13 Ekim 2022

Yeni Yavuz Donat


Şimdi size Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisinden bazı bilgiler aktaracağım. Tabii, bütün uçaklardan kovulmuş bir gazeteci olarak, Kılıçdaroğlu'nun (tarifeli) uçağından değil, evimizin oturma odasından. Bunu nasıl mı başardım? Tabii ki İsmail Saymaz’ı izleyerek.

Evet, İsmail Saymaz, ile birlikte ABD’ye giden gazetecilerden. Kendisi, Kılıçdaroğlu’nun gezisinden pek haber çıkaramadı, ama ben, İsmail’in ABD gezisinden çok haberler çıkardım.

Şöyle ki İsmail, iki gündür Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyareti ile ilgili yazılar yazıyor ve Halk TV’deki haber ve programlara çıkarak “izlenimlerini” anlatıyor. Bu akşam da Kadri Gürsel ile yaptıkları Konuşmasak Olmaz (Konuşmazsak olacak) programına ABD’den katılarak, gerçekten bomba, gerçekten akıllara sezâ bir haber verdi.

Kılıçdaroğlu, beraber götürdüğü gazeteciler kendisini Washington'da beklerlerken, sekiz saat süreyle ortadan kaybolmuş! Böyle olağanüstü bir durumda, yurtdışı gezisi izleyen bir gazeteci -kendimden biliyorum ki- ne yapar biliyor musunuz? Büyük panik olur. Kurumunun “hiçbir şeyi atlamayacaksın” sorumluluğunu yükleyerek, izlemekle görevlendirdiği lider ortadan kaybolmuşsa, yana yana onu aramaya, nerede olduğunu öğrenmeye girişir. Çünkü böyle bir şeyi atlarsa, ülkeye döndüğünde kapının önüne konulacağını bilir.

Peki bizim İsmail ne yapmış? Hiç, sadece oturup sekiz saat beklemiş. Programdan sorumlu olanların yakasına yapışmamış, “Biz buraya tuzluk olarak mı geldik kardeşim?” diye ortalığı yakmamış, kendi imkânıyla araba tutup Kılıçdaroğlu’nun peşinden gitmemiş. “Nasıl olsa bir yerden çıkar” diye öylece oturup beklemiş. Yani “yandaş gazetecilik” yapmış. “Büyüklerimiz ne derse biz onu yazarız" demiş. Zaten kurumu da “İsmail, ne demek Kılıçdaroğlu kayboldu? Biz seni oraya niye gönderdik oğlum?” dememiş.

Ben, Tayyip Erdoğan’ı Varşova’da kaybettiğimde Star Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni rahmetli Behiç Kılıç gece saat birde beni arayıp “Kızım, ya Tayyip Erdoğan’ı bulursun, ya da gelme oradan, sığınma filan ayarla. Biz haberi ajanstan alırız” demişti. Tabii Varşova’nın o burun kesen ayazında gece yarısı Tayyip Erdoğan’ı affedersiniz eşek gibi arayıp bulmuştum. (Avrupa Konseyi toplantısı için oradaydık, Erdoğan, gece İlham Aliyev’i otelinde ziyaret etmiş).

Neyse, bizim İsmail, bu kaybolma olayını gevrek gevrek gülerek anlatıyor. Meğer Kılıçdaroğlu, gazetecileri “atlatıp” sekiz saat mesafedeki Washington’a karayoluyla gitmiş! Bunlar da beklemiş... Sonra bakmışlar ki Kılıçdaroğlu, New York’taki Turken Vakfı’nın önünden “Burası ABD’nin en pahalı iş muhiti. Buraya tanıdığım bir ailenin gökdelenine hayırlı olsuna geldim” diye twit atıyor. Yani Kılıçdaroğlu, gazetecileri atlatıp kendi haberini kendisi yapmış! İsmail de bunu bir gazeteci olarak dert edip utanacağı yerde, Halk TV’ye çıkmış, “Çok güzel, çok etkili bir hamleydi” diye BM gözlemcisi gibi yorum yapıyor.

Bitmedi, peki o sekiz saatlik kaybolma sürecinde Kılıçdaroğlu başka ne yapmış? İsmail onu da bilmiyor, hatta merak bile etmemiş. Onun yerine, Kadri Gürsel ile birlikte, “AKP medyası gizli görüşme yaptı diye tezvirat yapıyor ama doğru değil” diyerek, sanki CHP’nin basın sözcüleriymiş gibi açıklama yapıyor. Yahu nereden biliyorsunuz? Adamı takip bile etmemişsiniz ki!

Size “Şurada oturup bekleyin, soru da sormayın" demişler, siz de kuzu kuzu öyle yapmışsınız. E hani biz yandaş gazetecilere benzemezdik?

Peki Kılıçdaroğlu, Washington'dan New York’a gitmek için niye karayolunu tercih etmiş? Bunu da Kadri Gürsel sordu ve yine kendisi cevapladı: “Güvenlik sebebiyle olabilirmiş”. Dikkat edin, “olabilirmiş”. Yani İsmail, bunu da kimseye sormamış. İsmail, cevabı bilmediği için Kadri Gürsel kendi sorusunu kendisi cevapladı ve bu konuya son noktayı koydu. Hacivat ile Karagöz gibi ikili program yaptıkları için kimse de “Madem güvenlik sorunu vardı, sekiz saatlik karayolu yerine uçağa binmek daha güvenli değil miydi? Koskoca cumhurbaşkanı adayımızı yolda gringolar kaçırsa, kırmızı urbalılar rehin alsa ne yapacaktık?” diye soran da olmadı.

Bitmedi, bir gazetecilik skandalı daha var.

Yine Kadri Gürsel soruyor: “Programda Washington Büyükelçiliği’ni ziyaret yok muydu?”. İsmail tabii ki bunu da bilmiyor. “Var mıydı bilmiyorum, bize ziyaret edilmeyeceği söylendi” diyor. Yani yine gazeteci olarak görevini yapıp, bunu diyenlere “Programda var mıydı? Yoksa niye yoktu? Vardı da siz mi iptal ettiniz, yoksa onlar mı reddetti?” (ki Washington Büyükelçiliği reddetmiş ise bu da önemli haberdir, Kılıçdaroğlu gitmek istememişse bu da haberdir) diye sormak aklına gelmemiş. Haydi Kılıçdaroğlu tarafı bilgi vermiyor diyelim, gazeteci İsmail, Washington Büyükelçiliği’ni arayıp sorma gereği de duymamış.

Bütün bu gevşekliklerden sonra bize kimse “Gazeteciliği sadece Nagehan gibi, Sevilay gibi, Abdülkadir gibi AKP yanlısı düşükler batırdı” demesin.

“Erdoğan ailesinin Manhattan’da bina dikmesine sözün yok mu?” diyenler olacaktır. Var... Var ve biz AKP döneminde yapılan her şeyi biliyoruz. Bunları yıllardır birbirimize söyleyip durmaktan da çenemiz yoruldu. Kılıçdaroğlu’nun meramı, bu binayı AKP seçmeninin gözüne sokmaktı ise bilsin ki bu binadan haberi olmayanların çoğunluğu “Reis'e bak, New York’un ortasına bina dikmiş, helâl olsun” diyecektir.

Tabii ki boşa konuşuyoruz. Kılıçdaroğlu, seçmeni tanısaydı, başta “başörtüsü özgürlüğü” olmak üzere bir dizi saçma çıkışı zaten yapmazdı.

Öte yandan, Kadri Gürsel ve İsmail Saymaz, Kılıçdaroğlu adına ne kadar güvence verirse versin, sekiz saatlik kaybolma olayı daha çok su kaldırır.

Neticede Erdoğan’ın en güçlü olduğu başörtüsü alanına girip nakavt olduktan sonra, “F. Gülen ile görüştü” iddiasına tavan yaptıracak bir şekilde ortadan kaybolmak, “hata”, “çapsızlık”, “beceriksizlik”, “stratejisizlik” gibi kelimelerle açıklanacak bir şey değil. Başka bir durumla karşı karşıyayız.

Gereksiz yere derin okuma yapıyoruz. Birileri Kemal Bey’e “ABD’de bazı görüşmeler yapıp destek almadan seçim kazanılmaz” dedi. O da inandı, ABD’yi ölmeden dünya gözüyle görmek isteyen birkaç kişi de gezinin gazını verdi. Alt düzey birilerinden randevu ayarlanıp bomboş dönüldü.

Fatma Sibel Yüksek
12 Ekim 2022
Kaynak

0 Yorum: