17 Ağustos 2022

, ,

Siyonizmin ve Nazizmin Tarihsel Dostluğu


Siyonizmin başlıca görevi, Yahudi halkının kurtuluşunu sağlamak değil, emperyalizmin dünyadaki öncü karakolunu ve tetikçiliğini yapmaktır. Günümüz dünyasında neredeyse tüm sermaye gruplarının desteklediği Siyonist İsrail, kuruluş sürecinde Nazi faşistlerinden bile destek almıştır.

Sadece destek almakla kalmayıp, aynı zamanda ona benzemektedir de; Siyonistler tıpkı Naziler gibi “ırk” kavramını merkeze alarak hareket etmişlerdir. Devletin inşasından İsrail’in yasalarına, Hitler faşizmi dönemi, Almanya yasaları ile paralellik göstermektedir. Filistin’de oluşturulan getto bölgeler ve endüstriyel hapishanelerin toplama kamplarından esinlendiği açıktır. İşgalci ve ırkçı İsrail’in katliamlar yaparak boşalttığı kentlere, köylere ve işgal edilen topraklara kaçak Yahudi yerleşimleri kurarak, Hitler faşizminin halklara karşı işlediği suçların aynısını işlemeye devam etmektedir.

BM Genel Kurulu’nun 10 Kasım 1975 tarihli, oy çokluğuyla alınan kararı “Siyonizmin bir çeşit ırkçılık ve ırk ayrımı” olduğudur.

Başta ABD olmak üzere birçok devlet, toplumsal olaylara müdahale eğitimi almak üzere Filistin’deki işgal topraklarına stajyer polis ve istihbaratçı gönderiyor. Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya kontrgerilla organizasyonlarının eğitimi ve örgütlenmesinde İsrail’in rolü gün geçtikçe artmaktadır. Bu sebeple, İsrail’in yıpranan imajını düzeltmek için Siyonistler ve liberaller, ortak söylemlerle uluslararası düzlemde meşruiyet arayışlarına başladılar. Son dönemde sıkça kullanılan dezenformasyonlardan biri hâlini alan “Siyonistler Nazizme karşı mücadele etti” yalanı, eşzamanlı olarak düzenli aralıklarla gündeme getiriliyor. Bu yazının amacı, bu yalana tarihsel gerçekler ışığında karşılık vermeye çalışmaktır.

“Siyonist’in görevi, Avrupa’da bulunan İsrailoğulları’nın kalanını kurtarmak değil, aksine Yahudi halkı için Siyonist İsrail devletinin üzerine kurulacağı toprakları kurtarmaktır.” [David Ben Gurion -Haganah kurucu lideri ve İsrail’in ilk başbakanı)]

Siyonizmin ilk kuşak kurucu önderleri, Batı Avrupalı ve Kuzey Amerikalı Yahudilerdendi. Bu siyasal “önderler”, emperyalistlerin ve ırkçı Batı’nın ürünleriydi. Siyonist hareketin ortaya çıktığı dönem de emperyalist güçler arasındaki dengelerin belirgin olduğu bir dönemdi. Siyonistler de bunun farkında olup, amaçlarını gerçekleştirmek için tüm emperyalist odaklarla karşılıklı çıkarları doğrultusunda hareket etmek amacındaydılar.

Siyonizm, on dokuzuncu yüzyıl sonlarında Avrupa emperyalizmine uyumlu bir şekilde ve onun bir parçası olarak doğdu. Siyonizm, iki bin yıllık bir hareket olmadığı gibi, Yahudi toplumunda ve Dünya kamuoyunda meşruiyet ve sempati kazanması, ancak Hitler Faşizminin 6 milyona yakın Yahudi’yi katletmesi sonucu gerçekleşti. Ortaya çıktığı dönemde Siyonizm Yahudi toplulukları arasında çok küçük bir azınlık tarafından destek gördü. Yahudiler, Avrupa’da Aydınlanma dönemi ve özellikle Fransız Devrimi’nden sonra, yüzyılı aşkın süredir bulundukları Almanya, Fransa, İngiltere ve Hollanda gibi ülkelerde Ortaçağ’da kendilerini ezen baskılardan ve pogromlardan büyük oranda kurtulmuşlardı. Ancak Doğu Avrupa’da durum başkaydı. Yahudilerin büyük çoğunluğunun yaşadığı Polonya ve Çarlık Rusya’sında devam eden feodalite ve gelişen ama henüz zayıf olan kapitalizm, Doğu Avrupa’da yaşayan tüm halkları Batı Avrupa’dan ayırıyordu. Doğu Avrupa’da özellikle Rusya’da, Yahudi toplumuna yönelik baskı ve pogromlar sürüyordu, bu yüzden birçok Yahudi emekçi, sosyalist düşünce etrafında örgütleniyor ya da özerk devrimci örgütler kuruyordu. Bu durum, Siyonizmin Doğu Avrupa’da örgütlenmesine engel teşkil ediyordu. II. emperyalist paylaşım savaşı sırasında Doğu Avrupa ve Rusya’nın Naziler tarafından işgali döneminde, Nazilerin izin vermesiyle Siyonistler bu bölgede örgütlenebilmişlerdi.

Siyonist kültür, iki temel üzerine kuramsallaştırılmıştır. İlki, Yahudilerin binlerce yıl önce Babil Kralı Nabukadnezar tarafından sürgün edilmeleri ile başlayan ve “anavatana” dönme arzusunun politikleşmiş hali. İkincisi ise dünyanın her yanına dağılan Yahudilerin sürgün döneminde olduğu ve tek kurtuluş yolunun Siyonist İsrail devletini kurmaktan geçtiği iddiasıydı. Theodor Herzl’in kaleme aldığı, Siyonizmin ilk teorik metinlerden olan Yahudi Devleti kitabında, amaçlanan devletin Filistin’de kurulması yönünde bir hedeften söz edilmiyordu. Siyonizm, Filistinlilerin yaşadığı coğrafyanın Yahudilerin “anavatanı” olduğu ve bu sebeple hak sahibi olduğu iddiasının ilk defa siyasi olarak dillendirilmesi, 1895 yılında yapılan Siyonizm kongresinde duyurulmuştur.

1897’de İlk Siyonist Kongre toplandı ve “seneye Kudüs’te!” sloganları atıldı. Yahudilik için Kudüs ve bölgenin dini açıdan önemli bir anlam taşıdığı kutsal kitap Tevrat’ta belirtilmiştir. Ancak doğrudan politik bir hedef olarak Filistin’in işgal edilerek İsrail devletinin oluşturulması fikri, Siyonistler tarafından ortaya atılmıştır.

Siyonistlerin Nazilerle İttifakı

Hitler Faşizmi, Almanya ve Avrupa’yı judenrein, yani “Yahudisiz toplum” durumuna getirmeyi amaçlıyordu. İngiliz emperyalizminin ise Ortadoğu’da ileri karakol olarak kullanılacak işbirlikçi bir devletin kurulması açısından Filistin planları dâhilinde, Siyonistlerin devlet kurma hedefi, hem İngilizlerin hem de Nazilerin politikalarıyla örtüşüyordu. Ayrıca Amerika’da gelişen sermaye, İngiltere’nin güç kaybetmesini ve Ortadoğu’da oluşacak boşluktan istifade edip alan kazanmak istiyordu. Emperyalistler arası çelişkiler, Yahudi toplumu üzerinde sürekli planlar yapılmasına sebep olduğundan, ortak paydada, üç tarafın da Avrupa’da yaşayan Yahudileri göç etmeye zorlamak isteyecekleri açıktı. Başta Siyonistlerin iştahını kabartıyordu. Ayrıca Emperyalistlerarası çelişkilerden önce Komünizm karşıtlığı, tarafları aynı safta buluşturuyordu. İngiliz emperyalizmi, başlangıçta Nazizmi Komünizme karşı bir silâh olarak görmüş ve Nazilerle 1938’de Münih anlaşmasını yaparak, Çekoslovakya’yı Nazilere peşkeş çekmişti. Daha sonra Nazileri kendi çıkarlarına tehdit olarak gördüklerinde savaşa bir yıl kalmıştı.

25 Ağustos 1933 tarihli Naziler ile Alman Siyonist Federasyonu arasında yapılan Haavara Anlaşmasıyla 50.000 Yahudi’nin toplam 100 milyon dolarlık varlıklarıyla Filistin’e nakil edilmesine izin verildi. Filistin’e Yahudi göçünün ekonomik altyapısı sağlandı. Nazi Partisi kadrosu ve SS üyesi, Baron Leopold Von Mildenstein’in 1934 yılında Filistin’i ziyaret ederken ona yol arkadaşlığı yapan Almanya Siyonist Federasyonu yönetim kurulu üyesi Kurt Tuchler ile yan yana getiren amaç, Almanya Yahudilerini Filistin’e göçe zorlamak için ortak bir politika yaratmaktı. Von Mildenstein, SS kadroları arasında Yahudi Sorunu ve Siyonizm uzmanı olarak görülüyordu. Nazi Partisinin içinden çıkamadığı Yahudi sorununa Von Mildenstein, Siyonistlerin somut programının soruna çözümler getireceğini ve göç ettirme siyasetinin ortak çıkarı olduğunu savunuyordu. Ve böylelikle Alman Yahudi toplumu içerisinde Siyonistlere örgütlenme özgürlüğü verilerek işbirliğine başlanmıştı. Bu işbirliğine örnek olarak, Alman Siyonist Federasyonu’nun yayın organının Jüdische Rundschau Nazilerin iktidara gelmesinden sonra 1933-1938 yılları arasında yayın hayatına devam etmesi görülebilir. Dahası, 24 Eylül 1934’te Nazi propagandacısı Gobbels’in etkili gazetesi Der Angriff’de Von Mildenstein’in Siyonistlere övgü dolu makalesi yayınlandı ve bunun anısına gamalı haç ve Yahudi Yıldızı ile bezenmiş madalyon bastırılarak işbirliği resmen duyuruldu. Naziler ve Von Mildenstein Yahudilerin dostu değildi, onların dostluğu, yalnızca Siyonist Yahudilereydi. Diğer Yahudiler, resmi Nazi politikasına göre göç ettirilmeli, kalanlar ise yok edilmeliydi. Von Mildenstein’in başarısı SS yöneticilerine Yahudilerin Filistin’e göçe zorlanmasının en somut çözüm olduğunu kabul ettirmesiydi. Nazilerin siyasetinin özü gördüğü bütün baskılara karşı göç etmeyen Yahudilerin, Siyonistlerin etkinliğinin arttırılarak göç etmelerini sağlamaktı.

Nazilerin SS örgütü, Siyonistlerin konumunu güçlendirmeye çalışıyordu. Mart 1935’te çıkan bir polis kararnamesinde; Siyonist gençlerin kendi üniformalarını giyebilmeleri ve kırsal kesimde eğitim kampları yapabilmelerinin önü açılıyordu. Eylül 1935’e gelindiğinde Yahudilerin Almanya vatandaşlık haklarının elinden alındığı Nuremberg Yasaları bile Siyonistler için ayrıcalık tanıyordu: Alman renklerini taşımaları yasaklanan Yahudiler, eğer isterlerse, kendilerini belli etmek için yalnızca beyaz üstüne mavi Siyonist amblemi bulundurup taşıyabileceklerdi.

Siyonistler ve Adolf Eichmann

Von Mildenstein, 1934 yılında Nazilerce 11-12 koduyla kodlanan Yahudi bürosunda ilgili göreve Adolf Eichmann’ı atadı. Eichmann, Avrupa ve dünyadaki birçok Yahudi örgütlenmesini araştırdı ve üzerine uzmanlar yetiştirdi. Eichmann döneminde Siyonist olmayan binlerce Yahudi fişlendi. Zaten Führer Adolf Hitler için Yahudilerin Filistin’e, Yemen’e, cennete ya da cehenneme gitmesinin hiçbir önemi yoktu, yeter ki gitsinler istiyordu. Von Mildenstein emekli olup yerine Eichmann geldiğinde, Hitler ve SS kadroları hızlandırılmış biçimde sonuca ulaşmak istiyordu. Naziler, son çözüm olarak Siyonist olmayan Yahudilere karşı Holokost, yani Yahudi Soykırımı’nın hazırlıklarını yapmaya başladılar. Holokost’un temelleri atılırken Siyonizm ve Naziler arasındaki işbirliği artarak devam ediyordu. 1938’de Viyana Göç Dairesi Başkanı Eichmann, Avusturya kırsal bölgelerinde binlerce Siyonist genç için eğitim kamplarına lojistik destek sağlıyordu. Bu kamplarda İsrail Devleti’nin kurucu unsurları olan Hagana, Stern ve İrgun gibi terör çetelerinin temelleri atıldı.

Bu kamplarda yetişenler Filistin’e geçerek, yerli halka karşı katliamlar başlattılar. Siyonist paramiliter örgüt Haganah ikili oynuyordu; 1936-1939 arası dönemde ayaklanan Filistinlilerin ezilmesinde örgüt İngilizlerin safında önemli bir rol üstlendi. Nazilerin yetiştirdiği kamplardan çıkan Siyonist Haganah kadroları, yüzden fazla gemi ile Avrupa’da Nazilerin işgal ettiği yerlerden Yahudileri Filistin’e getiriyordu.

Siyonizm, Yahudi toplulukları içerisinde kendisi dışındaki her türden akımı düşman ilân ediyordu. Holokost başladığında yurtlarını terk etmeyen milyonlarca Yahudi, toplama kamplarına götürüldü. Siyonistler için bu durum bir fırsata dönüşmüştü. Mülteci durumuna düşen milyonlarca Yahudi için tek yolun Filistin’e göç etmek olduğunu söyleyerek, onlara göçü dayattılar.

Siyonist Lider Jabotinski’ye göre Holokost sırasında ölen milyonlarca Yahudi, onlara “büyük ahlaki otorite” kazandırmıştı. Jabotinsky, Yahudi Savaş Cephesi adlı kitabında, “Arapların göçüp gitmesini soğukkanlılıkla tasarlamak için gerekli olan büyük ahlaki otoriteye sahip olduğumuza göre, onların 900.000’inin gidişine üzülmemize gerek yok” diyordu.

Siyonistler, İsrail devletini kurmak için Nazilerden aldıkları eğitimi ve soykırım politikalarını Filistin halkı üzerinde uyguluyorlardı. II. emperyalist paylaşım savaşı biterken Siyonistler, kazanan tarafta durmanın kendi çıkarlarına olacağını tahlil edip Nazilere karşı bir dizi eyleme girişmiş ve Emperyalist merkezin Amerika’ya kayacağını tahlil ederek, Filistin’de İngiltere’ye karşı terör eylemlerine başlamışlardı.

Yıllar sonra, savaş bitip Naziler yenildiğinde, İsrail devleti Arjantin’e kaçan Adolf Eichmann’ı bir operasyonla yakalayıp İsrail’e getirdi. Yargılamalar sonucu milyonlarca Yahudi’nin katili Eichmann idama mahkûm edildi.

Adolf Eichmann savunmasında, “Ben hiç kimseyi öldürmedim. Sadece üstlerimin emirlerine uydum. Bir makinenin çarklarının sade bir dişlisiydim. Yahudi düşmanı değilim, hatta Yahudi arkadaşlarım bile vardı. 1937’de Filistin’e gittiğimde, Siyonizm projesine de hayran kalmıştım. Birçok Siyonist ailenin geçişini sağladım, Bana Siyonist bile diyebilirsiniz” dedi. İsrail devletinin kurucu kadrolarının kamplarda eğitimini sağlayan Adolf Eichmann, boynuzun kulağı geçtiğini anladığında iş işten çoktan geçmişti, dostları onu ipe götürüyordu. Siyonistlerin kara kutusu olan Adolf Eichmann’ın idamı ile tüm dünyada burjuva medyası tarafından İsrail’i “anti-faşist” olarak pazarladı ve bu yalanı günümüze kadar getirdi.

Enes Gürkan
16 Ağustos 2022
Kaynak

Kaynakça:
Angela Davis, Özgürlük Kesintisiz Bir Mücadeledir: Ferguson, Filistin ve Bir Hareketin Oluşumu, Çev: Ayşe Düzkan, Güldünya Yayınları, 2017.

Ebu Firas, Belgelerle Filistin, Çev: Bülent Ecevit, Alan Yayınları, 1989.

Gabris Altınoğlu, Filistin–İsrail Dosyası, Pozitif Yayınları, 2005.

M. Lütfullah Karaman, Uluslararası İlişkiler Çıkmazında Filistin Sorunu, İz yayıncılık, 1991.

Ralph Schoenman, Hidden History of Zionism, 1988.

0 Yorum: