02 Ağustos 2022

,

Örgütlü Sol ve Kovid


İnsanın kendi davasını yok edip, bunu yaparken kendisinin haklı olduğunu düşünmesi, esasen zor bir iştir. Amerikan solu, bu zor işi layıkıyla yapmış görünüyor.

En geniş manada Amerikan solu, iki yüz yıldır özgürlük mücadelesine öncülük ettikten sonra, cephesini değiştirdi. Bugün aynı sol, sadece teknik bir işlem olarak takdim edilen ve “halk sağlığı tedbirleri” ambalajına sarılan işçi sınıfı karşıtı politikaları benimsedi.

Son iki yıldır sol, gözetim ve dışlama üzerine kurulu politikaların savunuculuğunu yaptı. Bu savunduğu politikalar, cezayı gerektiren aşı zorunlulukları, yaygın aşı pasaportları, toplumu yıkıma sürükleyen kapanma tedbirleri, medya ve teknoloji şirketlerinin hiç hesap vermeden kimi insanları sansürlemesi gibi biçimler altında yürütüldü. Tüm pandemi süresince solcular ve liberaller ki bunlara “kapanmacı sol” diyebiliriz, esas olarak işçi sınıfını, evdeki rahat koltuğunda uzaktan çalışma imkânı bulunmayan, özel okula verecek parası olmayan insanları hedef alan baskının eşi benzeri görülmemiş biçimlerine hep bir ağızdan destek sundular.

Neredeyse tüm sol aydınlar, fiziken Mart 2020’de kilitlenip kaldılar. Bu aydınlar, biyogüvenlik temelli yeni baskı düzenine alkış tuttular ve tüm bu olup bitene karşı çıkanları “yalancı, dolandırıcı ve faşist” olmakla suçladılar. Bunu yaparken de tek bir kanıt ortaya koyma gereği duymadılar ve halkın gözü önünde yürütülecek her türden tartışmadan kaçtılar.

Bu konuda en fazla öne çıkan isim, kendisini “anarko-sendikalist”” olarak tarif eden Noam Chomsky’ydi. Chomsky, aşısızların toplumdan dışlanması gerektiğini söyledi ve boyun eğmedikleri takdirde, aç bırakılmalarını önerdi.[1]

İşçi sınıfının her türden mücadelesine destek sunduğunu iddia eden Jacobin dergisinde çıkan yazısında Branko Marcetic, aşısızların toplu ulaşım araçlarına alınmamasını istedi: “Biden’ın önünde tek bir yol var, o da aşıyı toplu ulaşım araçlarını kullanma konusunda bir şart hâline getirmek.”[2] Gazeteci Doug Henwood ise aşısızları “Kendinizin önemli olduğuna dair o abartılı fikirden artık kurtulun” diyerek, azarlama ihtiyacı duyuyordu.[3] Hatta Henwood, bu süreçte güvenlik adına tüm toplumun kapanması fikrini savundu, öte yandan, kendisini önemli gördüğüne dair eleştirilere tek kelime cevap vermedi.

Verso’nun yayımladığı, pandemi ile ilgili Return of the Real [“Gerçeğe Dönüş”] isimli kitapta yer alan Benjamin Bratton türünden solcu aydınlar, kaleme aldıkları akademik saçmalıkların ardına saklanmayı tercih ettiler. Bratton, ilgili kitabın “pozitif biyopolitika”dan yana olduğunu, dünya insanlığının makul bir biçimde örgütlenmesi için gerekli zemini böylesi bir biyopolitikanın teşkil edebileceğini söylüyor, tüm dünyanın bir toplum meydana getirebilmesi için metafizik manada “politik olan” adına daha az, yönetişimselliktense daha çok konuşulması gerektiğini iddia ediyordu.[4] Bu kitapta da karşımıza, tam da müteveffa Alex Cockburn’ün dediği gibi, “kendisini zeki zanneden aptallar” çıkıyordu.

Nesnel düşüncenin ve temel hakların vazgeçilmez olduğu fikrinin yılmaz savunucusu olan Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği bile, yaptırımları, kapanmaları ve sansürü destekledi. Örgütün hukuk direktörü David Cole, New York Times gazetesinde çıkan yazısıyla kendisini rezil etmeyi seçti. Okuması tam bir işkence olan bu makalede Cole, üyesi olduğu birliğin yüz yılı aşkın bir zamandır savunduğu görüşlerin herkesin zıvanadan çıktığı ve kafayı yediği dönemde uygulanamayacağını söyledi.[5]

Bu süreçte solcu sosyal medya şaklabanları, yoldan çıktıkları için doğal olarak “herkese ücretsiz çocuk bakım hizmeti” sunulmasını talep ederken, “okullar kapatılsın” çizgisine nasıl geldikleri konusunda pek kelâm etme gereği duymadılar. Bu ücretsiz çocuk bakım hizmeti talebinin arkasında pek fazla durmadıkları için “bu yeni sosyalist çocuk bakım merkezlerine ‘devlet okulu’ diyelim” gibi alaycı ifadelere başvurdular.

Kapanmacı sol, bu tür tutumları ve laflarıyla, kendisindeki Demokrat Parti haritasına bağlı olduğunu cümle âleme ilân etmiş oldu. Bu solcular, kaliteli kahvelerini yudumladılar, bisiklet yollarında pedal çevirdiler, bir yandan da kendilerinin de o çok eleştirdikleri dar kafalı, aşiretçi, kötü niyetli ve inancına körü körüne bağlı küçük kasabalı ezikler, özetle, Trampçılar gibi olduklarını göstermiş oldular. Zira eğer Cambridge, Brooklyn, Bethesda veya Berkeley’de oluşmuş olan mutabakata onay vermiyorsanız, buralarda geliştirilmiş fikirleri benimsemiyorsanız, siz deli olmalısınız. Bunun tartışılır bir tarafı yok.

Bu kurgu dâhilinde kimi insanlar, Kovid aşılarını fetişleştirdiler, bulaşıcı hastalık karşısında kendilerini koruyacağını düşünüp bu aşıyı muska niyetine boyunlarına astılar. Öte yandan, sansür ve kapanma tedbirleri alabildiğine teknik ve politika dışı bir müdahale olarak ele alındı. Önde gelen solcu aydınlar, “dayanışma” denilen şeyi silâh hâline getirdiler ve takıntı hâline gelen maske, başkalarını azarlama ve saklanma üzerine kurulu pratikleri üzerinden bu silâhı bir yaşam tarzına dönüştürdüler. Bu solcular, bugün bir yandan sanki toplumu dert ediniyormuş gibi yapıyorlar, bir yandan da okulların belirsiz bir tarihe kadar kapalı kalması gibi toplum karşıtı ve bilimsel açıdan temelsiz politikalara alkış tutuyorlar.

Tüm bu politik tutumlar, yiyeceklerini getiren, Amazon paketlerini kapının eşiğine bırakan “ön saf işçileri”ne bağımlı, evinde rahat koltuğunda çalışabilen, nispeten imtiyazlı laptop emekçileri olarak kapanmacı solcuların mevcut statüsünün birer sonucu. Pandemi döneminde başvurulan karantina önemlerinden önce birçok aydın, zaten kapanma tedbirlerine uygun olarak yaşıyor, evden çıkmıyordu. Bunu gayet iyi biliyorum, çünkü ben de o sınıfın bir mensubuyum.

Artık kırk yıldır iş imkânının az olduğu en dar işgücü piyasasında yaşıyor olmamızın, işçileri iyi koşullar için birleşip patronlarla mücadele etme konusunda cesaretlendirmemizin bir önemi kalmadı. Bunun yerine, birçok solcu, hatta kimi sendikalar, işçi sınıfını bölen, aklını başka bir yere vermesine neden olan, onu sindiren tedbirlere destek sundular. Bunun acı verici ve rahatsız edici bir durum olduğuna hiç şüphe yok.

Devlet iktidarını sermayeyi disipline etmek için kullanmak isteyen sosyalist sol, onu işçileri ezmek, onları canlarından bezdirmek ve disipline etmek için kullanmayı seçti. Sol, Kovid histerisine örgütlendi. Böylece eskiden benimsediği planlama, sanayi politikası, gelirin yeniden dağıtılması, işçilerin yetki ve güç edinmesi ve sürdürülebilir çevre politikaları gibi bizzat kendisinin dillendirdiği önerilerle alay etme imkânı buldu. Solun bu kendisine zarar veren hâlinin önümüzdeki yıllarda ciddi ağır sonuçları olacak.

Burada mesele, basit bir politik beceriksizlik değil. Sol, bugün kendi düşmanlarına yardım ediyor. Yaptırımlara, pasaportlara, kapanma tedbirlerine ve sansüre koşulsuz destek sunan örgütlü sol, her yerde teknokrat elitlerden, yüzde birden ve devletin baskı aygıtından yana saf tuttu.

Siyasetçilerin bile iki yılın sonunda kimi fikirlerinden vazgeçtiği koşullarda sol, bugün daha fazla baskı talep etmeyi sürdürüyor. Binlerce işçinin işten atılmasına neden olan aşı dayatmasına karşı çıkacak hiçbir şey yapmıyor. Sadece New York’ta üç bin kamu işçisi aşı yüzünden işinden oldu. Örneğin benim de üyesi olduğum, New York Şehir Üniversitesi’ndeki öğretim kadrosunu ve personelini temsil eden, solcu olduğunu söyleyen kişilerce yönetilen Öğretim Elemanları Sendikası (PSC), idare, uzun zaman önce “ya aşı ya test” sistemine geçmiş olmasına rağmen, bugün hâlâ tüm üniversite emekçilerinin aşı olmasını talep ediyor.

Daha da kötüsü sendika, bu tavrının, akademideki görev süresi boyunca emekçilere kadrolu olma konusunda güçlü bir koruma sağlayan zırhın delinmesine neden olacak davaları gündeme getireceğinin farkında bile değil. Eğer sendika, kendisini mahkemeye veren muhalif üyeleri dava sürecinde alt edecek olursa, sendikanın bu zaferi pratikte kadrolu çalışanların sözleşmelerinin feshedilmesine imkân tanıyacak. Ülkede tüm üniversite idarecileri de akademisyen emeğini değersizleştirmenin, akademisyenleri ve personeli geçici ve kısa süreli sözleşmelere tabi kılmanın yollarını arıyorlar. Dolayısıyla bu idareciler, ileride açılacak mahkemelerin sonuçlarını bekliyorlar.

Benim şu an çalıştığım John Jay Koleji’nde Öğretim Elemanları Sendikası, aşı talep etti. Aşı olmayanların kovulmasını istedi. Üstelik bu talebini, öğretim kadrosu dışındaki personelin yüzde 44’ünün Şubat 2022 itibarıyla aşı olmadığı koşullarda dillendirdi.[6] Hatta sendika, Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) aşının Kovid yayılımını ne durdurduğunu ne de azalttığını tespit etmesine rağmen, hâlâ ısrarla, aptalca bir takıntıyla “aşı da aşı” diye tutturuyor. CDC’nin başındaki isim olan Rochelle Walensky, 5 Ağustos 2021 günü Wolf Blitzer’a verdiği röportajda, bu gerçeği dile getirdi.[7] Bugün kapanmacı sol, hâlen daha aşı efsanesine bağlılığını sürdürüyor.

Kovid döneminde uygulanan baskılar, siyaset dışı ve salt “bilimsel” olgularmış gibi takdim ediliyorlar. Üzücü olansa birçok solcunun bu yalana inanıyor olması. Oysa yukarıdakiler, yürüttükleri sınıf mücadelesini hep “basit bir teknik mesele” olarak gösterip, asıl dertlerini gizleme yoluna gidiyorlar. Örneğin uyuşturucuyla mücadeleyi savunan isimler, işçilere ve yoksullara karşı yürüttükleri mücadelede içeriyi ezme ve halkı gözetleme üzerine kurulu olan, ucu açık kampanyanın iç yüzünden hiç söz etmiyorlar. Aynı şekilde, terörle mücadeleyi yürütenler de bitmek bilmeyen savaşlar üzerinden işleyen kampanyalarının güneyin yoksul ülkelerine sürekli saldırmayı ve Amerikan hegemonyasını daimî kılmayı amaçladığını söylemiyorlar. Solsa gerçeğe egemenlerin söyledikleriyle bakıyor. Oysa biz, yolları kafası bir dünya olmuş kamyon şoförleriyle paylaşmak istediğimiz için değil, patronların uyguladığı baskıdan kurtulmuş olan işçilerde politik bir yarar ve doğal bir değer bulduğumuz için uyuşturucu testlerine karşı çıkıyoruz. Artık ne yazık ki Kovid’le mücadele ile birlikte solun analiz etme becerileri de silinip gitti. Solun büyük bir kısmının aklı da fikri de Mart 2020’de çakılıp kaldı.

Kovid histerisinin sebebini tartışmak, bir miktar magnezyumu yakmak için su kullanmaya benziyor. Ben, gene de o ateşi yakmaya çalışacağım.

Suçun Tanımı

Benim suç tanımım şudur: Büyük parsayı toplamak isteyen ve bize ait halk sağlığı kurumlarının yardımını arkasına alan dev ilâç tekellerini kontrol eden dizginler kopartıldı, ortalıkta rahatça gezinmelerine izin verildi. Bunun nedeni, 2020’deki başkanlık seçimleri sonrası herkesin Trump yüzünden akıl hastalığına tutulması, buna bağlı olarak, gazetecilerin ve Demokrat Partililerin eleştiri becerilerini yitirmeleriydi. Bu akıl hastalığına STK’lar, sendikalar, baskı grupları ve alternatif medyanın önde gelen isimleri gibi sol da tutuldu.

1976’daki domuz gribi fiyaskosunda da görüldüğü üzere, sanayi ve devletin düzenleyici kurumları, pandeminin yol açtığı panik ortamını daha da alevlendirdiler.[8] Trump öncesinde olsa, bu paniğin düzeyi bu kadar yüksek olmazdı, çünkü gazeteciler ve siyasetçiler, o günlerde ilâç tekelleriyle halk sağlığı kurumlarının meydana getirdiği “pandemi-sanayi kompleksi”nin had bilmezliklerine karşı koyacak durumdaydı.[9] Ne var ki Trump’ın başa geçmesiyle açığa çıkan korku, hataları düzeltme, yanlışları gösterme becerisini ortadan kaldırdı.

Kovid histerisine ana akım medya ve Demokrat Parti yol verdi. Biyogüvenlik temelli olağanüstü hâli, bu kesim inşa etti. Sol ise baskılara karşı çıkmayarak, hatta onlara alkış tutarak, bu kesimlere ortak oldu. Öte yandan, kapanmalara karşı çıkan Cumhuriyetçiler etkisiz kaldılar, çünkü Trump, kendisinin kurduğu Kovid Görev Gücü’nü bir türlü kontrol altına alamadı, böylelikle Anthony Fauci ve Deborah Birx gibi teknokratların Beyaz Saray siyasetini tayin etmesine imkân sağladı.[10]

Aşağıda ben, kurumların ele geçirilmesi meselesini, hastalığın şiddetini, aşıların verimliliğini, güneyde ve kuzeyde kapanmaların yol açtığı hasarı, politik bir hedef olarak özgürlük meselesini, son olarak da Trump kaynaklı akıl hastalığının pandemi sanayi kompleksinin kontrolden çıkmasına nasıl zemin hazırladığını ele alıyorum.

Kurumlar Ele Geçirildiler

Solun büyük bir kısmı, politik amneziyle malul. Unuttukları en önemli gerçek de dev ilâç tekellerinin tüm halk sağlığı kurumlarını ele geçirmiş olmaları.

Bugün ABD hükümetinin halk sağlığı kurumlarına ayırdığı tüm bütçe, “kullanıcıdan alınan ücretler”in karşılığında doğrudan ilâç endüstrisinin yürüttüğü araştırma çalışmalarına bağımlı. 2006 yapımı kara mizah filmi Idiocracy’de susuzluğu yok eden Brawndo içeceği Gıda ve İlâç Dairesi’ni satın alıyordu. Bu tespiti boşa düşürmemek adına kurum, kendi internet sitesinden “bütçesinin yaklaşık yüzde 54’ünün, 3,3 milyar dolarlık kısmının devlet bütçesinden karşılandığını, geri kalan yüzde 46’nın, 2,8 milyar dolarlık kısmınsa, sanayinin kullanıcıdan kestiği ücretlerden meydana geldiğini söylüyor.”[11] Öte yandan, kurumun ilâç kabul deneyi programı için ayrılan bütçenin yüzde 75’inin ise ilâç şirketlerince karşılanıyor.[12]

Ayrıca hükümete bağlı bilim insanlarının, özel şirketler adına yürüttükleri araştırmalar üzerinden kendi patentlerine sahip olmalarına izin veriliyor. Bu bilim insanları, patent başına ücretlerine 150.000 dolara kadar para alabiliyorlar. [13] Örneğin Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü direktörü (NIAID) ve başkanın tıp konusunda danıştığı başdanışmanı Anthony Fauci, piyasada HIV ile ilişkili altı patentin sahiplerinden biridir.[14] Bu türden doğrudan mali destek alınan ilişkiler içine girilmesi oldukça tehlikeli olan çıkar çatışmalarına yol açmaktadır.

Kovid’den önce sol, tekellerin eline geçmiş olan kurumların eleştirisini yapardı, ama şimdi Chomsky gibi isimler, görünene aldanıp, resmi ağızlardan çıkan cümleleri yinelemekle yetiniyorlar. Üstelik bu resmî açıklamalar, kendi içinde bile çelişebiliyor: misal, bazen devlet çıkıp, “maske takmayın” diyor, ertesi gün “maske takın” diyor. Bazen aşıların hastalığı durduğunu söylüyor, bazen de aşıların hastalığı ortadan kaldırmadığını.

Democracy Now sitesinden Amy Goodman’ın “insanlar Moderne ve Pfizer gibi büyük ilâç şirketlerine neden güvensinler?” sorusuna Chomsky, soruyu savuşturmak adına, “Pfizer ve Moderna’dan gelen bilgilere güvenmek için hiçbir neden yok” cevabını veriyor. [15] Ardından da sağlık kurumlarının, hekimlerin, tıp uzmanlarının aşılara onay verdiğine vurgu yapıyor. O aşılarla ilgili bilgilerin önemli bir bölümünün doğrudan söz konusu şirketlerden geldiği gerçeğine gözlerini kapatıyor.

Hastalığın Şiddeti

Ana akım medyadaki temel hata, “vaka ölüm oranı” ile ölüm oranını birbirine karıştırması ile ilgili. Bilinen Kovid “vakaları”nın sayısı, test sonucu elde ediliyor. Daha fazla test yapıldıkça, daha fazla vaka ortaya çıkmış oluyor. Bu anlamda, vaka ölüm oranında belirleyici olan, politik, bilimsel ve ekonomik tercihler. Kovid vakalarının yaklaşık yüzde kırkı, tümüyle asemptomatik[16], yüzde otuzunda ise sıradan grip ile karıştırılabilecek hafif semptomlar görülüyor.[17] Bu asemptomatik ve hafif vakaların önemli bir kısmı, Kovid olarak kabul edilmiyor.

Demek ki öldürücülük ölçüsünü veren şey, vaka ölüm oranı değil, “bulaş ölüm oranı”. Bu oran ise büyük bir ölçek dâhilinde, istatistiksel açıdan kontrollü ve rastgele testler üzerinden hesaplanmak zorunda. Bugün Kovid için bulaş ölüm oranının temelde düşük olduğunu, bu oranın 70 yaş altındakiler için düşük, üstündekiler için yüksek olduğunu biliyoruz. Kovid ölümlerinin yüzde 75’i 65 yaş üstü kişilerden oluşuyor. 75 yaş üstü olup, ölen insanların oranı, ölümlerin yüzde 51’i.[18]

2021’de Dünya Sağlık Örgütü Bülteni, antikorlar için rastgele alınan seroloji numunelerini inceleyen 64 çalışmayı gözden geçiren Stanford’lı bir epidemiyolog’un incelemesini yayımladı. İncelemeye göre, bulaş ölüm oranı yüzde 0,00 ilâ 1,54 arasında seyrediyor. Bu çalışmada, “70 yaşın altındaki insanlarda bulaş ölüm oranları yüzde 0,00 ilâ 0,31 arasında çıkıyor.”

85 yaş üstü insanlarda (ki ABD’de ortalama yaşam süresi 78 civarında) bulaş ölüm oranı çok yüksek.[19] Yazarın ele aldığı bir çalışma, 85 yaş üstünde bulaş ölüm oranını yüzde 15 bulurken, birçok çalışma daha düşük oranlara ulaşıyor. Bu da ortalama oranın daha düşük olduğunu ortaya koyuyor.[20] Bunun anlamı şu: gençlerin bu hastalıktan korkmaları için hiçbir neden yok, ama yaşlılar yüksek risk altında. Uygulanacak politika da bu gerçekleri dikkate almalı. Ama ortada böyle bir politika yok.

Söz konusu çalışmanın yazarı Dr. John Ioannidis, Stanford Üniversitesi Tıp ve Epidemiyoloji bölümünde hekim ve profesör olarak çalışan bir isim. Ioannidis, gazetelerde denilenden daha düşük bulaş ölüm oranı bulan antikor araştırması yürüttüğü için saldırıya uğradı ve sansürlendi. Politico sitesinin ifadesiyle:

“YouTube, bilhassa korona önlem tedbirlerini sorgulayan her türden konuşmaya karşı sert bir tutum sergiliyor. Örneğin şirket, John Ioannidis ile Mart 2020’de yapılmış olan söyleşiyi yayından kaldırdı. Standford’lı hekim, uzun zamandır kötü anılan bir isim. Kovid ile ilgili verilerin niteliğini sorguluyor ve pandemiye belirli kesimlere yoğunlaşan politikalarla cevap geliştirilmesi çağrısında bulunuyor.”[21]

Ioannidis’in ortaya koyduğu gerçek bulaş ölüm oranları, Great Barrington Bildirgesi’nde ortaya konulmuş olan “odaklanmış koruma” yaklaşımına vurgu yapıyor. Bilindiği üzere bildirge, önceden sağlık sorunları bulunan yaşlılar gibi bu virüsün zarar verebileceği kesimleri korumayı öngören, bir yandan da kapsamlı kapanma tedbirlerinin toplumsal zararını asgari düzeye çekmeyi amaç edinen alternatif stratejiyi en etkili halk sağlığı stratejisi olarak savunan bir dizi önemli epidemiyologun hazırladığı bir çalışma. Sol, liberaller gibi bu odaklanmış koruma yaklaşımına hemen saldırdı ve bildirgeyi hazırlayan isimlerin liberter bir düşünce kuruluşuyla bağlantılı oluşları üzerinde durdu.[22]

Gerçek bulaş ölüm oranına Mart 2020’de ulaşılıyor, böylece politik güzergâhı değiştirme fırsatı doğuyor.[23] Fakat pandemi süreci tümüyle, alabildiğine tuhaf bir seçim mücadelesini esas alan parti politikasına teslim ediliyor.

Ölüm Sayıları Şişirildi mi?

Batı solu, yaptırımları, kapanmaları ve sansürü neden sahiplendiği konusunda bahane olarak ölen insanlara işaret ediyor. ABD’nin gelişmiş ülkeler içerisinde yüz bin kişi başına en yüksek ölüm oranına ulaşan ülke olduğu söyleniyor.[24] Benim bir arkadaşım, söylediklerime itiraz edip, “iyi de ölümler gerçek!” diye bağırınca, ona verdiğim cevabı burada da yineleyeyim: “Peki ama bu ölümlerin kaçı Kovid yüzünden?”

CDC raporuna göre, Kovid ölümleri içerisinde ölüm belgesine tek sebep olarak Kovid yazılanların oranı, yüzde altıdan az. Diğer yüzde 94, Kovidle bağlantılı koşullar veya sebepler yüzünden meydana gelen ölümlerin oranı. Bu anlamda, ölüm başına düşen ek koşul veya sebep ortalaması, 4,0.[25] Misal, birden fazla omurilik tümörü ve Parkinson’u bulunan Colin Powell, 84 yaşında ölünce raporuna “Kovid’den öldü” yazıldı.

Bu arada, ABD’deki Kovid ölüm sayısının gelişmiş ülkelerdeki en yüksek sayı olduğunu not edelim. New York Times’ın dediğine göre, “Amerika, ölü sayısı ile öne çıktı. Diğer ülkelerden uzak ara önde.” Oysa ABD’deki Korona kaynaklı ölü sayısı, diğer büyük ve zengin ülkelere kıyasla en fazla yüzde 63 fazla.[26]

Başka bir ifadeyle, ABD’de gerçekleşen ölümlerin büyük bir kısmı Kovid’den değil, Kovid ile öldü. Kovid’in şiddeti abartıldıkça halk daha fazla korktu. Yanlış tasnif edilen Kovid ölümünün oranını net bilmiyoruz. Fakat Rochelle Walensky ve Antony Fauci bile 2022’deki Omicron dalgası sırasında hastaneye Kovid pozitif olarak gelen birçok insanın Kovid’li geldiğini, ama Kovid sebebiyle hasta olmadığını kabul etti.[27]

İnsan ya ölür ya da ölmez, bu anlamda ölüm kesinse de sebepleri o ölçüde her zaman bilinmez. Hasta olan kişi, birden fazla yoldan ilerleyerek ölür. Bu yollar, üst üste çakışır, belirsizdir ve yoruma açıktır. Bir adli tabibin bana dediği gibi, “Birden fazla ek hastalığın eşlik ettiği hastalık kaynaklı birçok ölümde on farklı adli tabip veya hekim, ilk elden ölümün sebepleri konusunda size on farklı sebep sıralar.”[28]

Elde, ölümün sebebini belirlemenin güçlükleri ve ölüm belgesinin doğruluğu sorununu ele alan yığınla akademik çalışma bulunmaktadır. Yüz yılı aşkın bir zamandır hekimler aynı sorunla yüzleşmekte, ölümün sebebi konusunda her daim uzlaşamamaktadırlar. Bu konuyu ele alan makaleler, ölüm belgelerinin doğruluğunu kontrol etmeye çalışırlar. Otopsi bulguları incelenir, bazen de ölen hastaların tıbbi tablolarına bakılır, buralardan ölümün sebebi anlaşılır. Bu işi üstlenen hekim kurulunun ulaştığı bulgular, sonrasında elde mevcut olan ölüm belgeleriyle kıyaslanır. İki yorumun örtüşme oranı, ölümün sebebini belirlemeye dönük ilk adımın doğruluğunu veya yanlışlığını tespit için gerekli ölçüt olarak ele alınır. En çok görülen örtüşme oranı, yüzde 50 gibi düşük bir seviyededir.[29]

Journal of Epidemiology’de [“Epidemiyoloji Dergisi”] yayınlanan 2016 tarihli bir makalenin tespitine göre, uyuşma oranı “kanser için yüksekken (yüzde 81), kalp hastalığı (yüzde 55) ve akciğer iltihabı (yüzde 9) için düşüktür. Toplam uyuşma oranı, yüzde 48’dir.”[30] Başka bir ifadeyle, ölümün sebebini belirlemek, hâlen daha yorumlama sanatı ve aynı zamanda sıradan bir empirik bilimden ibarettir.[31]

Bu süreçte Beyaz Saray, devlet kurumları, Kongre ve eyalet valileri birbiriyle uyuşmayan, koordineli olmayan mesajlar iletip politikalar önerdiler. Bunun sonucunda da neredeyse tüm ölümler Kovid kaynaklı olarak gösterildi. Halk sağlığı kurumlarının talimatları neticesinde valiler, belirli kesimleri öne alan tıbbi prosedürlerin uygulanmasına mani oldular, bu da hastaneleri mali krize sürükledi.[32] Ardından krize kendince cevap üreten Kongre, sağlık hizmeti sunan kişi ve kurumlara ekonomik bir can simidi uzatmak için teşvikler açıkladı, Kovid’li her türden vakayla ilgilenen sağlık personeline ve hekimlere ikramiye verileceğini duyurdu.

Süreç şu şekilde işledi:

1 Mart 2020: Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) “yatılı tedavi hizmeti veren hastanelerin aciliyeti olmayan ameliyatları yeniden takvime bağlamalarının gerekli olduğunu söyleyen, ayakta tedavi veren ortamlarda ameliyatların ve teşhis faaliyetlerin yapılmasını öneren, ‘Sağlık Hizmeti Tesisleri İçin Geçici Kılavuz: ABD’de Kovid’in Bulaşması Karşısında Toplumun Hazırlanması’ isimli bir çalışma yayımladı.”[33] Bu kılavuzu eline alan her vali, olağanüstü hâl yetkilerine başvurup, aciliyeti olmayan işlemlerin, tedavilerin ve ameliyatların askıya alınması talimatını verdi.

18 Mart günü bu sefer de Tıbbi Bakım ve Yoksullara Sağlık Hizmeti Merkezi (CMS) “tüm aciliyeti olmayan ameliyatların, gerek arz etmeyen tıbbi, cerrahi ve dişçilikle alakalı işlemlerin 2019 yeni tip Korona virüsü salgını sürecince ertelendiğini” duyurdu. Ardından aynı CMS, “sağlık hizmeti sunan kurum ve kişilerin acil bir durum yaşanmadıkça, hastaları evde kalmaları konusunda teşvik etmeleri” önerisinde bulundu.[34] Mart ayının başlarında tüm valiler acil durum ilân ettiler. Bunun neticesinde okullar, çocuk bakım merkezleri, parklar ve sahiller kapatıldı, maske zorunlu kılındı, eyalet içi seyahatlere, özel toplantılara kısıtlama getirildi, on dört gün zorunlu karantina uygulandı, restoranlar, barlar ve eğlence merkezleri tümüyle ya da kısmen kapatıldı, evde kal uygulamasına geçildi, aciliyeti olmayan tüm tıbbi işlemler askıya alındı.[35] Böylelikle meme, kalın bağırsak ve rahim ağzı kanserlerinin görüntülenmesi ile ilgili işlemlerin sayısı, Mart-Nisan 2020’de 2019’un aynı dönemine göre yüzde 80 ilâ 90 oranında azaldı.[36] Sektörü analiz eden bir ismin aktardığına göre, hastaneler bu süreçte olağan işletme gelirlerinin yüzde 40 ilâ 45’ini kaybettiler.[37]

Bu uygulanan politikaların neticesinde Nisan 2020’nin sonunda zaten iş durumu sıkıntılı olan 1,4 milyon Amerikan sağlık emekçisi işlerini kaybetti.[38]

Sağlık sistemini kasıp kavuran ekonomik krizin şiddeti, 27 Mart 2020 tarihli Koronavirüs Yardım, Destek ve Ekonomik Güvenlik Kanunu ile birlikte bir miktar azaltıldı. Başka hususların yanında, bu kanun, hizmet sağlayanlara destek sunmak adına 100 milyar dolarlık bir fon oluşturdu. Bu programın amacı, durumları kötü olan sağlık hizmeti sağlayıcılarını desteklemekti.[39] Diğer kanunlar üzerinden aktarılan para ile birlikte bu fonun elindeki para 178 milyar dolara çıktı.[40]

Daha da önemlisi, tıbbi bakım ve yoksullara sağlık hizmeti kapsamında yürütülen çalışmaların ve sigortasız Kovidli hastalara sunulan hizmetlerin maliyetin yüzde 120’si program üzerinden karşılandı.[41] Kovid yüzünden daha çok yaşlıların risk altında olduğu koşullarda bu teşvik, tedavi gören hastaların büyük bir kısmını kapsıyordu.[42]

İlk başta devletin Kovid üzerinden akıttığı bu para, sadece laboratuvarda analiz edilmiş testlerle doğrulanmış vakalar için ayrılmıştı. Fakat 1 Nisan 2020 tarihli CDC yönetmeliği, “hastalığın teyidinin herhangi bir teste ihtiyaç duymadığını, hizmet sağlayıcının kişinin Kovid olduğuna dair yazılı beyanının yeterli olacağını” söyledi.[43]

Hizmet Sağlayıcılara Destek Fonu’nun internet sitesinde yer alan sık sorulan sorular bölümünde “paranın Kovid’li olan veya olması muhtemel kişilere verildiğinden” bahsediliyor ve Sağlık Bakanlığı’nın her hastayı potansiyel Kovid vakası olarak gördüğünü söylüyor. 35 sayfa sonra ise aynı belge şu tespiti yapıyor: “Muhtemel Kovid vakası, bir hastanın hastalık geçmişiyle alakalı belgelerinin Kovid teşhisine destek sunduğu durumları ifade ediyor. Bu noktada hastalık geçmişinde pozitif test sonucunun bulunup bulunmamasının bir önemi yok.”[44] O dönem sağlık bakanı olan Alex Azar, hedeflerinin “fondan mümkün olduğunca daha çok para almak olduğunu, bu sebeple mevzuata ve ödemelere dair her tür açığı kullandıklarını, böylece hayatiyet arz eden işlerini yapmaya devam etsinler diye sağlık hizmeti sağlayıcılara yardım ettiklerini” söylüyor.[45]

13 Nisan 2020 günü CDC, internet sitesini güncelledi ve “testle teyit edilmemiş bulaşların da artık sayılabileceğini” duyurdu.[46] 14 Nisan 2020’den sonra CDC’nin internet sayfasında verilen ölüm sayılarının “hem teyitli hem de tahminen pozitif vakalar” olduğu söylendi.[47] Washington Post’un haberine göre, “New York’ta yetkililer, Kovidli olduğundan şüphelenilen, ama hiç test yapılmamış olan insanların ölümlerini de ölüm sayılarına eklemeye başladı.” Böylelikle şehirde ölüm sayısı, birden 10.000’den 13,700’e çıktı.[48]

Böylelikle, Nisan’da çıkan CDC kılavuzu ve Hizmet Sağlayıcılara Destek Fonu’nun belirlediği kurallar teste tabi tutulmamış, fakat sadece Kovid teşhisi konmuş, hatta sadece “Kovid olduğu varsayılan” vakaları da mali yardım kapsamına aldı.

Federal Acil Durum Yönetim Kurumu (FEMA) bu süreçte Kovid kaynaklı ölümlerin cenazelerine yardım sunulmasını önerdi. Bu konuda “ölüm belgesinde ölümün doğrudan veya dolaylı olarak Kovid kaynaklı olduğuna dair bir ibarenin bulunması veya ölüm sebebi ya da katkı sunan sebep olarak Kovid’e işaret eden, adli tabip veya yereldeki tıbbi muayeneci tarafından hazırlanmış belgeye sahip olunması” şartı üzerinde duruldu. 17 Mayıs 2020 gününden sonra yaşanan ölümler konusunda “ölüm belgesinde ölümün doğrudan veya dolaylı olarak Kovid kaynaklı olduğuna dair bir ifadenin yer alması gerektiği” söylendi. Aynı internet sayfasının sık sorulan sorular bölümünde ayrıca şu söylenmekteydi: “Hasta başına azami 9,000 dolar para alabilirsiniz.”[49]

Başka bir ifadeyle, hükümet, bir yandan sağlık sistemini ekonomik krize sürükledi, bir yandan da Kovid’e özel ödemeler kapsamında sisteme can yeleği sundu.[50]

Ben, ortada bu konuda yığınla suçlama olmasına karşın, bu yapılanların ardında komplo veya dolandırıcılık olduğunu söylemiyorum.[51] Ben, yukarıda aktardığım, acil durum süresince kafası karışık olan kurumların, hükümete bağlı bakanlıkların koordinasyondan uzak, tümüyle yalapşap devreye soktukları politikaların, tıbbi muayenecilere ve adli tabiplere muazzam ekonomik ve bürokratik teşvikler sunduğunu, bunun da Kovid kaynaklı olsun olmasın, birçok ölüm vakasının pandemiyle ilişkilendirilmesine sebep olduğunu söylüyorum.

Kapanma Tedbirleri de Öldürüyor

Herhangi bir sebebe bağlı olarak yaşanan ölüm vakalarının sayısı pandemi döneminde arttı, ama bu artışın sebebi, Kovid değildi. Bu, sıklıkla görmezden gelinen bir gerçek.

Ocak 2022’de İngiltere’de yayımlanan bir çalışmanın tespitine göre, Kovid dışı sebeplerden kaynaklanan ve tıbbi bakımın gecikmesi sonucu yaşanan ölümlerin sayısı, pandemi döneminde dört katına çıkmış.[52] Pandeminin ilk yılında kapanma tedbirlerine bağlı olarak bu türden bir tehlikeli sonucun ortaya çıkacağı, zaten öngörülmüştü. 2020’nin sonunda yayınlanan bir çalışmanın tahminine göre, yoğun Kovid kısıtlamaları, İngiltere’de aynı yıl içerisinde fazladan 18.000 kanser kaynaklı ölüme yol açacak.[53]

Demokrat Partililerinin dümen suyuna giren birçok solcu, kapanma tedbirlerinin de insanların ölümüne sebep olduğu gerçeğini kabule yanaşmamayı tercih etti. Bu solcuların söz konusu gerçeğe karşı gelmelerinin tek bir sebebi vardı: İlk hamleyi Trump yapmıştı ve ekonominin çarklarının yeniden dönmesini istemişti.

3 Nisan 2020’de Beyaz Saray’da düzenlenen bilgilendirme toplantısında Trump, “Kapanma tedbirlerinin kalıcılaşması, makul bir yol değil. Nihayetinde bu tedbirler, mani olacağı sorunlardan daha fazlasına yol açıp daha fazla zarara sebep olacaklar. Kapanma tedbirleri, ileride virüsün yayılmasına mani olmayacak. Bugün de olmuyor. Virüs, gene birçok kez karşımıza çıktı. Gene çıkıyor” dedi.[54]

Trump’ın kapanma tedbirlerinin riskleri ile ilgili endişeleri, basında hemen eleştiriye tabi tutuldu, alaycı ifadelerle karşılandı. Fakat bugün onun haklı olduğunu biliyoruz, çünkü kapanma tedbirleri de insanları öldürüyor.

Pandemi süresince ölüme yol açan aşırı doz uyuşturucu kullanımlarında ve cinayet sayılarında büyük bir artışa tanık olundu. CDC’nin tespitine göre, Nisan 2020-Nisan 2021 arası dönemde aşırı dozdan ölümlerin sayısı yüzde 28 oranında arttı.[55] Öte yandan, cinayet sayılarındaki artış, yüzde 30 olarak gerçekleşti.[56] İşin tuhafı, bu dönemde trafik kazalarında ölüm oranı 2020’de yüzde 7 artarken, toplam kat edilen kilometre miktarı, yüzde 13 azaldı.[57]

Daha sürecin başlarında New York Times gazetesi, kapanmaların sağlık konusunda yol açtığı riskleri kabul eden bir tutum sergilemişti. Gazetede çıkan yazılarında iki hekim, sağlık bakanlığı yetkililerine seslenerek, “kapanmaların etkileri sebebiyle ölenlerin sayısı, virüsten ölenler kadar çok olabilir” dedi. Yazarlara göre, “Mekânların kapatılmasına yönelik kararnameler ve sağlık bakanlığı yetkililerinin gerekli olmayan bakım hizmetlerini erteleme kararı, virüsün yayılmasına mani olma konusunda başarılı oldu. Fakat işverenin karşıladığı sağlık sigortasından mahrum kalan insanların işlerini kaybetmesine neden olan bu politikalar, en ağır durumda olan hastalarımıza verilen bakım hizmetlerinin de ertelenmesine yol açtı.”[58] Bu iki hekimin aktardığına göre, “yeni kanser teşhislerinde yüzde 45 oranında, kalp krizi vakalarında yüzde 38 oranında, felç vakalarında yüzde 30 oranında bir azalmaya tanık olundu. Acil servislere gelen hasta sayısı yüzde 40 oranında düştü, ama öte yandan Mayo Kliniği’nin çalışmasına göre, acilde yatan hasta sayısı yüzde 20 oranında arttı. Bu rakamlar, sağlık hizmetinin geciktirilmesinin ne kadar zararlı olabileceğini ortaya koyuyor.”

Diğer yandan, “hastanelerde Kovid dışı sebeplerden kaynaklı olarak yaşanan ölüm vakalarında artış gözlemlendi, ama ayrıca hastanelerdeki ölüm vakalarında düşüş yaşandı. Sadece kanser sahasına ilişkin bir hesaplama yaptığımızda, olağan bakım hizmetleri verilebilseydi, 250.000 ölümün önlenebileceğini öngörebiliyoruz. Kalp krizi ve felç için de benzer bir durum söz konusu.”[59] Maalesef bu argümanı dile getirenlere ne siyasetçiler ne de örgütlü sol kulak astı. Her iki kesim de kapanma tedbirlerinin süreçten en fazla zarar gören insanları büyük ölçüde harap ettiği gerçeğini hâlen daha görmezden geliyor.[60]

Aşının Faydası ve Olumsuz Etkileri

Örgütlü sol, bugün hâlâ, aşıyı merkeze koyan politikaya put gibi sarılıyor ve bu politikaya hâlen daha onay veriyor. Bazı solcular, aşıların virüsün bulaşmasına mani olduğunu, böylelikle pandemiyi sonlandırabileceğini söylüyorlar. Dolayısıyla bu kişiler, ilk aylarda “aşı olanlara virüs bulaşma riski çok düşük. Bu insanların hasta olma riski de başka insanlara virüs bulaştırma riski de aynı ölçüde düşüyor, nokta!” diyen Anthony Fauci’nin kimsenin itibar etmediği açıklamalarına körü körüne iman ediyorlar.[61] İlericilere bugünlerde üzerinde Fauci’nin suretinin bulunduğu dilek mumları satın alıp yakmak düşüyor.

Gerçekte ise elimizde güvenilirliği oldukça düşük olan, virüsü öldürmekten aciz, bulaşa mani olamayan aşılar var.[62] 6 Ağustos 2021’de CDC direktörü Rochelle Walensky’nin Wolf Blitzer ile yaptığı röportajda dile getirdiği biçimiyle, aşılar, virüsün bulaşmasını ne durduruyor ne de bulaş sayısını düşürüyorlar.[63] Dolayısıyla, bu krizden aşı olarak kurtulmamız mümkün değil.

Aşılar, sadece hastaneye yatma ihtimalini ve Kovid kaynaklı ölümlerin sayısını azaltıyor, ama fazla kullanıldıklarında, bunu da yapamıyorlar. Ayrıca şunu da söylemek gerek: CDC’nin hâlen daha yayınlamayı reddettiği yayınında da dile getirildiği, New York Times’ın 20 Şubat 2022 tarihli nüshasında manşetten verilen haberde de aktarıldığı üzere, aşı olmasına rağmen hastaneye yatan insanlarla ilgili veriler yanlış yorumlanıyor. Hadi bunu da bir kenara koyalım. Aşının kusurlu olması ve risklere yol açması sebebiyle, kullanımının da demografiye göre farklılık arz etmesi gerekiyor. Örneğin annem seksenlerinin ortasında, aşı olduğunda ben rahatladım. Ama akrabalarım olan genç kadınların, aşının regl döngüsüne etkileri henüz incelenmediği için aşı olmak istememelerini de anlayışla karşılıyorum.[64] Sol, beni paniğe kapılmış sürünün parçası olarak görse de bu tutumum beni aşı karşıtı yapmaz. Pandemi sürecinde solun ayrıntıları görmeyle ilgili akli melekesini yitirdiğine, hatta bu ayrıntıları sorgulayanlara açıktan düşman kesildiğine, eline sopa alıp devlet adına bekçilik yaptığına hep birlikte şahit olduk.

Bu sürecin popüler kıldığı âlimler, cümle uzman, Kasım 2020’den itibaren televizyonlara çıkıp mRNA aşısının Kovid’i durduracak yegâne silâh olduğuna dair konuşmalar yaptıktan sonra, bu sefer de hatırlatıcı aşıların reklâmını yapmaya başladı.[65] Oysa altı ay içerisinde aşının ürettiği antikor düzeyinin yarı yarıya azaldığını söyleyen birçok çalışma, aşının Kovid’e karşı etkisiz olduğunu ortaya koyuyor.

Lancet dergisinin tespitine göre, “delta varyantına karşı aşının etkisi, dört ayın ardından yüzde 53 oranında azalıyor.”[66] İsrail’de Temmuz 2021 sonrası dönemi inceleyen bir çalışma, Pfizer aşısının etkisinin altı ay içerisinde yüzde 39 azaldığını ortaya koyuyor.[67] Bugün İsrail, hatırlatıcı dozların üç ay içerisinde vurulmasını istiyor;[68] hatta dördüncü hatırlatıcı dozun vurulması öneriliyor, oysa bazı hükümete bağlı bilim danışmanları, bu kadar aşının bağışıklık sistemini yoracağı, böylelikle bedenin koronavirüsle mücadele etme kapasitesini düşüreceği öngörüsü üzerinden, planın olumsuz etkilere yol açacağı konusunda uyarılarda bulunuyor.[69] Avrupa Birliği’ne bağlı düzenleyici kurumlar da “bu kadar sık Kovid hatırlatıcı dozu vurulmasının bağışıklık sisteminde olumsuz bir tepkiye yol açacağı konusunda uyarıyor.”[70]

Buna karşın sol, aşının güvenli oluşuyla ilgili şüphelere sırtını dönüyor, böylelikle bu konuda makul endişeleri olan veya Kovid aşısından zarar gören insanlara yabancılaşıyor. Aşılar, zarara veya olumsuz herhangi bir etkiye sebep olmasa bile aspirin gibi her türden ilâç gibi bu aşılar da kimi risklere yol açabiliyor.[71] Örneğin dört İskandinav ülkesi, aşının hastalıktan daha fazla miyokardite ve perikardite yol açma riski barındırıyor olması sebebiyle, Moderna aşısının 25 yaşın altındaki insanlara vurulmasını yasakladı.[72] Kan pıhtısı, regl düzenindeki bozulmalar, kalp sorunları gibi konularda giderek daha fazla uyarılarda bulunuluyor ve aşının yardımcı olduğu konuların yanında, içerdiği risklere de işaret ediliyor.[73]

Öte yandan, yürütülen aşı kampanyalarının önemli bir bölümünde aşılar, piyasaya girmezden önce bir gözden geçirme sürecine tabi tutulmadılar. Hatta devlet yetkilileri, aşılara 2005 tarihli Kamuoyunu Hazırlama ve Acil Durumlara Hazırlık Kanunu uyarınca “acil durum kullanım izni” verdiler. Bu kanun, aşı üreticilerine aşıdan kaynaklanabilecek her türden zararın sorumluluğunu üstlenmeme imkânı sunuyor ve onları tazminat davalarına karşı koruma altına alıyor.[74]

Medya da bu şirketleri kolluyor. Örneğin güneyin yoksul ülkelerine aşı ulaştırılmasının önündeki en önemli engelin, ilâç şirketlerinin aşıyla bağlantılı davalara karşı tam koruma istemeleri olduğu gerçeğini hiçbir gazete yazmadı. Financial Times sadece şunu söyleyebildi:

“Anlaşmalar imzalanmazdan önce Pfizer, ülkelerden aşı üreticilerini hukukî süreçlere karşı koruyan kanunları çıkartmasını istedi. Batı ülkeleri, bu adımı çok önceden atmıştı. Lübnan’dan Filipinler’e dek birçok ülke, aşı tedarik edebilmek için kanunlarını değiştirmek zorunda kaldı. Güney Afrika’da Pfizer, halkın tazminat talepleri karşısında koruma sağlanmasını, ayrıca tazminat fonunun devlet tarafından karşılanmasını istedi.”[75]

Peki bu gerçeği, o solcu uzmanlar neden dillendirmediler? Çünkü onlar, aşıyı maliyet-fayda analizine tabi tuttular. Buna göre, aşı fayda sağladığı gibi zarar da veriyor olabilirdi. Ayrıntıları görmek, Pfizer’e put gibi tapan ilericilerin boyunu aşan bir işti.

2022 yılına dek Pfizer’in “hukuken ayrıksı bir yere sahip olan ve nadiren temin edilen” Comirnaty aşısı Acil Kullanım İzni kapsamında ele alınmadı. Şubat ayında Moderna’nın ürettiği Spikevax de onay aldı, o da acil kullanım izni alarak hukukî güvenceyle ödüllendirildi.

Comirnaty’nin test çalışması, oldukça gizli ve epey hızlı bir süreç dâhilinde yürütüldü. 22.000 kişiye aşı, 22.000 kişiye ise plasebo vuruldu. Pfizer, çalışmanın verilerini paylaşmayı reddetti. Bunun yerine doksan sayfalık bir rapor yayımladı. Gıda ve İlâç İdaresi, bir iki tablo ve yorum yayınlamakla yetindi.

Aşıya onay veren sürece ait verilere erişme imkânı bulamayan, aralarında Yale, Harvard, Kaliforniya Üniversitesi Los Angeles Kampüsü, ve Brown gibi üniversitelerin bulunduğu okullardan otuzdan fazla profesör ve bilim insanı, devleti mahkemeye vererek, Pfizer’in Kovid aşısına verilen lisansa temel teşkil eden verileri paylaşmasını istedi. Bunun üzerine Gıda ve İlâç İdaresi (FDA) bu verilerin 55 yıl sonra paylaşılmasını istedi.[76] Davacılar, paylaşılacak belgelerin işlemden geçirilmesi için 108 günün yeterli olacağını söylediler. Bu süre, esasında FDA’in Pfizer’in Kovid aşısına vereceği lisans öncesi aynı belgeleri gözden geçirmesi için ihtiyaç duyduğu süreydi.[77] Bir hâkim, FDA’e belgeleri acilen paylaşmasını emredince, Pfizer davaya müdahil oldu ve FDA’e yardım etmek istediğini, kendisinden, imalat süreçleri gibi şirkete ait gizli bilgileri ve ticari belgeleri paylaşmamasını talep ettiğini söyledi.[78]

British Medical Journal’ın [“Britanya Tıp Dergisi”] editörlerinden olan ve Maryland Üniversitesi’nde farmasötik sağlık hizmetleri araştırmaları alanında çalışan Profesör Peter Doshi, Pfizer’in aşısına onay veren çalışmaya ait tüm verileri analiz etti. Doshi, bu analizin ardından şu sonuca ulaştı: “Aşının Kovid’e mani olduğu sonucuna ulaşabilmemiz için elde çok az veri var. Plasebo vurulan iki Kovid’li ve aşı vurulan bir Kovid’li ölmüş. Kola vurulan aşı sonrası 15, plasebo vurulan 14 kişi, toplam 29 kişi ölmüş.”[79] Deneme grubundaki toplam ölüm oranının, plasebo grubundaki ölüm oranından az biraz daha yüksek olduğunu not edelim.

Doshi’nin dediğine göre, “FDA’in Pfizer aşısı değerlendirmesinde yer alan tabloda izah edilmiş bir detayın olduğunu öğrendiğimizde, bu oldukça ufak sayılar daha da endişe verici bir niteliğe bürünüyor: Aşının etkililik analizinde ikinci dozun vurulmasını takip eden yedinci günde veya öncesinde önemli sapmalar gösterdikleri için 371 kişi değerlendirmenin dışında tutulmuş. Asıl endişe verici olansa rastgele seçilmiş gruplar arasında, bu dışarıda tutulan kişilerin sayıları konusunda belirli bir dengesizliğin bulunuyor olması. Aşı grubundan 311, plasebo grubundan 60 kişi dışarıda tutulmuş.”[80]

En kötüsü de Doshi’nin iki aylık sürecin ardından Pfizer’in olağan protokolleri ihlal etmiş olduğuna dair tespiti. Bu dönemde “Pfizer, deneme sürecine katılanları ne vuruldukları konusunda bilgilendirmemiş, plasebo vurulanlar aşı vurulduklarını zannetmişler.”[81] 27 Temmuz 2020’de başlayan süreç 13 Kasım 2020 günü sona ermiş. Plasebo grubunun önemli bir kısmına deney aşamasındaki aşı vurulmuş.[82] Bu anlamda, kimsenin ne vurulduğunu bilmediği deneme süreci, ancak iki ay sürmüş.

Pfizer, ham verileri hâlen daha yayınlamış değil. ABD hükümetine bağlı Aşının Olumsuz Etkilerini Raporlama Sistemi denilen, çocuklara vurulan aşıların olumsuz etkileri konusunda ilâç şirketlerine güvence sunan 1986’da çıkartılmış Ulusal Çocuk Aşısının Zararları Kanunu uyarınca kurulmuş olan küresel gözetleme sistemi, aşı kaynaklı çok az olayın yaşandığını bildiriyor, ama aynı dönemde Kovid aşıları kaynaklı 20.000 üzerinde insanın öldüğü söyleniyor.[83] Bu noktada dünya genelinde beş milyar civarında aşı vurulduğunu söyleyelim.

Dürüst olmak gerekirse, bunlar, sadece birer rapor, çok küçük bir kısmı incelenebilmiş, nüfus içerisinde en çok da yaşlılara aşı vurulmuş. Bu anlamda raporlama sisteminin verileri bir fikir vermiyor. 2010’da devletin bu raporlama sisteminin etki düzeyi konusunda yaptığı bir çalışma, sistemin olumsuz durumları belirlemesi konusunda şu değerlendirmeyi yapmış:

“İlâç ve aşı kaynaklı olumsuz etkiler yaygın görülen ama yeterince rapor edilmeyen hususlar. Ayakta tedavi gören hastaların dörtte biri ilâç kaynaklı olumsuz etkiler tecrübe etse de tüm olumsuz ilâç etkilerinin yüzde 0,3’ü ve ciddi durumların ancak yüzde 1 ilâ 13’ü Gıda ve İlâç İdaresi’ne bildirilmiş. Aynı şekilde, aşıların yol açtığı olumsuz etkilerin yüzde 1’inden azı rapor edilmiş.”[84]

Sahip olduğu sınırlara rağmen bu raporlama sistemi, gene de ilk elden, küçük görerek kenara itemeyeceğimiz, ileride incelenmeyi hak eden emareler sunuyor.

İlâç şirketleri ve onların ele geçirdikleri devlet kurumlarının virüsün bulaşıcılığını abarttığına, bu konuyla ilgili rakamları şişirdiğine inanmıyorsanız, o zaman gidin, 1976 yılında görülen domuz gribi vakasını inceleyin. O dönemde halkın aşılanan kesiminin oranı, domuz gribinin o kadar da tehlikeli olmadığı anlaşılana dek yüzde 20’ye ulaşmıştı. Aşı vurulanlar arasında Başkan Ford da bulunuyordu.

Mike Wallace, domuz gribi virüsünün (H1NI) esasında hiç kimseyi öldürmemiş olabileceğini söylüyor.[85] Aşı kampanyasının orta yerinde aşının Guillain Barre Sendromu denilen bağışıklık sisteminin felç olmasına sebep olan hastalığa yol açtığı anlaşıldı. Bu hastalık yüzünden yaklaşık 300 kişi öldü, 450 kişide daha bu hastalığın olduğu söylendi. Domuz gribi aşısının yol açtığı hasar konusunda 4,000 civarında insan hükümeti dava etti. Aşı kampanyası durduruldu ve aşı, piyasadan çekildi.[86] Aynı şekilde, 2015 yılında ilk dang humması aşısı Filipinler’de kullanıldı, sonra aşının tehlikeli ve etkisiz olduğu anlaşılınca, iki yılın ardından piyasadan çekildi.[87]

Solcularda görülen Kovid’in uzun vadeli etkilerine dair endişenin de boş olduğu görüldü. İlk Kovid olduğumda bendeki kırgınlık ve bilinç bulanıklığı aylarca geçmedi. Yani hastalık uzun vadeli etkilere yol açıyorsa, aynı durum aşı için de geçerli olabilir. Neticede ne hastalığın ne de aşının uzun vadeli etkileri konusunda pek bir şey biliyoruz.

Özgürlük Meselesi

Sol, bu süreçte sırtını özgürlüklere döndü. Daha da kötüsü sol, bugün hâlâ özgürlük karşıtı kampanyasını sürdürüyor. Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği’nin aydın isimleri, aşının zorla yapılmasını, aşı pasaportunun uygulamaya sokulmasını talep ediyorlar.[88] Bunların toplumsal, politik ve ekonomik açıdan yıkıcı etkileri olacağını görmüyorlar. Sol, pandemi süreci sonrası yıllarca bu sonuçların yol açtığı etkilerle boğuşacağımızı kabule yanaşmıyor, bu gerçeği bir türlü idrak etmiyor.

Sol, aşı zorunluluğunu aşı pasaportunu, kapanma tedbirlerini ve sansürü “herkesin hayrına” olan bir şey olarak görüyor ve bunlara verdiği desteği buradan meşrulaştırıyor. Bunu yaparak sol, hesap vermeyen bürokratların demokratik olmayan idaresine destek sunmuş oluyor.

Kovid krizi süresince kapanma ve yasaklar konusunda laf edilmesine izin verilmedi, bu adımların çevresel etkilerini inceleyen raporlar hazırlanmadı, dolayısıyla, hastalığın şiddeti, aşının faydası, yasakların ve kapanma tedbirlerinin istenmeyen sonuçları konusunda herhangi bir bilimsel tartışmaya tanık olunmadı.

En geniş manada sol, ülke tarihi boyunca kişisel özgürlükler için mücadele ederken, elitler bu türden özgürlüklere karşı çıkmışlardı. Temel insan hakları kanunu, halka verilmiş bir tavizden ibaretti. Kanunun çerçevesini çizenler, eyaletleri yeni ABD anayasasını onaylamaya mecbur etmiş, kişisel özgürlükleri ve serbestiyeti koruyan on değişikliğin kanunda yer almasını kabul etmelerini istemiştir.[89]

Geçmişte verilmiş tüm mücadeleleri, köleliğin kaldırılmasını isteyenlerin köleliğe karşı verdiği mücadeleyi, konuşma hürriyetini savunmak için ülke genelinde sivil itaatsizlik eylemleri yapan Dünya Sanayi İşçileri sendikasının mücadelesini, bugün iyice alçalan ve yasaklardan, kapanmalardan yana saf tutan, ama geçmişte 1917 tarihli Casusluk Kanunu’na ve 1918 tarihli Ayaklanma Kanunu’na karşı direniş ortaya koymuş olan Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği’nin mücadelesini anımsayalım.

Sol, temel hak ve özgürlükler için verilen mücadelelerin hep öncüsü olmuştur. Anayasadaki Birinci Değişiklik’le gündeme gelen haklar, Benjamin Gitlow’un 1925’te New York halkına karşı açtığı davanın sonucunun tüm eyaletlerde tatbik edilmesiyle onaylanmıştı. Gitlow, o dönemde solcu manifestosunu dağıttığı için anarşi çıkartmakla suçlanmıştı. 1931’e yüksek mahkeme konuşma hürriyetinin kapsamını genişletti ve bayrak türünden semboller de bu kapsamda ele alınmaya başlandı. Bu karar da Kaliforniya eyaletinde yürürlükte olan, ABD hükümetine karşı olmanın simgesi olarak görülen kızıl bayrağı yasaklayan kanunu ihlal eden Yetta Stromberg isimli on dokuz yaşındaki komünistin mücadelesi neticesinde alınmıştı.[90]

Kürtaj yasağı ile ilgili Roe-Wade Davası da bu tarihin bir parçasıdır. Bu davanın orta yerinde duran kadın muhafazakâr olsa da bedensel özerkliği ve gizliliği ile ilgili hakkı savunmak gene sola düşmüştü. Bugün sol, bu hakların aşı yasaklarına, aşı pasaportlarına, kapanmalara ve sansüre karşı çıkan insanların elinden alınmasını istiyor.

Örneğin Joe Rogan’a yönelik koordineli saldırı boyunca Spotify, pandeminin başından beri Kovid’le ilişkili 20.000 podcast yayınını kaldırdığını duyurdu.[91] Bu türden gelişmelere sol, çoğunlukla alkış tuttu ya da sessiz kalmayı yeğledi. Düşünce ve tartışma süreçlerinin yukarıdan verilen talimatlarla kontrol altına alınmasını döneklere has pespaye dille meşrulaştırmaya çalıştı. New York Times bünyesinde yıllardır liberal bir üslupla kültür cengâverliği yapan Roxane Gay, Spotify’ın Kovid içeriklerine yönelik sansürünü “arınma” olarak nitelendirdi.[92]

Çevremdeki birçok radikal dostum, konuşma hürriyetini dert edişimi fazla bulduklarını söylediler ve benim gözümdeki perdeyi kaldırmaya çalıştıklarını iddia ettiler. Bu noktada bu dostlarım, Joe Rogan’ın yüzleştiği sansürün gerçek bir sansür olmadığını söylediler. Onlara göre, bu “ilginç bir vaka”ydı, çünkü gerçeği gizlemek anlamında sansürü bu sefer devlet uygulamıyordu.

Halkın bilgiye erişimini baskı yoluyla sınırlayan büyük bir şirketi tarif etmek için ne tür bir kelime veya ifade kullandığınızın bir önemi yok. Onu eleştiren her türden söz, ona karşı geliştirilen her türden eylem, yanlış kabul ediliyor. Bu saçmalığı protesto etmek gerekiyor.

Dilerseniz siz, Spotify’ın sansürünü “içeriği cilâlama çabası”, “bilgileri durulama gayreti”, “mesajları yumuşatma girişimi”, “ideolojik açıdan doğru ölçüye getirme” veya “toplumsal uyum için herkesi mutlu edecek bir adım” olarak tarif edin, fakat şu hususu unutmayın: bu reklâmcı dilinin gerçeği değiştirmeye gücü asla yetmez.

Şirketin bilgileri gizleme girişimi baskıcıdır, yukarıdan aşağıya dayatılmıştır, ideolojik kontrol amaçlıdır. Şirketler, içerik paylaşımına mani olan ve içerikleri silen sosyal medya şirketlerinde görüldüğü gibi, insanların politik meseleler konusunda birbirleriyle iletişim kurma becerisini sınırladıklarında[93], esasında sermaye emeği baskılamakta, demokratik olmayan idare tarzıyla sermaye, fikirler savaşının sürdüğü sahaya hâkim olmakta, yurttaş ve işçi olarak sizin beliniz bükülmektedir.

Massachusetts, ABD’de zorunlu aşı kanunun bulunduğu 11 eyaletten biri. 1905 yılında Cambridge’te papaz olarak görev yapan Henning Jacobson, çiçek aşısının kötü sonuçlar doğurduğunu düşünerek, çocuğuna bu aşının vurulmasını istemiyor. Bu mesele, mahkemeye taşınıyor. Mahkeme, bireyin güvenliğinin bireyin özgürlüğünden önce geldiğine hükmediyor ve aşıyı zorunlu kılıyor. Bugün sol, işte bu kanuna (Jacobson-Massachusetts Davası ardından çıkartılan kanuna) atıfta bulunuyor, ama verilen kararın, sonrasında çıkartılan berbat birçok kanuna emsal teşkil ettiğini görmüyor. Bu kanunlardan biri de Buck ve Bell davası ardından çıkartılıyor. Zihin engelli bir kadının öjeni fikriyatı uyarınca kısırlaştırılması, bu sayede yasallaşıyor. Kararı veren hâkimlerden biri olan Oliver Wendell Holmes, “zorunlu aşının kısırlaştırma işlemi dâhilinde dölyatağı borusunun kesilmesi işlemini de kapsadığını, Jacobson-Massachusetts davasının bu konuda gerekli gerekçeyi sunduğunu, üç kuşaktır embesil olan bu ailenin daha fazla çocuk sahibi olmaması gerektiğini” söylüyor.

1905 tarihli kanunda aşı konusunda getirilen cezalar, bugünkü Kovid yasakları ile kıyaslandığında hafif kalıyorlar. O günlerde aşı olmayanlara beş dolar ceza kesiliyor, bu da bugünün parasıyla 150 dolara tekabül ediyor. Ama bu insanlar işten atılmıyorlar, okula gitmeleri konusunda bir yasakla yüzleşmiyorlar, müzeler ve beyzbol sahası gibi kamusal alanlara girişlerine yasak getirilmiyor.[94]

Soldaki Kovid histerisinin başka bir boyutu daha var: 2018 ve 2019 yıllarında işçi eylemleri zirveye ulaşmıştı. Dünya genelinde işçiler, öğrenciler ve yoksullar, sokaklara dökülüp, kemer sıkma politikalarına ve üretim sürecini etkileyen baskı koşullarına karşı eylemler yapmışlardı. Tam da bu sebeple 2019 yılı, “protesto yılı” ilân edilmişti.[95]

ABD’de bile, onlarca yıldır düşüşte olan sınıf mücadelesinde bir sıçramaya tanık olundu. 2018’de sendikanın onayı alınmadan yapılan öğretmen grevleri, tabanda örgütlenen işçi radikalizminin geri döndüğünü muştuladı. “2019 yılında 425,500 işçinin katıldığı 25 büyük iş durdurma eylemi gerçekleştirildi ki bu, 2001’den beri ulaşılan en yüksek sayı idi.”[96]

Gelgelelim, Kovid döneminde uygulanan kapanma tedbirleri, bu süreci sekteye uğrattı. Az sayıda da olsa bazı sendikalar, bugün patronlarla kol kola girip, işçilere “ya aşı olun ya da defolun” diyorlar.[97]

OECD ülkelerinde de durum aynı.[98] 2021 sonbaharında ve 2022 kış döneminin başlarında Avusturya, aşısızlara ev hapsi cezası getirdi. Ceza alan insanlar, sadece iş ve alışveriş için evden çıkabiliyorlar. 2021 sonunda Avustralya’da yaklaşık 3.000 kişi ki bunların önemli bir kısmının testi negatif, pozitif olanlarla temas etmiş olma ihtimalleri üzerinden, iki hafta süreyle karantina kamplarına kapatıldı.

Bu gözaltı merkezlerinin en büyüğü, 2.000 kişilik Howard Springs. Darwin şehrinin dışındaki bu kampta testleri negatif çıkmış olan üç aborjin, Kasım 2021’de duvarı aşıp kaçınca, polis her yere kontrol noktası kurdu, trafik durduruldu, araçlar arandı, hatta devreye helikopterler girdi.[99]

Howard Springs Kampı’nda kalmış eski bir mahkûmla yapılan, insanı okuyunca epey rahatsız eden bir röportajı okumak isteyenler, dipnottaki linke bakabilirler.[100]

Küresel Güney’de Kovid Baskısı

“Küresel Güney” olarak ifade edilen yoksul ülkelerde, biyogüvenlik kılıfına sokulmuş kapanma tedbirleri, Avrupa ve ABD’de dayatılan tedbirlere nazaran toplumları daha fazla yıkıma uğrattılar. Uluslararası Af Örgütü’nün 2020/21 tarihli raporunda izah edildiği biçimiyle, “birçok hükümet, gösterileri tümüyle yasakladı veya Afrika ve Amerika kıtasında görüldüğü üzere, yasadışı zor aygıtlarını devreye soktu.”[101]

Bu süreçte en yoksullar, en fazla zarar gördüler. “Kapanma tedbirleri ve sokağa çıkma yasakları, enformel sektörde çalışan çok sayıda insanın gelirlerini yitirmesine sebep oldu. Bu insanlar, toplumsal koruma imkânlarından da yeterince yararlanamadılar.” Söz konusu sektörde epey bir nüfusa sahip olan kadınlar ve genç kızlar, bu süreçten herkesten daha fazla etkilendiler.”[102]

Af Örgütü’nün Afrika bölgesine ilişkin değerlendirmesinde ise şunlar söyleniyor:

“Hükümetler, Kovid kurallarını ve yasaklarını uygulamak ve gösterileri dağıtmak için aşırı güç kullandı. […] pandemiden istifade eden hükümetler, ifade hürriyeti, barışçıl gösteri ve yürüyüş ve örgütlenme gibi haklara yönelik kısıtlamaları daha da artırdılar. Ele alınan neredeyse tüm ülkelerde Kovid’in yayılmasını durdurmak için acil durum ilân edildi. Fakat bu tedbirler, sık sık insan haklarını ihlal etme noktasında kullanıldı, örneğin güvenlik güçleri, göstericilere aşırı güç kullandılar.”[103]

Latin Amerika kıtasında en ağır kapanma tedbirleri, Dominik Cumhuriyeti’nde uygulandı. Bu ülkede polisin 20 Mart-30 Haziran 2020 tarihleri arasında “akşam sokağa çıkma yasağına uymadığı gerekçesiyle” yaklaşık 85.000 kişiyi gözaltına aldığı tahmin ediliyor. Benzer bir durum, Guatemala için de söz konusu. Bu ülkede de enformel sektörde çalışanlar dâhil, 40.000’den fazla insan, kapanma ve karantina tedbirlerine uymadığı gerekçesiyle hapse gönderilmiş.[104]

Af Örgütü’nün raporunda aktarıldığı kadarıyla, Latin Amerika genelinde yetkililer devlete bağlı olan, sosyal mesafe kuralının asla işlemediği, hijyen kurallarına hiçbir şekilde uyulmadığı karantina merkezlerine on binlerce insanı kapatmış. El Salvador’da karantina kamplarına 2.000’den fazla insan gönderilmiş, bunların bazıları, yaklaşık kırk gün bu kamplarda kalmış. Paraguay’da ise zorunlu karantina alanlarında Haziran 2021 itibarıyla 8.000 civarında insan bulunuyormuş.[105]

Af Örgütü’nün Asya raporunda da benzer ifadelere rastlanıyor.

“Kovid’in yayılmasına mani olmak adına farklı düzeylerde kapanma tedbirleri ve hareket kısıtlamaları tatbik edildi. Toplantılara bu süreçte izin verilmedi, politik reform talep eden gösterilere yoğun kısıtlamalar getirildi. […] Birçok hükümet, ayrıca pandemiye baskıcı ulusal güvenlik veya terörizmle mücadele kanunlarını çıkartmak veya bu silâhları kullanmak suretiyle cevap geliştirdi.”[106]

Ortadoğu için de durum aynı:

“Cezayir, Irak ve Lübnan’daki gösteriler yılın ilk aylarında örgütlenmeye devam etti, ta ki Kovid’in yayılmasıyla bu eylemler askıya alınana kadar. Barışçıl gösterilere katılanlar tutuklandılar, dövüldüler, kimi zaman da eylemlere katıldıkları için kovuşturmalara uğradılar. Irak’ta güvenlik kuvvetleri, yılın ilk iki üç ayı boyunca binlerce göstericiyi gözaltına aldı.”[107]

Ürdün’de örgütlü işçi sınıfı, Kovid bahanesiyle gerçekleştirilen en ağır saldırıyla yüzleşti: “Hükümet ve öğretmen sendikası arasında uzun süredir çözüme kavuşturulamamış olan ihtilaf, hükümetin Kovid sebebiyle memur maaşlarını 2020 sonuna dek ödememe kararı üzerine, daha da derinleşti.” Bu karar, yeni gösterilerle protesto edilince, “Ürdün polisi sendikanın 13 şubesine baskın düzenledi, onlarca sendikacıyı ve yönetim kurulu üyelerini gözaltına aldı, ayrıca mahkeme, sendikanın kapatılmasına karar verdi.”[108] Aşısızları taşlamakla meşgul olduğu için kapanmacı sol, Güney’in yoksul ülkelerinde Kovid üzerinden gösterilen aşırı tepkiyle pek ilgilenmedi.

Küresel Güney’de Yaşanan Ekonomik Travma

Güney’in yoksul ülkelerine en fazla zararı, Kuzey’in bu yoksul ülkelere kapıları kapatması verdi. Batı solu, işlenmiş olan bu suçu da görmezden geldi.

Küresel kapitalizm ve emperyalizm, tarih boyunca dünya ekonomisini merkez-çevre diye böldü. Çevre ülkeler, hammadde kaynaklarını ucuza zengin ülkelere ihraç etmek zorundaydı. Bu ülkeler, aynı zamanda düşük katma değerli ürünler imal etmeye mahkûmdu. Merkezin zengin ülkeleri, kapanma ve karantina tedbirlerini uyguladığında, uluslararası ticaret küçüldü, gelişmekte olan ülke ekonomileri, bu yaşanan ekonomik travmanın çilesini çektiler, neticede ihracat ve turizm kaynaklı gelirleri hızla düştü.

On yıl boyunca gelişmekte olan ekonomiler, kredi kuruluşlarına ödediklerinden daha fazla yardım ve kredi aldıktan sonra süreç 2020’de hızla terse döndü. Gelişmekte olan ülkeler, Kuzey’in zengin ülkelerindeki kredi kuruluşlarına 2020 yılında 194 milyar dolar nakletti.[109] 2020 yılı süresince en az 62 ülkede sağlığa yönelik kamu harcamalarının oranından çok daha büyük bir para, dışarıdan alınan borçların ödenmesine harcandı. “Ayrıca 2020 yılında en az 36 ülkede kamunun dışarıya ödediği borç, eğitim harcamalarından yüksekti.”[110]

2020’de Lancet dergisinde çıkan bir incelemenin yaptığı hesaba göre, kapanma tedbirleri yüzünden ekonomi alanında yaşanan daralma, 140 milyon insanı aşırı yoksulluğa mahkûm etti (yani bu kadar insan, günde 1,90 dolardan az para kazanır hâle geldi). Dahası, “derinleşen gıda güvensizliği sorunuyla yüzleşenlerin sayısı 2020 yılı sonunda iki katına çıkarak, 265 milyona ulaştı.” Lancet’ta çıkan bu çalışmanın hesabına göre, yaşanan bu ekonomik sıkıntı yüzünden 2020 yılı içerisinde beş yaşın altında 128.605 çocuk, açlık sebebiyle hayatını kaybetti.[111]

Peki tüm bunlar olurken, içimizdeki en zayıfları savunduğunu iddia eden Kuzey ülkelerinin solcuları ne yapıyorlardı? Bu insanlar, genelde bilim dışı ve baskıcı kapanma tedbirlerini, yasakları, aşı pasaportlarını ve sansürü, her türden el yıkama ve maske takma müsameresi gibi hiçbir yaraya merhem olmayan işlere alkış tutmakla meşgullerdi.

Grayzone sitesi, Kuzey’in zengin ülkelerinin Kovid konusunda gösterdiği aşırı tepkinin Güney’in yoksul ülkelerinde ekonomik krize yol açtığını cesaretle söyleyince, birçok solcu, internet denilen boşboğazlık mekânında öfkeden deliye döndü.

Trump Takıntısı Hastalığı ve Kovid

1976’daki domuz gribi fiyaskosundan beri ilâç endüstrisi ve onun CDC, Ulusal Sağlık Enstitüsü, Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü gibi kurumlardaki dostları, potansiyel her türden pandemiyi abartmak, bu balonu kendilerince şişirmek için uğraştılar. 2020’deki başkanlık seçimleri denilen o sıra dışı gelişme ile birlikte her şey kontrolden çıktı. Bu süreçte tüm Amerikan solu, aklını yitirdi.

Demokratlar, Kovid meselesini Trump’ı dize getirmeye yönelik politik strateji olarak benimsediler. Söz konusu strateji işe yaradı. Ama Demokratlar, işe yarayan bu stratejiden vazgeçmek niyetinde değillerdi. Demokratların bu aşırı tepkilerine yedeklenen kapanmacı sol, aşı karşıtlarına ve devletin resmi ağızlarından yayılan “yanlış bilgiler”e öfkeyle ve militan bir ruhla saldırmaya başladı.

2020 yılının baharında elde edilen kanıtlar, Kovid’in ilk başta varsayıldığı kadar ağır ve şiddetli olmadığını ortaya koyunca, burjuva basını da sürece dâhil oldu ve Trump’ı yeni olguları yeniden düşünmeye zorlamak için uğraştı. New York’ta beş sahra hastanesi inşa edildi, eyalet genelinde solunum cihazlarına ve Kovid’le bağlantılı teçhizata 1,1 milyar dolar harcandı[112], hükümete durmadan sataşıp duran Vali Cuomo, Trump yönetimini bin yataklı askerî hastane gemisi Comfort’ı New York limanına göndermeye mecbur etti.[113] Esasında burada yeni kanıtlar üzerinden siyasete yeni bir ayar çekiliyor değildi. Amaç, Trump’ı köşeye sıkıştırmaktı, öyle de oldu.

Süreci anımsamakta fayda var:

31 Ocak 2020: Dünya Sağlık Örgütü’nün salgının uluslararası toplumu ilgilendiren bir halk sağlığı acil durumunu ifade ettiğini açıklamasından bir gün sonra, New York şehrinde ilk vakanın görülmesinden bir ay, ABD’nin ilk virüs kaynaklı ölüme tanık olmasından bir hafta önce Başkan Donald Trump, Çin-ABD arası uçuşlara kısıtlama getirildiğini duyurdu. Bir süre sonra bu listeye başka ülkeler de eklendi.

Ana akım basın kuruluşları ve liberal gazeteler, ilk başta bu açıklamaya ateş püskürdüler. New York Times, seyahat yasaklarının “ırkçı” olduğunu söyledi.[114] Esasında seyahat kısıtlamalarına onay veren ifadelerle yüklü olan makalesinde Guardian, kapanma tedbirleri konusunda endişelerini dile getiriyor, “bu konuda gösterilecek aşırı tepkilerin dünya genelinde gereksiz bir korkuya yol açacağını, verilecek tepkiyi bir biçimde zayıflatacağını”, etkisiz taktiklerin eldeki sınırlı kaynakları heba edeceğini, hatta hayırdan çok zarara sebep olacağını” söylüyordu.[115]

1 Mart 2020 günü New York şehrinde ilk Kovid vakası görüldü. Dokuz gün sonra belediye başkanı Bill DeBlasio, riskin o kadar da yüksek olmadığına dair laflar etti. MSNBC’ye yaptığı açıklamada başkan şunları söylüyordu: “Elli yaşın altındaysanız ve sağlıklıysanız ki New Yorkluların büyük bir kısmı bu durumda, burada virüsün yol açtığı tehdit çok sınırlı. Bu virüse yakalansanız bile, Kovid grip veya nezleye benzer bir seyir izliyor. Ayrıca virüsün bulaşması da o kadar kolay değil.”[116]

Ama beş gün sonra, Kovid vakalarının artması ve vali Cuomo’nun korkuyu körükleyen açıklamalarda bulunması üzerine belediye başkanı DeBlasio, validen geri kalmamak için şehirdeki tüm devlet okullarını kapattı. Kısa bir süre sonra virüs kontrolden çıktı. Dolayısıyla ülkedeki en büyük devlet okulu sistemi, kapanma tedbirlerinin bir sonucu olarak, kapısına kilit vurdu.

2020 yılının Mart ayının sonlarında ABD’de günlük vaka sayısı 20.000’in üzerine çıktı. Nüfus yoğunluğu, Avrupa’yla bağlantısı ve hastaları gerisin geri bakımevlerine gönderen Cuomo’nun kötü yönetimi sonucu New York, virüsün merkez üssü hâline geldi. Gazeteler, tıbbi izolasyon tedbirleri uyarınca yapayalnız ölüp giden hastaların yürek burkan hikâyeleriyle dolup taştı.

İlk dalga dâhilinde bulaş sayılarının zirveye ulaştığı, kapanma tedbirleriyle ekonominin önemli bir bölümünde kepenklerin indirildiği 24 Mart günü, “Çin’e seyahat yasağı”nı gündeme getirip kapanma tedbirlerini yürürlüğe koyan Trump, Paskalya itibarıyla ekonomik faaliyetleri yeniden başlatmak istediğini duyurdu.[117]

“Tedavi sürecinin sorunun kendisinden daha ağır sonuçlara yol açmasını istemiyorum. Bugün asıl mevzumuz budur. Bir ülkeyi kapısına kilit vurmak suretiyle yok etmek mümkündür. […] Üstelik işe gitmesinler diye insanlara para ödemek zorundayız. Böyle bir duruma hiç düşmemiştik.”[118]

Medya, bu açıklamaya büyük bir öfkeyle karşı çıktı.

Başında Anthony Fauci ve Büyükelçi Debora Birx’ün bulunduğu Beyaz Saray Kovid-19 Görev Gücü, korkuyu körüklemek suretiyle resmi dili tayin etti. Bahar ayları boyunca bu görev gücü içerisinde yer almış olan Dr. Scott Atlas’a göre, Trump’ın etrafındaki ekip, bilhassa Jared Kushner, basında çıkan yazı ve haberler karşısında korkuya kapıldı, dolayısıyla bu görev gücünü lağv etme veya yeniden yapılandırma yoluna gidemedi. Sadece Trump çıkıp, kapanma tedbirlerinin sonlandırılmasına dönük mesajlarını iletebilmekteydi.[119] Öte yandan bu kapanma tedbirlerini eyalet valileri uyguluyor ve bu isimler, esas olarak Fauci’ye, Brix’e ve medyaya kulak asıyorlardı.

Trump’ın ekonomik faaliyetlerin yeniden başlatılmasına dönük çağrısından iki hafta sonra, bu mesajı dillendiren eylemler başladı. İlk eylemler, 9 Nisan Perşembe günü Wyoming eyaletinin Casper şehrinde ve Ohio eyaletinin Columbus şehrinde yapıldı. 14 Nisan günü kapanma tedbirlerini protesto eden eylemciler, Kuzey Carolina’nın Raleigh şehrinde bir araya geldiler. 15 Nisan günü Devos ailesinin finanse ettiği Michigan Özgürlük Fonu ve Michigan Muhafazakâr Koalisyon tarafından organize edilen daha büyük ve silâhların da taşındığı bir gösteri düzenlendi. Kitle, Michigan eyalet meclisi binasına girdi ve Vali Gretchen Whitmer’a küfürler edip, polisi alarma geçirecek saldırılar gerçekleştirdi. İki gün sonra Trump, Twitter hesabından takipçilerine aralarında Michigan’ın da bulunduğu, Demokrat Partili valilerce yönetilen üç eyaleti “özgürleştirme” çağrısı yaptı. Öğleden sonra Washington Valisi Jay Inslee, attığı tvitte Trump’ı “ülke içerisinde yaşanacak ayaklanma için zemin oluşturmakla ve yalanları sağa sola yaymakla” suçladı.[120]

Tam bu sırada New York eyaleti, beş sahra hastanesini hiç kullanılmaması sebebiyle kapattı. Bu önemli gelişmeyi medya, hiçbir şekilde haber yapmadı, çünkü yıldızı yeni parlayan Demokrat Partili valinin yanlış hesap üzerine kurulu politikasını eleştirmekten korktu, üstelik muhtemel başkan adayı olan bu valiyi eleştirmenin Trump’ın eline koz vereceğini düşündü.[121]

30 Nisan günü Michigan Özgürlük Birliği’nin örgütlediği, küçük ama daha fazla ağır silâhın taşındığı gösteriye katılanlar, Michigan eyalet meclisi binasının kapısına yeniden dayandılar. Bu sefer birçoğunun elinde otomatik tüfeklerin bulunduğu kalabalık, Vali Whitmer’ı Adolf Hitler’le kıyaslayan sloganlar attı, dövizler taşıdı. Bu olay karşısında Temsilciler Meclisi üyesi Raşide Talib, attığı tvitte şoke olduğunu, yaşanan olay karşısında tiksinti duyduğunu dile getirdi. Bir gün sonra ise Trump şu tviti attı. “Michigan valisi birazcık ödün versin de şu yangın sönsün. Bunlar çok iyi insanlar, sadece öfkeliler. Onlar, hayatlarını yeniden güvenli bir biçimde yaşamak istiyorlar! Onları görün, onlarla konuşun, onlarla anlaşın.”[122]

Bir değerlendirmeye göre, 2020 baharında en az 32 eyalette kapanma karşıtı yürüyüş ve eylem gerçekleştirildi.[123]

Nisan sonu itibarıyla Cumhuriyetçiler ve sağcı kitle tabanı, yeniden açılma fikrine büyük bir şevkle sahip çıkarken, Demokrat Partililer ve sol, ilgili politikayı zerre inceleme gereği duymadan, hatta başkalarının açtığı yoldan inatla yürümek suretiyle, kapanma tedbirlerine sahip çıkmayı seçti. Böylelikle virüs denilen hikâye, tümüyle ve ümitsiz bir biçimde politize edildi, ayrıca kimse, bu dönemde birçok Cumhuriyetçi valinin sert kapanma tedbirleri alıp uyguladığı gerçeğini görmedi.

Kaliforniya, Virjinya ve Politik Yolun Düzeltilmesi

Esasında Kovid krizi de politik tıp gibi iş gördü: Trump’ın pandemi sürecini yanlış yönetmesi, onu koltuğundan etti. Fakat sonra Demokratlar ve liberal gazeteciler, Kovid’e yönelik, artık histeri hâlini almış, aşırı tepkilerinden bir türlü kurtulamadılar. O bataklığa daha fazla saplandılar. Anlaşılan o ki oradan çıkmaları artık mümkün değil.

Kaliforniya’da yoğun kapanma tedbirlerinin seçimin yenilenmesine neden olduğu, Vali Gavin Newsom’ın zafer kazandığı durumda bile siyasetçiler, uzmanlar ve danışmanlar, Kovid histerisine yönelik bağlılıklarını daha da artırdılar. Kendisine seçimi kazanmasının ülke genelinde Demokratlar için ne anlama geldiği sorusu sorulduğunda Newsom şunu söyledi: “Bu süreçte dik durmak ve insanların güvenli, sağlıklı koşullarda yaşaması için çalışmak zorundayız. İnsanların hayatlarını koruma, bu hastalığın hızını düşürüp etkilerini azaltma konusunda ürkek davranmamalıyız. Bunlar, yapılacak doğru şeyler, ayrıca bu seçimde başarıyı getiren ana faktör.”[124]

Ama sonra Kasım 2021’de Virjinya’daki valilik seçiminde büyük bir yenilgiyle yüzleşildi. Şirketlerin tonla para akıttığı, genelde Demokrat Parti’nin kazandığı bir eyalette Demokrat Parti adayı seçimi Cumhuriyetçilerin adayına kaybetti. Benzer bir durum, neredeyse, hep Demokrat Parti’ye oy vermiş olan New Jersey’de de yaşanıyordu. Basın, Virjinya’da Cumhuriyetçilerin oylarını yüzde 20 oranında artırmış olmasını ırkçı beyazların okullarda eleştirel ırk teorisinin müfredata girmesi karşısında duyduğu korkunun bir sonucu olarak izah etti. Eğitim tabii ki en önemli meseleydi[125] fakat bu eyalette Cumhuriyetçilerin adayı Glenn Youngkin’in en fazla üzerinde durduğu konu başkaydı. Youngkin, Fox News için yazdığı bir makalede derdini şu şekilde özetlemekteydi: “Virjinya’da ifrata varmış, kapsamı alabildiğine geniş tutulmuş olan okul kapatma tedbirleri, öğrencilerin gelişimine ve ruhsal durumuna büyük zararlar vermiştir.”[126]

2021’in sonbahar ayları boyunca ülke genelinde sağcıların desteğini arkasına alan ve okul yönetimlerini hedefe koyan halk hareketi iyice güçlendi. Ülke genelinde 215 okulda, bir yıl içerisinde olağan koşullarda seçim yapılan okul sayısından dört kat daha fazla sayıda okulda, yönetim kurulu üyeleri seçimle yeniden belirlendi. Bu seçimlerin önemli bir kısmında ana mesele, Kovid kısıtlamalarıydı.[127]

2022 yılına girildiği günlerde Biden yönetimi, sol liberallerdeki bu Kovid takıntısının yol açtığı politik tehlikenin farkına vardı. CDC’nin başındaki isim olan Rochelle Walensky, karantina sürelerini yarı yarıya düşürmeyi önerdi ve yaptığı açıklamada vaka sayılarındaki artışa nispetle hastane yatış sayılarının ve ölüm sayılarının düşük olduğunu söyledi. Biden da yaptığı açıklamada, tüm dünyaya Kovid krizine devlet katında bulunabilecek bir çözüm olmadığını duyurdu. Fakat kimi önemli öğretmen sendikası şubeleri, okulların kapatılması ile ilgili isteklerini inatla dile getirmeye devam ettiler.[128]

Ulusa Sesleniş konuşmasında Biden, maskeleri çıkartmanın vaktinin geldiğini söyledi. Ama New York şehrinde yaklaşık 3.000 kamu işçisinin işten atılmasına, on binlerce insanın işinden olmasına sebep olan tüm o baskıcı yasaklar ve yaptırımlar olduğu yerde kaldı. Üstelik solun bu konulara verdiği destekte de bir azalma olmadı.

Kovid hiç bitmeyecek, hastalık pandemiden salgın aşamasına gerileyecek, gerektiğinde salgına karşı verilen baskıcı tepkilere yeniden başvurulacak. Oysa bugün solun Kovid adı altında uygulanan baskı politikalarına arka çıkmaktan vazgeçmesi gerekiyor.

Kovid’e yönelik tepkiler ve solun bu tepkileri eleştirememesi, çok ağır sonuçlara yol açtı. Halkın yaptırımlara, aşı pasaportlarına, kapanma tedbirlerine ve sansüre yönelik eleştirilerinin meşru olduğunu göremeyen sol, giderek işçi sınıfına yabancılaştı. Bugün Kovid ile ilgili yasaklara ve yaptırımlara onay verenlerin sayısı ile aşı vurulanların sayısı bir değil. Birçok insan, işini kaybetmemek için, fizikî varlığı tehditle yüzleşmesin diye aşı vuruldu.

Önemli bir kısmı meslek sahibi yönetici sınıfa mensup olan kapanmacı solun bu tür konulara dair hiçbir fikri yok. Bu solun üyeleri, kapanma tedbirlerinin keyfini çıkarttılar, ikinci evlerinde uzaktan çalıştılar, çocuklarıyla daha fazla vakit geçirdiler, evde oturup yemekler pişirdiler. Hatta bir dostum, kapanma tedbirlerini “yaşam-iş arasında yeni bir denge kurulmasını sağladığı” için övmüş, Berkeley’de güneşin vurduğu yol kenarlarında komşularıyla ev önünde kokteyllerini sosyal mesafeli olarak keyifle yudumladıklarından bahsetmişti.

Bidon kafalılara, makarnacılara, tüm o sefil yaratıklara karşı verdiği mücadeleyi kaybetmiş olan kapanmacı solcular, bugün kafa karışıklığı yaşıyorlar. Onlar, kendileri Fauci’ye güveniyorlar diye herkesin ona güvenmesi gerektiğini düşünüyorlar.

Birçok işçi, bu süreçte baskı sonucu aşı oldu. Hepsi de aşı kâğıtları elinde, Fauci gibi hesap vermek nedir bilmeyen bürokratların talimatları sonucu alınan kapanma tedbirlerine ve yasaklara öfke kusuyor. Çalıştığım üniversiteden mezun olmuş, şimdilerde işçilik yapan bir öğrencim, sendikasının baskısı sonucu aşı yaptırmasını tecavüze benzetmişti. Bugün benzer durumda olan birçok insan, olan bitenden Demokratları ve solu sorumlu tutuyor.

New England’ın kırsalında yaşıyorum. Burada Bernie Sanders’a oy vermiş, ama şimdi kapanma tedbirleri yüzünden sırf mesaj vermek için gidip Cumhuriyetçilere oy atacak birçok insan tanıyorum. Anket firmaları bu eğilimi zerre incelemiyorlar, oysa bu eğilim, 2022 ortalarında yapılacak seçimde büyük bir yenilginin yaşanmasına sebep olacak. Yaşanacak hezimetin işaretlerini şimdiden alan Demokrat Partili siyasetçiler, yeniden seçime girmek için çabalamak yerine, istifa etmeyi seçiyorlar. Eskiden çantada keklik görülen koltuklardan bugün bir bir vazgeçiliyor.[129]

2024’teki başkan seçimi, Demokrat Partilileri şimdiden kaygılandırıyor. Gerçekten de uzun vadede Kovid histerisine yönelik tepkinin Cumhuriyetçiler etrafında kemikleşmiş bir azınlığın iktidara gelmesine sebep olması gibi bir risk var ortada. Bugün Cumhuriyetçilerin eyaletlerin üçte ikisine hâkim olup, yasa değişikliklerini geçirmek suretiyle, gelir vergisini ortadan kaldırması, sosyal sigorta kurumunu ve PTT’yi özelleştirmesi, çevreyle ilgili mevzuatı ortadan kaldırması, sendika kurmayı yasadışı ilân etmesi vs. artık imkân dâhilinde. Bu olasılık gerçekleşecek olursa, sosyal demokrat solun çevreyi korumak, eşitsizliği azaltmak, işçileri güçlendirmek, önyargılara son vermek, sağlık ve eğitime erişim imkânlarını artırmak gibi tüm isteklerin gerçekleşeceği gün, iyiden iyiye bilinmez bir tarihe ötelenecek. Bunun suçlusunu uzakta aramamak gerekiyor, dönüp Kovid tedbirleri kapsamında uygulanan baskılara onay verenlere, o saldırının kapsamının genişletilmesine destek sunanlara, uygulanan politikaları bağnaz bir yaklaşımla savunanlara bakılmalı.

Asıl, dünya genelinde insanların yeni ve eşi benzeri görülmemiş bir seviyeye ulaşmış olan baskının biyolojik-tıbbi gerekçelere dayandırılması durumunda nasıl o baskıyı kabule zorlanabildiklerini görmek insanın ciğerini dağlıyor. Politik elitler ve ilâç işinden voliyi vuran soyguncular, pandemi politikaları ile düzeni sağlamayı bundan sonra büyük bir hevesle isteyecekler.

Christian Parenti
31 Mart 2022
Kaynak

Dipnotlar
[1] “’How can we get food to them?’ asks Chomsky. ‘Well, that’s actually their problem’,” National Post, 27 Ekim 2021. NP.

[2] Branko Marcetic, “We Need a Nationwide Vaccine Mandate,” 11 Ağustos 2021. Jacobin.

[3] Doug Henwood, 7 Nisan 2021, Twitter.

[4] Benjamin Bratton, The Revenge of the Real: Politics for a Post-Pandemic World, (Verso, 2021), s. 11, 77.

[5] David Cole ve Daniel Mach, “We Work at the A.C.L.U. Here’s What We Think About Vaccine Mandates,” 2 Eylül 2021, NYT.

[6] Resmi eposta yazışması “Geçici Başkan Yardımcısı ve Baş Operasyonlar Müdürü Mark Flower’dan John Jay Koleji Öğretim Üyeleri ve Personeli’ne”, 23 Şubat 2022, Cevap: Kovid-19 Güncellemesi.

[7] Rochelle Walensky’in Wolf Blitzer ile gerçekleştirdiği söyleşi, CNN, 6 Ağustos 2021, Rumble.

[8] Kat Eschner, “The Long Shadow of the 1976 Swine Flu Vaccine ‘Fiasco’,” 6 Şubat 2017, Smithsonian. 1976’ta görüldüğü iddia edilen hileli domuz gribi ile ilgili şu 60 Minutes haberine de bakılabilir: Youtube.

[9] Örneğin Anthony Fauci hayalperest bir tutumla HIV aşısı peşine düştüğü için AIDS’in ayakta tedavi edilmesine ilişkin çözüm önerilerini elinin tersiyle ittiğinde eylemciler zehir zemberek açıklamalar yaptılar, hakaret ve küfür içeren mektuplar kaleme aldılar. Üstelik bu mektuplara ana akım medya kuruluşlarına ait gazetelerde yer verildi! Larry Kramer, “An Open Letter to Dr. Anthony Fauci,” The Village Voice, 31 Mayıs 1988, VV.

[10] Dr. Scott Atlas, söz konusu görev gücünün üyesiydi. Yaptığı değerlendirmede elinin kolunun nasıl bağlandığını anlatıyor. Ateşli bir Trump destekçisi olan Atlas, eski başkanını eleştirme konusunda imtina etse de kontrolü yitirmiş olan hükümetin o dönemde Koronavirüs Görev Gücü’nün bilim dışı mesajlarıyla oluşturulan, korku yayma amaçlı manşetlere teslim olduğunu söylüyor. Bu manşetlere göre hareket eden isimlerden biri de Jared Kushner. Scott Atlas, A Plague Upon Our House: My Fight at the Trump White House to Stop COVID from Destroying America, (New York: Bombardier Books, 2021).

[11] “Program fonları” konusunda Gıda ve İlâç İdaresi’nin bilgi formuna bakılabilir: FDA.

[12] “Süreç içerisinde Gıda ve İlâç İdaresi giderek hız meselesine vurgu yapmaya başladı. Bu vurgu esasen hem hasta savunma örgütlerinin hem de endüstrinin bir talebiydi. 1992 yılından başlayarak ilâçları gözden geçirme işlemlerinin sürelerinin sınırlandırılması karşılığında gözden geçiren çalışanların maaşlarına zamlar yapıldı. 2017 yılında ilâç şirketleri, markalı ilâçlar ve muadil ilâçların bilimsel gözden geçirme işlemlerine 905 milyon dolar para akıttılar. Bu rakam, FDA’in bilimsel gözden geçirme işlemlerine ayırdığı bütçenin yüzde 75’ini meydana getiriyordu. Oysa bu oran, 1993 yılında yüzde 27 civarındaydı.” Caroline Chen, “FDA Repays Industry by Rushing Risky Drugs to Market,” ProPublica, 26 Haziran 2018, Pro.

[13] Cornell Law School, Legal Information Institute, 15 U.S. Code § 3710c— Devlet kurumlarına verilen paraların dağılımı, Law.

[14] Profile page “Anthony S. Fauci, M.D., Director, NIAID”, Niaid.

[15] “Noam Chomsky: Corporate Patents & Rising Anti-Science Rhetoric Will Prolong Pandemic,” democracy now 30 Aralık 2021, Democracy.

[16] “[…] Ma Q, Liu J, Liu Q gibi popülasyonlarda asemptomatik bulaşların oranı yüzde 40,5.” Global Percentage of Asymptomatic SARS-CoV-2 Infections Among the Tested Population and Individuals With Confirmed COVID-19 Diagnosis: A Systematic Review and Meta-analysis.” JAMA Netw Open. 2021;4(12): Jama.

[17] Vivian Wang, “Most Coronavirus Cases Are Mild. That’s Good and Bad News,” New York Times, 27 Şubat 2020, NYT.

[18] CDC’nin “Seçili Demografik ve Coğrafi Özelliklere Göre Haftalık Güncellemeler”e göre hesaplanmış rakamlar için 1. Tablo’ya bakınız. CDC.

[19] John Ioannidis, “Infection fatality rate of COVID-19 inferred from seroprevalence data,” Bull World Health Organ. 1 Ocak 2021; 99 (1): Pubmed.

[20] Cathrine Axfors, John P A Ioannidis, “Infection fatality rate of COVID-19 in community-dwelling populations with emphasis on the elderly: An overview,” 23 Aralık 2021, Medrxiv.

[21] Sarah Wheaton, “How the coronavirs split science in two: With so many lives on the line, some ideas have been too dangerous to discuss,” 8 Aralık 2021, Politico.

[22] Sağcı şeytanı taşlayan ve akla karşı inşa edilen sol histerinin çarpıcı bir örneği için bkz.: “Herd Immunity: Is It a More Compassionate Approach or Will It Lead to Death or Illness for Millions?” Democracy Now, 15 Ekim 2020, DN.

[23] Daniel F. Gudbjartsson vd.,“Humoral Immune Response to SARS-CoV-2 in Iceland,” New England Journal of Medicine, 1 Eylül 2020, Nejm; “Gerçek zamanlı polimeraz zinciri reaksiyonu teknolojisini kullanan ve genelde sonuç üretmesi saatler alan Kovid-19 PCR testleri konusunda Walensky, bu testlerin ilk bulaşın ardından 12 haftaya kadar pozitif sonuç verdiği görüldüğü için yeni CDC kılavuzuna eklenmediğini söyledi.” Quint Forgey, “This was the moment’: CDC defends altered guidance amid Omicron surge,” 29 Aralık 2021 Politico; Melanie Mason, “Hundreds of thousands in L.A. County may have been infected with coronavirus, study finds,” Los Angeles Times, 20 Nisan 2020, LAT; Debbie Koenig, “Evidence Mounts for Greater COVID Prevalence,” (Tıbbi açıdan gözden geçiren: Dr. Neha Pathak) 24 Nisan 2020, Webmed.

2020 yılının Mayıs ayının başlarında Amerika’da dört eyalet tüm hapishanelerdeki mahkûmları teste tabi tuttu. Bu çalışmaların ortaya koyduğu biçimiyle bulaş oranı yüksekti ama vakaların büyük bir kısmı, yüzde doksandan fazlası asemptomatik veya hafif düzeydeydi. Bkz.: Linda So, Grant Smith, “In four U.S. state prisons, nearly 3,300 inmates test positive for coronavirus — 96% without symptoms,” Reuters, 25 Nisan 2020.

[24] Bkz.: “Reported cases, deaths and vaccinations by country” select for all time and organize by deaths per 100,000. “Coronavirus World Map: Tracking the Global Outbreak,” New York Times, 19 Ocak 2022, NYT.

[25] Şu alt başlığa bakınız: “Comorbidities and other conditions”, Centers for Control and Prevention, Weekly Updates by Select Demographic and Geographic Characteristics, CDC.

[26] Benjamin Mueller ve Eleanor Lutz, “U.S. Has Far Higher Covid Death Rate Than Other Wealthy Countries,” New York Times, 1 Şubat 2022, NYT.

[27] Jackie Salo, “CDC chief corrects Sotomayor’s pediatric COVID hospitalization claim,” The New York Post, 9 Ocak 2022, NYP. Ayrıca bkz.: Aaron Blake, “Rochelle Walensky is not good at this,” Washington Post, 10 Ocak 2022, WP.

[28] Kentucky Madison şehri adli tabibi Carlos B. Coyle ile 31 Aralık 2021’de telefon üzerinden gerçekleştirilen röportaj ve 15 Ocak 2022 tarihli eposta yazışması.

[29] Nielsen, G.P., Björnsson, J. & Jonasson, J.G. “The accuracy of death certificates.” Vichows Archiv A Pathol Anat 419, s. 143–146 (1991). Archive; Ayrıca bkz.: Jacqueline Messite, Steven D. Stellman, “Accuracy of death certificate completion: the need for formalized physician training,”, 13 Mart 1996; 275, 10; PA Research II Periodicals, s. 794. Gate; Ayrıca bkz.: Donald M. Lloyd-Jones vd., “Accuracy of Death Certificates for Coding Coronary Heart Disease as the Cause of Death,” Annals of Internal Medicine, 15 Aralık 1998, Annals.

[30] N. M. Makiko vd., “Accuracy of death certificates and assessment of factors for misclassification of underlying cause of death,” Journal of Epidemiology, (2016) 26(4), s. 191-198, JE.

[31] U. S. H. Gamage vd. “The impact of errors in medical certification on the accuracy of the underlying cause of death,” PLoS ONE, Cilt. 16, Sayı. 11, 8 Kasım 2021. Gale Academic OneFile, Pubmed.

[32] Devletin çıkarttığı kanun hükmünde kararnamelere dair genel bir değerlendirme için bkz.: “State Governors’ ‘Stay-at-Home’ and Prohibition on Elective Procedures Orders,” McGuire Woods Hukuk Firmasının internet sitesi, 13 Ekim 2020, Woods.

[33] İlk CDC kılavuzu artık yayında değil. Fakat bu kılavuza diğer kurumların nasıl uydukları konusunda şurada bilgiler mevcut: Karen S. Sealander vd., “How to handle elective surgeries and procedures during the COVID-19 pandemic,” 22 Mart 2020, McDermott, Will ve Emery Hukuk Firması’nın internet sitesinden, MWE.

[34] Basın açıklaması, konu güvenliği, “CMS Releases Recommendations on Adult Elective Surgeries, Non-Essential Medical, Surgical, and Dental Procedures During COVID-19 Response,” 18 Mart 2020, CMS.

[35] Suzanne Rowan Kelleher, “45 U.S. States Shut Down And Counting: State-By-State Travel Restrictions,” 28 Mart 2020, Forbes. Ayrıca bkz.: Sarah Mervosh, Denise Lu ve Vanessa Swales, “See Which States and Cities Have Told Residents to Stay at Home,” New York Times, 20 Nisan 2020, NYT.

[36] Rebecca Robbins, “Routine cancer screenings have plummeted during the pandemic, medical records data show,” 4 Mayıs 2020, Stat.

[37] Dennis Thompson, “Layoffs and Losses: Covid-19 Leaves U.S. Hospitals in Financial Crisis”, 6 Mayıs 2020, Usnews.

[38] Margot Sanger-Katz, “Why 1.4 Million Health Jobs Have Been Lost During a Huge Health Crisis,” New York Times, 8 Mayıs 2020, NYT; ayrıca bkz.: Kelly Gooch, “1.4 Million Healthcare Jobs Lost in April,” Becker’s Hospital Review, 8 Mayıs 2020, BHR; “As Hospitals Lose Revenue, More Than A Million Health Care Workers Lose Jobs,” NPR/Morning Edition, 8 Mayıs 2020, NPR; Alia Paavola, “266 hospitals furloughing workers in response to COVID-19,” Becker’s CFO Hospital Report, 31 Ağustos 2020, BHR. “Michigan Medicine to furlough 1,400 employees, delay construction on new hospital,” 5 Mayıs 2020, Mlive. Ayla Ellison, “University of Rochester Medical Center furloughs 3,400 workers,” Becker’s CFO Hospital Report, 11 Mayıs 2020, BHR.

[39] “HHS Announces Additional Allocations of CARES Act Provider Relief Fund,” ABD Sağlık ve İnsanî Hizmetler Bakanlığı basın açıklaması, 22 Nisan 2020, Public.

[40] Hizmet Sağlayıcılara Destek Fonu’na Maaşları Koruma Programı’ndan, Sağlık Hizmetlerini Artırma Kanunu’ndan ve Koronavirüsle Mücadele ve Yardımlar İçin Ek Ödenek Kanunu’ndan 75 milyar dolar daha geldi. Aralık 2020’de Kongre fona 2021 tarihli Takviye Edilmiş Ek Ödenek Kanunu üzerinden 3 milyar dolar daha aktararak fonun elindeki paranın 178 milyar dolara çıkmasını sağladı. Public.

[41] “Special Bulletin: Senate Passes the Coronavirus Aid, Relief, and Economic Security (CARES) Act,” American Hospital Association, 26 Mart 2020. Özellikle sitede “Teşhisle Bağlantılı Ek Sigorta Poliçesi” bölümüne bakılabilir. Burada şu söylenmektedir: “Acil durum dönemi boyunca kanun üzerinden Kovidli hastalara yüzde 20 oranında ek sigorta poliçesi sunuldu. Bu yardım sayesinde kent ve kırsaldaki, paranın sonrasında ödendiği sisteme bağlı hastanelerde tedavi görebilecekler.” AHA. Ayrıca bkz.:: Angelo Fichera, “Hospital Payments and the COVID-19 Death Count,” FACTCHECK.org, 21 Nisan 2020.

[42] Karyn Schwartz ve Anthony Damico, “Distribution of CARES Act Funding Among Hospitals,” KFF, 13 Mayıs 2020, KFF.

[43] ICD-10-CM Official Coding and Reporting Guidelines, 1 Nisan 2020 – 30 Eylül 2020. CDC.

[44] Provider Relief Programs: Provider Relief Fund and ARP Rural Payments Frequently Asked Questions, s., 14, 39. HRSA.

[45] HHS Announces Additional Allocations of CARES Act Provider Relief Fund HHS Press Office, 22 Nisan 2020.

[46] Emma Brown, Beth Reinhard ve Reis Thebault, “Which deaths count toward the covid-19 death toll? It depends on the state,” Washington Post, 16 Nisan 2020.

[47] “Cases in U.S.” CDC, 14 Nisan 2020. Archive.

[48] Emma Brown, Beth Reinhard ve Reis Thebault, “Which deaths count toward the covid-19 death toll? It depends on the state.” Washington Post, 16 Nisan 2020, WP.

[49] “COVID-19 Funeral Assistance,” FEMA.gov, son güncelleme. 22 Aralık 2021, FEMA.

[50] Parayı alabilecek kişilerin listesi şu şekilde: Tıbbi Bakım programından ücret alan hizmet sağlayıcıları, yoksullara tıbbi bakım hizmeti sunanlar, bu hizmet dâhilinde yönetilen bakım planları, diş hekimleri, yardım alan hastaneler, davranış sağlığı hizmet sağlayıcıları, kırsal alanda çalışan hekimler vs., ehil bakım tesisleri, kabile bölgelerindeki hastane ve klinikler, şehirlerdeki sağlık merkezleri, güvenlik ağına bağlı hastaneler, Kovid olduğu doğrulanmış çok sayıda hastaya tedavi hizmeti sunan hastaneler. Health Resources & Servs. Admin., CARES Act Provider Relief Fund, Frequently Asked Questions, güncelleme tarihi: 27 Eylül 2021, HRSA, s. 27.

[51] Kovid faturası kesme üzerinden yapılan dolandırıcılık vakaları öyle çok görüldü ki Adalet Bakanlığı bu konuyla ilgilensin diye Sağlık Hizmetlerinde Dolandırıcılık Birimi Kovid Kurumlararası Çalışma Grubu adında özel bir birim kurmak zorunda kaldı. “National Health Care Fraud Enforcement Action Results in Charges of Over $308 Million in Intended Loss Against 52 Defendants in the Southern District of Florida,” basın açıklaması, Adalet Bakanlığı ABD Florida Güney Bölgesi Savcılığı, 17 Eylül 2021, Justice.

[52] Robert Pell vd., “Coronial postmortem reports and indirect COVID-19 pandemic-related mortality,” (BMJ Journals) Journal of Clinical Pathology, 17 Ocak 2022, JCP.

[53] Lai AG, Pasea L, Banerjee A, vd., “Estimated impact of the COVID-19 pandemic on cancer services and excess 1-year mortality in people with cancer and multimorbidity: near real-time data on cancer care, cancer deaths and a population-based cohort study,” BMJ Open, 17 Kasım 2020, BMJ.

[54] Berkeley Lovelace Jr. ve Noah Higgins-Dunn, “Trump says nationwide lockdown would ‘ultimately inflict more harm than it would prevent’,” 3 Ağustos 2020, CNBC.

[55] “Drug Overdose Deaths in the U.S. Top 100,000 Annually,” CDC basın açıklaması, 17 Kasım 2021, CDC.

[56] “The Record Increase in Homicide During 2020,” CDC Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi, 8 Ekim 2021, CDC.

[57] “2020 Fatality Data Show Increased Traffic Fatalities During Pandemic,” The U.S. Department of Transportation’s National Highway Traffic Safety Administration, 3 Haziran 2021, NHTSA.

[58] Tomislav Mihaljevic ve Gianrico Farrugia, “How Many More Will Die From Fear of the Coronavirus?” New York Times, 9 Haziran 2020, NYT.

[59] A.g.e.

[60] Jonas Herby, Lars Jonung ve Steve H. Hanke, “A Literature Review and Meta-Analysis of the Effects of Lockdowns on COVID-19 Mortality,” Studies in applied economics number 200, John Hopkins University, Ocak 2022, PDF.

[61] Masks off? Fauci confirms ‘extremely low’ risk of transmission, infection for vaccinated, 17 Mayıs 2021, Yahoo.

[62] Jennifer Frazer, “The Risk of Vaccinated COVID Transmission Is Not Low,” Scientific America, 16 Aralık 2021. Bu makale, konuyla alakalı birçok çalışmanın linkini içeriyor.

[63] “CDC Director Admits to CNN That COVID Vaccines Don’t Prevent Transmission of the Virus”, 6 Ağustos 2021, Rumble.

[64] Marcie Smith Parenti, “Why won’t the US medical establishment “believe women”? Covid-19 vaccines do not warn about menstrual disruption,” The Grey Zone, 13 Ağustos 2021, GZ.

[65] Aylin Woodward, “We’re likely to need coronavirus booster shots after the initial vaccine,” Business Insider, 22 Kasım 2020, BI.

[66] Sara Y Tartof vd., “Effectiveness of mRNA BNT162b2 COVID-19 vaccine up to 6 months in a large integrated health system in the USA: a retrospective cohort study,” 4 Ekim 2021, Lancet.

[67] Berkeley Lovelace Jr., “Israel says Pfizer Covid vaccine is just 39% effective as delta spreads, but still prevents severe illness,” 23 Temmuz 2021, CNBC.

[68] “Israel to offer COVID boosters 3 months after second vaccine dose,” Times of Israel, 27 Aralık 2021, TI.

[69] Isabel Kershner, “Israel Considers 4th Vaccine Dose, but Some Experts Say It’s Premature,” New York Times, 23 Aralık 2021, NYT.

[70] “Frequent Boosters Spur Warning on Immune Response,” Frequent Boosters Spur Warning on Immune Response”, 12 Ocak 2022, Bloomberg.

[71] “Aspirin Use to Prevent Cardiovascular Disease Task Force Issues Draft Recommendation Statement on Aspirin Use to Prevent Cardiovascular Disease,” US Preventive Services Task Force Bulletin, 12 Ekim 2021, US.

[72] Essi Lehto, “Finland joins Sweden and Denmark in limiting Moderna COVID-19 vaccine,” Reuters, 7 Ekim 2021, Reuters.

[73] Amir Abbas Shiravi, Ali Ardekani, Erfan Sheikhbahaei, and Kiyan Heshmat-Ghahdarijani, “Cardiovascular Complications of SARS-CoV-2 Vaccines: An Overview,” Cardiology and Therapy, 29 Kasım 2021, NCBI.

[74] “PREP Act Immunity from Liability for COVID-19 Vaccinators”, PHE.

[75] Hannah Kuchler, Donato Paolo Mancini ve David Pilling “The inside story of the Pfizer vaccine: ‘a once-in-an-epoch windfall’ The American company now dominates the market for Covid jabs. But does that give it too much power?”, The Financial Times, 29 Kasım 2021, FT.

[76] Jenna Greene, “Wait what? FDA wants 55 years to process FOIA request over vaccine data,” 18 Kasım 2021, Reuters.

[77] A.g.e.

[78] “Memorandum of points and authorities in support of Pfizer Inc.’s motion for leave to intervene for a limited purpose,” Case 4:21-cv-01058-P Document 41 Filed 21 Ocak 2022, PDF.

[79] Peter Doshi, “Does the FDA think these data justify the first full approval of a covid-19 vaccine?”, 23 Ağustos 2021, BMJ.

[80] Peter Doshi, “Pfizer and Moderna’s ‘95% effective’ vaccines—we need more details and the raw data,” 4 Ocak 2021, BMJ.

[81] Peter Doshi, “Does the FDA think these data justify the first full approval of a covid-19 vaccine?”, 23 Ağustos 2021, BMJ.

[82] “Pfizer and BioNTech Conclude Phase 3 Study of COVID-19 Vaccine Candidate, Meeting All Primary Efficacy Endpoints,” Pfizer basın açıklaması, 18 Kasım 2020 Çarşamba, Pfizer.

[83] “From the 12/24/2021 release of VAERS data: Found 21,002 cases where Vaccine is COVID19 and Patient Died,” Medalerts.

[84] Ross Lazarus, “Electronic Support for Public Health–Vaccine Adverse Event Reporting System (ESP:VAERS)” Grant Final Report (Grant ID: R18 HS 017045), 2010’da ABD Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanlığı Sağlık Araştırmaları ve Kalite Kurumu’na (AHRQ) teslim edildi: PDF.

[85] 1976’da domuz gribiyle ilgili söylenen yalanlar konusunda da bu eski 60 Minutes yayını önemli bilgiler sunuyor: Youtube.

[86] Kat Eschner, “The Long Shadow of the 1976 Swine Flu Vaccine ‘Fiasco’,” 6 Şubat 2017, Smithsonian.

[87] Denise Grady ve Katie Thomas, “Drug Company Under Fire After Revealing Dengue Vaccine May Harm Some,” 17 Aralık 2017, NYT.

[88] David Cole ve Daniel Mach, “We Work at the A.C.L.U. Here’s What We Think About Vaccine Mandates,” 2 Eylül 2021, NYT.

[89] Amerikan Devrimi’ni, ABD Anayasası’nı ve cumhuriyetin ilk dönemini soldan okuyan bir çalışma için benim kitabıma bakılabilir: Radical Hamilton: Economic Lessons from a Misunderstood Founder, (Verso, 2020).

[90] Walker Bragman ve Alex Kotch, “How The Koch Network Hijacked The War On COVID,” The Daily Poster, DP.

[91] Sophie Reardon, “Spotify says it will add advisory to podcasts that discuss COVID-19 amid Joe Rogan controversy,” 31 Ocak 2022, CBS.

[92] Roxane Gay, “Why I’ve Decided to Take My Podcast Off Spotify,” 3 Şubat 2022, NYT.

[93] Conor Skelding, “New Twitter CEO has brought wave of high-profile bans in short tenure,” New York Post, 8 Ocak 2022, NYP.

[94] Buck v. Bell, 274 U.S. 200 (1927), Justia; ayrıca bkz.: Josh Blackman, “The Irrepressible Myth of Jacobson v. Massachusetts,” Buffalo Law Review, Cilt 70 Sayı., 1 Madde 3, 25 Şubat 2022, Law.

[95] Alex Gutentag, “Revolt of the Essential Workers,”, 25 Ekim 2021, Tablet.

[96] A.g.e.

[97] Clint Rainey, “Unions can’t agree on vaccine mandates. Here’s where nurses, pilots, teachers, and others stand,” Fast Company, 13 Ekim 2021, FC.

[98] Freddie Sayers, “Inside the Austrian lockdown: We explore the world’s first lockdown for the unvaccinated,” 31 Aralık 2021, Unherd.

[99] Maroosha Muzaffar, “Three arrested after scaling fence of Australian Covid quarantine compound in middle of night,” 1 Aralık 2021, Independent.

[100] “Inside Australia’s Covid internment camp,” UnHerd with Freddy Sayer, 2 Aralık 2021, Unherd.

[101] Amnesty International Report 2020/21 (Amnesty International Ltd.: Londra, 2021), s. 17. Amnesty.

[102] A.g.e., s. 14.

[103] A.g.e., s. 18-19.

[104] A.g.e., s. 29.

[105] A.g.e., s. 30.

[106] A.g.e., s. 34.

[107] A.g.e., s. 51.

[108] A.g.e., s. 55.

[109] Daniel Munevar, “A Debt Pandemic: Dynamics and implications of the debt crisis of 2020,” Briefing Paper, European Network on Debt and Development, Mart 2021., s. 2 ve şekil 14 s. 11. PDF.

[110] A.g.e.

[111] Derek Headey vd., “Impacts of COVID-19 on childhood malnutrition and nutrition-related mortality,” The Lancet, Cilt 396, 22 Ağustos 2020. İnternette yayınlanma tarihi: 27 Temmuz 2020. Lancet.

[112] Michael Rothfeld ve J. David Goodman, “New York Spent $1 Billion on Virus Supplies. Now It Wants Money Back.” New York Times, 17 Aralık 2020, NYT.

[113] Michael Schwirtz, “The 1,000-Bed Comfort Was Supposed to Aid New York. It Has 20 Patients.” New York Times, 2 Nisan 2020 NYT.

[114] Jamelle Bouie, “The Racism at the Heart of Trump’s ‘Travel Ban’,” New York Times, 4 Şubat 2020. NYT.

[115] Sam Levin, “Coronavirus: could the US government’s quarantine and travel ban backfire?,” The Guardian 2 Şubat 2020, Guardian.

[116] “How Government Screwed Up Coronavirus Response From masks to tests, suppression to stimulus,” 30 Mart 2020, Reason.

[117] “Trump says would love to see businesses re-open by Easter”, 24 Mart 2020. Reuters.

[118] Annie Karni ve Donald G. McNeil Jr., “Trump Wants U.S. ‘Opened Up’ by Easter, Despite Health Officials’ Warnings,” New York Times, 24 Mart 2020, NYT.

[119] Scott Atlas, A Plague Upon Our House: My Fight at the Trump White House to Stop COVID from Destroying America, (New York: Bombardier Books, 2021).

[120] “Trump accused of ‘fomenting rebellion’ after ‘LIBERATE’ tweets,” 18 Nisan 2020, Jazeera.

[121] Bobby Cuza, “As Crisis Abates, Planned Field Hospitals Vanish Before Admitting a Single Patient,” 23 Nisan 2020 NY1.

[122] “Trump calls Michigan protesters, some armed, ‘very good people’”, 1 Mayıs 2020 Jazeera.

[123] Craig Timberg, Elizabeth Dwoskin ve Moriah Balingit, “Protests spread, fueled by economic woes and Internet subcultures,” Washington Post, 1 Mayıs 2020, WP.

[124] Quint Forgey, “Newsom: Recall win shows Dems should ‘stiffen our spines’ on Covid action,” 16 Eylül 2021, Politico.

[125] “Oct. 20-26, 2021, Washington Post-Schar School Virginia poll,” Washington Post.com, 29 Ekim 2021, WP. Ayrıca bkz.: Domenico Montanaro, “A bad omen for Democrats and 4 other election night takeaways,” 3 Kasım 2021, NPR.

[126] Glenn Youngkin, “Parents matter in education – Virginia election will decide fate of students, schools The most basic obligation of any Virginia school is to provide all children a high-quality education,” 1 Kasım 2021, Fox.

[127] Anya Kamanetz, “Why education was a top voter priority this election,” 4 Kasım 2021, NPR.

[128] Dana Goldstein ve Noam Scheiber “As More Teachers’ Unions Push for Remote Schooling, Parents Worry. So Do Democrats.” New York Times, 8 Ocak 2022, NYT.

[129] Aaron Navarro, “Why many House Democrats are retiring or moving on before the next election,” 4 Ocak 2022, CBS.

0 Yorum: