21 Ocak 2024

, ,

Lenin’in Ölümü Üzerine

İkinci Tüm Sovyetler Birlik Kongresi, 26 Ocak-2 Şubat 1924 tarihleri arasında Moskova’da yapıldı. Lenin’in anısına yapılan konuşmalara ayrılan ilk oturumda Stalin, Bolşevik Parti adına yaptığı konuşmada, Lenin’in emirlerini kutsal tuttuklarını ve bu emirleri yerine getireceklerini söyledi. 

Lenin’in ölümüyle bağlantılı olarak kongre, “Emekçi İnsanlığa” başlıklı bir çağrı kaleme aldı. Lenin’in anısını yaşatmak adına kongre, Lenin’in tüm eserlerini yayınlamayı, Petrograd şehrinin adını Leningrad olarak değiştirmeyi, öldüğü günü Yas Günü ilân etmeyi, Moskova’daki Kızıl Meydan’da Lenin için bir mozole inşa etmeyi, Birlik Cumhuriyetlerinin başkentleri yanında Taşkent ve Leningrad’da Lenin heykelleri dikmeyi kararlaştırdı. Aşağıda Stalin’in kongrenin ilk oturumunda yaptığı konuşma yer almaktadır.

* * *


Yoldaşlar, biz komünistler, özel bir hamura sahip insanlarız. Biz, özel bir maddeden yapılmışız. Biz komünistler, proletaryanın o büyük stratejistinin, Lenin yoldaşın ordusunu teşkil edenleriz. Bu orduya mensup olmanın şerefinden daha yüce bir şey yoktur. Kurucusu ve lideri Lenin Yoldaş olan partinin üyesi olma unvanından daha üstün bir şey yoktur. Böyle bir partiye üye olmak herkese nasip olmaz. Her şeyden önce böyle bir partinin üyesi olması gerekenler, işçi sınıfının, yokluğun ve mücadelenin, inanılmaz yoksunlukların ve kahramanca çabaların evlatlarıdır. Leninistlerin partisine, komünistlerin partisine “İşçi Sınıfı Partisi” de denmesinin nedeni budur.

Lenin Yoldaş aramızdan ayrılırken, bizden parti üyeliği denilen o büyük unvanı yüce tutmamızı ve onun saflığını korumamızı istedi. Sana söz Lenin Yoldaş, emrini onurla yerine getireceğiz!

Lenin Yoldaş, partimize yirmi beş yıl boyunca önderlik etti, onu dünyadaki en güçlü ve en çelikleşmiş işçi partisi hâline getirdi. Çarlığın ve uşaklarının indirdiği darbeler, burjuvazinin ve toprak sahiplerinin öfkesi, Kolçak’ın ve Denikin’in silâhlı saldırıları, İngiltere ve Fransa’nın silâhlı müdahalesi, burjuva basınının yüzlerce ağızdan savurduğu yalanlar ve iftiralar, onca akrep, bir yirmi beş yıldır partimize saldırdı. Ancak partimiz, kaya gibi sağlam durdu ve düşmanlarının sayısız darbelerini püskürtüp işçi sınıfını zafere taşıdı. Şiddetli geçen muharebelerde partimiz, kendi saflarındaki birlik ve beraberliği pekiştirmeyi bildi. Aynı birlik ve beraberlikle işçi sınıfının düşmanlarına karşı zafer kazandı.

Lenin Yoldaş aramızdan ayrılırken, bizden partimizin birliğini gözümüz gibi korumamızı istedi. Sana söz Lenin Yoldaş, bu emrini de onurla yerine getireceğiz!

İşçi sınıfının sırtındaki yük tahammül edilemeyecek ölçüde büyüktü. Emekçi halk, kendisine acı ve elem veren ıstıraplar çekti. Çok eski zamanlardan beri köleler ve köle sahipleri, serfler ve serf sahipleri, köylüler ve toprak sahipleri, işçiler ve kapitalistler, ezilenler ve zalimler diye bölünmüş olan dünyada ülkelerin büyük bir kısmı bu ayrım üzerine kuruludur. Emekçi halk, yüzyıllar boyunca onlarca, hatta yüzlerce kez, zalimleri sırtlarından atmaya, kendi kaderinin efendisi olmaya çabaladı. Ama her seferinde mağlup olup kötü duruma düşen emekçi halk, sinesinde taşıdığı kırgınlık, aşağılanma, öfke ve çaresizlikle, selamete ermeyi umduğu o gizemli cennete gözlerini çevirerek, geri çekilmek zorunda kaldı. Köleliğin zincirleri sağlam kaldı ya da eski zincirlerin yerini aynı derecede ağır ve aşağılayıcı olan yenileri aldı. Bizim ülkemiz, ezilen ve haksızlığa uğrayan emekçi kitlelerin, toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin egemenliğini ortadan kaldırıp, yerine işçi ve köylülerin egemenliğini geçirmeyi başardığı tek ülkedir. Siz yoldaşların bildiği, artık tüm dünyanın da kabul ettiği üzere, bu devasa mücadeleye Lenin Yoldaş ve partisi önderlik etmiştir. Lenin’in büyüklüğü, her şeyden önce, Sovyetler Cumhuriyeti’ni kurarak, tüm dünyanın ezilen kitlelerine kurtuluş umudunun yitip gitmediğini, toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin egemenliğinin kısa ömürlü olduğunu, emeğin ülkesinin ancak emekçi insanların çabalarıyla kurulabileceğini, onun cennette değil, yeryüzünde yaratılması gerektiğini göstermesinde yatmaktadır. Böylelikle Lenin, tüm dünya işçi ve köylülerinin yüreklerini kurtuluş umuduyla ateşledi. Bu, Lenin’in adının neden emekçi ve sömürülen kitlelerin en sevilen adı hâline geldiğini açıklıyor.

Lenin Yoldaş aramızdan ayrılırken, bizden proletarya diktatörlüğünü muhafaza edip güçlendirmemizi istedi. Sana söz Lenin Yoldaş, bu emri de onurla yerine getirmek için her şeyi yapacağız!

Ülkemizde proletarya diktatörlüğü, işçilerle köylülerin ittifakı temelinde kurulmuştur. Sovyetler Cumhuriyeti'nin ilk ve temel zemini budur. Böyle bir ittifak olmasaydı, işçiler ve köylüler kapitalistleri ve toprak sahiplerini yenemezlerdi. Köylülerin desteği olmasaydı, işçiler kapitalistleri yenemezlerdi. İşçilerin önderliği olmasaydı, köylüler toprak sahiplerini yenemezlerdi. Ülkemizdeki iç savaşın tüm tarihi bunu doğrulamaktadır. Ancak Sovyetler Cumhuriyeti’ni sağlamlaştırma mücadelesi hiçbir şekilde sona ermedi; yalnızca yeni bir biçim aldı. Daha önce işçi ve köylülerin ittifakı, Kolçak ve Denikin’e yönelik olduğu için askeri ittifak biçimini alıyordu. Artık işçi ve köylülerin ittifakı, kent ile kır arasında, işçiler ile köylüler arasında teşkil edilmiş ekonomik işbirliği biçimini almalıdır, çünkü bu ittifak, tüccara ve kulaklara yöneliktir, amacı ise köylülerle işçilerin birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlamaktır. Biliyorsunuz ki hiç kimse, bu ittifak konusunda Lenin Yoldaş kadar ısrarlı bir çalışma yürütmedi.

Lenin Yoldaş aramızdan ayrılırken, bizden işçi ve köylülerin ittifakını tüm gücümüzle güçlendirmemizi istedi. Sana söz Lenin Yoldaş, bu emri de onurla yerine getireceğiz!

Sovyetler Cumhuriyeti’nin ikinci temeli, ülkemizin farklı milliyetlerinden emekçilerin birliğidir. Ruslar ile Ukraynalılar, Başkurtlar ile Beyaz Rusyalılar, Gürcüler ile Azeriler, Ermeniler ile Dağıstanlılar, Tatarlar ile Kırgızlar, Özbekler ile Türkmenler aynı ölçüde proletarya diktatörlüğünün güçlendirilmesini dert edinmektedirler. Proletarya diktatörlüğü, sadece bu halkları zincirlerden ve baskıdan kurtarmakla kalmadı, aynı zamanda bu halklar da kendi adlarına, Sovyetler Cumhuriyeti’ne ve onların çıkarlarına olan yüce bağlılıklarıyla, ayrıca fedakârlık yapmaya hazır oluşlarıyla, Sovyetler Cumhuriyeti’mizi işçi sınıfı düşmanlarının entrikalarından ve saldırılarından kurtarıyor. Lenin Yoldaş, ülkemiz halklarının gönüllü birliğinin gerekliliğini, Cumhuriyetler Birliği çerçevesinde kardeşçe işbirliğinin gerekliliğini bize işte bu nedenle yorulmadan vurguladı.

Lenin Yoldaş aramızdan ayrılırken, bizden cumhuriyetlerin birliğini güçlendirip büyütmemizi istedi. Sana söz Lenin Yoldaş, bu emri de onurla yerine getireceğiz!

Proletarya diktatörlüğünün üçüncü temeli, Kızıl Ordu’muz ve Kızıl Donanma’mızdır. Lenin, kapitalist devletlerden kazandığımız mühletin kısa sürebileceğini bize birçok kez hatırlattı. Lenin bize, Kızıl Ordu’nun güçlendirilmesinin ve durumunun iyileştirilmesinin partimizin en önemli görevlerinden biri olduğuna defalarca işaret etti. Curzon’un ültimatomu ve Almanya’daki krizle bağlantılı olaylar[1], Lenin’in her zamanki gibi haklı olduğunu bir kez daha doğruladı. O hâlde yoldaşlar, Kızıl Ordu’muzu ve Kızıl Donanma’mızı güçlendirmek için hiçbir çabadan kaçınmayacağımıza söz verelim.

Ülkemiz, burjuva devletler okyanusunun ortasında dev bir kaya kütlesi gibi duruyor. Dalgalar ardı ardına dövüyor onu, ülkeyi suya batırıp süpürmekle tehdit ediyor. Ama o kaya, sarsılmaz bir şekilde duruyor. Peki onun gücü nereden geliyor? O güç, sadece ülkemizin işçi ve köylülerin ittifakını temel alıyor oluşu, özgür milliyetlerin birliğini bünyesinde barındırması, Kızıl Ordu ve Kızıl Donanma’nın güçlü kolları tarafından korunması gerçeğinden kaynaklanmıyor. Ülkemizin gücü, sağlamlığı ve dayanıklılığı, tüm dünyadaki işçi ve köylülerin yüreklerinde bulduğu derin sevgi ve şaşmaz destekten kaynaklanıyor. Tüm dünyanın işçileri ve köylüleri, Sovyetler Cumhuriyeti’ni, Lenin yoldaşın hedefini bilen eliyle düşman kampına fırlattığı ok, baskı ve sömürüden kurtuluş umutlarının sağlam direği ve kurtuluş yolunu gösteren güvenilir bir fener olarak korumak istiyorlar. Onu korumak istiyorlar, dolayısıyla, toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin onu yok etmesine izin vermeyecekler. Gücümüzün kaynağı, tam da burası. Bütün ülkelerin emekçi halklarının gücü buradan kaynaklanıyor. Dünyanın her yerinde burjuvazinin zayıflığının sebebini de burada aramak gerekiyor.

Lenin, hiçbir zaman Sovyetler Cumhuriyeti’ni başlı başına bir amaç olarak görmedi. O, bunu her zaman Batı ve Doğu ülkelerindeki devrimci hareketin güçlendirilmesi için gereken, tüm dünya emekçilerinin kapitalizme karşı zaferini kolaylaştıracak temel bir halka olarak gördü. Lenin, hem uluslararası açıdan hem de Sovyetler Cumhuriyeti’nin korunması açısından tek doğru anlayışın bu “temel halka” anlayışı olduğunu biliyordu. Lenin, tek başına bu anlayışın tüm dünyadaki emekçi halkların yüreklerini, kurtuluşları için belirleyici mücadeleler verme kararlılığıyla ateşleyebileceğini biliyordu. Bu nedenle, proletarya diktatörlüğünün kuruluşunun hemen ertesi günü, proletaryaya önderlik eden dahilerin en büyüğü olarak Lenin, işçi enternasyonalinin temelini attı. Bu nedenle, tüm dünyadaki emekçi halkların, yani Komünist Enternasyonal’in birliğini büyütüp güçlendirmekten asla yorulmadı.

Son birkaç gün içerisinde yüzbinlerce emekçinin Lenin Yoldaş’ın cenazesine yaptığı ziyarete hepiniz tanık oldunuz. Çok geçmeden milyonlarca emekçinin temsilcilerinin Lenin Yoldaş’ın mezarını ziyaret ettiğini göreceksiniz. Milyonların temsilcilerinin, dünyanın her yerinden yüz milyonlarca temsilcinin onları takip edeceğinden ve Lenin’in yalnızca Rus proletaryasının değil, yalnızca Avrupalı işçilerin değil, yalnızca sömürge Doğu’nun değil, dünyanın tüm emekçi halklarının lideri olduğuna tanıklık edeceksiniz.

Lenin Yoldaş aramızdan ayrılırken, bizden Komünist Enternasyonal’in ilkelerine sadık kalmamızı istedi. Sana söz Lenin Yoldaş, tüm dünya işçilerinin birliğini ifade eden Komünist Enternasyonal’i büyütüp güçlendirmek için ömrümüz boyunca çabalayacağız!

J. V. Stalin
30 Ocak 1924
Kaynak

Dipnot:
[1] Burada 1923’te Almanya’da yaşanan ekonomik ve politik krize atıfta bulunuluyor. Saksonya ve Turingiya’da işçi hükümetlerinin kurulması neticesinde ülke genelinde kitlesel bir devrimci hareket açığa çıktı, Hamburg’da silâhlı ayaklanma başladı. Ülkedeki devrimci hareketin ezilmesi sonrası Avrupa genelinde burjuva gericiliği iyice yoğunlaşıp güçlendi, ayrıca Sovyet Cumhuriyeti’ne müdahale ihtimali daha da arttı.

0 Yorum: