26 Ağustos 2021

,

Aydınlar ve İşçiler


Aydınlar ve İşçiler Arası İlişkiler: Capri ve Bolonya Okulları

Bir grup Sosyal Demokrat Partili yazın emekçisi, Capri (1909) ve Bolonya’da parti okulları kurduklarında asıl amaçları, işçileri partili yazın emekçilerinin önemli ve hayatî olduğu bilgisiyle donatmaktı. Onların kanaatine göre bu tarz bir bilgi, Rus işçilerini devrime hazırlayacak ve devrimin zaferle taçlanması durumunda onların ulaşacakları başarıları perçinleyecekti.

Capri’de parti okulu kurma fikrini ortaya atanlar, sonrasında bu projeyi işçilerin rolü ve işlevine dair kendi kişisel görüşleri temelinde yürüttüler. Bu grubun içerisinde öne çıkan isimse Maksim Gorki’ydi. Capri Adası’nda yaşamakta olan Gorki, gelirinin belirli bir kısmını da okula veriyordu. Onlardaki parti okulu anlayışının ana ilham kaynağı, işçilerin arzu ve ihtiyaçları ile ilgili olarak bizzat yüzleştikleri somut sorunlar, bir yanıyla da bu aydınların işçilerle karşılaşma ânlarıydı. 1905 Devrimi’nden beri sürgünde olan söz konusu aydınlar, Rus gerçekliğiyle çok fazla temas kurma imkânı bulsalar da işçi hareketi temsilcileriyle nadiren bağ kurabiliyorlardı. Capri ve Bolonya’daki parti okulları, esas olarak kurucu aydınların kültürel-politik ve kültürel-felsefî düşüncelerine ait birer sonuçtu. Bu kurucuların hedefi ve bağlı kaldıkları ideal vizyon, “proleter kültür” denilen yeni kültürel dönemde “yeni insan”ı veya “yeni kişi”yi (novyi chelovek) yaratmaktı. Bu nedenle Capri Okulu’ndaki ilk derslere “Proleter Kültür” adını verdiler. Sunulan müfredatsa aydınların işçilerin maharetlerine dair anlayışlarını yansıtmaktaydı. Başka bir ifadeyle, parti okullarının ortaya koyduğu deneyim bize, en genel manada parti aydınları ile işçiler veya işçilerin kendilerine dair anlayışlarından çok, aydınların kendilerine dair anlayışları veya onlardaki işçi aydın imgesi konusunda daha fazla şey söylemektedir.

“Proleter kültür” düşüncesini üreten en önemli teorisyen olan Aleksandr Aleksandroviç Bogdanof’un toplum düşüncesinde işçilerin kendilerini nasıl takdim ettikleri veya nasıl algıladıklarına dair referanstan çok, aydınların işçileri nasıl değerlendirdikleri ve onlarla kurulan ilişkiyi nasıl tanımladıklarıyla ilgili referansa rastlamak mümkündür. Aynı tespit, Gorki, Anatoli Lunaçarski, V. A. Bazarof (Rudnef), Stanislav Volski, Leonid Krasin, Ivan Skvortsof (Stepanof), Grigor Aleksinski, Martyn Liadof ve Mihail Pokrovski gibi, doğrudan okullarla bağlantılı diğer parti aydınlarının yürüttükleri teorik tartışmalar için de geçerlidir. Aralık 1909’da Capri Okulu’nun aktif hayatına son vermesi üzerine bu adamlar birlikte “Vpered (İleri) adıyla anılan bir “yazın grubu” kurmuşlardır.

“Mikhail” (Nikifor Efremoviç Vilonof) adlı bir işçinin düşünceleri haricinde, Capri, Bolonya ve Longjumeau parti okulları ve sol Bolşeviklerin kültürel-politik teorileri ile ilgili önceki çalışmalarımın dayandığı kaynaklar, “okullar”da ders gören “işçi öğrenciler”in kendileriyle ilgili görüşleri ve entelijansiyaya yönelik yaklaşımları konusunda pek bir bilgi vermiyordu. Rus Parti Arşivleri’nin yakın zamanda açılması bu durumda önemli bir değişikliğe yol açmadı, bu gelişme, sadece parti aydınları hakkında şimdiye kadar erişilemeyen kaynaklara erişme imkânı sundu. “Yeni” belgeler, Columbia Üniversitesi’nin Bakhmeteff Arşivi ve Roma’daki Fondazione Basso Arşivi’ndeki koleksiyonları tamamlıyor, ancak Parti Okulları söz konusu olduğunda, işçilerin entelijensiyaya karşı tutumları hakkında yeni bilgiler vermiyor. Tam da bu sebeple burada, önceki açıklamalarımın ötesine geçen yeni sonuçlar veya yorumlar aktaramıyorum.[1] Dolayısıyla bu çalışma, esas olarak parti okullarının sol-Bolşevik entelijansiyanın kültürel-politik eğilimleri hakkında ortaya koyduğu hususların özetini sunmak gibi bir kısıtlamaya sahip. Bunu yaparken, önceki çalışmalarımın, yani kendi önceki yaklaşımlarımın konusu ve yöntemlerinin eleştirel bir analizini de sunuyorum.

Bu amaç doğrultusunda, yurtdışında parti okulları kurma fikrini başlatan entelijansiyanın işçilerle kendi ilişkisini nasıl kavramsallaştırdığına dair ayrıntılı bir bakışı aktararak başlayacağım. Daha sonra, bir işçinin, esasen bir işçi aydının entelijansiya ile ilişkisini aktarmak için Nikifor Vilonof (“Mikhail”) isimli bir işçiyi ele alacağım. Vilonof, Rusya'daki yerel kuruluşlarla doğrudan temas kurarak Capri okulunun planlarının pratiğe dökülmesini teşvik eden bir isim.

Aydınlar ve İşçiler Üzerine Sol Bolşevikler

RSDİP 1903’te Bolşevikler-Menşevikler bölündüğünde, Bogdanof ve Lunaçarski, Lenin’in başını çektiği Bolşevik tarafını seçti ve Lenin’in 1902’de kaleme aldığı Ne Yapmalı broşürünün kendileri gibi davalarına bağlı aydınlar için geçerli bir eylem programı sunduğunu söyledi. Aydınların programında işçilere sınıf bilinci kazanmaları konusunda yardımda bulunmak ve kendi işlerini kendileri hâlledene dek onların eğitilmelerini sağlamak yazılıydı.

1895-96'da Tula'da, gençken Bazarof ve Skvortsof ile birlikte bir işçi grubuna önderlik eden Bogdanof, gene Skvortsof ile bir Marksist politik ekonomi üzerine bir kitap kaleme almıştı (Moskova, 1897). Bogdanof’un işçi çevrelerindeki kültürel-eğitsel faaliyeti, aynı zamanda ilk felsefi çalışması olan Tarihsel Doğa Anlayışının Temel Unsurları’nı (St. Petersburg 1899) epey etkiledi. O zamandan beri Bogdanof, sürekli olarak işçi aydınların ihtiyaçlarına hitap edecek teorik çalışmalar kaleme almaktaydı.[2]. İlk yıllarında belirgin olan kültürel-eğitsel dürtü, hem parti içindeki faaliyetine ilham verdi hem de onun partiyi terk etmesine neden oldu, çünkü Bogdanof, başarı şansının en yüksek ihtimal olarak görüldüğü her yerde proleter bilincin oluşumuna katkıda bulunmak istiyordu.

1905 Devrimi’nden önce Lenin'in safına katılan Bogdanof, Bazarof, Lunaçarski ve diğer isimler, Aralık 1909'da Lenin’den kopup Vpered adını taşıyan sol Bolşevik hizbi oluşturdular. Bu adamların kendilerini Lenin’den ayrıştıkları nokta, bu isimlerin Lenin’den farklı biçimde kendilerini “aydın” olarak adlandırıyor olmalarıydı. Bilindiği üzere Lenin, aydın sınıfına horgörü ve küçümsemeyle yaklaşan bir isimdi. “Aydın” sözcüğünü hep olumsuz bir şey olarak kullanırdı. Lenin kendisini ve partilileri “profesyonel devrimci” olarak tanımlarken, parti üyesi aydınlar bu terimi pek kullanmıyorlardı. Bu isimler kendilerini “teorisyen” değil de “pratik parti emekçisi” olarak nitelemekten hep imtina ediyorlardı.

1905 Devrimi’nden sonra Bogdanof, siyasi ve ideolojik düzlemde başka bir yöne girdi. Bu gelişme dâhilinde Bogdanof, Lenin’den iyice uzaklaştı ve örgütlerdeki partili aydınların rolünü şiddetle eleştirmeye başladı. Bu eleştiriler, bilhassa Lenin’in Materyalizm ve Ampriokritisizm çalışmasındaki “mutlak hakikat” savunusuna ve seçkin bir ismin partiye liderlik etmesi üzerinde duran anlayışına yöneldi.[3]

Bolşevizmin “proletaryanın kültürel hegemonyası” ile ilgili önermesini ele alan Vperedcilerin temel arzusu, işçi sınıfının kendi bilincini işçilerin yaratıcı potansiyeli aracılığıyla geliştirmesine yardım etmek yönündeydi.

Bogdanof'un ifadesiyle, “şuan Bolşevizmin saflığı temelinde, mevcut toplum çerçevesinde zayıflayan burjuva sınıfının kültürüne kıyasla daha güçlü ve daha uyumlu bir büyük proleter kültürü yaratılmalı”ydı.[4] İşçi sınıfı, kendi sınıf hegemonyasını tesis etmek için, emek süreciyle bağlantılı olan kendi kültürünü kendi içinden üretme yetkisine sahip olmalıydı. Bu da aydınların didaktik ve pedagojik katılımına ihtiyaç duyan bir süreçti ama bu süreç, kesinlikle işçiler üzerinde bir “pedagojik diktatörlük” kurulmasıyla sonuçlanmamalıydı.[5]

Bunun yerine aydınlar, proleter bilincin gelişiminde bir tür ebe görevi görmeliydiler. Destekçilerinin de ifade ettiği üzere Bogdanof, Lenin gibi, işçiler adına eyleme geçilmesi gerektiğine inanmıyor, daha çok, işçilere yardım edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Partili aydınların görevlerini aktarırken Bogdanof, Gramsci’nin düşüncesini ondan çok önce dile getiriyor, işçilere kendi kültürlerini oluşturmaları konusunda katkıda bulunacak “organik aydınlar”dan söz ediyordu.

Bogdanof, bu organik aydın kimliğini hiç terk etmedi. Partiden ayrıldıktan sonra bile partili aydınların görevlerinden bahsetti. Bu, bilhassa Bolşevik Devrim sonrası dönem için de geçerli bir durumdu. Bu dönemde Bogdanof, Proleter Kültür türünden politik ve toplumsal örgütler içerisinde çalışmayı sürdürdü, ama hiçbir zaman Komünist Parti’ye üye olmadı.

Bogdanof’un proleter yönetime giden geçiş aşamasında ilerici bir unsur olarak teknik veya “örgütleyici aydınlara” atfettiği anlamı ayrıntılı olarak tartışmak, bizi meseleden uzaklaştırır. Esas olarak 1920’lerde geliştirdiği bu fikir, Capri ve Bolonya parti okullarındaki deneyimleriyle yakın bağlantılı olarak gelişmiştir. Bu okullardaki faaliyetlerinden kısa bir süre sonra, bu deneyimleri genel anlamda ilk kez detaylandırır. Bunu 1913’te temel bilimsel-teorik çalışması Organizasyon Bilimi: Tektoloji’de yapar. Ama Bogdanof, ilk büyük felsefi-epistemolojik çalışması Ampiriomonizm’de (1904–6), işçi hareketinde aydınların rolüne dolaylı da olsa çok önceden değinmiş bir isimdir. Bu çalışmasında Bogdanof, geleceğin kolektivist toplumunda deneyimin örgütlenmesini ve teknolojinin devam eden gelişimini tartışırken, bireysel olarak organize edilmiş ve sosyal olarak organize edilmiş deneyim arasındaki ayrımın ortadan kaybolacağını, bununla birlikte, işçilerin pratik işlevleri ile aydınların örgütlemeyle ilgili işlevleri arasındaki ayrımın da silineceğini söyler. Bu erken dönemde bile Bogdanof, işçilere entelektüel bir elit grubun dışarıdan bilinç empoze etmesi fikrine karşı çıkar. Ona göre aydınlar, proletaryanın kendi kültürel olgunluğuna ulaşmasına ve iktidarı ele geçirmesi için yeterince gelişmiş, entelijansiyanın bireysel bilincinden temelde farklı olacak bir kolektif bilinç düzeyine ulaşmasına yardımcı olmalıdırlar.

1905 Devrimi’nin yenilgisinin ardından işçi hareketinin geri çekilmesi ve aydınların RSDİP’ten uzaklaşması, Bogdanof’un ajitasyon ve propagandanın rolünü yeniden değerlendirmesine ve partinin örgütlenmesi ve parti liderlerinin rolü hakkındaki fikirlerini yeniden düşünmesine neden olur. Neticede Lenin’le arasındaki farklar daha da derinleşir. Bu noktada Bogdanof, parti okullarının “Rusya'daki yerel parti örgütlerinin liderliğini devrimden sonra partiyi terk eden ‘parti aydınları’ndan devralacak bir ‘işçi aydınları’ yetiştirilmesine katkı sunacağını” söyler. Sonrasında, Capri okulunun faaliyete geçmesinden iki ay önce, Haziran 1909’da Bolşevik hizipten kendisini ihraç eden Lenin’le yaşadığı çatışmanın da etkisiyle Bogdanof, resmi adı “Birinci İşçiler İçin Yüksek Sosyal Demokrat Ajitasyon ve Propaganda Okulu” olan ve ilk başta pragmatik bir hedefe hizmet eden girişim üzerinden Lenin’in “otoriter liderlik tarzı”na sert eleştiriler yöneltme imkânı bulur. Lunaçarski bu eleştirilere “aydın otoriterizmi” eleştirileriyle katkı sunar.

Bogdanof’a göre, parti meselelerindeki bireyci, otoriter davranış, kişisel küstahlık, bir kişilik kültüyle sonuçlanan kendini beğenmişlik ve yoldaşlarının eleştirilerine kendini teslim edememe, karakteristik özellikleriyle burjuvazinin doğasında bulunan özelliklerdir. Lenin ve Plehanof gibi isimlerdeki zihniyet, nitelik itibarıyla burjuvadır. Tek tek vakalar üzerinden bu liderlerin eleştirilmesi bir sonuç üretmeyecektir, çünkü bu kişiler, partili aydınların devşirildikleri burjuva ve küçük burjuva kesimlerin dünyasına bağlıdırlar.

Partili aydınlarda görülen, köklü burjuva kültürün etkisi ile sosyalistlerin idealleri arasındaki çelişki ancak şu koşulla aşılabilir: burada ve şimdi, kapitalizm ve burjuva kültürü koşullarında bu kültüre karşı yeni bir proleter kültür oluşturulmalı, bu kültür kitlelerin ürünü olmalı, ilerici sanayi proletaryasının pratikte kurduğu yoldaşlık üzerine kurulu kolektivist ve eşitlikçi ilişkileri temel almalıdır.

Bogdanof’a göre yalnızca “proleter kültür” temelli “tam bir sosyalist eğitim”, partinin örgütlenmesini temelden değiştirip yenileyebilir. İşçi Sınıfının Kültürel Görevleri adlı kitabında Bogdanof, işçilerin dünya görüşünü kendi görüşü kılan aydınların “beyaz kargalar kadar” nadir görülen bir şey olduğunu söyler.[6] Vpered’in programının ilk maddelerinden birinde tam da bu sebeple şu ifadeye yer verilir: “İşçilerin gerçek kurtuluşu bizatihi işçilerin kendilerinin yerine getireceği bir görev olmalıdır.”[7]

Parti okulları, daha sonra parti aydınlarının örgütsel egemenliğinin yerini alması beklenen işçi aydınlar eğitmeyi amaçlamaktadır. Aynı zamanda okullar, işçilere kendi kültürlerini nasıl ortaya çıkaracaklarını ve geliştireceklerini göstereceklerdir. Ancak okullar bu iki görevi aynı ölçüde ve yoğunlukta üstlenemezler. Özellikle Capri okulu varolduğu tüm süre boyunca (Ağustos-Aralık 1909) pek bir faaliyet ortaya koyamaz ve zaman zaman Lenin ile Bogdanof arasındaki siyasi çatışma nedeniyle dağılmanın eşiğine gelir. Bu çatışmaya hazırlıksız yakalanan, Rusya’dan gelip Capri’deki hayatın egzotik niteliğine yabancı kalan “işçi öğrenciler” yönlerini kaybederler. “İşçi filozof” Vilonof dışında elimizde kişisel ifadeleri bulunan öğrenciler, yaptıkları açıklamalarda aydınlarla ilişkileri değil, daha çok politik bağlamla ilişkileri üzerinde durmaktadırlar.

Bolşevik hizip içindeki siyasi çatışmanın acı sonuçları Bolonya okulunda da hissedilir (Kasım 1910-Mart 1911). Burada da, işçiler tarafından yapılan birkaç açıklamadan anlaşılacağı kadarıyla, asıl mesele, işçi aydınların ve işçi öğrencilerin Bogdanof ve Lenin yandaşı olarak bölünmüş olmalarıdır. Bogdanof’un proletaryanın politik bilincinin, yeni sınıfın kapsamlı ve geniş kültürünün, Capri ve Bolonya’da temellerinin atılmasını istediği o büyük kültürün yalnızca bir yönünü oluşturması gerektiğine ilişkin fikri, tarihin tuhaf bir cilvesi sonucu, kendi partisinin verdiği hâkimiyet mücadelesi denilen o acı gerçekle yüzleşir.

İşçi Felsefeci Vilonof ve Entelejansiyaya Yönelik Tavrı

Bogdanof’un proleter kültür teorisinin çıkış noktası, modern, mekanize, büyük makine yapım fabrikalarında üretim sürecindeki proleterleri karakterize eden “yoldaşlık temelli işbirliği” denilen yaklaşımdır. Ona göre, emek süreci ve insanlararası işbirliğinin örgütsel biçimine dair bu model, devrim mücadelesinde proleter sınıf dayanışmasının temelini teşkil etmektedir. Bu aynı zamanda proletaryanın, diğer bir deyişle proleter kültürün, yeni yaşam ve düşünce biçimlerinin temeli olacaktır.

İlgili anlayışa göre, işçilerin yoldaşlık ve kolektif ilişkilerinden “proleter sanat”, “proleter felsefe”, “proleter bilim” ve “proleter ahlak” doğmalıdır. Bogdanof’a göre proleter kültürün, geleneksel işçi kültürünün tersine, işçi sınıfının tüm yaşam deneyimi, “tüm praksisi” ve “tüm düşüncesi” tek bir sistem dâhilinde bütünleştirilmelidir. Gelgelelim bu hedefe eski burjuva aydınlarla, o “beyaz kargalar”la, burjuva dünyasının bekçileriyle ulaşılamaz. Sınıfın psikolojisinin iç birliği, kendi ifadesini ancak işçi aydınlar eliyle bulabilir.[8]

1908'in sonunda Rusya'nın Ural bölgesinden, gerçek adı Nikifor Efremoviç Vilonof, kod adı “Mikhail” veya “Mikhail Zavodski” (Metal İşçisi Mikhail) olan bir Bolşevik işçi Cenevre’de bulunan Bogdanof’u ziyaret eder. Vilonof, Bogdanof’un birkaç eserini Rusya’dayken okumuş, bu çalışmalarla ilgili olarak Bogdanof’la yazışmış bir isimdir. Kendi kendisini yetiştirmiş olan bu işçi, Bogdanof’un “yoldaşlık temelli işbirliği”nin makineleşmiş endüstride yeni oluşacak dünyanın temeli hâline gelebileceğine dair görüşünü heyecanla karşılamıştır. Vilonof’un niyeti, Bogdanof’un fikirlerini işçilerin anlayabileceği bir biçime ve dile aktarmak, kendi ifadesiyle, “Bogdanof’un fabrika, makine ve işçi üzerine kurulu felsefesini popüler kılmak”tır. Bogdanof bu öneri karşısında sadece gururlanmakla kalmaz, aynı zamanda Vilonof ile altı aydan fazla süren bir yazışmada “işçi öğrencisine” çeşitli önerilerle yardımcı olmaya çalışır. Örneğin Bogdanof, Vilonof'u “Felsefeden Ne Talep Ediyoruz?” başlıklı bir makale yazmaya teşvik eder. Dahası Bogdanof, Vilonof’u birinci Parti Okulu’nun organizasyonundaki pratik sorunları çözmeye yardımcı olacak doğru adam olarak görür. Vilonof, Rusya’daki yeraltı örgütleriyle temaslar ayarlayacak, Capri'ye Rusya'dan, parti işlerinde zaten deneyime sahip olan güvenilir işçilerin birkaç aylık eğitim ve ileri eğitim için getirilmesine yardımcı olacak kişidir. Bu amaçla, 1909’un başında Vilonof'u, Maksim Gorki'nin evine gönderir. Capri adasındaki bu evde sıcak karşılanır. Bogdanof Gorki’ye yazdığı mektupta şunları söylemektedir: “Bu işçi muhteşem bir adam, bizim emekçi kitlelerimiz işte böylesi aydınlar doğuruyor.”[9]

Sadece Gorki değil, eşiğinden içeri giren tüm sanatçılar ve aydınlar Vilonof karşısında büyülenirler. Yıllar sonra Lunaçarski, “gerçek Rus proleterlerini görme ve onlarla çalışma özlemleri”nden bahsedecektir.

Ama Capri’deyken Bogdanof’un Ampriomonizm çalışması temelinde kendi “işçi felsefesi”ni geliştirmeye çalışan Vilonof, bir işçi aydın olarak adadaki yazın emekçileriyle kurduğu temasın pek de huzurlu, dikensizbir düzlemde gerçekleşmediğini görür Aşina olmadığı, dolayısıyla şüpheli biriymiş gibi algılandığı ortamda derin bir güvensizlikle karşı karşıya kalır. Vilonof’un çalışkan ve hevesli bir lise öğrencisi edası ile kaleme alıp Bogdanof’a gönderdiği mektuplara, aynı zamanda Moskova’da kalan fabrika işçisi eşi Maria Zolina’ya yazdığı mektuplara içteki bu gerilim damga vurur.

Vilonof’un aydınlarla ilişkilerindeki gerilimi Gorki’nin Bogdanof’a yazdığı mektuplarda da tespit etmek mümkün. Bu mektuplarda Gorki, Vilonof’un “gelgitli” karakteriyle uzlaşmakta zorlandığını dile getirir, ondaki duygusal aşırılıkları çilesini çektiği verem hastalığının ileri safhalarında olmasına bağlar. Vilonof, Gorki’ye hayran olmasına rağmen onunla karşıtlık içerisindedir. İçinde bulunduğu aydın ve sanatçı ortamı ile arasındaki gerilim öylesine derindir ki o bu gerilimle başa çıkmayı bir türlü beceremez.

Vilonof, işçi aydın olmakla gururlanmasına, bir “işçi felsefeci” olarak, Gorki ve Bogdanof’un takdirini görmesine rağmen Capri’de içinde bulunduğu ortamın yol açtığı duygusal, toplumsal ve psikolojik çelişkiyle başa çıkamaz. O, bir yandan gerçek bir aydın olmak istemekte, bir yandan da Gorki’nin villasında gördüğü aydınların zihniyetinden rahatsız olmakta, onlara şüpheyle yaklaşmaktadır. Aydınlarda gördüğü bireyciliğe kızdıkça işçilerdeki kolektivizme o kadar çok değer verir. Üstelik bu, Bogdanof’un felsefesi üzerinden gerekçelendirilen bir yaklaşımdır. Gorki ise Vilonof’taki entelektüelizm karşıtlığını oldukça hassas bir barometre olarak gördüğünü, konuyla ilgili düşüncelerini ölçmek için bu barometreyi kullandığını söyler.[11]

Vilonof, Troçki’ye yazdığı bir mektupta, “toplumsal bir sınıf olarak proletaryanın kendi aydınlarına sahip olması gerektiği”nden bahseder, Troçki’den kendisinin kaleme aldığı, parti okullarıyla ilgili detaylı raporu Pravda’da yayımlamasını ister (Pravda, 1908'den beri Viyana'da Troçki tarafından çıkartılmaktadır).

Bu süreçte Gorki ve Bogdanof, ülkedeki parti örgütlerini parti okullarına onay vermeleri konusunda ikna etmek için Vilonof’u görevlendirmiştir. Zira bu dönemde Lenin ve ona bağlı Bolşevikler, söz konusu okulları “yeni bir hizbin merkezi” olarak görmekte, onları tanımamaktadır.[12]

Troçki’nin çıkarttığı Pravda gazetesini proleter kültürün amaçları doğrultusunda bir sözcü olarak kullanma fikri, Leninistlerin çıkarttığı Proletari dergisinin yayın kurulundan ayrıldığı günden beri kendi örgütüne hizmet edecek bir yayın arayan Bogdanof’a aittir. Oysa kendisini hizipler arasında konumlandıran ve parti birliği çağrısı yapan Troçki, makalesini yeni bir örgüte açma konusunda tereddüt içerisindedir.

Capri okulunu örgütleyen isimlere yazdığı, hiçbir yerde yayımlanmayan bir mektubunda Troçki, tüm RSDİP’e hizmet edecek bir parti okulu kurulmasını talep eder, bu amaç doğrultusunda ayrıntılı kimi didaktik ve metodik önerilerde bulunur. Daha sonra, genel olarak eğitim programına katılmasa bile, Bolonya’da ajitasyon ve propaganda konusunda birkaç ders vermeyi kabul eder.

Troçki’ye yazdığı ve işçi hareketi için çok önemli olan işçi liderlerinin ancak bir parti okulunda yaratılabileceğini söylediği mektubunda görüldüğü kadarıyla Vilonof, esasen kendisinin okul için ne kadar önemli olduğunun farkındadır. Troçki’ye yaptığı açıklamada dile getirdiği biçimiyle parti okulları, ancak “teorisyenlerin deneyimleri pratik işçilerin deneyimleriyle kaynaştırıldığı takdirde işlevsel olabilir. Aydınlar işçileri nasıl eğiteceklerini ancak işçilerden öğrenebilirler.”

Haziran 1909’da Capri okulu için “öğrenci” seçmek amacıyla gizlice Rusya’ya gittiğinde Vilonof, Bolşevikler bünyesinde gerçekleşmiş olan Leninist-Bogdanofist ayrışmasını da Rus topraklarına taşımış olur. İlk başta, bu durumun geniş kapsamlı siyasi sonuçlarını kavrayamayacak kadar saftır. O, Bogdanof’un Bolşevizmin en büyük filozofu, Lenin’in de onun en büyük organizatörü olduğunu düşünmektedir.

Peki Vilonof bu iki isim arasında neden bir uzlaşma sağlayamamıştır? Ona göre parti okulları Lenin ve Bogdanof’un uzlaşacağı en iyi ortamdır. Bu okullardan mezun olacak işçiler Rusya’ya gittiklerinde bu uzlaşmanın mümkün olduğunu parti örgütlerine göstereceklerdir.

Vilonof, Bogdanof’un projesinin amacının sadece basit anlamda partiye hizmet edecek işçilerin eğitilmesi olmadığını, ancak okulun faaliyetleri esnasında anlama imkânı bulur. Esasen Bogdanof’un işçi aydın anlayışında amaç, “parti liderleri” yetiştirmek değildir. Vilonof’un gözünde pratik işçi, işçi felsefeciden üstün bir yere sahiptir. Okul içerisinde çevrilen bir dizi dolap üzerinden Vilonof, Bogdanof’tan kopar, çünkü Vilonof, onun “eski Bolşevizm bayrağı altında, parti okulunu dar bir çevreyle ikame etmek, bunun yanı sıra pratik işçileri dışlamak derdindedir.” Bunun üzerine Vilonof, Lenin’in katı parti anlayışının işçilerin davası için çok daha fazlasını vaat ettiğini düşünmeye başlar.

Kasım 1909’da Vilonof, diğer beş öğrenciyle birlikte Capri okulundan ayrılır. Lenin'den Paris'e gelme davetini kabul eden bu işçiler bu şehirde sıcak karşılanırlar ve onlar için bir dizi konferans düzenlenir. Vilonof, ideolojik açıdan Bogdanofçu iken politik bir Leninist hâline gelir.

Sadece birkaç ay sonra, Mayıs 1910’da Vilonof henüz 27 yaşında iken Davos’taki sanatoryumda veremden ölür. Lenin, ölümünden kısa bir süre önce sanatoryum masraflarının parti tarafından karşılanmasını sağlamıştır.

Gorki, 1927’de Pravda için kaleme aldığı bir anma yazısında şunu söylemektedir: “Mikhail’e göre sınıfsal nefret, en güçlü yaratıcı güçtü. Bu güç onun için hakikatin ta kendisiydi.”[13]

1918’de Rusya’da ilk proleter üniversitesini açtığında Bogdanof, model olarak Capri ve Bolonya’daki okullara işaret eder, ama bilhassa “Rusya’da işçilerin eğitimi noktasında işçi filozof Vilonof’un yaptığı muazzam hizmetler” üzerinde durur.[14]

Vilonof’la ilk görüşmesi sonrası Lenin, 16 Kasım 1909’da Gorki’ye şunları yazar: “Mikhail Yoldaş, Rusya'da devrimci sosyal demokrasinin başarısının garantisidir.”[15] Lenin’e göre Vilonof, okulun ilerici işçileri o işçilerin gerçek hayatından devşirmektedir. Capri’deki aydınlar arasında cereyan eden tartışmaların pek bir önemi yoktur. Esasen Lenin, bu türden uzlaşmacı ifadelere Gorki’yle yaptığı, kesintiye uğramış yazışmalara kaldığı yerden devam etmek için başvurmaktadır.

Vilonof’un Capri’deki parti okulu ile bağlantılı olarak yürüttüğü faaliyetleri, belli ölçüde katalizör görevi görür. Sonuçta Capri, işçilerin parti liderlerine dönüştürülmesinden öte bir amaca sahiptir. Parti okulunun başta planladığının aksine “işçi aydın” terimi, “parti aydını” terimi ile eşanlamlı hâle gelmez.

Tıpkı Bolonya’daki okul gibi Capri okulunda da merkezî unsur, Bogdanof’un geliştirip uygulamaya koyduğu kültürel-politik programdır. Temelde Vpered grubuna ait olan bu Bolşevik program, Lenin’in programıyla doğrudan çatışma içerisindedir. Bogdanof’a göre proletaryanın politik bilinci, yeni oluşacak sınıfın kapsamlı ve uzun vadede somutlaşacak kültürünün yönlerinden sadece birisidir.

Capri parti okulunun sekreteri olarak Vilonof, partiye üye yazın emekçileri ve aydınların okulun iç sorunları ve siyasi çatışmalar ile ilgili olarak Bolşeviklerin merkeziyle, yani Lenin’le yürüttükleri tartışmalara katılan az sayıda işçiden biridir (hatta çoğu vakit bir tek o vardır). Ama öte yandan Vilonof, tam da bu süreçte kibirli değilse bile gururlu biri hâline gelir. Bir yandan da o, Capri’deki partili aydınlardan nefret etmeye ve Lenin’e hayranlık duymaya o tartışma sürecinde başlamıştır. O güne dek pek tanımadığı bir isim olan Lenin, Vilonof’un gözüne mevcut karışıklığı düzene sokmak için uzaktan müdahalelerde bulunan biriymiş gibi görünür.

Elimizde diğer işçilerin okullara yönelik yaklaşımları konusunda pek fazla bilgi yok. Ama şunu biliyoruz: 1917 sonrası Bogdanof, Proletkult isimli örgütü kurma süreci dâhilinde bu işçilerle tekrar karşı karşıya gelir. Sonrasında bu işçilerden ikisi, o dönem uygulanan politik baskıların gölgesi altında kaleme aldıkları anılarında esas olarak Lenin’in katkılarına odaklanır. Dolayısıyla bu tür çalışmalar da Capri konusunda önemli bir şey söylemememektedirler.

* * *

Bogdanof’un geleceğin toplumsal düzeni anlayışı, bireysel deneyimle kolektif deneyim, örgütleyenlerle örgütlenenler, yönetenlerle yönetilenler arasında her türlü farkın ortadan kalktığı, mutlak, herkesi kucaklayan, bütünsel hatta bütünleştirici bir toplumsal birlik fikrini temel alır.

İşçilerin hakiki manada inisiyatif almalarını talep eden Bogdanof, işçilerin belirli bir bilinç düzeyine erişmeleri ve kendi kültürlerini üretmelerini mümkün kılıp onların toplumun hegemonik sınıfı hâline gelmesini sağlayacak her şeyi kucaklayan bir dünya görüşüne vakıf olmaları için eğitilmesi gerektiğini söyler.

Bogdanof’a göre işçilerin nihayetinde muzaffer olacak ve geleceğin dünyasını tanımlayacak olan kolektif iradeleri, düşünce sahasında her türden çoğulculukla ve bireycilikle çelişir. Bogdanof’un ifadesiyle, kolektivist madde ve ruh arasındaki otoriter ikiliğin ortadan kalkması, aynı zamanda bağımsız bir toplumsal kategori olarak aydın sınıfının sonunu ifade eder.

Bogdanof’un çalışmalarının birçok yerinde okur, yazarın ideal durumlar dâhilinde işleyen ideal işçi tiplerinden söz ettiğine ilişkin bir izlenim edinir. Bu noktada zihinde Bogdanof’un gerçek işçileri tanıyıp tanımadığı, onlara ne ölçüde ihtiyaç duyduğu soruları belirir. Bazı yerlerde ise Bogdanof, sanki işçilere ihtiyaç duyuyormuş gibi görünür ama ona göre işçiler sadece aydınların yerini almak için var gibidir.

Elimizdeki çalışmaları dikkate alındığında Bogdanof, kendisinin idealize ettiği imajın ötesinde işçilerle pek ilgilenmemektedir. O işçilerin kim oldukları, ne yaptıkları onun umurunda değildir.

Bogdanof nezdinde Vilonof ideal işçi aydındır. En azından bu, ilk tanıştıkları dönem için geçerli olan bir değerlendirmedir. Ancak Vilonof süreç içerisinde Bogdanof’un zihnindeki ideal imajın aksi yönünde hareket edince Bogdanof yüzünü başka yöne çevirmiştir.

Jutta Scherrer

[Kaynak: “The Relationship between the Intelligentsia and Workers: The Case of the Party Schools in Capri and Bologna”, Workers and Intelligentsia in Late Imperial Russia: Realities, Representations, Reflections içinde, Yayına Hazırlayan: Reginald E. Zelnik, The Regents of the University of California, 1998, s. 172-185.]

Dipnotlar

[1] Bkz. Jutta Scherrer: “Les écoles du parti de Capri et de Bologne: La formation de l’intelligentsia du parti,” Cahiers du monde russe et soviétique 19, 3 (1978): s. 259–84; “Bogdanov e Lenin: Il bolschevismo al bivio,” Storia del marxismo içinde (Turin, 1979), cilt. 2, s. 493–546; “Culture prolétarienne et religion socialiste entre deux révolutions: Les ‘Bolcheviks de gauche,’” Europa 2, 2 (1979): s. 67–90; “’Proletarische Kultur’: Die Entstehung des Konzepts und seine Umsetzung in der Organisation des frühen ‘Proletkult,’” Arbeiterkulturen zwischen Alltag und Politik içinde, ed. Friedhelm Boll (Viyana, Münih, Zürih, 1986), s. 101–21; “Gor’kij-Bogdanov: Aperçu sur une correspondance non publiée,” Cahiers du monde russe et soviétique 29, 1 (1988): s. 41–52; “The Cultural Hegemony of the Proletariat: The Origins of Bogdanov’s Vision of  Proletarian Culture,” Studies in History 5, 2 (1989): s. 195–210; “Bogdanov e Capri,” L’Altra Rivoluzione içinde, ed. Vittorio Strada (Capri, 1994), s. 35–55.

[2] A. A. Bogdanov, “Programma kul’tury,” A. A. Bogdanov, Voprosy sotsializma içinde (Moskova, 1918), s. 72.

[3] 1905 sonrasında Bogdanof, Lenin’in tek, kişisel liderlik” için verdiği mücadeleyi eleştirdi (RTsKhIDNI, f. 259, op. 1, ed. khr. 48, 1. 44 ob); Aktaran: Daniela Steila’nın şu esere yazdığı takdim yazısı: A. A. Bogdanov, Desiatiletie otlucheniia ot marksizma (Moskova, 1995).

[4] A. A. Bogdanov, “Ne nado temnit’,” Ko vsem tovarishcham! içinde (Paris, n.d. [1910]), s. 4.

[5] Andrzej Walicki, “Alexander Bogdanov and the Problem of the Socialist Intelligentsia,” Russian Review 49, 3 (1990): s. 304.

[6] Bu, sansürün reddettiği asıl özgün başlıktır. Capri ve Bolonya okullarındaki deneyimlerin bir semeresi olan kitap şu isimle yayınlandı: Kul’turnye zadachi nashego vremeni (Moskova, 1911).

[7] A. A. Bogdanov (Maksimov), “Proletariat v bor’be za sotsializm,” Vpered 1 (1910).

[8] Bogdanov, Kul’turnye zadachi, s. 69.

[9] “Kakoi velikolepnyi paren’ etot rabochii, kakuiu intelligentsiiu obeshchaet vydvinut’ nasha rabochaia massa, esli sudit’ po etoi figure!”; Gorki’den yayıncı I. P. Ladyznikof’a mektup, Capri, Ocak 1909’un başları, Arkhiv A. M. Gor’kogo içinde (Moskova, 1959), cilt. 7, s. 186.

[10] A. V. Lunacharskii, Velikii perevorot (St. Petersburg, 1919), s. 45.

[11] Buradaki ve diğer yerlerdeki tüm alıntılar Gorki’ye ait. Vilonof ve Troçki’ye ait alıntılar ise yukarıda bahsedilen, New York kaynaklı arşiv materyallerinden alındı.

[12] Bkz. J. Scherrer, “Un ‘philosophe-ouvrier’ russe: N. E. Vilonov,” Le mouvement social 111 (1980): s. 165–88. Vilonof’un Capri’den Moskova’daki eşine yazdığı mektupla ilgili olarak bkz. Irina Revjakina, “Intersezione di destini: Maksim Gor’kij e Michail Vilonov,” Strada, ed., L’Altra Rivoluzione içinde, s. 111–37.

[13] M. Gorky, “Mikhail Vilonov,” M. Gorky, Sobranie sochinenii v tridsatykh tomakh içinde (Moskova, 1952), cilt. 17, s. 88–90.

[14] A. Bogdanov, “Proletarskii Universitet,” A. Bogdanov, O proletarskoi kul’ture içinde (Leningad, 1924), s. 242.

[15] V. I. Lenin i A. M. Gor’kii (Moskova, 1969), s. 45–49.

0 Yorum: