07 Ağustos 2021

,

Gevrek Sol


Özgürlük mülkiyeti varsayar. Doğrudan onunla alakalıdır. Bu açıdan özgürlük, mülkünü bölüşmek, üleşmek istemeyenlerin ideolojisidir. Her şeyin anlam ve değeri, o ideolojinin terazisine vurulur.

“Bir insan hakkı olarak ‘özgürlük’, insanlararası birliğe ve beraberliğe, dayanışmaya değil de insanın insandan koparılıp yalıtılmasına dayanır; bir ‘tecrit hakkı’ olarak, herkesten ayrılıp kendi içine kapanan bir sınıfın kayıtlanmış bireyinin hakkıdır.”[1]

Döne dolaşa her özgürlük şiarı ve kavgası, burjuvazinin ayrıksılığına, özel oluşuna, biricikliğine ve üstünlüğüne bağlanır, onu besler. Devrimin kılıcıyla bölünmemiş bir kavga, burjuvazinin yeni döneme uyarlanma sancısından ibarettir.

* * *

AKP’ye karşı çıkartılan muhalefet, burjuvaziye öykünen, onu öven, burjuvazinin mücerret ve kapalı dünyasını seven bireylerin içi boş itirazından, mızmızlanmasından başka bir şey değildir. Bunlar, her şeyi bireysel yönetim becerisine, liyakate ve bireysel meziyetlere indirgedikleri, siyasetlerini ve ideolojilerini bu anlayış üzerine kurdukları için her şeyi seçimle ele alırlar, her gerçeği seçim üzerinden anlarlar. O nedenle bu solcular, “İkizdere halkı değil, ağaçlar önemli” derler. Aynı kişilerin Kadıköy’de greve giden işçilere neler söyledikleri hatırdan çıkartılmamalıdır.[2]

Pandemi koşullarında yoksul emekçi halk kitlelerinin evcilleştirilmesine, ıslah edilmesine, nezih kılınmasına, kontrol altına alınıp, elindeki avcundakinin çalınmasına dönük tüm çabalar, sol örgütlerin destek ve onayı ile birlikte ortaya konmuştur. Çünkü sol örgüt şefleri de halkı, sınıfı ve ezileni, “vahşi hayvan” olarak görmektedirler. Kendilerine bu nedenle yaşam alanı açıldığını, bu nedenle ceplerine para konduğunu iyi bilen örgüt şefleri, tüm teorilerini ve pratiklerini sokak köpeklerini aşılamak için icra etmektedirler. Onlar, Filistin’i döve döve rehabilite ettiği için, aslında İsrail’den yanadırlar. İç içten içe hepsi, İsrail’i sever. İsrail karşıtı her tür gösteriyi, ülkenin İsrail’le ilişkisini kesmesini “antisemitizm” olarak görür.

* * *

Sosyalist hareket, burjuva muhalefet anlayışı ve tarzına örgütlenmiştir. Sınırsız ve sınıfsız bir şey olarak görülen bu anlayış ve tarz uyarınca daha dün “herkese para desteği yapılsın, herkes evde kalsın” diyen sol örgütler, bugün “para destekleri ekonomiye zarar veriyor” diye yazılar yazıyorlar. Sol için tutarlılık, süreklilik ve bütünlük, kendisine edilmiş birer küfürdür. Sol, bu üç kavramdan uzak olmayı, asli hasleti sayar.

Dönemi ve süreci kendisinden başlatan birileri, sabah kalkıp örgüt kurarlar. Tutarlılık, süreklilik ve bütünlük üçlüsüne küfrettikten sonra kendi yolunu çizer ve o yolu tek devrimci yol olarak tarif eder. Düşman, belirli bağlarla ve bağlamla iş görürken, sol örgütler, hayal âlemine kaçıp sığınırlar. Gerçeği düşmana terk ederler. Gerçekte bir şeyler yapmak istediğinde, düşmanın yanına sığınmanın zorunlu olduğunu söylerler. Nefes almaktan söz ederler, “modernleşmeci kazanımları koruyup aşalım” derler, burjuvaziyi zımnen, güya “nefretle”, savunurlar.

Esasen burjuvazinin gerçeğini yüceltmek için sosyalizmi hayal âlemine kaçırırlar. Soyutlaştırırlar, bağlamdan kopartırlar, bağlarını keserler. Tarihsel bağı kesen sağ liberalleri ve toplumsal bağı kesen sol liberalleri yüceltirler. Komünist hareketin tüm imkânlarını ortadan kaldırırlar. Sol örgütler, bir açıdan, komünist hareket varoluş alanı bulamasın diye vardır.

Bir doktor, hastanelerde genç hemşire ve doktorlarla kıdemliler arasındaki hiyerarşide askerî nizamın işlediğini söyler. Aynı doktor, hastanedeki işleyişte hiyerarşinin, işbölümünün ve disiplinin sahip olduğu yerden bahseder. Ama nedense küçük burjuvalık, galebe çalar ve örgütler kuran, yıkan, tekrar kuran küçük burjuvalar, her seferinde hiyerarşiyi, disiplini ve işbölümünü geçersiz kılmanın yollarını ararlar. Süreklilik, tutarlılık ve bütünlük gibi bu üç kavram da küçük burjuvazi için küfür gibidir. Soldan kasıt, ülkedeki yüz örgütün başındaki üç beş kişiden oluşan ekiplerdir, onun dışındakiler örgütlü kabul edilmezler. Onlar ancak örgütçü olabilirler. Esas olarak örgütleri mülkiyetin ve rekabetin konusu kılan şefler eleştirilmelidir. Bizim meselemiz örgütçü ameleyle değil, örgütün sahibi olan burjuvayladır.

Bugün sol, “adam yirmi yıl öncede kalmış” diyerek kendi reformizmini ve teslimiyetini meşrulaştırmaya çalışanların, “Marksizminizi verip yerine mandal alacağınız günler yakındır” diyenlerin güdümündedir. Artık yıllar önce “solun ezberlerini bozacağız” diyerek sahneye çıkan Baskın Oran’ın aklı baskındır.

Kimse, düşmanın bağ ve bağlamla yürüttüğü mücadeleyi umursamamaktadır. O mücadeleye hizmet edenler, sol örgütleri belirli yönlere doğru çekiştirmektedirler. Sahnedeki şovun, temaşanın, göstermelik hareketlerin, yalanın dolanın bir önemi yoktur. Gevrek sol, dağılmayı, çözülmeyi, tuz buz olmayı istediği için gevrektir. Egemenlerin betonarme yapısına halel gelmesin diye öyledir. Birilerinin, “yıkılmadım ayaktayım” demesinin, “herkes bana kul olur, mecbur kalır” diye düşünmesinin bir önemi yoktur.

Geçmişle, halkla ve yarının devrimiyle bağ kurmayan hareket, ölüdür. Geçmişte yapılanların, halk içinde açılan mevzilerin, yarının devrimine örgütlenen aksiyonun verili ve dinamik bağlamına örgütlenmeyenler, hayal âleminde yaşamaya, budünyada düşmana teslim olmaya mahkûmdurlar.

Eren Balkır
15 Temmuz 2021

Dipnotlar:
[1] Marx-Engels, Devlet ve Hukuk, May Yay., s. 101.

[2] Eren Balkır, “Kadıköy Grevi”, 17 Şubat 2021, İştirakî.

0 Yorum: