl önce devrimimiz başladığında, devrimimizi vurmak için pek çok girişim planlandı. Aslında sizin de çok iyi bildiğiniz tarih olan 1967 Haziran’ından sonra tüm askeri örgütler yola koyuldular ve gözlerini işgal atındaki topraklara diktiler. Fakat devrim devam ederken, düşmanlarımız olan pek çok güç bu devrimi yenmek için pek çok plan yaptı. Amerika bize karşı. Biz bunu çok iyi biliyoruz. Bu gerçeği iliklerimize kadar hissediyoruz. Bize karşı olduğunu geçen yıl Amerikan savaş uçağı Phantom’ların düşmana sunduğu yardım sayesinde gayet iyi anladık. Amerika, devrimimize karşı. Devrimimizi ezmek için çalışıyor. Ürdün ve Lübnan’daki gerici rejimler üzerinden devrimimizi ezmek için uğraşıyor. Amerika 4 Kasım 1968’de devrimi ezmeye çalıştı.

Buna rağmen biz buradaki eylemlerde asıl hedefimiz işgal altındaki topraklardı. Devrimi ezmek için çabayı 4 Kasım 1968’de ortaya koydular. İkinci girişim dört ay önceydi, 10 Şubat’ta ve geçen hafta boyunca ortaya konulan girişimse üçüncüsüydü.

Düşman aslında her gün bizi ezmek için uğraşıyor. Bu bahsini ettiğim tarihler sadece ortaya koydukları çabanın zirveye ulaştığı, belirli bir seviyeye geldiği momentler. Her seferinde insan kaybediyoruz, kan kaybediyoruz, kurbanlar veriyoruz. 10 Şubat’ta en az elli kadar kayıp verdik.

Gerici rejimin devrimi parçalamaya yönelik bu üçüncü girişimi konusunda şu söylenmeli: burada Ürdün’de yaşayan insanlar gayet iyi biliyor ki çatışma sürecini gerici rejim başlattı. Ürdün’de yaşayan herkes bunu çok iyi biliyor. Devrimimizi yalanlar üzerine kuramayız. Ben, burada gerçeklerden bahsediyorum.

Geçen Cumartesi günü burada, Amman’da bir olay yaşandı. Pazar günü Zerka’da bir olay oldu ve ardından olaylar alevlendi. Bu kez, açık konuşmak gerekirse, bu girişimin, en azından kendi bakış açılarına göre, son girişim olduğunu düşündük. Demek istediğim, bu kez fedakarlıklar ne düzeyde olursa olsun devrimi parçalamaya kararlı olduklarını anladık.

Çekilen tüm acıları, onca zulmü, halkımızı ve içinde yaşadığı koşulları, dünyanın davamıza bakarken geliştirdiği görüşteki soğukluğu anımsayınca onların bizi ezmesine izin vermeyeceğimizi gördük. Kendimizi ve devrimimizi her yol ve araçla savunacağız. Çünkü, tam da size dediğim gibi, devrimimiz bizim ahlak yasamızdır. Devrimimizi koruyan her şey doğru olacaktır. Bizim düşünce tarzımız budur. Bu sebeple kazanmamız gerektiğine karar vererek karşı planlar yaptık.

Bu plandaki maddelerden biri de burada yaşananlardı. Burada gerici rejime, Amerika’ya ve tüm güçlere baskı yapma hakkımız olduğunu ve bunun elimizde bir koz olacağını düşündük. Çok açık konuşuyorum ve açık konuşmak zorundayım ve size bir şey söylemek zorundayım. Biz gerçekten kararlıydık. Şaka yapmıyorduk.

İşler ve koşullar olması gerektiği gibi gittiği için çok mutluyum çünkü, açık söylemek gerekirse, bizi kamplarda ezmeleri durumunda, tüm bu binayı ve Philadelphia’yı [Otel] havaya uçurmaya tümüyle kararlıydık. Bunu yapmaya gerçekten kararlıydık: Neden mi? Çünkü bizi burada Amman’da ezseler bile devrimimizin devam edeceğini biliyoruz ve hükümetlerinizin şu andan itibaren Cephe’nin söylediği her sözün arkasında duracağını bilmesini istiyoruz.

Bu oteli ve Philadelphia Oteli’ni tek bir şartla ve tek bir durumda havaya uçurmaya karar vermiştik. Sinirlerimize hâkim olmak için çok istekliydik. Sinirlerimize hâkim olmak için çok istekliydik. Onlar tanklarıyla, toplarıyla, uçaklarıyla bizi ezmeye fazlasıyla kararlıydılar. Siz bizim halkımızdan daha iyi değilsiniz. Son olaylarda 500 civarında kayıp vardı ki bu, oldukça düşük, asgari düzeyde bir sayı.

Dün sadece bir hastaneye uğrayabildim, orada doktorlar hastanede 280 yaralı, 60 ölü olduğunu söylediler. Ölenlerin her biri savaşçıydı.

Bayanlar ve baylar,

Köşeye sıkıştırılmadığımız ve koşulların bu yönde gelişmesi halinde yapmaya kararlı olduğumuz her şeyi yapmak zorunda bırakılmadığımız için şimdi kendimi çok rahatlamış hissediyorum.

Liberal düşünce tarzını biliyorum. Hem de çok iyi biliyorum. Sizi ikna etmenin ne kadar zor olacağını da biliyorum. Bazılarınızın şu anda şöyle diyeceğini biliyorum: “Bu koşullarla benim ne alakam var? Bu çok adaletsiz, çok haksız, kaba ve bencilce.” Pekâlâ.

Esasen insanların düşünce tarzlarını ve ahlak kurallarını içinde yaşadıkları koşullar belirler.

Cephe’nin himayesinde otelde bulunduğunuz süre boyunca size en iyi şekilde muamele edilmesini sağlamak için elimizden gelenin en iyisini yaptık. Umarız başarılı olmuşuzdur.

Neticede hayatımızda ilk kez otel işletiyoruz. Adamlarımızın savaşmayı çok iyi bildiklerinden eminim, ama oteli yönetme konusunda ne kadar iyilerdi, bilmiyorum. Ama talimatlar çok açıktı. Umarım bunda başarılı olmuşlardır. Sinirlerimize hâkim olarak size her zaman yardımcı olduğumuzu düşünüyorum. Önceki gün Vahdet Kampı yarım saatten fazla bombalandı. Herhangi biriniz Vahdet Kampı’na gidebilir, saldırıdan etkilenen yerleri görebilirsiniz. Böyle bir zamanda insanın aklına infaz etmenin gelmesi gayet doğal aslında. Ama gene de bizim sinirlerimize çok iyi hâkim olduğumuzu söylemeliyim.

Bayanlar ve baylar,

İngilizcemin kusuruna bakmayın. Kişisel olarak sizden özür dilediğimi söylememe izin verin. Üç ya da dört gün boyunca yaşadığınız sıkıntılar için özür dilerim. Fakat devrimci bir bakış açısıyla, yaptığımız şeyi yapmaya çok ama çok hakkımız olduğunu düşünüyoruz, böyle düşünmeye de devam edeceğiz.

Corç Habeş
12 Haziran 1970
Kaynak

0 Yorum: