15 Ekim 2022

, , ,

Bizim Devrimimiz İthal Değil

Thomas Sankara Söyleşisi

André Brecourt

23 Ocak 1984


Bazen “Afrikalı Che Guevara” olarak anılan Thomas Sankara (1949-1987), 1983’teki Burkina Faso Devrimi’nden 1987’e kadar ülkeye başkanlık etmiş olan, suikast sonucu katledilmiş Marksist-Leninist liderdir.[1] Suikast nihayet soruşturma konusu hâline gelmiştir. Sankara, anti-emperyalist ve sömürgecilik karşıtı mücadeleye, ulusların kendi kaderini tayin hakkının savunulmasına, sosyalist enternasyonalizmin inşa sürecine, kadınların kurtuluşuna, kapitalizmin çevreyi tahrip etmesine karşı verilen mücadeleye ve dünya genelinde süren sınıf mücadelesinin diğer birçok önemli cephesine büyük katkılar sunmuş bir isimdir.[2]

Aşağıdaki metin ilkin Fransız Komünist Partisi’yle güçlü tarihsel bağları bulunan L’Humanité gazetesinde, ardından da thomassankara.net adresinde yayımlandı.[3]

* * *

23 Ocak 1984 günü Yukarı Volta Cumhuriyeti Ulusal Devrim Konseyi’nin genç cumhurbaşkanı L’Humanité gazetesine misafir oldu. Aşağıda Thomas Sankara’nın gerçekleri dile getirmeyi tercih ettiği röportajın tamamına yer veriliyor.

Yüzünde bir gülümseme var, gayet rahat, mizah duygusu güçlü, samimi bir adam. Bu Pazar akşamında, Batı Afrika ülkelerinin 1959’da kurduğu İtilaf Konseyi denilen birliğe ait büroda Sankara bize ev sahipliği yapıyor. Yukarı Volta’da (ülkenin adı 1984’te Burkina Faso olarak değiştirildi) on iki gün kaldık. Sankara’yla üç kez buluşma imkânı bulduk. Röportaj sonrası bize “gazetenizi uzun zamandır biliyorum, bu görüşme vesilesiyle tüm okurlarınızı selamlamak isterim” dedi.

Yukarı Volta’da gerçekleşen devrim konusunda çok şey yazıldı çizildi. Tarzı şaşırtıcı bulundu, birçok insanı rahatsız etti. Bunun sebebi neydi sizce?

Doğrudur, bizim devrimimiz çok sayıda insanı rahatsız etti ve şaşırttı. Şaşırtıcı bulunmasının bir sebebi de genel kabul gören klişelerden uzak olmasıydı, zira ülkede ordunun iktidara gelişi, çoğunlukla basit bir darbe olarak ele alınıyordu. Bizim ülkemizde sizin “darbe” dediğiniz şey gerçekleşmedi. Emperyalizme teslim olmuş bir rejime son vermek için ilericilerin, devrimcilerin ve demokratların bir araya geldikleri, hazırlık süreci tüm boyutlarıyla işletilmiş bir halk ayaklanması yaşandı. İşte insanlar, Afrika halklarının tarihinin evrimleşme süreci dâhilinde girdiği yolu anlamak istemeyenler bu duruma şaşırıyorlar. Bir de ayrıca Voltalı askerlerin başka yerlerde görülen veya tahayyül edilen kaba saba askerlerden farklı olması da insanları şaşırtıyor. Voltalı askerlerin büyük bir çoğunluğu oldukça politikleşmiş kişilerdir. Bu insanlar halka bağlıdırlar, onun arzularını ve gündelik mücadelelerini paylaşırlar. Askerler, asıl düşmanın kim olduğunu, bu düşmanla nasıl dövüşüleceğini bilirler.

Bizim devrimimizin bazı insanları endişelendirmesinin sebebi, bu devrimin başkalarına örnek teşkil etmesidir. Özellikle Afrika kıtasının alt kısmındaki ülkelerin devrimi örnek almalarından korkuyorlar. Oysa bizim devrimimiz ithal değil ki başka yerlere ihraç etmeyi düşünelim. Bizim devrimimiz, mücadelelerin dönüşüm süreci dâhilinde bilimsel açıdan doğrulanmış, kaçınılmaz olan bir tarihsel sürecin neticesidir. Toplumsal sınıflar arasındaki mücadele bu tür bir devrime yol açmıştır. Nerede, hangi ülkede olunduğundan bağımsız olarak, aynı davalar aynı sonuçlara yol açabilmektedir.

Siz hızla ilerlemek niyetindesiniz. Fakat taşrada faal olan feodalizm hâlen daha güçlü. Aynı durum, komprador burjuvazi için de geçerli. Her iki sınıf da ekonomiye hâkim. Bu sınıfların gücünü sınırlamak için ne tür tedbirler alacaksınız?

İlk aşamada kararnameler ve kanunlar çıkartılır genelde, ama biz bu aşamayı temelde bürokratik bulduğumuz için reddediyoruz. İkinci aşama ise halk kitlelerini karanlıktan, cehaletten kurtarmakla ilgili. İşte biz bu aşamayla alakalı tedbirleri almak için gayret sarf edeceğiz.

Cehaletle mücadele, Yukarı Voltalı her bir kişinin politik bilinç düzeyini yukarı çekmek, halkın başkaları değil, kendisi için yaşamasını sağlamak demektir. Fakat bilgi hâlen daha burjuvazinin ve feodal güçlerin kontrolünde olduğu için bu, o kadar kolay bir iş değildir. Biz bu sınıflarla çatışmaya kararlıyız, çünkü biz onları söküp atmak için demokratikleşme sürecini hızlandırmak istiyoruz.

Bu iş de haddi aşmadan, bize çizilen sınırın dışına çıkmadan yapılamaz. Bugün köylerde yaşanan gelişmelerden memnunuz. Ülke tarihinde ilk kez köylüler çilesini çektikleri suiistimaller konusunda devlet yetkililerini bilgilendirme cüretini gösteriyorlar. Biz bunu ihbarcılık değil, köylülerimizin bilinçlenmeye başlaması olarak görüyoruz. Bugün köylüler, iktidarın gündelik süreçler dâhilinde yönetilmesine etkin bir biçimde iştirak etmek istiyorlar.

Biz, geçmişe ait olan bu güçlerin üzerindeki örtüyü kaldırıp halkımıza takdim etmek niyetindeyiz. Bu sebeple, yoldaşlarımızın anlayacağı dilde, ülkenin en uzak noktalarında bile bizim sesimizin duyulmasını sağlayacak, sorumluluk sahibi, militan bir basının ve radyo çalışmasının örgütlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Ülkenizde Devrimi Savunma Komiteleri faal hâlde. Ama görebildiğimiz kadarıyla bu komiteler karşı-devrimcilerin de sığındığı yerler hâline gelmiş. Komitelerin rolünü yerine getirmesini sağlamak adına, onların içini nasıl temizlemeyi düşünüyorsunuz?

Komiteler içerisinde her türden insanın olduğu doğrudur. Komitelere zekice sızmayı bilmiş gericileri de sol oportünistleri de orada görmek mümkün. Sorun da bu iki kesimle sınırlı değil üstelik. Bu noktada önemli olan, komitelerin devrimimizi muzaffer kılacak savaşta asıl silâhımız, cephe hattında dövüşen şok birlikleri olduğu gerçeğini idrak etmektir. Bu sebeple biz komiteleri arındırmak, bu anlamda, karşı-devrimci unsurlardan kurtulmak için çalışıyoruz. Bu da ancak sabırlı ve kararlı bir çalışma dâhilinde elimizdeki yapıların demokratikleşme sürecini hızlandırmakla mümkündür.

Bu konuda kimi sonuçlar aldık bile!

Komitelerin ortaya koyduğu, çürütülmesi imkânsız gerçekleri temel alarak, eski devlete ait isimleri kapı dışarı ettik. Bazı komiteler kendi eleştiri süreçlerini işlettiler, kendi delegelerini seçip kendi kadrolarını oluşturmak zorunda kaldılar. Bu noktada kimi aşırıya kaçan işler yapıldı. Bu da olağan ve öngörülebilir bir gelişme.

Volta’da idarede aktif olan, devrim safında yer almak için kendi küçük burjuva ortamını terk etmiş aydınla, yeni sömürgeci rejimde yirmi üç yaşamış Voltalı işçi arasında devrimi anlama ve devrimci pratik konusunda belirgin bir farklılık söz konusu. Bir taraf, devrimi beyaz eldivenlerle gerçekleştirmek istiyor, diğer taraf ise devrimin her türden isteğini gerçekleştirme özgürlüğünü kendisine vermesi gerektiğini düşünüyor. Biz bu iki davranışı da gayet iyi anlıyoruz.

Bizim devrimimiz kaderciliği mağlup etti. Bugün halk kendisini ifade etme imkânına sahip. Bugün halk kendisindeki duygulara vurulmuş prangaları kırdı. Yarın da bilinci özgürleşip harekete geçecek.

Kanaatinizce mevcut süreçte sendikalar ne tür bir yere sahip olmalı?

Yukarı Volta’da sendikalar, homojen bir yapı arz etmese de uzun bir mücadele geleneğine sahipler. Ülkemizde hem ilerici hem de gerici sendikalar mevcut. Gerici sendikalar, önceki rejimlerde belirli liderlerin uzun zaman boyunca işlerini görmüş olan kollarıydı. Devrim yaptık ve artık başka seçeneğimiz bulunmuyor. Gericilerin yoluna taş koymak için her türlü çabayı ortaya koymak zorundayız. Bu noktada gidip hangi örgüte sığındıklarının, hangi sendikanın veya yeraltında faal olan partinin içine girdiklerinin bir önemi yok. Çünkü biz, gericilerin de bizi yok etmek için her türlü çabayı ortaya koyacağını biliyoruz. Ayrıca, 4 Ağustos 1983 gününden kısa bir süre sonra bu gerici “sendikalar” içinde çalışan bir yetkili açıktan, gerektiğinde elindeki kılıçla devrimle mücadele edeceğini söyledi.

Yaptıkları eylemlerle kitlelerin çıkarlarına hizmet eden ilerici sendikalar konusunda ise şunu söylüyoruz: Biz, ilerleyebilmek için bu sendikaların desteğine güveniyoruz. İşçi kitlelerini seferber etme becerisiyle ilerici sendikalar, devrimci süreçte önemli bir yer işgal ediyorlar. Fakat bu sendikalarla Devrimi Savunma Komiteleri arasında belirli bir çekişmenin açığa çıkmamasını da istiyoruz. Biz, buna karşıyız. Şimdilik devrimci ilkeler açısından baktığımızda böylesi bir çekişmenin ortaya çıkmayacağını, komitelerle sendikalar arasında bir çatışmanın yaşanmayacağını düşünüyoruz. Diğer yandan, öznel açıdan baktığımızda, muhalif yapıların olabileceğini düşünüyoruz. Onlarla hiç saklanma gereği duymadan dövüşme cesaretine sahibiz, bu yapılar, sol oportünizmin pratikleri olarak bizim eleştiri silâhımızla illaki tanışacaklar.

28 Ekim günü, Niamey’den ayrılmazdan kısa bir süre önce, siz bir açıklama yaptınız ve orada Yukarı Volta devletini istikrarsızlaştırmak için kimi çabaların ortaya konduğunu söylediniz. Bu konuyu biraz açabilir misiniz?

Yok, bu konuya değinmek istemiyorum. Halkımızı başka halklarla karşı karşıya getirmek istemem. Ama şunu söyleyebilirim: Yukarı Volta’ya karşı ya karşı sürekli yıkıcı faaliyetler yürütülüyor. Bu faaliyetler gerçek. Bunlar hem ulusal hem de uluslararası düzeyde ortaya konuluyor. Elimizde kanıtlar var. Fakat halkımız içerisinde yabancı düşmanlığını körüklememek amacıyla, bu dönemde bu kanıtları açıklamanın uygun olmadığını düşünüyoruz.

Biz bize kötülük eden güçleri ve o kötülüğün kökenlerini kısıtlamak, bize saldıranları kardeş ve dost gördüğümüz halklarından ayrıştırmak istiyoruz. Bu sebeple elimizdeki kanıtları paylaşmak istemiyoruz. Çünkü paylaştığımız takdirde bir millete işaret etmiş olacağız. Bize karşı kurulan komploların gerçek olduğunu da söylemeliyim. Bu komplolar basit bir mantıktan kaynaklanıyor. Gerçeğe dar bir pencereden bakanlar dışında herkes bu gerçeği görüyor. Biz bu gerçeği yürüttüğümüz soruşturmalar ve bize sempati duyan militanların sağladığı bilgiler üzerinden idrak edebildik.

Böylelikle haklı bir devrimin asla yalnızlaştırılamayacağını gördük. Bu, bize cesaret verdi.

Fransa ile ilişkilerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Volta halkı ve Fransız halkının birbirine yakınlaştığı, her iki halkın kendisini gerçekleştirme imkânı bulduğu, dinamik bir işbirliği sürecinin işletilmesini istiyoruz. Bu tür bir işbirliği, ancak Fransız ve Volta halkları devletlerinin çıkarları temelinde yapılan o soğuk hesaplardan kurtuldukları vakit mümkün olacaktır. Bu işbirliği, ancak her iki halk, her türden yeni sömürgeciliğin, emperyalizmin ve paternalizmin bu tür bir ilişkinin dışında tutulması gerektiğine ikna olması durumunda kurulabilir.

Bu açıdan ülkemizin onuruna da egemenliğine de saygı duyulmalıdır. Her şeyin ötesinde biz iki halkı bir araya getirmek için çalışmalıyız, resmi, biçimsel ilişkiler kurmak için değil. Her iki taraf ancak bu sayede somut bir politikaya sahip olabilir. 10 Mayıs 1981’de [Sosyalist Parti’nin seçimi kazandığı ve François Mittérand’ı cumhurbaşkanı seçtirdiği tarihte] kurulan Fransa Afrika halklarının beğenisini kazanan güzel açıklamalar yaptı. Fakat biz bu açıklamaların her gün gerçeklik kazanmasını, verilen vaatlerin yerine getirilmesini istiyoruz. 10 Mayıs 1981’den önce Sosyalist Parti’nin verdiği vaatleri anımsayalım ve onları bugünün somutunda gerçekleşenlerle kıyaslayalım. Tabii bu noktada içerdiği tüm hususlarla birlikte, beynelmilel kapitalizmin hâlen daha sahip olduğu ağırlığı yabana atıyor değilim.

Fransız hükümeti bizi şaşırtan bir tutum içerisine girdi. Irk ayrımcılığı rejiminin hüküm sürdüğü Güney Afrika ile ilişkileri korumaya devam etti. Hissène Habré rejimine destek vermek için Çad’a asker gönderdi. Bu tür gerçekler yüreğimizi dağlıyor. Biz Fransızlara dostça, tüm samimiyetimizle, bizi daha iyi anlayabilsinler diye her şeyi söylüyoruz. Onlardan da eleştiri bekliyoruz. Kendilerini daha iyi nasıl anlayabileceğimizi bize söylemelerini bekliyoruz. Fransa ile Yukarı Volta arasındaki işbirliği güzel ve başkalarına örnek olacak bir işbirliği hâline gelebilir. Bunun şartı, başka kurduğumuz ittifakları yaralayacak bile olsa, nerede bulunursa bulunsun, düşmanlarımızı eleştirmeyi kabul etmemizdir.

Kaynak

Dipnotlar:
[1] Bkz.: Miernecki. Katie. (2021). “34 years after Sankara’s assassination, killers finally stand trial.” Liberation News, 15 Ekim 2021,
LN.

[2] Sankara’nın çalışmalarına dair genel bir değerlendirme için bkz.: Malott, Curry. (2020). “Thomas Sankara: Leadership and action that inspires 71 years later.” Liberation School, 21 Aralık 2020. LS; ve Bakupa-Kanyinda, Balufu. (2018). “Thomas Sankara: A film by Balufu Bakupa-Kanyinda.” Liberation School, 23 Ağustos 2018. LS.

[3] Bu röportaj ilkin Fransızca yayımlandı: Brécourt, André. (2017). “Thomas Sankara: ‘Nous n’avons pas importé notre révolution.” L’Humanité, 12 Ekim 2017, Humanite. Thomas Sankara internet sitesinde yeniden yayımlandı. TS.

0 Yorum: