20 Ocak 2020

, ,

Brezilya Halkına Çağrı


Bu, Brezilya’nın bir yerlerinden halka, özellikle de işçilere, yoksul çiftçilere, öğrencilere, öğretmenlere, gazetecilere, aydınlara, rahiplere, piskoposlara, genç erkek ve kadınlara yapılan bir çağrıdır.
Askerler, iktidarı 1964 yılında zor yoluyla aldılar. Yıkıma giden yolu açan onlardır. Yurtseverler, onları yüzsüzce ele geçirdikleri bu güç makamından kovmak için mücadele verirken onlar, bunun üzerine şikâyet edemezler ya da şaşırmış gibi davranamazlar.
Nihayetinde, bu “goriller” ne tür bir düzen istiyor? Öğrencilerin açık açık suikasta uğradığı bir düzen mi? Ölüm mangaları mı? DOPS [Politik ve Toplumsal Düzen Dairesi] gizli polisinin karargâhlarında ve askerî kışlalarda dayak ve işkence mi istedikleri?
Topraklarımızın stratejik konumlarında füze üsleri var. CIA’in Kuzey Amerikalı ajanları ülkemizde ve bunlar polise yurtseverleri nasıl avlayacaklarını öğretiyorlar, hükümete halka zulmedebilmesi için destek sunuyorlar.
Diktatörlük, Brezilya Eğitim Bakanlığı ile USAID [ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı] arasında bir ortaklık ayarlıyor ve üniversiteleri özel sermayenin enstitülerine çevirmek için ancak zenginlerin eğitim görebileceği Kuzey Amerikan tarzı bir eğitim sistemi yerleştiriliyor. Tabii bu sırada okullarda yer yok ve öğrenciler, eğitim hakları için askerî polisin mermileriyle yüz yüze gelmek zorunda.
İşçilerin sahip olduğu tek şey, maaşlarındaki durgunluk ve işsizlik. Köylülerin nasibine zorla yerinden edilme, arazilerine yasadışı yollardan el konulma ve hayatlarını mahveden kiralar düşüyor. Kuzeydoğulular içinse açlık, yoksulluk ve hastalık var.
Bu ülkede özgürlük yok. Tüm entelektüel faaliyetleri baskı altına almak için sansür uygulanıyor. Dine yönelik zulüm günden güne artıyor. Rahipler hapsediliyor, ülkeden sürülüyor, piskoposlar saldırıya uğruyor ya da tehdit ediliyor.
Enflasyon kontrolden çıkıyor. Büyük kapitalistlerin elinde çok fazla para varken işçiler yokluktan muzdarip. Sürekli azaltılan maaşlarımızla daha önce kira ve temel ihtiyaçlarımız için hiç bu kadar fazla ödememiştik.
Hükümetteki yozlaşma ise almış başını gidiyor. Ülkenin en yozlaşmış kişilerinin bakanlar ve subaylar olduğuna şaşmamalı. Hükümet üyeleri prensler gibi yaşıyor, kaçakçılık yapıyorlar ve soyuyorlar. Kamu sektöründeki işçiler ise oldukça sefil maaşlar alıyorlar.
Rezil bir yalan ve iftira çığıyla karşılaşan benim ise, hükümetin mermilerine ve beni ölü ya da diri ele geçirmeye çalışan iğrenç polis güçlerine karşı cevap vermekten başka seçeneğim yoktur.
Bu sefer, silahsız olduğum ve polis beni vurduğunda ateşle cevap veremediğim o 1964 yılı gibi olmayacak.
Aşırı sağ gruplar soygun yapıyor, bomba patlatıyor, öldürüyor, adam kaçırıyor. Fakat hiç kimse, hükümetin Komünist Avlama Komutanlığı’ndaki teröristleri yakalamaya çalıştığını duymamıştır.
Diktatörlük diyor ki görevden alınan siyasetçilerin hükümeti devirmek için yıkıcı planları ve komploları var. Diktatörlük, bu yıkımın liderlerini yakalamak için bir cadı avı yürütüyor. Fakat bu yıkımın başını çekenler, halkımın bağrına saplanmış birer bıçaktır, ondaki hoşnutsuzluğun sebebi onlardır. Artık kimse bu hükümete tahammül edememektedir.
“Goriller”in sağda solda dehşet saçmasına sebep olan bu hareket, aşağıdan yukarıya doğru yükseliyor. Hareketin kaynağı siyasetten men edilen siyasetçiler değil, birliğin ve örgütlenmenin imkânlarını kitlelerin gücünde bulan hoşnutsuz halkın ta kendisi.
Diktatörlüğü seçimlerle, yeniden demokratikleşmeyle, kokuşmuş burjuva muhalefetin derman diye sunduğu şeylerle yıkmayacağız.
Maaşlarına sahip çıkabilmek için her şeyi feda etmeye hazır, diktatörlüğe razı gelen, itaatkâr ve uyumlu bir parlamentoya inanmıyoruz.
Barışçıl bir çözüme inanmıyoruz. Brezilya’da diktatörlüğün iktidara zor yoluyla gelmesiyle ortaya çıkan şiddet konusunda hiçbir sunî gerekçe yoktur.
Şiddete karşı şiddet. Bu tek yoldur ve biz de yolumuzu izlemeye devam edeceğiz: halkın ve ulusun çıkarlarına karşı şiddet uygulayanlara karşı şiddet uygulamak.
“Goriller” sanıyor ki Che Guevara’nın Bolivya’daki ölümü, gerilla savaşının sonu demek. Aksine, bizler kahraman gerillanın örneğinden ilham alarak, tarihin de bizden yana olduğunun bilincinde ve kesinliğinde halk ile çalışarak Brezilya’daki yurtsever savaşımızı sürdüreceğiz.
Diktatörlüğe karşı muazzam bir direniş hareketi var. Gerilla operasyonları ve taktikleri, bu hareket içinden doğdu. Bana goril hükümeti tarafından verilen o şerefli “1 numaralı devlet düşmanı” unvanını kabul ediyorum. Gerilla operasyonlarının ve taktiklerinin yaygınlaşmasının sorumluluğunu alıyorum.
Sonraki saldırıları kim yapacak, nerede, nasıl ve ne zaman olacaklar? Bunlar gerilla sırrıdır ve düşman bunları nafile yere keşfetmeye çalışmaktadır.
Devrimci inisiyatif ellerimizdedir. Çoktan eyleme geçtik.
Daha fazla beklemeyeceğiz.
Siyasi durumu askerî duruma dönüştürene kadar goriller karanlık bir labirentte sıkışıp kalacaklar.
Halk devrimini tetiklemek için gerilla taktiklerini kullanarak, Brezilya halkı ve onun düşmanları arasında adil ve gerekli bir topyekûn savaşı koordine etmeyi amaçlıyoruz. Brezilya devrimci savaşı bir komplo değildir, bu uzun bir savaş olacaktır.
Onun tarihi, daha şimdiden öğrencilerin kanlarıyla sokaklarda, işkence edilen yurtseverlerle dolu işkencehanelerde yazılıdır. Zulme uğrayan rahiplerin, greve giden işçilerin, ezilen köylülerin eylemlerinde, kırsaldaki ve büyük şehir merkezlerindeki şiddete dayalı mücadelelerde yazılıdır.
Gerillaların kaderi, devrimci grupların elindedir ve halkın kabulüne, desteğine, sempatisine, doğrudan ya da dolaylı katılımına bağlıdır. Bu sebeple, devrimci gruplar aşağıdan yukarıya doğru birleşmelidir.
Hangi partiye bağlı olursa olsun, her türden devrimci, nerede olurlarsa olsunlar, gerilla merkezleri kurmak için mücadeleye devam etmelidirler. Her devrimcinin görevinin devrim yapmak olması üzerine, hiç kimseden devrimci eylemler için izin istemiyoruz. Sahip olduğumuz tek şey, devrime bağlılıktır.
Halkın mücadelesindeki son tecrübeler gösteriyor ki Brezilya, gerilla taktiğinde ve silahlı eylemlerde sürpriz saldırı, baskın, silahlara el koyma, protesto ve sabotaj gibi eylemlerin olduğu yeni bir aşamaya geçmiştir.
Şimdi ana taktiğimiz, mücadeleyi yoğunlaştırmak için devrimci güçleri etrafa dağıtmak olmalıdır. Daha sonra ise devrimci güçleri, planları ve manevraları organize etme işine yoğunlaştıracağız.
Kırlardaki ve kentlerdeki devrimcilerin seçebileceği üç büyük seçenek vardır: gerilla cephesinde savaşmak, halkı seferber etmek için çalışmak ya da lojistik/destek ağında çalışmak.
Bu cephelerin her birinde işin gizliliği esastır. Gizli gruplar teşkil etmeli, polis sızmasına karşı tetikte olmalı ve muhbirleri, ajanları ve gözcüleri infaz etmeliyiz ki hiçbir bilgi düşmanın eline geçmesin.
Durum ne olursa olsun, daha fazla silaha ve mermiye ihtiyacımız var. Devrimci ateş gücümüzü artırmalı ve broşür dağıtma, yazılama gibi küçük eylemlerde bile hassasiyet, kararlılık ve hız ile hareket etmeliyiz.
Aşağıdakiler, devrimin zaferinden sonra uygulayacağımız bazı tedbirlerdir:
-Ayrıcalığı ve sansürü kaldırmak;
-İfade özgürlüğünü ve dinsel özgürlüğü tesis etmek;
-Diktatörlük tarafından mahkûm edilen herkesi ve tüm siyasi tutsakları serbest bırakmak;
-Polisi, Ulusal İstihbarat Servisi’ni, Donanma İstihbarat Merkezi’ni ve polise ait tüm baskı kurumlarını lağvetmek;
-Halk mahkemeleri kurmak ve ülkede bulunan tüm CIA ajanlarını ve işkenceden, dayaktan, ölüm mangalarının saldırılarından sorumlu tüm polis memurlarını infaz etmek;
-Ülkedeki Amerikalıları sınırdışı etmek ve şirket, banka, toprak dâhil tüm mülkiyetlerine el koymak;
-Kuzey Amerikalılarla işbirliği yapan ve devrime karşı duran tüm yerli özel şirketlere el koymak;
-Finans, dış ticaret, madenler, iletişim ve temel hizmetler üzerinde devlet tekeli kurmak;
-Büyük çiftlik ve plantasyon sahiplerinin topraklarına el koymak ve onların toprak tekeline son vermek, toprağı işleyen çiftçilere arazilerin tapularını vermek, köylüler üzerindeki tüm sömürüyü sona erdirmek ve onlara karşı işlenen suçları cezalandırmak;
-Büyük kapitalistlerin ve halkı sömürenlerin yasadışı servetlerine el koymak;
-Yolsuzluğu bertaraf etmek;
-İşçilere, kadınlara, erkeklere tam istihdam güvencesi sağlamak, işsizliği ve eksik istihdamı ortadan kaldırmak ve “herkesten yeteneği kadar, herkese emeği kadar” ilkesini hayata geçirmek;
-Mevcut kira yasalarını lağvetmek. Bütün kira sözleşmelerini geçersiz kılmak ve kiracıların çıkarlarını gözetmek için kiraları düşürmek. Herkesin kendi evine sahip olabilmesi için maddi koşulları yaratmak;
-Brezilya eğitiminin halkımızın özgürlüğü ve bağımsız gelişimlerinin ihtiyaçlarını karşılamasını sağlamak için eğitim sistemini yeniden şekillendirmek, USAID ile Brezilya Eğitim Bakanlığı arasındaki anlaşmaları iptal etmek ve Kuzey Amerika müdahaleciliğinin tüm diğer izlerini silmek;
-Bilimsel araştırmaları genişletmek ve derinleştirmek; ve
-Bağımsız olabilmek ve azgelişmiş diğer ulusların sömürgeciliğe karşı savaşını destekleyebilmek için Brezilya’yı ABD dış politikasının uydu devleti hâlinden çıkarmak;
Tüm bu tedbirler, işçilerin köylülerin ve öğrencilerin, gerillanın içinden embriyo hâlinde gelişmekte olan devrimci ulusal kurtuluş ordusunun silahlı ittifakı ile güvence altına alınacaktır.
Brezilya'da toplumumuzun radikal dönüşümünü ve Brezilyalı kadın ve erkeklerin hakça değerlenmesini sağlayacak yeni bir çağın eşiğinde bulunuyoruz.
İktidarı alacağız ve devletin bürokratik ve askeri aygıtları yerine silahlı halkı koyacağız. Stratejimizin hedefi, Devrimci Halk Hükümetidir.
Kahrolsun Askerî Diktatörlük!
Yaşasın Che Guevara!
Carlos Marighella
Aralık 1968

0 Yorum: