21 Ocak 2020

,

Lenin’siz Bir Yıl

Lenin öyle bir zamanda aramızdan ayrıldı ki beşeriyetin geleceği daha yeni yeni aydınlanmaya başlamış, biz inkılabın mevcut dönemini ve geleceğini Lenin’in simasında cisimleştirip onun ardınca gitmeyi âdet edinmiştik. Böyle bir zamanda, Lenin’in aramızdan ayrıldığı o ilk dakikalarda ve saatlerde bize bu ağır darbeden sonra düzelemeyecekmişiz gibi gelmişti.

Lâkin Lenin’i, emekçilere karşı hiçbir muhabbeti bulunmayanlar ölü bilirler. Geleceğin emekçilere ait olduğunu düşünenler içinse Lenin hiç ölmemiştir. O emekçilerin kalbinde yaşamaktadır, yaşayacaktır.

Lenin’in geride bıraktığı vasiyet o kadar açık, o kadar sağlam, o kadar inandırıcı ki Lenin’den sonra da partimizin rehberleri bu vasiyeti olduğu gibi, hiç güçlük çekmeden hayata geçirecek, üstelik mevcut ittifakımız değil tüm dünya ölçüsünde bu işi gerçekleştirecektir.

Peki bu vasiyette nelerden bahsedilmektedir?

İşçilerin ve köylülerin medeniyet seviyesi yükseltilmeli, sanayi geliştirilmeli, işçilere ve köylülere Sovyet ittifakının milyonlarca emekçiden oluşan bir aile olduğunu, kendilerinin bu ailenin hukuken eşit birer parçası olduklarını hissettirmeli, onların iştiraki olmadan ülkenin hayatının her sahasında hiçbir meselenin çözülemeyeceği onlara gösterilmelidir.

Dolayısıyla sadece Rus işçi ve köylülerinin değil Kırgızistan çöllerinin, kuzeydeki buzla kaplı bölgelerinin insanlarının bile bu gelişmeden istifade etmesinde şaşılacak bir şey yoktur. Bu insanlar da Şark ülkesinin hayatını bugüne dek işitilmemiş ve görülmemiş bir biçimde merak etmektedirler.

Geçen yıl İzvestiya gazetesinde çıkan makalemizde de dile getirdiğimiz biçimiyle Şura hâkimiyetinden evvel cehaletin pençesinde olup muhtelif dillerde konuşan halklar, emekçi halk kitleleri, şuranın kuruluşu, Sovyet ittifakının oluşturulması ile birlikte çok kısa zamanda özgürleşmişlerdir. Dünyadaki hiçbir hükümet bu zamana kadar böyle bir işe kalkışamamış, bu yönde bir hazırlık içine bile girememişti.

Peki bunun sebebi nedir?

Şuranın kurulmasından evvel gece gündüz çalışıp mülk sahiplerinin emirlerine sessiz sedasız boyun eğen, kendi emeğinin mahsullerinin nere gittiğini, nasıl taksim edildiğini bilmeyen işçi ve köylüler, şura iktidarında fabrikaların, atölyelerin ve toprağın sahibi olmuşlardır.

Şimdi işçiler ve köylüler, kendi temsilcilerinin katıldığı kurultaylar vasıtasıyla emeklerinin mahsullerinden nasıl istifade edeceklerini bilebilmektedirler.

Başka bir ifadeyle; evvelden emekçi halk kitleleri ile hükümet arasında mevcut olan ve bu kütlelere sahip oldukları gücün mânâsını, ülkenin, devlet hayatının gelişiminde onların oynadığı rolü anlatmaya mani olan duvarlar bugün itibarıyla artık yoktur.

Savaşla geçen o zorlu yıllarda inkılabın güçlükler çektiği dönemde bizim işçi ve köylülerimiz her türden kıtlığa ve benzeri olaya karşı koymayı bilmiş, güzel gelecek uğruna tüm gücü ve fedakârlığıyla savaşmış, şimdi de savaşmaya devam etmektedir. Bu türden kahramanlıklarla emekçilerimiz, başka ülkelerin emekçilerini yavaş ama sağlam adımlarla canlandırmayı bilmektedir ki bu, esasen hiç de şaşılacak bir şey değildir.

Lenin’in vasiyeti, sadece partinin liderleri ve parti üyeleri değil uçsuz bucaksız şura topraklarında yaşayan milyonlarca emekçi kitle için de aydınlatıcı ve inandırıcıdır.

Artık uykusundan uyanmış olan milyonlar hızla yeni hayata doğru yürümekte, bu sayede ilerleme kaydedip kendi gücü ile yeni bir devlet yaratabileceğini ortaya koymaktadır. Bu, beşeriyetin gelişim tarihinde asla unutulmayacak bir olgudur.

İşçi-köylü devletini kurarken tüm güçlüklere göğüs geren, bilinçle ve kararlı adımlarla ilerleyen Sovyet ittifakına mensup emekçiler, Lenin’in vefatının birinci yıldönümünde yüzünü mozoleye, onun mezarına çevirip şunu diyeceklerdir:

“Bizim büyük rehberimiz, sen rahat uyu! Senin vasiyetin bize yolumuzu gösteren şimal yıldızıdır, biz sadece kendimiz değil tüm dünya mazlumları için de yeni bir hayat kurmaktayız.”

Neriman Nerimanov
Novi Vostok [Yeni Doğu] Gazetesi
Sayı 7, s. 5–6
1925

0 Yorum: