19 Ocak 2020

,

Meydan



Derviş Kemal özü ile
Hakkı gördü gözü ile
Sazı ile sözü ile
Ozanlar savaşta gerek.

[Derviş Kemal]

Eskiden, seksenlerde Özal liberalizmi, Taranta Babu misali, çok konuşurdu. Her cümlesinde “herkes kapısının önünü süpürsün” derdi. O dönem solcular, bugünden farklı olarak, “peki ya meydanlar?” diye sorarlardı. Bugün meydanı gören, önemseyen kalmadı. Herkes, kendi özel sokağına kaçıp saklandı.

“Herkes kapısının önünü süpürsün” denildiği günlerde, İstanbul’da temizlik işçileri greve gittiler. Her sokak başında, her meydanda çöp dağları oluştu. Solcularsa kişisel ikbal derdine daha fazla gömüldüler. Bu tür kişiler, daha fazla söz sahibi oldular. Beslendikleri damarları hiç kesemediler. Onlar da zamanla kapı önü temizliğine önem vermeye başladılar. Sol, o damarlara göre vücut buldu.

* * *

Bir mecaz olarak müştereğe dair bir imdi İştirakî. Komünist hareketin bu topraklara, doğuya has bir ifadesi olma çabasıydı. Eşitlik ve adalet kavgası, yüz, hatta yüz elli yıl önce burada bu sözcüğü bulmuştu. Kendi hâliyle çok şey anlatıyordu, “gel yoldaş ol” diyordu. Bir meydana çağırıyordu, “dâra dur” diye fısıldıyordu. Yarışmakla, sahip olmakla ilgisi yoktu. Soldaki rekabete ve mülkiyete reddiye idi. Kendisini o reddiyede ve o reddiye ile tanımladı.

Mülkiyetle ve rekabetle özne/fail olduğunu düşünenler, onu hiç sevmediler. Ortada, merkezde durmayı iş edinenler; herkesin kendisini görmesini isteyip, sadece kendisini görmeyi sevenler, ondan hoşlanmadılar. Ona düşman kesildiler. Kendi mülkiyet ve rekabet dünyalarına daha da gömüldüler. Ortada durmak, ortaklaşmaya mani oldu. Bizim sözümüz, bize, durduğumuz “merkez”e işaret etmek demek değildi. Derdimiz, ortaklığın çığlığını atmaktı.

* * *

Ve maalesef, mülkiyetle ve rekabetle düşünmek iliklere işlediğinden, bizim de öyle olduğumuzu düşünüp rahatlamaya çalıştılar. Bizim de kendileri gibi bir mülkün kavgasını verdiğimizi, bizim de kendileri gibi rekabet içerisinde olduğumuzu zannederek, varlıklarına kılıf buldular. Rahatladılar, kendi üyelerini mülk olarak gördüklerinden, onları kaybetmek istemediler. Diş bilediler.

Oysa burada edilen bir çift kelâm, herkese dair, herkes için, herkesle ilgiliydi. Ortak işe, derde, kavgaya yoldaş olmak, hükmünü yitirdi. Siyaset, ideoloji ve teori, artık kişiden, kişinin ikbalinden başlayan, onu ölçü alan bir şeydi. Hepsi de döne döne orada boğulan bir girdaba dönüştü. Boğulan, kendi içine veya yurdun dışına kaçtı.

* * *

Sonuçta herkes, kendisini görmeyi sevdiği, kendisinin görülmesini istediği için, meydanda olana karşı körleşti. “İhtiyaç her şeyin anası” idi, ama o ihtiyaç, kolektif niteliğini unuttu. Zorunluluk değersizleşti, ihtiyaç anlamsızlaştı; tercihler kutsallaştı. O kutsallık için değer ve anlam çöpe atıldı.

Meydanda, dârda, ortada duran, devrim ve sosyalizm kavgası idi. Bunların edebiyatı boldu, ama pratik onlara dair değildi. Ortada olmayı sevenler, ortaklaşmaya düşman kesildiler.

“Bu Lübnanlılar, internet vergisi için sokakta. Bu Arap cahillerden, Ortadoğu çöplüğünden bir cacık olmaz” diye tweet’ler atanlar, her fırsatta Ortadoğu bataklığından, Ortaçağ karanlığından bahsedenler, bugün “vasatı aşağılayan post-modern dayatma”dan söz ediyorlar.[1] Yalan söylüyorlar, çünkü meydanda olamıyorlar, dâra duramıyorlar, sadece pazarı önemsiyorlar, oradaki bireysel varlıklarını yüceltiyorlar. Onu satıyorlar. Bu yüzden solcular. Solculuk onlar için tecimsel bir mesele, ikbal kapısı.

* * *

Devrim ve sosyalizm bugünde kavga etmiyorsa, aramızda baştaki türküde geçen “ozan” gibi dolaşmıyorsa, yoktur. Esasen bizi ilgilendiren, “cahile (küçük burjuvaya) has saadetin değil, mücadelenin özgürlüğüdür.”[2] Demek ki “özgürlük mücadelesi” verenler, mücadelenin özgürlüğüne düşmandırlar.

Bizi kurtaracak olan, küçük burjuvanın, burjuvaziye yaranarak, benzeyerek elde edeceği rahatlama olamaz. Cereyanda olmak, yoksulun, işçinin, ezilenin müşterek kavgasına örgütlenmek, meydan da dâr da budur.

Eren Balkır
19 Ocak 2020

Dipnotlar:
[1] Serhat Halis, “Vasatı Aşağılamanın Dayanılmaz Hafifliği”, 19 Ocak 2020, Birgün.

[2] V. I. Lenin, “Belediye Sosyalizmi”, 24 Şubat 2014, İştirakî.

0 Yorum: