23 Mart 2024

,

İki Ok


Bugünkü plana göre, Kadıköy’deki yoksulların kentsel dönüşüm saldırısı bünyesinde Avcılar tarafına sürülmesi öngörülüyor. TKP’nin Kadıköy’deki belediye meclis üyesi adayları, meslekleri uyarınca, bu sürgüne, yerleşimci siyasete, “kolonizasyon”a ve toprak gaspına hizmet edecek kişiler. Özenle seçildikleri belli. Bu saldırı biçimlerini en iyi tanıyan Kürt’ün iradesiyse, bizzat sosyalist hareket eliyle, bin bir çabayla mundar edildi! 

Sınırsız-sınıfsız yere kaçanlardan, öyle bir yerden konuşanlardan hiçbir şey öğrenilemez. Saldırının niteliği ve anlamı idrak edilemez. Soyut “Kadıköylü”, soyut “yurttaş”, soyut “kimlik”ten bahseden, sopayla kovalanmalı. Bunlar, saldırının dolaylı ve doğal parçası.

* * *

Haberlere konu olan, bir grup küçük burjuvanın çift katlı Kadıköy otobüsünde partilemeleri, direk dansı yapmaları, sürgün politikasıyla alakalıydı. Bu gerçeği kimse sorgulamadı. “Çomar Anadolulu”nun kovuluşuna alkış tutuldu. Gericiliği temizleyen emperyalist iradeye destek sunuldu. Robotlarla artık hükmünü yitirmiş işçilerin toprak altına gömülüşüne sessizce sevinildi. Fazla nüfustan arınmanın ideolojisi, küçük burjuvaziyi, oradan da solu ele geçirdi. Yüklerinden arınan sol, sınıfsızlığın-sınırsızlığın cennetinde tanrı bildiği burjuvazinin önünde diz çöktü.

Dolayısıyla, bugün TKP ve sol, bu politikaya uygun hareket etmeye mecbur. Pandemide yaptıkları, yapmadıkları, söyledikleri, söylemedikleri, bunun delili. Bu kentsel dönüşüm saldırısına sınıfsal ve devrimci bir karşı duruş örgütlemesi, imkânsız. Dersim’de kendince meraları kapatan, zengine, vegana, pahalı organik ürünler satan bir tüccarın Kadıköy’e yakışacağına hiç şüphe yok, ama o Avcılar’a sürülecek yoksula yönelik kıyımın, kentsel yıkımın, kendi siyasi dönüşümünü de talep ettiğini görmek gerekiyor.

Bu siyasi dönüşüm koşullarında, Fatih Yaşlı gibilerinin iddiasının aksine parti, “o kapağı tencereye bile vuramaz.”[1] Çünkü Fatih Yaşlı ve partisi, “Faizler yüksek olduğunda ekonomi yavaşlar, bunun sonucunda da işçiler işten atılırlar ve işsizlik artar” derken yalan söylüyor. Çünkü onlar, son seçimde “faizler yükselsiin!” diye bağıran CHP korosuna utanmadan arlanmadan oy verdiler. Gene verecekler!

* * *

Daha yeni HDP başkanı olduğu günlerde katıldığı bir konferansta Ertuğrul Kürkçü, yüzde 8’lik oy toplamı üzerinden bir değerlendirmede bulunuyor ve salona, “bizim yüzde 3 oy almamızı sağlayın, n’olur!” diyordu. Burada derdi, burjuvaziye diz çöktürmek, devleti geriletmek, devrim yapmak değil, parti içerisinde Kürt hareketi karşısında koz sahibi olmak, elini güçlendirmekti. O, böylesi bir operasyonun parçasıydı. Daha önce Kürt’e “gerici, milliyetçi” diyen, onu hizaya getirsin diye Boynerci olan Kürkçü, Kürt hareketine eklemlendi. Başkan oldu. İradesini oraya teslim etti. Ama bu teslimiyet, bu ülkede her şey gibi, işgal, asimilasyon, yerleşimcilik ve sömürgecilik dairesinde tanımlıydı.

Gabriel Rockhill’in “antikomünist sol”[2] dediği şey, daha çok HDP üzerinden örgütlendi, sosyalist harekete galebe çaldı. Sosyalist hareketi ona yedekleyenler, ne yaptıklarını iyi biliyorlardı. Sol nefes alsın, serbestleşsin, çok yer gezsin diyenler, nefesi ve ayakları kestiler. Sosyalist hareketi tasfiye ettiler. Ertuğrul Kürkçü gibi Özal-Boyner-Sarıgül hattına örgütlü solcular, sermayeye zararlı olmayan bir sol kurguladılar.

Bugün o Kürkçü’nün sözünü ettiği yüzde 3, yüzde 2 seviyesine geriledi ve bir operasyonla TİP’e, oradan da CHP havuzuna akıtıldı. Bu musluk problemi, içinden çıkılmaz bir hâl aldı. Kürt ve Müslüman düşmanlığının tanımladığı sosyalist hareket, kitlesiyle birlikte, başka yerlere hapsedildi. Sorosçusu, foncusu, Cihangirlisi, TİP’e aktı.

Dolayısıyla, bugün TİP başkanının, Kürt sorununun çözümünün adresi olmak istediklerini söylemesi boşuna değil. Bir yerlere mesaj iletiyor, işmar ediyor. Daha doğrusu, önüne konulan notları okuyor. Buradaki siyasi dönüşümü ve onun “kentsel dönüşüm”le bağını görmek gerekiyor.

* * *

Kadıköy’e organik ürün tüccarını önerenler, Keçiören’e tabii ki bir emlakçı-inşaatçıyı önerebilirdi. Ferhat Şahin, TKP’nin Keçiören belediye başkanı adayı. Daha önce bahsini ettiğimiz, kentsel dönüşüm hesaplarına dâhil edilmiş mahallede semtevi açıldığı günlerde, o semtevinin iki sokak üzerindeki beş katlı bir binanın çatısından, binanın ön yüzünü tümden kapatan, devasa resminin bulunduğu reklâm pankartını görgüsüzce asan emlakçı, işte bu şahıs. O semtevini emlak bürosu olarak açan aynı emlakçı, yıllardır dönüştürülmekte olan eskinin gecekondu mahallesinde partinin verdiği konserde de görülmüştü. O konserin verildiği semtevinin içine ait Youtube görüntüsünde, duvarda asılı imar planı haritası dikkat çekiyordu. Semtevine emekçilik yapan insanlar, o haritanın neden orada asılı olduğunu sorduklarında, tabii ki cevap alamazlardı.


Seçim çalışması dâhilinde sosyal medyada paylaşılan videosunda Ferhat Şahin, emekçi bir adama, “Keçiören Belediyesi’nin 3 milyarlık bütçesi var. Bunu biz halka vereceğiz” diyor. Tabii ki yalan söylüyor. Hadi diyelim verdi, “bir ay sonra, misal, temizlik işçilerinin maaşını nasıl ödeyecek?” sorusu cevapsız kalıyor. Bu bütçe yalanı, tüm “sosyalist” adayların dilinde. Kaynağı sorgulamıyor, en azından belediye pratiğini halklaştırmayı tartışmıyor, imaj üzerinden siyaset yapıyorlar. Kadıgil ve Kadıköy hassasiyetiyle, sadece “belediyeleri bıyıklı amcalardan kurtarmayı” düşünebiliyorlar.

Öte yandan, “3 milyarlık bütçeyi halka dağıtacağız” diyen parti, birkaç sene önce “birikmiş borçları ben ödemem, sen öde!” diyerek kavga edip bölünmüştü, bu unutuluyor. Parti şirket gibi batmış, kayyım atanması gündeme gelmişti. Bu akıl belediye yönetse, halk ertesi gün susuz kalır, zabıta ekipleri birbirine girer, “rantı ben az yedim” kavgası çıkar, sonra “bu halk cahil, bize layık ve hazır değil” deyip, hiç sorumluluk almadan, küfürnameler kaleme alınır.

* * *

İşçi-emekçi değil, işveren-patron gibi düşünen Ferhat Şahin’in “3 milyarlık bütçe” vurgusu, esasen dolaylı olarak Turgut Altınok’a yönelik bir methiye. Cumhuriyetin kazanımlarına sınıfsal ayrım yapmadan sahip çıkan partinin adayının Altınok’u övmesi doğal. Çünkü Altınok da Atatürk’ün Ankara’ya ilk geldiğinde onu karşılayan kişilerden birinin dedesi olduğunu anlatıyor. Bugün Altınok’un servetini sorgulayanlar, bu dedenin cumhuriyetle ve Atatürk’le kurduğu bağı sorguluyorlar aslında. Hatta bu aileye soyadını da Atatürk veriyor. İlginçtir, aynı günlerde tiyatrocu Hazım Körmükçü’nün babası da ismini Atatürk’ün koyduğunu söylüyor. Adamın adı Okay. Bu oklar neyi hedefliyor, sadak kime ait, işte bunları kimse sorgulamıyor. Solcular, ancak halkı sadaka ve sadakaya kul etmeyi akledebiliyorlar.

Mesele, Kürt’ün okuyla Türk’ün okunun ezen-ezilen ayrımı temelinde ayrı olan yanları değil. Mesele, okların sınıfsal düzlemde ortaklaştığı noktalar. “Ezilen”le düşünmeyi yücelik mertebesi, “işçi”yle düşünmeyi gericilik olarak gören solun bu ortak noktaları görmesi mümkün değil.

Sosyalist hareket, bir taraftan Kürt’ün oku, bir taraftan da Türk’ün okunun hedefinde. Tasfiye ediliyor, başka bir kıvama getiriliyor, dönüştürülüyor. Kitleleri dönüştürme iddiasıyla yola çıkan sosyalist hareket, kitleleri elinde tutan güçler için başka bir içeriğe ve biçime kavuşuyor. Asıl, bu dönüşüm ve dönüşümün sınıfsal-politik niteliği sorgulanmalı.

Eren Balkır
23 Mart 2024

Dipnotlar:
[1] “Boş Tencereyle Kapağı Birbirine Vuran Bir Siyasete İhtiyaç Var”, 18 Mart 2024, Sol.

[2] Zhao Dingqi, “Gabriel Rockhill Söyleşisi”, 1 Aralık 2023, İştiraki.

0 Yorum: