04 Ekim 2022

,

Karbondioksiti Övmek


1998’de Kaypakkaya’yı “sempatik ve yakın” buluyorlardı.[1] “Kemalizme ister olumlamak ister eleştirmek için jakobenizm atfedenler, yanılgı içindedir” diyorlardı. Kemalizm, “amorf bir ideoloji”ydi, ona şekil verilmeliydi. O, “Kürtlere yönelik asimilasyonu temel alan siyasal gericiliğin mirasçısı ve uygulayıcısı”ydı. O gün birilerini avlamak, birilerinin önünü almak, birilerine hoş görünmek için bu laflar edilmek zorundaydı.

Özünde TKP, bu tür yazılar üzerinden, sol içine yönelik yürütülen operasyonda belirli bir mevzi elde etmek adına hareket etti. Sonra AB uyum süreci ile birlikte ülkede resmi bir KP kurulması gündeme geldi. Rakip örgütleri bir bir tasfiye ettikten sonra SİP, TKP ismine, devletin onayı ve icazetiyle, el koydu.

O günlerde SİP’i ziyarete giden Fabrika dergisi ekibi içinde Orhan Gökdemir de vardı. SİP’liler, komünist parti kurmaktan söz eden Fabrikacılara, “ne yani, Kopenhag kriterlerine uygun parti mi kuracaksınız yoksa?” diyerek alay edip, gelen heyete kapıyı gösterdiler. Üç gün sonra o partiyi kendileri kurdular. Fabrikacılar, tasfiye oldu. Şef TİP’e, yancısı TKP’ye gitti. TKP mitinginin yanından geçen AB’ci ANAP korteji partiye selam gönderdi.

Çünkü AB rüzgârının estiği günlerdi. Orhan Gökdemir, o rüzgârın şişirdiği yelkenle ilerleyen AKP’ye destek sunmak adına, din çalışmaya başladı. O günlerde, “Din zenginlik, Aydınlanma gerici ve tehlikeli” diye yazılar döşeniyordu. Fethullahçıların açtığı kapılardan girip, medyada kendisine yer buldu. O gün kasasını doldurmak için dine övgüler dizen Gökdemir, 2007’den sonra askerin sol örgütlere biçtiği rol gereği, dümen kırdı. Bugün “Hitchkins”[2] türü liberallerden daha ateist ve din düşmanı olduğunu birilerine ispat etmek için türlü tweet taklaları atıyor. Kasasını dolduruyor. Çünkü sol örgütleri, solu tecim, çıkar, kasa meselesi, bir fırsat olarak görenler yönetiyorlar.

* * *

“Bizim geleneğimizde geleneksel solun, sosyal-demokrasinin güç kazanması karşısında bu akımın [kemalizmin] burjuva karakterini unutturmaya çalışmasına direnç vardır. […] bizim geleneğimizde Türkiye’de marksizm adına burjuva devrim sürecinin alabildiğine sert eleştirisini gerçekleştiren Yalçın Küçük’ün ‘Türkiye Üzerine Tezler’i vardır.”[3]

Bu, yazarın üzerine bol gelen cümleler de AB uyum süreci bağlamında sarf edilmekteydi. Sonrasında alıntıda ismi geçen Yalçın Küçük, “ülkenin batısını AB; doğusunu ABD yönetiyor” dedi.

Bu sebeple, egemenler, ülkenin batısı için AB’ye uyumlu “HDP olarak” TKP’yi, ülkenin doğusu için de ABD’ye uyumlu “TKP olarak” HDP’yi kurmaya karar verdiler.[4]

Bugün TKP, 1998’de tarif ettiği Kemalizm ölçüsünde, din ve Kürt düşmanı olan, CHP’nin bu iki dinamikle kirlenen yanlarından uzak duran küçük burjuva kenti örgütleme görevini üstlendi. Bugün dine ve Kürt’e dair sorumluluklarından kendi gündelik küçük çıkarları adına kurtulmayı seçen küçük burjuvaların TKP’ye akın etmesi bekleniyor.

Bugün partinin yıllar önce “çobanla benim oyum bir mi?” deyip, her çıktığı programda “bizi meritokrasi kurtaracak”tan başka bir şey söylemeyen Aysun Kayacı çizgisine gelmesi, asla tesadüf değildir. Tencereler, kendilerine uygun kapaklara doğru yuvarlanıyor.

* * *

Bugünkü Tayyip düşmanlığı”nın özünü, AB için patlatılan havai fişeklerin ıslak çıkması ve erken sönmesi sonucu oluşan hınç ve nefret teşkil ediyor. Bu hınç ve nefret, AB’sizlikle alakalıdır. AB’ye akın eden küçük burjuva, geriye apolitik ve bireyci bir siyaset algısı bıraktı. Ülke doktor kaybetti, ama katmerlenmiş küçük burjuva siyasetini kazandı.

Ülkenin batısını AB, doğusunu ABD yönetiyorsa, buna uygun solculuk imal edilmiş olmalıdır. Bu solculuk, AB ve ABD’nin onay vermediği her şeye düşman, desteklediği şeylere yoldaştır. Siyaset algısı, bu düşmanlığa ve yoldaşlığa göre inşa edilmiştir.

* * *

Bir deklarasyon yayınlanıyor.[5] İklim acil durumu ve karbon konusunda söylenenlerin tartışmalı olduğunu söylüyor. Bilimin şüpheciliği ve sorguculuğuyla meselenin ele alınması gerektiğine vurgu yapıyor. Bildiriye içinde çok sayıda iklim bilimcinin de bulunduğu 1.410 bilim insanı imza atıyor. AB ve ABD’nin onay verdikleri dışında bir fikri ve zikri olmayan solcular, o bilim insanlarını “meczup, deli” ilân edip, ağza alınmayacak küfürlerle hakikati savuşturacaklarını düşünüyorlar.

Bu solcular, zamanında Amerika’nın Darwinci, Sovyetler’in Lamarkçı oluşuna, RNA-DNA ile ilgili tartışmalara, şeker, kolesterol gibi konulara veya son virüs vakasına dair söylenenlere de hiç bakmıyorlar. İdeoloji düzleminde bilimle alakalı binlerce tartışmanın yaşandığını görmüyorlar. Mesela, yıllarca psikiyatri, “kimyasal dengesizlik teorisi”ni esas alıyor[6], kimyasal verileri tu kaka ilân ediyor, kişileri buna göre yönlendirip ilâç bağımlısı hâline getiriyor. Birileri çıkıyor, “bu teori yanlış” diyor, buranın ilâç bağımlısı solcusu, “olur mu canım bu deli saçması!” diye tepki gösteriyor.

Çünkü AB ve ABD’den gelen her şeyi sorgusuz sualsiz kabul etmeyi solculuk zanneden bir tipoloji türetildi. Bu solcular, AB ve ABD’de ne söyleniyorsa, doğru kabul ediyorlar. Doğruyu ve iyiyi oraya göre belirliyorlar. Sürü bağışıklığı “kötü” deniliyorsa, buradaki solcu da “kötü, onu savunmak gericilik” diyorlar. Batı’da D vitamini kötüleniyor, burada D vitamini karşıtı eylemler örgütleniyor!

Batı’da sakallı, tesettürlü insanlar “terörist” ilân ediliyor. Buradaki küçük burjuva, sırtındaki din yükünden, bu saldırıya ortak olunca kurtulacağını sanıyor. İyi-kötü savaşı denilen liberal kurgu, tüm ideolojiyi, teoriyi ve politikayı ele geçiriyor. İnsanmerkezci, öznel değerlendirmelerle, ölçütlerle yol alınamayacağını kimse görmüyor. Herkes, emperyalizmin şer eksenine dâhil olmamak için üzerinde yoğun bir baskı hissediyor, bu baskıdan kurtulmak için çabalıyor.

Bir solcu, Dünya İklim Deklarasyonu yazısının altına, “CO2’yi övdüğü” gerekçesiyle, eleştiri notu düşüyor. Burjuva hukuku adına "suçu ve suçluyu övme suçu"na atıfta bulunan bu solcu, son kırk yıl içerisinde neden tüm günahın bu kimyasal bileşenin sırtına yüklendiğini, güneşin etkisini, dünyadaki sıcaklık döngüsünü, karbondioksit hipotezinin bir hipotez olduğunu, mutlak bilimsel gerçeklik olmadığını, dünyanın daha önce de ısınıp soğuduğunu vs. görmüyor. Teoriyi, ideolojiyi ve politikayı sadece kendi bireysel varoluşunun sınırlarına hapsediyor, ötesine, dışına, harice, gayba “kötü” damgası vuruyor. Böylece, sınırlı bireysel varlığını yücelten, öven, kutsayan güçlerin gölgesine sığınıyor. Bu varlığı resetlemeyle arındıracağını söyleyen Garanti Bankası’nın ve ekran yüzü Dilek İmamoğlu’nun yanına hizalanıyor. Herkese temel gelir, karbon ayak izi karnesi, aşı karnesi vs. önerebiliyor. TKP, şimdiden üzerinde "boyun eğme" yazan karbon ayak izi karneleri basmaya, üzerinde çark-çekiç logosu olan kurutulmuş böcek poşetlerini mahallelerdeki semtevlerinde dağıtmaya hazırlanıyor.

Bugün solcular, AB ve ABD neye “kötü” demişse ona “kötü” demeyi solculuk zannediyorlar.

* * *

11 Eylül’den beri liberalizm, kendisini “sosyalizm” diye satma imkânına kavuştu. AB ve ABD’de liberalizm, sol sosyalist isimleri örgütlemeyi bildi. Solcular, ABD'nin CIA, NATO ve Pentagon üzerinden uygulamaya koyduğu Terörle Mücadele konseptine örgütlendiler.

Herkes, Kuzey Kore, Pol Pot olmadığını ispatlamak için Müslüman’a saldırmayı öğrendi. Müslüman’a saldırdıkça, egemenlerin sırtlarını sıvazlayacağını anladı. Bugün sol, Kuzey Kore, Pol Pot üzerinden kendisine yönelen ithamları Müslüman’a yöneltiyor, bu sayede arınacağını, egemenlere hoş görüneceğini düşünüyor.

Bugün solcular, AB ve ABD’de ne övülüyorsa onu övmeyi, neyden nefret ediliyorsa ondan nefret etmeyi alışkanlık hâline getirdiler. Redneck veya Beauf[7] gibi görünmemek, böylece, bu ülkelerden gerekli vizeyi alabilmek adına, bu ülkenin yoksullarıyla dalga geçmeyi, onları aşağılamayı, şarlihebdo mizahıyla kente göç etmiş kara Cezayirlilere düşmanlık etmeyi öğrendi.

TKP, o sebeple buranın “kara Cezayirlisi” olan Müslüman ve Kürt’e yönelik düşmanlığı esas alan bir Kemalizmi laboratuvar ortamında imal etmeyi seçti. Bugün yasama-yürütme-yargının, meclise dolduracağı askerler şahsında bir bütün kılınmasıyla cisimleşecek bir burjuva iktidarının oluşturulması çağrısında bulunuyor.

* * *

Karbonifer, gezegende canlı hayatının evriminde önemli bir evrenin adı. Bitki örtüsü karbondioksiti çekiyor, oksijeni bol miktarda havaya salıyor. Omurgalılar, bu dönemde karaya ayak basma imkânı buluyor. “Devoniyen döneminde ise biyokütle büyüyor, bu artışla birlikte oksijen artıyor, toprak organikleşiyor, kayalar aşınıyor, karbondioksit tüketiliyor, neticede sıcaklık düşüyor.”[8]

Karbondioksitin canlı hayatındaki yerine dair çalışmalara kimse bakmıyor.[9] Kurgu ile gerçek arasındaki mesafeyi kimse tartışmıyor. Bu ideolojik saldırının gelişmekte olan ülkeleri ve yoksulları hedef aldığını kimse dert edinmiyor. Ama herkesin kolayına ve işine, karbondioksiti tu kaka ve günah keçisi ilân etmek geliyor. Hayatın temel bileşenlerinden olan karbon, insanla birlikte, kötü, yanlış ve zararlı ilan ediliyor. Çünkü birileri, birilerinin hayatını ve insanlığını sorgulanır kılıyor.

Bugün egemenler, kendilerini insan, kötüledikleri kesimleri böcek veya hayvan derekesinde görüyorlar. Bilimi, ideolojik planda kendi çıkarlarına göre eğip büküyorlar. Faşist bilim insanlarıyla aynı düzlemde, öjeniye, üst insana, arınmaya dair çalışmalar yürütüyorlar.

1930’larda Nazi partisine en çok hekimler üye oluyor.[10] Alman Tabipler Derneği’nin mirası, bugün TTB’de, tüm diriliğiyle, yaşıyor. TTB, uyuz ve ucuz bir muhaliflik adına, kutsal mabet hâline getiriliyor. Sol, havalimanında “temas yok” deyip işçi kadını aşağılayan kişinin veya “sen kimsin ki benimle muhatap oluyorsun” diyen hekimin ideolojik dünyasına örgütleniyor. Bu sol, eleştirilere bu şekilde cevap verebiliyor.

Sol, bu ideolojik ortamı sorgulamamayı alışkanlık hâline getirdi. Egemenlerin bilim temelli olduğunu iddia ettikleri ideolojik laflarına vahiy gibi sarıldı. Dinsizleşen ve milletsizleşen sol, Batı’nın dinine ve milletine kul oldu. Sol, kurtuluşu o kulluğun getireceğine inanıyor. Kendi esaretini sorgulamayanlar, kurtuluş yolunu inşa edemezler.

Eren Balkır
3 Ekim 2022

Dipnotlar:
[1] Aydın Giritli, “Restorasyon Kemalizmi”, Haziran 1998, Sayı 57, Gelenek.

[2] Luke Savage, “Yeni Ateizm, Eski İmparatorluk”, 2 Aralık 2014, İştiraki.

[3] Aydın Giritli, “Sosyalist Devrim ve Yurtseverlik”, Haziran 2001, Gelenek.

[4] Eren Balkır, “HDP-TKP Notları”, 9 Mart 2019, İştiraki.

[5] Dünya İklim Deklarasyonu, 27 Haziran 2022, İştiraki.

[6] Bruce E. Levine, “Kimyasal Dengesizlik Teorisi”, 29 Nisan 2022, İştiraki.

[7] Imen Neffati, “Charlie Hebdo ve Sarı Yelekliler”, 7 Ocak 2019, İştiraki.

[8] Douglas J. Futuyma ve Mark Kirkpatrick, Evolution, Dördüncü Basım, Sinauer Associates, s. 447.

[9] CO2 Coalition, Carbon Dioxide Benefits the World: See for Yourself, CO2.

[10] Omar S. Haque vd., “Why Did So Many German Doctors Join the Nazi Party Early?”, 3 Ekim 2012, Pubmed.

0 Yorum: