Neoliberal
aklın dört temel özelliği vardır.
1.
Klasik
ekonomistlerin düşüncesinin aksine piyasa, doğal bir veri değil, inşa edilmiş
bir gerçeklik olarak ortaya çıkar. Böylesi bir gerçeklik, devletin fiilî
müdahalesine, aynı zamanda belirli bir hukuk sisteminin kurulmasına ihtiyaç
duyar. Bu anlamda neoliberal söylem, doğrudan piyasa düzeninin ontolojisi
üzerinden dil bulmaz. Çünkü kendi meşruiyetinin zeminini “eşyanın doğal
düzeni”nde bulamadığından bu söylem, “inşa edilmiş bir proje” olarak, sahip
olduğu niteliğini bilinçli bir biçimde ve alenen kabul eder.
2.
Piyasa
düzeninin özünü, değiş tokuş değil, rekabet oluşturur. Rekabetse farklı üretim
birimleri veya “teşebbüsler” arasındaki eşitsizlik ilişkisi olarak tarif
edilir. Sonuçta piyasanın inşasında rekabet, ekonomi pratiklerinin genel kuralı
olarak ele alınır. Bu bağlamda liberallerin öğretip durdukları şu temel dersin
belirleyici olduğunu kabul etmek gerekmektedir: gece bekçiliği görevinin
ötesine geçmesi gereken devletin asli işi, genel çerçeveyi denetlemek ve
ekonomi sahasının tüm faillerinin saygısını kazanmak için kurucu rekabet ilkesi
temelinde genel çerçeveyi-düzeni oluşturmaktır.
3.
1890-1920
arası dönemin ilk liberalizmine ve reformist liberalizmine yenilik getiren
neoliberal akıl açısından devlet, sadece söz konusu çerçevenin muhafızı
değildir, devlet, kendi faaliyetleri dâhilinde rekabet kuralına bizzat tabidir.
“Özel hukuk toplumu” denilen ideal üzerinden baktığımızda, “devletin
uygulanmasından sorumlu olduğu hukuk kuralları noktasında istisnai bir yere
sahip değildir” diyebiliriz. Buna karşılık, kendi kendisini kurallardan ari
kılan, kendi varlığını devre dışı bırakan bir devlet, kuralların katı muhafızı
olma rolünü yerine getirmemiş olur. Oysa özel hukuk önceliklidir. Bu da kamu
hukukuna ait tüm kategorilerin altını oyar. Bu kategoriler, resmiyette iptal
edilmese bile işlevsel açıdan geçerliliğini yitirirler. Devlet, iç işleyişinde
ve diğer devletlerle ilişkisinde kendisini bir işletme, bir tür teşebbüs olarak
görmek zorundadır. Bu sebeple piyasayı inşa etmekle yükümlü olan devlet, aynı
zamanda piyasa kurallarına göre inşa edilir.
4.
Rekabet
kuralını genelleştirme ihtiyacı, devletin sınırlarını aşar. Bireyleri ve
ilişkilerini etkiler. Gerçekte devletin faaliyetleri düzleminde belirleyici
olması gereken, işletme ve şirket temelli yönetim anlayışı, birey denilen
teşebbüsün kendi kendisini yönetmesinde karşılık bulur. Yönetim sürecinin özel
failleri gibi bir teşebbüs olarak devlet, dolaylı olarak bireyleri birer
işletme ve teşebbüsmüş gibi hareket eden unsurlar hâline getirmek zorundadır.
Bu anlamda neoliberalizme has yönetim tarzı, “devletin eylemini aşan ve öznenin
kendisine yönelik tutumunu yöneten yönetim tekniklerini” içerir. Bu süreçte
teşebbüsün kendisi, özneleşme tarzı hâline gelir. Herkes, yönetilmesi gereken
bir işletme, fayda sağlayacak bir sermayedir.
Pierre Dardot
Christian Laval
[Kaynak:
The New Way of the World: On Neoliberal Society, Çeviri: Gregory
Elliott, Verso, 2013.]