25 Ağustos 2021

,

Önceki Savaş


Kara Panterlerden söz edildiği vakit birçok kişinin aklına ilk gelen isim, Safiye Buhari olmayacaktır. Oysa bence ilk onun ismi gelmelidir.
Safiye Buhari, altmışların sonunda Kara Panterlere katıldığı günden 2003’te ölene dek kendisini davaya adamış, yorulmak nedir bilmeden örgütlenme çalışması yürütmüş bir isimdir.
Şimdilerde gazetecilik yapan, Yeraltından Hava Durumu örgütünün eski üyesi Laura Whitehorn sayesinde yeni kuşağa mensup birçok eylemci, The War Before isimli kitapta bir araya getirilmiş olan makalelerden, mülâkatlardan ve konuşmalardan, Buhari’yi tanıma fırsatı bulacaktır.
Kitabın giriş bölümünü Angela Davis, sonsöz kısmını Mumya Ebu Cemal kaleme almıştır. Safiye’nin politik baskılara ve hapsetme pratiklerine karşı ömrü boyunca verdiği mücadeleyi anlatan bu yazılar, güçlü yazılardır.
Buhari aslında bir “yazar” değil, mücadele süreci boyunca ara sıra eline kalem almış olan, hiç yorulmadan halk içerisinde örgütlenme faaliyeti yürüten bir örgütçüdür. Polis şiddetine direnen siyah toplulukları içerisinde çocukların beslenmesi ile ilgili çalışmalar esnasında Panterlere örgütlenmiştir.
Devletin uyguladığı baskının ve parti içindeki kavganın örgütü güçsüzleştirdiği dönemde Buhari, Siyah Kurtuluş Ordusu ile yeraltına çekilir. Sekiz yıl hapis yatan Buhari, hapisten kaçar ama birkaç ay sonra yakalanır. Bu süreçte mahkemeyi hapishanede sağlık hizmetlerinin verilmemesini protesto etmek için bir tür kürsü olarak kullanır.
Hayatının ilerleyen aşamasında Yeni Afrika Cumhuriyeti isimli siyah milliyetçi örgüte liderlik eder. Her şeyden önce Buhari, politik tutsaklar için cesurca örgütlenme faaliyeti yürüten bir isimdir. Jericho Hareketi’nin, ayrıca New York Mumya’ya Özgürlük Koalisyonu’nun hem kurucusu hem de lideridir.
Davaya kesintisiz bağlılığı, takdire şayandır. Whitehorn kitapta, Buhari’nin altmışlardan ve yetmişlerden itibaren yaptıkları eylemler sebebiyle hapse giren insanlar adına sürekli yazılar yazdığından, ziyaretler gerçekleştirdiğinden, ajitasyon faaliyeti yürüttüğünden söz eder. Whitehorn, Safiye ile seksenlerde hapisteyken tanışmış, böylece aralarında ömür boyu sürecek bir dostluk kurulmuştur.
Buhari, politik tutsakları özgürleştirme davasına 53 yaşında ölene dek bağlı kalmıştır. Bu süreçte kendi sağlığıyla yeterince ilgilenememiştir. Kızı Wonda annesini hep örgütlenme faaliyeti içerisinde gördüğünü, bazen bu çalışmalarına kızdığını bazen onlara saygı duyduğunu, ama annesine hayranlığının hiç eksilmediğini söylemektedir.
Kitaptaki makalelerin de ortaya koyduğu biçimiyle Safiye, kendisini tümüyle politik tutsakları özgürleştirme hareketine adamıştır. O en çok da, en uzun süreli cezaları almış, serbest bırakılmaları ile ilgili önerilerin en sert itirazlara mazhar olduğu Panterler için çalışma yürütmüştür. Birçok insanın polis şiddeti, beyaz ırkçılığı (Virginia’da SKO’dan bir yoldaşı, Safiye’nin gözleri önünde, esnaf tarafından başı ezilerek öldürülmüştür) hareket içi çatışmalar ve hapishane sürecine bağlı olarak ölmesine tanıklık etmiştir.
Kitabın da kusursuz bir biçimde tespit ettiği üzere Safiye bir şehit değil, bir örgütçüdür. Kitap, ondaki tüm bu yönlerin mükemmel bir ifadesidir. Her şeyden önce bu kitap, her bir satırı insanla örülü bir çalışmadır. Tutkulu ve tevazu sahibi bir insan olarak Safiye, kendisini eleştirmeyi bilen, hareketteki zayıf yanların devlet baskısı sonrası onun parçalanmasına neden olduğunu söyleyebilen biridir.
Safiye devletin şiddetine odaklanırken, bir yandan da devrimcilerde kendisini haklı çıkartan tavra karşı çıkmış, onların kendi içinde uyguladığı şiddete itiraz etmiştir. O, sosyal adalet hareketlerin akıllanmasını ve tüm çabalarını büyük bir şefkatle ortaya koymasını istemiştir.
Bu kitapta görüldüğü üzere Safiye hareketin, Panterlerin ve diğer devrimci hareketlerin başına musallat olan iç ve dıştaki şiddetin miras bıraktığı post-travmatik stres bozukluğunu aşmaları gerektiğini söylemektedir. Safiye’nin ömrü boyunca ortaya koyduğu çalışmaların ana seyrini ortaya koyan bu kitap, uzun ve meşakkatli devrim mücadelesi için bir tür el kitabı olarak görülebilir.
Kitap, geniş bir okur kitlesine ulaşmayı hak eden bir çalışmadır. Eylemciler, akademisyenler, tarih meraklıları ve siyasetle yeni ilgilenenler, onu mutlaka okumalıdırlar. O, Kara Panterlerin yeni yeni yazılma imkânı bulan tarihine yapılmış muhteşem bir katkıdır. Kitap bu anlamda, partinin halktan beslenen ruhunu ele alan nadir çalışmalardan biri olarak, devlet şiddetine karşı koyacak, ama aynı zamanda bizdeki bencilliği ve bireyciliği alt edecek güçte (yeni) hareketler inşa etme meselesi üzerinde durmaktadır.
Bu kitap, Kara Panterlerin bir kadın üyesinin elinden çıkan az sayıda çalışmadan biridir. Burada, halka hizmet eden biri iken birçok aşamadan geçerek devrimci bir örgütçüye dönüşen bir kadından bahsedilmektedir.
Buhari’nin yolunu takip etmek bize, Amerika’da giderek büyüyen hapishane sistemi içerisinde örgütlenme meselesinden, yirmi birinci yüzyılda ırksal ve ekonomik adalet konusunda verilecek mücadelelere kadar birçok sahada Kara Panterlerin geride bıraktığı mirasın önemli yanlarını açıklığa kavuşturma imkânı sunmaktadır.
Safiye Buhari’nin yazıları, hareket inşasına ve mahpusların özgürlüğü meselelerine yaptığı vurgu bağlamında, hem tutkulu hem de pratiği esas alan çalışmalardır. Üstüne üstlük ırkçılık karşıtı eylemci ve eski politik tutsak Laura Whitehorn, okurken gözlerimin dolmasına sebep olan o etkileyici takdiminde, hem kendi hikâyesini hem de Safiye’nin hikâyesini birlikte aktarmakta, Amilcar Cabral’ın “halka yalan söylemeyin, kolay zafer vaadinde bulunmayın” özlü sözünü örnek alan bir model sunmaktadır. Buhari, ömrü dâhilinde, ayrıca bu kitap aracılığıyla bize bıraktığı en büyük miras, belki de dürüstlük ve tevazu üzerine kurulu bu türden ifadelerdir.

Dan Berger

3 Ocak 2010

Kaynak