14 Ağustos 2021

, ,

Z


AKP içteki, CHP dıştaki mülk bekçisidir. AKP, burjuvazinin devlet partisi; CHP, devletin burjuva partisidir. İkisi arasındaki kayıkçı dövüşünün, ezilenle, işçiyle ve yoksulla bir alakası yoktur. Alaka kuran, haindir.

Burjuvazinin devletle, devletin burjuvaziyle ilişkisi belirli dönemlerde gerilir, istikrar ve nizam için bu gerilimin kontrollü yürütülmesi gerekir. Orhan Aydın, Levent Üzümcü ve Barış Atay gibi figüranlara “bu AKP gerici, yobaz!” diye bağırma görevi verilmesinin sebebi buradadır. Sosyal medya, gerilimlerin hafiflediği yerdir. Twitter, sosyalist hareketin mezarıdır.

Türkiye’de bir kesim rızkını Atatürk’e, bir kesimse Erdoğan’a borçlu olduğu düşüncesindedir. “Rızk Allah’tandır” sözü unutulmuştur. Allah olan burjuvalar, tüm planlarını, işçiyi, ezileni, yoksulu dağıtma, kopartma, dilsiz ve elsiz kılma üzerine kurmuşlardır.

* * *

Yetmişlerde İran ve şahı, petrol gelirlerinin birkaç kat artmasıyla, güçlü bir orta sınıfı var etmeyi bilmiştir. 1979 devrimi ile ilgili olarak bugün dahi süren tartışma, bu orta sınıfın devrimin gasp edildiğine dair tespiti üzerinden işlemektedir. Neticede kimse, şu gerçeği sorgulamamaktadır: yoksullar, ezilenler, işçiler, farklı bir ideolojik bayrakla, müştereken, devlet iktidarını ele geçirmişlerdir. Devlet iktidarını hedeflemeyen her türden hareket, mevtadır.

İran’da orta sınıf zenginleşmiş, kendisini zenginleştiren Şah’ı mızmız bir üslupla eleştirmeye başlamıştır. Eleştiri, edinilen malın ve paranın genişlemesi ile ilgilidir. Mal ve paranın özel mülk kılınabilmesi için onlara vesile olan Şah’ın başı kesilmeli, her birey, “o malı ve parayı bizzat sadece ben kazandım” diyebilmeli, ortaklaşma imkânını ve tehdidini silip atmalı, bu rahatlıkla ve genişlikle geleceğe bakabilmelidir. Orta sınıfın mızmız eleştirilerine karşın İslamî hareket, somutun ihtiyaçları uyarınca, somut güç inşa edip bu mızmızlığı elinin tersiyle itmiştir. Sola ise orta sınıf kuyrukçuluğu kalmıştır.

* * *

Liberalizm, elindeki malı ve parayı paylaşmak istemeyenlerin ideolojisidir.

Din, İslam, gericileşme ile ilgili tartışmalar üzerinden solun liberalleşmesinin önemli bir nedenini burada aramak gerekir. Malı ve parası olmayan, olsa da güvencesiz ve kısıtlı koşullarda varolan kitlelerden kopan sol, mülk sahibi liberalizmin paylaşmama iradesine örgütlenmiştir. O solun AKP eleştirisi de bu iradeyle maluldür. Sol, liberalizmin kuyrukçuluğunu yapmış, onun götürdüğü yere sürüklenmiştir.

Bugün mültecilerin ülkeye gelmesini isteyenler bu talebi, mültecileri sevdiklerinden dillendirmemektedirler. Mülteci demek, ucuz işgücü demektir. Mülteci demek, BM’den ve AB’den gelen paralar demektir. Mülteci istemeyenlerse iç liberallerdir, onlar, kendilerine verilen emre uygun hareket etmektedirler.

Liberalizm, AKP’yi malı ve parayı ne idüğü belirsiz yoksullarla paylaşma ihtimali üzerinden eleştirmektedir. İlk on yılında servet biriktiren liberal solcular (TKP’sinden DSİP’ine, ESP’sinden EMEP’ine herkes dâhil!) ikinci on yılda, 2008 krizinin de etkisiyle, malı ve parayı bölüşmek istemediği için AKP’yi açıktan eleştirmeye başlamışlardır. AKP’ye saldırı, sermayeye ve devlete saldırı imkânlarını ortadan kaldırmıştır. Sermaye ve devlet, kendisini kuşatacak orman yangınını durdurmak için başka bir yangını başlatmıştır. Güdük ve yavan AKP düşmanlığı, sermaye ve devleti korumak içindir.

* * *

Yetmişlerdeki İran Şahı gibi son yirmi yıl içerisinde AKP de geniş ve güçlü bir orta sınıf meydana getirmiştir. Çeşitli kaynaklardan beslenen bu orta sınıf, devletin ve sermayenin de müdahalesiyle, Fethullah öncülüğünde, AKP’yi eleştirmeye başlamıştır. Bugün AKP’yi eleştirenler, yirmi yıldır AKP’den nemalananlar, kasalarını onun sayesinde dolduranlardır. Bu anlamda, söz konusu eleştirilerin ezilenlerin, işçilerin ve yoksulların eleştirisinden teoride ve pratikte ayrıştırılması zorunludur. Artık eleştiri, yerini devrimci teori ve pratiğe bırakmalıdır. Çünkü eleştiri, kendi içinde, düzeltme, uygun hale getirme niyeti taşır. Faşizm eleştirilmez, o kavganın ve mücadelenin konusudur. Sol, burjuva partilerine akıl ve fikir veren yanını kesip atmalıdır.

* * *

Bugün aynı orta sınıf, AKP’nin inşa ettiği AVM tipi futbol statlarındaki localarında kirden, yoksulluktan, ezilmişlikten arınmış futbollarını izleme derdindedir. İnşa edilen statların içinde futbol ve akıl yoktur. (Ek: Bu yıl stadyumlarda, kovid gerekçesiyle, avama uygulanan yasaklar, localara uygulanmayacak.)

Beynelmilel düzlemde FIFA, biraz hentbola, ama daha çok basketbola bakıp futbolun temel kurallarını değiştirmek derdindedir. Solculara göre, bu kural değişikliğine itiraz etmek, gericilik ve yobazlıktır, bilim düşmanlığıdır. Futboldaki değişiklik, ticaret ağlarındaki hızla, yeni ekonomik dönüşümün şiddetiyle alakalıdır.

Bu değişikliğe göre, maç süresi bir saat olacak, taç ayakla kullanılacak, sarı kart gören futbolcu, beş dakika dışarı alınacaktır. Tüm bu değişiklik için kılıf da örülmüştür: Z Kuşağı. Bu tür bir bahane ardına saklananlar, efendilerin plan ve projelerine uşaklık etmektedirler, bu bilinmelidir.

Sermaye ve devlet adına her türden dönüşüm, önümüzdeki süreçte Z Kuşağı kılıfı ile önerilecek ve pratiğe taşınacaktır. Ağaların paşaların iddiasına göre Z Kuşağı, futbol maçlarını izlememektedir, çünkü bu kuşağın mensupları, o kadar süre belirli bir şeye yoğunlaşamamaktadırlar. Sabır, bu kuşağın lügatinde yer alan bir kelime ve mefhum değildir.

Efendiler, gençleri ekran müptelâsı hâline getirmiş, sonra da o ekrana ve ekrandaki ticarete göre hayatı yeniden kurgulama yoluna gitmişlerdir. “Z Kuşağı” dedikleri ise o ağaların paşaların, onlara hizmet eden orta sınıfın yetiştirdiği “özel” gençliktir. Kâğıt toplayan, kuryelik yapan, inşaatta çalışan, tamir atölyesinde otomobilin altında uyuya kalan gençle bir alakası yoktur. Ekrana kilitlenmiş, bireycileşmiş gençlik, Z Kuşağı etiketiyle yüceltilmekte, sermayenin ve devletin hizmetine sunulmaktadır. Z, sermayeye ve devlete ait bir koddur.

* * *

Pandemi, iklim krizi, dijital dönüşüm, yeşil yeni mutabakat bağlamında gündeme gelen tüm öneriler, Z Kuşağı zırhı ardına saklanılarak dile getirilecektir. Bu önerilere ve uygulamalara yönelik her türden eleştiri, doğal olarak, geri kafalılık, anlamsız kuşak çatışması, gericilik ve yobazlık olarak savuşturulacaktır. AKP’nin dilinde “Z Kuşağı”nın karşılığı “Teknofest gençliği”dir.

İlgili öneriler, üretim sürecinde işçilerin arasındaki bağı kopartmayı da içermektedir. Futbola yönelik operasyon, bu bağla ilgili saldırının bir parçasıdır. Sigara yasağı da aynı operasyonun alt başlığıdır. Sermaye ve devlet, mücadelenin, kolektifin ve davanın düşmanıdır. Attıkları her adım, bu düşmanlık gereğidir.

Bugün orta sınıfın köpeği olmuş sol örgütler, bu operasyon karşısında bilerek susmaktadırlar. Neticede izole, arınık, temiz, saf ve steril bir dünya talep eden efendiler, kendi örgütlerini kurmuşlardır. Laiklik savunusu, esasen bu izole, arınık, temiz, saf ve steril hayatın savunulması içindir.

O örgütler, proleter bir itirazla yüzleşmedikçe devrim ve sosyalizm de tasfiye edilecektir. Zaten o örgütlerin şeflerinin muradı bu yöndedir. Onlar, yetiştirdikleri Z Kuşağı mensubu çocuklarının kılına zarar gelmesin derdindedir. Ezilen halklar, işçiler, yoksullar asla umurlarında değildir. Karşımızda artık, ezilene, işçiye ve yoksula karşı sorumluluğundan sıyrılmış, kariyerist, oportünist, bencil bir yığın solcu vardır. O yığınla mücadele edilmezse, mücadelenin, kolektifin ve davanın bayrağı illaki yere düşecektir. Komünist, o solculukla mücadele etmeye mecburdur.

Eren Balkır
21 Temmuz 2021

0 Yorum: