1951’de San Fransisko’nun beysbol takımı Giants
ile New York’un takımı Yankees arasında oynanan maçı seyredenler arasında
kırklı yaşlarında, iyi giyimli iki Alman da vardı. Bu adamlara genç bir isim de
eşlik etmekteydi. Bu genç, o Almanların CIA’deki şefi idi.
İki Almandan biri olan Reinhard Gehlen, önemli bir
isimdi. İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler’in doğu cephesi istihbarat şefi olarak
görev yaptı. Süreç içerisinde Yabancı Doğu Orduları [Fremde Heere Ost] isimli istihbarat örgütü, Sovyet savunmasının zayıf
noktalarını belirlemek için çalışmalar yürüttü. Gehlen’e bağlı örgüt, ayrıca
Yahudilerin, Komünistlerin ve diğer Nazi düşmanlarının yerlerini
belirlemekteydi. Belirlenen isimler, sonrasında Hareket Birlikleri [Einsatzgruppen] tarafından idam
ediliyorlardı.
Gehlen’in adamları, bilgilerin önemli bir bölümünü
Sovyet savaş tutsaklarından temin ediyorlardı. Nazi kontrolündeki tutsakların
sayısı, bir süre sonra dört milyona ulaşmıştı.
İstihbarat konusunda gösterdiği başarılar
sayesinde Gehlen, Hitler’in gözüne girdi. Bir süre sonra tümgeneralliğe
yükseltildi.
Maçın oynandığı gün statta Gehlen’in yanında bir
de Heinz Herre isminde biri vardı. Herre, doğu cephesinde Gehlen’le birlikte
çalışmıştı. Sovyetler’i derinlemesine incelemiş olan Herre, süreç içerisinde
Rusça öğrenmiş, ülkenin siyasetine ve kültürüne ait detaylara vakıf olmuştu. Artık
asıl merakı, Amerika idi. Tek derdi, Amerikalı meslektaşlarına yaranmaktı.
Gehlen, savaşın sonlarına doğru ABD-Sovyet
ittifakının dağılacağını gördü ve bu ihtimali, kimi Nazi mensuplarının Moskova’ya
karşı batı güçleriyle birleşmek suretiyle hayatta kalma fırsatı olarak
değerlendirdi. Kaderinin Soğuk Savaş başlarında stratejik açıdan sahip olduğu
değer konusunda Amerikalı efendilerini ikna etmesine bağlı olduğunu biliyordu.
Bu süreçte Gehlen, Amerikan askerlerinin geldiğini
görüp Bavyera dağlarına gitti, içinde Nazilerin Sovyetler’le ilgili olarak topladıkları
bilgileri içeren mikrofilm çantalarını toprağa gömdü. Ardından Gehlen, Amerikan
askerlerini ikna ederek, Doğu Avrupa ile ilgili uzmanlığını ve gizli
bağlantılarını ABD’nin hizmetine sundu.
Gehlen, bir askeri uçağa binerek, arkadaşlarıyla
birlikte ABD’ye gitti. Virginia’nın Fort Hunt bölgesindeki zengin mahallelerden
birine yerleştirildi. Allen Dulles gibi Amerikan istihbarat elemanlarıyla
tanıştı. Dulles, Gehlen’i dinledikten sonra ABD hükümetinin eski Nazi
istihbarat çalışmalarını kendi denetimi altına alması gerektiği konusunda
üstlerine rapor verdi. Nazi casuslarını savaş suçlusu olarak Sovyetler’e teslim
etmek yerine Gehlen gibi isimler, bir askerî gemiye bindirilip Almanya’ya
gönderildiler.
Almanya’da Gehlen ve ekibi, Amerikalı subaylar
tarafından, Münih yakınlarındaki Pullach köyüne yerleştirildi. Burası, daha
öncesinde Hitler’in sırdaşı Martin Bormann’ın çalışmalarını yürüttüğü yerdi.
Gehlen’in hayalinde Hitler’in askerî istihbarat
ağını ABD’nin ulusal güvenlik sistemi içerisinde yeniden inşa etmek vardı.
Amerika’nın cömert yardımları sayesinde Gehlen Örgütü, Batı Almanya’nın ana
istihbarat kuruluşu hâline geldi.
1948’de ateşli tartışmaların ardından CIA, Gehlen’in
eski Nazi yanlısı isimleri istihdam etmesinin yarattığı rahatsızlık sebebiyle bu
örgütün denetiminin Amerikan ordusunun elinden çıkmasını istedi. Bunun üzerine
Gehlen, eski SS veya Gestapo üyelerini istihdam etmeyeceği konusunda Amerikalı komutanlara
güvence verdi. Gelgelelim Gehlen Örgütü büyüdü ve Nazi rejiminin ünlü
isimlerinin bazılarını bünyesine kattı.
Bu isimlerden biri de Dr. Franz Six’ti. Berlin
Üniversitesi’nin eski profesörlerinden olan Six, Yahudi soykırımı için
hazırlanmış Nihai Çözüm isimli plana katkıda bulunmak için okuldan ayrıldı. Hatta
bu süreçte doğu cephesindeki SS ölüm mangalarından birine öncülük etti.
Savaştan sonra Six, Gehlen Örgütü’ne girdi. Ama bir
süre sonra Amerikan ordusuna bağlı istihbarat ajanlarınca tutuklandı. Savaşta
işlediği suçlar sebebiyle dört yıl hapis yattı. Hapisten çıktıktan bir iki
hafta sonra Franz Six, Gehlen’in Pullach köyündeki örgüt karargâhına gitti.
CIA içindeki Amiral Roscoe Hillenkoetter gibi
isimler, başkandan Gehlen operasyonuna son vermesini istediler. Ertesi yıl
Almanya’nın Karlsruhe kentindeki CIA istasyon şefi, Gehlen’in örgütüyle birlikte
hareket ettikleri gerekçesiyle üstlerine rahatsızlığını bildirdi ve örgütü “ihtiyar
delikanlının eski Nazi subaylarından oluşturduğu ağ” olarak tarif etti, ayrıca “örgütün
geleceğin demokratik Almanya’sı açısından bakıldığında istenmeyen birçok ismin
toplaştığı yer” olduğunu söyledi. Fakat Gehlen, Washington’da güçlü ve nüfuzlu
destekçilere sahipti.
Gehlen’e ulusal güvenlik kurumu içinde asıl Dulles
hizbi destek veriyordu. Süreç içerisinde Dulles çizgisi hâkim hâle geldi.
Ekim 1948’de CIA’in Münih
istasyonunda görevlendirdiği yeni şef olan James Critchfield’a Gehlen
operasyonunu değerlendirme görevi verildi. Otuz bir yaşındaki Critchfield,
Allen Dulles’ın adamıydı. Savaş sonrası dönemde Viyana’da ordu istihbaratı için
çalışırken yetenekli bir isim olarak tanımlanan Critchfield, sonrasında CIA’e
alındı. Kaleme aldığı son raporunda Critchfield, CIA’in Gehlen’in örgütünü
kendi kanatları altına alması gerektiği çıkarımında bulunuyordu. Soğuk Savaş
sürecinde uygulanacak siyaseti bu önemli ilişki biçimlendirdi.
David
Talbot
[Kaynak:
Allen Dulles, the CIA, and the Rise of
America’s Secret Government, HarperColling Publishers, 2015.]