01 Ağustos 2022

,

Manevra Alanı

“Devrim yapmak için tüm koşulların oluşmasını beklemeyin. Devrimi yapın, o koşulların oluşmaya başladığını zaten göreceksiniz” diyen Che Guevara iradesi, sosyalist harekette silinip gitmiştir. Sol, ülkücü hareket içindeki patriyarkanın “esneme”sinden medet umar hâle gelmiştir.

12 Eylül sonrası Bekaa kamplarına kaçan sol örgütler, bilhassa Devyolcular, buralarda Ahu Tuğba’nın Türk toplumuna etkilerini tartışmayı daha acil bir görev bilmişlerdir. Bu gelenek, bugüne dek kırılmadan gelmiştir. 

Çünkü 12 Eylül, içselleştirilmiştir. Paşaların emirleri, doğru bulunup kabul edilmiştir. Çünkü herkes, hızlı gidildiğini, acele edildiğini, haddin aşıldığını, ölçüsüzlük edildiğini, bireyin ezildiğini, ondaki kıpırtıların yeterince değer görmediğini kabul etmiştir. 

Devrimin ölçüsü ve ölçeği, bireye çekilmiştir. Bugün sosyalist örgütler şahsında konuşan, bu ölçü ve ölçektir.

Kenan Evren, o dönemde aklında Amerika’daki iki partili sistem olduğunu söylüyor. Herkes, bu sistemi benimsemiş, ona uygun kıvama getirilmiştir. “Küçük Amerika”, öncelikle solcuların zihinlerinde kurulmuştur.

Bugünkü ortak kanaate göre, Demokrat Parti’den, İngiliz İşçi Partisi’nden ve Alman sosyal demokratlarından esecek rüzgâr hepimizi serinletecek, yol açacağı en ufak değişiklik bizi rahata erdirecektir. Solun feyz aldığı partilerse kendi ülkelerinde işçileri ezme, yoksulluğu artırma, duvarlar örme, ekmeği kesme, ücretleri budama, ama bir yandan da mavi giyip zamirlerle uğraşma, bir transı yüksek mevkilere getirme derdindedir. Bu anlayış, bugün Türkiye’deki sosyalist hareketi ele geçirmiştir.

Sol, doğuyu ve halklarını Pentagon’un, CIA’in ve NATO’nun gözünden görmeye iyice alışmıştır.

* * *

Sol, Amerika, İngiltere ve Almanya’ya bakıyor, kendi ülkesinin gerçeğini görmek istemiyor, ülkesine bu emperyalist merkezlerden bakıyor. Tam da bu sebeple şişiriliyor.

TİP, biraz Amerikan Demokrat Parti’si, biraz Corbyn, biraz da Alman Die Linke olmak istediği için reklâm ediliyor. Türkiye, imaj olarak bu reklâma ihtiyaç duyduğu için bu parti olduğundan iri gösteriliyor. TİP milletvekili, Meral Akşener’le ilgili o lafı, Hillary Clinton’dan ödünç alıyor. “Ondaki süslü feminizm, şarlatanlıktan başka bir şey değil.”[3] Süslü ya da süssüz, feminizm, “erkek egemen sistem karşısında hangi sınıftan olursa olsun bütün kadınların yoldaşlığının, çıkar ortaklığının ideolojisi.”[4] Feminizm, kadını irade ve özne olarak silmek için var.

Bireyi eksen alan Kadıgil, faşist çetelere has bir kardeşlik vurgusuyla, işçi sınıfına ve yoksullara saldırmak için sosyalist hareket saflarına katılıyor. Bireyin ötesine tahammül edemediği için feminist. Sosyalist hareket, bu tür liberaller eliyle kıvama getiriliyor. Bu konuda gerekli kıvamı son yirmi yılda kazandı. Bu kazanımdan vazgeçemez. Devlet ve sermayenin gözündeki yerini kaybedemez.

* * *

Kadıgil’in başkanı Erkan Baş, şaşılık ve kekeme tedavisi görüp bıyıklarına sarımsak sürüldükten sonra kürsünün başına, belirli bir proje uyarınca geçirildi. Bugün ona Aleksis Çipras’a özenmek düşüyor. Bu açıdan, “halkına ihanet etmek”, alnına kazılı. Çipras, tam da hain olduğu için başbakan yapıldı.

Çipras, en azından ülke toprağını silâhıyla, terli yumruğuyla dolaşmayı bilmiş bir partiden geliyor. O, hiç olmazsa, iç savaşta, işgalde, faşizme karşı mücadele etmiş bir örgütün üyesi olabilmiş. İlki trajediydi, ikincisi komedi olmaya yazgılı.

Baş’ın beslendiği TKP, Sri Lanka’daki halk isyanını haber yapıyor, ama aslında bu haberlerde kullandığı cümleleri, böylesi bir isyan patlak verdiğinde “aman ha yağma yook!” diye bağıracağı, kitlesini ya pikniğe ya da kendisine ait bar-kafelere hapsedeceği gerçeğini gizlemek için sarf ediyor.

Çipras’a Paris’te tercümanlık yapan yoldaşı Statis Kuvelaki, kendisiyle gerçekleştirdiği sohbette, başkanının sınıf mücadelesini ve çelişkinin temel gerçekliğini unutmuş olmasına şaşırdığını söylüyor.[3] Çipras, sınıf mücadelesini unutuyor, daha da kötüsü, Kuvelaki de devrim düşmanı reformistlerin sınıf mücadelesini unuttuğunu unutuyor. Unutmamak gerekiyor: Onlar, unuttukları için, başkalarının unutmalarını sağlasınlar diye, başa geçirildiler. TKP gibi örgütlerin başındaki isimler, Marksizme dair malumatı çöpe attıkları, unuttukları için önleri açıldı. TKP üst kadrosu, bugün orta sınıfın ideolojisi ve siyaseti uyarınca hareket edip, NATO ve Shell ile birlikte Pride kutlamak zorunda.

* * *

Sınıf mücadelesi denilen gerçek unutulduğu, unutturulduğu için Sera Kadıgil, bir “Ecevit ajanı” olarak sosyalist hareket içine sızabiliyor. Bu ajanlar, düzenin ilerleyişine ayak uyduramamış cahil, beton kafalı, pürüz çıkartan sosyalistleri yola getirmek için varlar. Feminizmleri yara aldı diye feveran eden HDP’li, ESP’li dostlarının tepki göstermelerinin bir anlamı yok. Onlar, o yola çok önceleri girdiler. İtirazları, solun iliklerine işlemiş rekabetçilikten ve mülkiyetçilikten kaynaklanıyor.

Herkes, düzene uyumlu ve düzen için makul kişiler olduklarını kanıtlamaları için açılan manevra alanlarında üstüne düşeni yaptı. Amerika’dan, Almanya’dan ve İngiltere’den orta sınıf siyasetini hep birlikte ithal ettiler. Devletin ve sermayenin buranın ezilenini, yoksulunu, işçisini disipline etme, kontrol altına alma, ehlileştirme çabalarına hep beraber ortak oldular.

Bugün Trump ve Erdoğan karşıtlığı ile “deli edilmiş” küçük burjuva kitleye, devletin ve sermayenin ilerlemesi masalları satılıyor. Böylece Ecevit’in ellilerde sözünü ettiği, “polis baskısı yüzünden bu sosyalistler hatalarından dönemiyorlar, o baskıdan vazgeçelim ki dönebilsinler” lafına uygun bir zemin oluşturuluyor. Sosyalistler, Kadıköy ve Twitter gibi manevra alanlarında, düzene teslim oluşlarına güzellemeler yapmakla meşguller. Hazırladıkları alternatif bakanlar kurulu görselleri, bu manevranın birer tezahürü. Başkanlık rejimini tanıyan bu görseldeki kabineye İbrahim’i koyma cüretini, onun yoldaşlarının LGBT marşları söylemesinden alıyorlar. Artık her şey, mizah konusu. Dertten ve öfkeden kaçışın adı hâline gelmiş mizahsa çürüme belirtisi.

Erdoğan denilen sabit bireyin karşısına burjuva sabit birey çıkartılıyor. Bu iyiler-kötüler savaşını anlatan internet dizisinde, en ufak yaprak kıpırtısından medet umuluyor. Akşener’i önce Ataol Behramoğlu, sonra Kadıgil övüyor.[4] Küçük burjuvadaki Erdoğan alerjisine örgütleniliyor. İşçi, yoksul, ezilense, Erdoğan’ın pençesine terk ediliyor.

ÖDP, bu gerçeklikte, Fatsa meydanına çıkıp gene yalanlar söylüyor, aslında Ahu Tuğba’da imal edilmiş imajın peşine takılıyor. İçeriden ve dışarıdan esen esintilere kul oluyor. Diğer sol örgütler gibi, belirli oyunların, perde gerisinde yapılan hesapların figüranı olmayı içlerine sindiriyor. Halkı, ezileni ve yoksulu siyasetten, siyaseti bu güçlerden kaçırıyorlar. Terzi Fikri’yi ona ve ondaki halka ihanet edenler anıyorlar.

Tam da bu sebeple, sosyalist hareket olmadığı, olmak istemediği için, küçük burjuva güruh, fareleştiriliyor ve fareli köyün başına bir kavalcı aranıyor. Önce Fuat Avni, sonra Can Dündar, ardından Sedat Peker, şimdi de Levent Göktaş, bu fareleşmiş kalabalığı güdüyor. Kimse, “uyuşturucu kaçakçılarından vergi alma” sözü veren Kılıçdaroğlu’nu eleştirme gereği bile duymuyor. Çünkü herkes, kendisi için açılan özel manevra alanına iman ediyor. O bireysel alanın kolektif alanlardaki kavgayı tasfiye ettiği görülmüyor. Erdoğan ve onu iktidar yapanlar, yaşanan süreci ellerini ovuşturarak, yüzlerindeki pis gülümsemeyle izliyorlar.

Eren Balkır
1 Ağustos 2022

Dipnotlar:
[1] David Macaray, “Dikkat Feministler”, 20 Ocak 2017, İştiraki.

[2] Güneş Gümüş, 27 Temmuz 2022, Twitter.

[3] Statis Kuvelaki, “Sol Melankoliyi Aşmak”, 1 Nisan 2022, İştiraki.

[4] Eren Balkır, “İkinci Sayfa”, 16 Ekim 2019, İştiraki.

0 Yorum: