30 Temmuz 2022

, ,

Kadrolar: Devrimin Omurgası


Bugün devrimimizin ana özellikleri, ulusal kurtuluş devriminden sosyalist devrime geçişin damgasını vurduğu tüm o kendiliğinden hamlelerle birlikte aldığı o ilk özgün biçimi üzerine kafa yormak gerekiyor. Devrim yürüyüşümüz, ilk başta Moncada Kışlası’na saldırarak destan yazan ilk grubun içinde yer alan insanların öncülük ettikleri, hızla geride kalan aşamalardan geçti. Moncada devrimini, sonrasında Granma gemisinden inip, Küba Devrimi’nin sosyalist niteliğinin herkese ilân edilmesi ile zirveye ulaşan devrim izledi. Yeni sempatizanların, kadroların ve örgütlerin katılımıyla, hâlihazırda güçsüz olan yapımız güçlendi, böylelikle devrimimiz, kitle zeminine kavuştu, devrimimize bu özelliği damga vurdu.

Küba’da yeni bir toplumsal sınıfın iktidarı almasıyla, devletin tabi olduğu mevcut koşullar sebebiyle, devlet iktidarı, önemli sınırlarla yüzleşti. Devrimciler, devlet aygıtı, politik örgütlenme ve ekonomi cephesinde yürütülecek faaliyetler dâhilinde yüzleşeceği çok önemli görevleri yerine getirecek kadrolardan yoksunlardı.

İktidarın alınmasından hemen sonra idarede görev alacak isimler, “üstünkörü” belirlendiler. O noktada eski yapı parçalanmadığı için, hiçbir sorunla karşılaşılmadı. Eskiden kalma, yavaş işleyen, ferini yitirmiş, dağılmış bir hâlde ilerleyen aygıt, gene de belirli bir örgütsel yapıya ve eylemsiz kalarak varlığını sürdürmek için yetecek koordinasyona sahipti. Bu aygıt, ekonomik yapıda yaşanacak değişim sürecinin ilk aşaması olarak gündeme gelen tüm politik değişiklikleri küçük görüyordu.

Örgütün sağ kanadı ile sol kanadı arasında süren mücadeleler yüzünden eli kolu bağlanmış olan 26 Temmuz Hareketi, inşa ile ilgili görevlerine yeterince vakit ayıramıyordu. Öte yandan, uzun süre ağır saldırılara maruz kalmış, epeyce bir zaman illegal faaliyet yürütmüş olan Halkın Sosyalist Partisi de yeni ortaya çıkan sorumlulukları üstlenecek ara kadrolar üretemiyordu.

Devletin ekonomiye yönelik ilk müdahaleleri esnasında kadro bulma sorunu, o kadar da içinden çıkılmaz bir sorun değildi, çünkü bu kadroları, liderlik konumuna gelebilecek asgari birikime sahip insanlar arasından seçmek mümkündü. Fakat önce Kuzey Amerikalı işletmelerin, ardından büyük Kübalı işletmelerin millileştirildiği sürecin hızlanması ile birlikte, idari planda görev alacak teknisyen eksikliği sorunu ile yüzleşildi. Ayrıca devrim, Kuzey ve Güney Amerika’da faal olan emperyalist şirketlerin önerdikleri pozisyonların cazibesine kapılıp ülkeyi terk eden, üretim sahasında önemli görevlere sahip teknisyenlerin yol açtığı boşluğu doldurma sorununu da çözmek zorundaydı. Politik aygıt, o dönemde yoğun bir çaba ortaya koyup, bir yandan da devrime öğrenme hevesiyle iştirak etmiş kitleleri ideolojik açıdan eğitme ve kendisine bir kitle inşa etme görevleriyle de yüzleşti.

Hepimiz, görevlerimizi elimizden geldiğince layıkıyla yerine getirmeye çalıştık, ama bilinmelidir ki bu süreç, acılarla ve kaygılarla birlikte işledi. İcranın başında olan isimler, idari görevlerini yerini getirirken, birçok hata yaptılar. Büyük sorumluluklar üstlenmiş olan, millileştirilmiş işletmelerin başına geçen yeni idareciler, önemli yanlışların altına imza attılar. Politik aygıt içerisinde biz de büyük, maliyetleri yüksek bir dizi hata yaptık. Zamanla o politik aygıt, meselelere kayıtsız olan, hâlinden memnun bürokratların eline geçti ve kitlelerden tümüyle koptu, zamanla az çok önemli bürokratik görevler ve terfiler için bir tür sıçrama tahtası olarak görülmeye başlandı.

Yaptığımız hataların ana sebebi, belirli bir momentte gerçekliğe dair bilincimizin eksik oluşuydu. Ancak eksikliğini hissettiğimiz algılama becerimizi körelten, partiyi bürokratik bir yapıya dönüştüren, idare ve üretim sahasını tehlikeye sokan asıl hata, ara kadrolar geliştirememiş olmamızdı. Zamanla görüldü ki kadro bulmak için kitlelere gitmek, kitlelerle yeni bağlar kurmak gerekiyordu. Oysa ilk aşamada devrim sayesinde kitlelerle sıkı bağlar kurabilmiştik. Artık faydalı sonuçlar doğuracak başka türde bir mekanizmanın oluşturulması, bu anlamda kitlelerin nabzına kulak verilmesi, politik açıdan onlara yol gösterilmesi gerekiyordu. Biz, o dönemde bu yol gösterme işini, ancak Başbakan Fidel Castro gibi devrim liderlerinin kişisel müdahaleleri aracılığıyla yapabiliyorduk.

Buraya kadar aktarılan bakış açısı üzerinden, şimdi ne tür bir kadro istediğimiz sorusuna geçebiliriz.

Kadro, merkezî iktidarın kapsamlı talimatlarını yorumlayıp, o talimatları benimseyecek, onları kitlelere yol göstermek için uygulayacak, aynı zamanda kitlelerin yapıp ettiklerini onların arzularına ve içsel motivasyon kaynaklarına dair birer işaret olarak algılayacak kişidir.

Kadro, demokratik merkeziyetçiliği bilip uygulayan, mevcuttaki çelişkileri bu yöntemle nasıl değerlendireceğini, onun birçok yönünden nasıl faydalanabileceğini, kolektif tartışma ilkesini uygulayan, üretim süreci dâhilinde kendi kararlarını alıp sorumluluk üstlenen kişidir.

Kadronun sadakati her daim sınanır, fiziksel ve ahlakî cesareti ideolojisiyle birlikte gelişir, böylelikle kadro, her türden çelişkiyle yüzleşecek iradeye sahip olur, hayatını devrimin hayrına adar. Ayrıca kadro, gerekli kararları alabilmesini ve disiplinle çelişmeyen bir üslup dâhilinde yaratıcı kimi adımlar atmasını sağlayacak bir pratik olarak, sürekli kendisini analize tabi tutan kişidir.

Dolayısıyla kadro, yaratıcı bir kişiliktir, yüksek ahlakî değerleri olan bir liderdir, politik liderlik konumu üzerinden kitleleri geliştirebilen, diyalektik düşünerek üretim alanında kendisini ilerletebilen, politik düzeyi gelişkin bir teknisyendir.

Herkese örnek teşkil eden ve her gün karşılaştığımız bu insan, Küba halkında zaten mevcut olan, o elde edilmesi zor erdemlere sahiptir. Asıl mesele, onun geliştirilmesi için gerekli imkânları yaratmak, onu eğitmek, her bir insandan azami faydayı elde edip, onu tüm milletin hayrına kullanmaktır.

Kadro, her gün ifa edilecek, belirli bir sisteme bağlı olan görevler üzerinden geliştirilir. Kadrolar, işinin ehli olan profesörlerce, özel okullarda eğitilmeli, ideolojik gelişim konusunda teşvik edilmelidir.

Sosyalizmi inşa etmeye başlamış bir rejimde politik gelişim düzeyi yüksek olmayan kadrolarla yol alamazsınız. Politik gelişim ise Marksist teori işinde ustalaşmakla ilgili bir meseledir. Biz, kişilerin eylemlerinin sorumluluğunu almalarını istemek, onlardan her türden zayıflığı sınırlı düzeyde tutacak, ama öte yandan inisiyatif almaya asla mani olmayacak disiplini talep etmek zorundayız. Kadro, devrimin tüm sorunlarıyla sürekli meşgul olmalıdır. Kendisini geliştirebilmesini güvence altına alabilmemiz için önce bizim, kitleler içerisinden kadro seçme işinin dayanacağı ilkeleri belirlememiz gerekmektedir. Gelişime açık olan kişiler, ancak kitlelerin içinde bulunmalı, bu kişiler, heyecanlarını ortaya koymalı, fedakârlıklarda bulunacakları durumlarla sınanmalı, onlar için özel okullar oluşturulmalıdır. Mümkün olduğu durumda bu kişilere, pratiklerde sınanmalarını sağlayabilmek için büyük sorumluluk verilmelidir.

Biz, son yıllarda gelişme kaydetmiş olan yeni kadroları, ancak bu sayede bulabildik. Bu kadrolar, eşit bir biçimde gelişmediler elbette. Zira genç yoldaşlarımız, partinin gerekli yönlendirmesi olmadan, devrimci yaratım sürecinin mevcut gerçekliğiyle yüzleşmek zorunda kaldılar. Bazı yoldaşlarımız başarılı olurken, bazıları, ya yarı yolda bıraktılar, ya bürokrasinin içinden çıkılmaz, labirente dönmüş koridorlarında kayboldular ya da iktidarın cazibesine kapıldılar.

Devrimin zaferini ve her yönden kendisini tahkim etmesini sağlayacak araçları güvence altına almak adına biz, farklı tipte kadrolar geliştirmek zorundayız. Bizim politik kadrolarımız, kitle örgütlerimizin asli zemini olabilmeli, Partido Unido de la Revolucion Socialista’nın [Birleşik Sosyalist Devrim Partisi’nin] ortaya koyacağı eylemler üzerinden o kitle örgütlerine yön verebilmelidir. Hâlihazırda ülke ve eyaletler genelinde Devrimci Eğitim Okulları, çalışma programları ve her düzeyde çalışma grupları üzerinden bu tür bir zemini oluşturmaya başladık.

Bize ayrıca askerî kadrolar da lazım. Bu tür kadrolara sahip olabilmek için biz, savaşın eleğinden geçmiş genç savaşçılarımızdan istifade edeceğiz. Hâlen hayatta olan bu savaşçılar, derin bir teorik bilgiye sahip olmasa bile mücadelenin en zor koşullarında ateşin sınavından geçmiş isimler. Çünkü bu devrimciler, devrimci mücadelenin içine doğdular ve Sierra’da gerillanın girdiği ilk çatışmalardan beri devrimle birlikte geliştiler.

Ayrıca ekonomi sahasında da, sosyalist devletin yaratıldığı bu türden momentlerde, onu örgütleme ve en genel anlamda planlama gibi önemli ve zor görevleri üstlenecek kadrolar geliştirmeliyiz.

Bugün gelişim sürecinin hızlanmasını güvence altına alacak ideolojik coşkunun dilini bilime kazandıracak çalışmalar dâhilinde, önemli teknik işleri yürütmeleri konusunda gençleri teşvik edecek uzmanlara ihtiyacımız var. Ayrıca bizim bir idari ekip oluşturmamız gerekiyor. Başkalarına ait özel teknik bilgiden nasıl istifade edeceğini bilen bu ekip, işletmeler ve devlete bağlı diğer kurumlar, devrimin o güçlü ritmiyle uygun adım ilerleyebilsin diye gerekli koordinasyonu sağlayıp, o işletmelere ve kurumlara rehberlik edecek.

Tüm bu kadroların ortak paydası, politik netlik olmalıdır. Burada kadrolar, devrimin fikirlerini onların üzerine zerre kafa yormadan desteklemekten vazgeçmeli, o fikirleri akıl temelinde destekleyebilmelidirler.

Devrimin zengin teorisine ve pratiğine her düzeyde, kesintisiz bir biçimde katkı sunacak diyalektik analiz becerisi ve fedakârlıkta bulunma becerisi, kadroların olmazsa olmazıdır. Yoldaşlarımız, kitleler içerisinden, sadece “en iyi olan öne çıksın” ilkesi uyarınca seçilmeli, en iyi olan kadrolara gelişmeleri konusunda en iyi imkânlar sunulmalıdır.

Farklı cephelerde mücadele yürütüyor olsalar da kadrolar, esasen aynı işlevi görürler. Kadro, devrimin partisini bir kılan ideolojik motorun ana unsurudur. Onu aynı zamanda ideolojik motorun dinamik vidası olarak adlandırmak mümkündür. Bu vida, gördüğü işlev açısından ideolojik motorun doğru işlemesini sağlar. Bu anlamda kadro, sloganları veya talepleri aşağı ya da yukarı ileten basit bir aktarıcı değil, kitlelerin gelişimine ve liderlerin bilgilenme sürecine katkıda bulunan, kitlelerle liderlerine temas kurmasını sağlayan yaratıcı bir unsurdur. Kadronun en önemli görevi, devrimin o büyük ruhunun yok olmamasını sağlamak, o ruhun dinginleşmesine, ölgünleşmesine, ritmini yitirmesine mani olmaktır. Kadro, kitlelerden geleni partiye aktaran, kitleleri partinin yoluna sokandır.

Dolayısıyla bugün kadroların geliştirilmesi, asla ertelenemeyecek bir görevdir. Devrimci hükümet, belirli ilkeleri temel alan burs programları, işçiler için geliştirilmiş, onlara teknolojik gelişimi sağlamak için fırsatlar sunan eğitim programları, lise ve üniversitelerin geliştirilmesi, yeni iş imkânlarının yaratılması ile birlikte kadrolar geliştirme işini büyük bir hevesle üstlenmiştir. Devrimci hükümet, aynı zamanda devrime gelecekte öncülük edecek kadrolar da dâhil, her türden kadroyu bünyesinde barındıran Genç Komünistler Birliği üzerinden, tüm ülke genelinde devrimci teyakkuz için gerekli tüm çalışmaları yürütmekte, gerekli eğitimleri vermekte, bu ihtiyaç duyulan işleri üstlenmektedir.

Kadro kavramı, fedakârlıkta bulunma becerisiyle sıkı bir ilişkiye sahiptir. Devrimin dillendirdiği hakikat ve şiar, kadronun şahsiyetinde karşılık bulur. Politik liderler olarak kadrolar, eylemleriyle işçilerin saygısını kazanmalıdırlar. Kadroların yoldaşlarının saygısına ve sevgisine güvenebilmeleri, o sevgi ve saygıya sırtlarını yaslamaları gerekir. O yoldaşlar, öncü partinin çizdiği yolda o kadroların rehberliğinde ilerleyeceklerdir.

Neticede kitlelere örnek olacak işçileri seçen meclislerde kitlelerin belirlediği kadrolardan daha iyi kadro bulmak mümkün değildir. Birleşik Sosyalist Devrim Partisi’nin eski üyelerinin yanında aramıza, gerekli elemelerden geçmiş eski Organizacion Revolucionaria Integrada [“Birleşik Devrimci Teşkilât”] üyeleri de katılmıştır. Bu isimler, başta küçük bir parti meydana getirecekler, işçiler arasında muazzam bir etkiye yol açacaklar, sonrasında ise sosyalist bilinç, halkın davasına bağlılığı ve çalışmanın kendisini zaruret hâline getirdikçe bu parti büyüyecek. İlgili kategoride yer alan ve ara kadrolar içerisinden çıkan liderlerle biz, yüzleştiğimiz o zor görevlerin üstesinden, daha az hata yaparak geleceğiz.

Kafa karışıklığıyla ve işe yaramaz yöntemlerle heba ettiğimiz o dönemin ardından, artık hiç terk etmeyeceğimiz, haklılığını ispatlamış bir politikaya ulaşmış bulunuyoruz. Devrimci dürtüsünü sürekli yenileyen bir işçi sınıfına, Birleşik Sosyalist Devrim Partisi’nden gelen kadro enerjisine ve partimizin güçlü liderlik meziyetlerine sahip olarak biz, bugün devrimimizin hızla gelişmesini güvence altına alacak kadroları oluşturma görevini tümüyle üstlenmiş bulunuyoruz. Bu yönde ortaya koyacağımız tüm çabalarda başarılı olmak zorundayız.

Ernesto Che Guevara
Eylül 1962
Kaynak

0 Yorum: