27 Temmuz 2022

, ,

Siyah Hareketi ve Küba


Bu makale, Afrikalı-Amerikalı radikallerle Fidel Castro’nun başta olduğu Küba arasında altmışlı ve yetmişli yıllar boyunca kurulan politik ve kültürel ilişkilere dair kısa bir inceleme sunuyor.

Siyah özgürlük hareketinin radikal kanadı ile devrimci Küba arasındaki ilişkiler, ABD’de ve dünya genelinde beyaz olmayan insanlar için oldukça önemli olan bir dönemde kuruldu. Bu dönemde Montgomery Otobüs Boykotu’nun başarıyla sonuçlanması ve 1957’de Little Rock şehrinde dokuz Siyahînin liseye yazılmasıyla ortaya çıkan krize verilen tepkilerin olumlu sonuç vermesi ardından insan hakları eylemleri hız kazanmış, bir yandan da 1955 yılında Afrikalı-Amerikalıları epey etkileyen bağımsızlar hareketinin doğmasını sağlayan Bandung Konferansı toplanmıştı. Birçok tarihçinin de ortaya koyduğu biçimiyle, İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD’de açığa Siyah özgürlük hareketi ve Üçüncü Dünya’da başlayan dekolonizasyon süreci, onlarca yıl önce W. E. B. Du Bois, Marcus Garvey ve Hubert Harrison’ın öngördüğü “kara ırkların doğuşu” ile bağlantılı gelişmelerdir.[1].Burada bu bahsini ettiğimiz tarihyazımının açtığı yoldan ilerleyeceğiz ve Afrikalı-Amerikalıların devrimci Küba ile ilişkilerini dekolonizasyon denilen tarihsel bağlam içerisinde değerlendireceğiz.

Üçüncü Dünya’da yaşanan bağımsızlık savaşları Afrikalı-Amerikalıların epey dikkatini çekti, ama öte yandan Sierra Maestra’da (1956-1958) yıllarca süren, ABD destekli diktatör Fulgencio Batista’ya karşı sürdürülen gerilla savaşı ve Castro’nun başını çektiği isyan, siyahî Amerikalıların ilgisine bir süre mazhar olamadı. Bunun muhtemel sebebi, siyahîlerin çıkarttığı New York Amsterdam News isimli, epey okuru bulunan gazetenin, melez olan Albay Batista’yı insan hakları savunucusu olarak takdim etmesi, ayrıca ellilerde cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı dönemde Afrikalı-Kübalı halkın önemli kazanımlar elde ettiğinin düşünülmesiydi.[2]

ABD’deki siyahî basın, Castro’nun önderlik ettiği isyan sürecine başta ilgi göstermedi, fakat Batista ordusunun yenilmesi sonrası, devrimci Küba, birçok Afrikalı-Amerikalıya ilham kaynağı oldu. Bunun dört sebebi vardı.

1. Devrimcilerin arasında beyazlar, siyahîler ve melezler vardı. Hareket, ırkları bir araya getirmeyi bilmişti. Örneğin Afrikalı-Kübalı Juan Almeida Bosque, isyan ordusunun önde gelen generallerinden biriydi.

2. Birçok Afrikalı-Amerikalı, Küba devrimini ABD müdahalesinden kurtulmak ve bağımsızlaşmak için verilen bir savaş olarak görüyordu. Neticede Fidel Castro, devrimci Küba’nın ABD’yle kurulmuş tüm politik ve ekonomik bağımlılık ilişkilerini kesip attığını açıklamıştı.

3. Devrimin üzerinden daha iki ay bile geçmeden Küba lideri, halkın önüne çıkıp, yeni hükümetin asli amaçlarından birinin Küba toplumundaki ayrımcılığın ve ırkçılığın kökünü kazımak olduğunu açıkladı.[3]

4. Küba Devrimi, bir Üçüncü Dünya devrimiydi ve Castro’nun Küba’sı, Bandung Konferansı sonrası Afrika ve Asya ülkelerini içine alan hareketin yanında yer almıştı.[4]

Ocak 1959’da, devrimin zaferinden birkaç gün sonra, o dönem Castro’ya destek olan Siyahî Kongre üyesi Adam Clayton Powell, Küba lideriyle ABD-Küba ilişkilerinin geleceğini konuşmak ve o dönem Amerikan basınında epey yer bulan ve hakkında olumsuz haberlerin yapıldığı, Batistacıların öldürülmesi meselesini tartışmak için Havana’ya gitti.[5] Toplantılarda Castro’dan olumlu yönde etkilenen Powell’a Castro, “devrimin komünist değil, milliyetçi bir devrim olduğu, Kübalıların Washington’la iyi ilişkiler kurmak istedikleri” konusunda güvence verdi. Bu görüşmenin bir sebebi de Powell’ın Castro ile Amerikan başkanı Dwight Eisenhower’ı bir araya getirmek istemesiydi, ama Powell, bu konuda başarılı olamadı.[6]

Siyahî basının Küba devrimine alkış tuttuğu bir dönemde, 1960 yılının başında, insan hakları hareketinin birçok lideri, Castro hükümetinden uzak durmayı tercih etti. O dönem McCarthycilik bitmiş olsa da ABD dış politikasını eleştiren her tutum, “Amerikanizm karşıtlığı” ile ilişkilendiriliyordu. Hatta o dönemde Ulusal Siyahların İlerlemesi Derneği gibi birçok Siyahî derneği, Washington’ın Castro’nun “Sovyet yanlısı bir komünist” olduğu iddiasını paylaşıyordu.[7] Bu anlamda eski ağır sıklet boks şampiyonu, Afrikalı-Amerikalı Joe Louis’in Castro ile bir araya gelmesi, önemli bir olaydı.

Devrimin birinci yıldönümünü kutlamak amacıyla Küba’ya giden Louis, Aralık 1959’da Castro’yla Havana’da bir araya geldi. Bu buluşmanın neticesinde Louis, Afrikalı-Amerikalı turistlerin Küba’ya gelmelerini sağlamak için başlatılan kampanyaya katkı sundu. Bu çalışma dâhilinde Küba hükümeti, Afrikalı-Amerikalılara ait basın kuruluşlarına verilecek reklâmlar için 287.000 dolarlık bir bütçe ayırdı.[8]

Louis ABD’ye döndüğünde, basın kendisini ağır bir dille eleştirdi ve onu komünist hükümeti desteklemekle suçladı.[9] Eski boks şampiyonuna karşı yürütülen kampanyanın neticesinde Louis, Küba hükümetiyle yaptığı anlaşmayı feshetmek zorunda kaldı.

İnsan hakları hareketinin birçok liderinin Küba Devrimi’ne karşı geliştirdiği ihtiyatlı tutumu ülkenin kuzey ve doğu sahilindeki kentlerde faaliyet yürüten siyahî radikaller paylaşmıyorlardı. Bu isimler, Fidel Castro’yu, Che Guevara’yı ve Küba Devrimi’ni övmeye devam ettiler.

Örneğin Harlem’de Küba’ya yönelik destek, Afrikalı-Amerikalı milliyetçiler arasında çok güçlüydü. Bu isimlerin önemli bir bölümü, merkezi Manhattan’da bulunan Küba İçin Oyun Adil Olsun Komitesi adında farklı ırk ve milletlerden insanların kurdukları örgüte katıldı.[10] Komitenin ilk başta belirlediği amaç, hiç de radikal bir amaç değildi. Komite üyelerinin tek isteği, “devrimle ilgili gerçekleri anlatmak” ve Küba ile iyi komşuluk kurulmasını öngören bir politikanın yürürlüğe girmesini sağlamaktı. Buna karşın devlet kurumları ve medya, komiteyi komünizme sıcak bakan, devrimcilerden esinlenmiş bir yapı olarak değerlendirdi.[11]

Komiteyle iyi ilişkiler kurmak adına, 1960 yazında Castro, komite üyesi bazı siyahî üyeleri 26 Temmuz kutlamalarına davet etti. Daveti kabul edenler arasında Robert Williams, Harold Cruse, John Henrik Clarke[12], LeRoi Jones (Amiri Baraka) ve Julian Mayfield gibi, sonrasında Siyah Güç Hareketi’nin ideolojisine önemli katkılar sunacak olan birçok siyahî radikal de vardı.

Havana’ya gelen heyet, Castro ve Juan Almeida Bosque ile bir araya geldi. Hatta söz konusu etkinlik süresince Küba lideriyle aynı sahneyi paylaştılar. Küba seyahatleri sonrası bu isimler, devrimin ırklararası eşitliği savunduğuna iyice ikna oldular ve Küba hükümetini açıktan savunmaya başladılar.[13]

Eylül 1960’ta tertiplenen on beşinci Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Malcolm X ve Fidel Castro’nun tarihsel buluşması için gerekli sahneyi teşkil etti. Castro ve Küba delegesi, Manhattan’a 18 Eylül’de geldi. Şehirdeki birçok otel, ülkeye “düşman” olduğunu düşündükleri bir heyete barınma imkânı sunmayı reddetti. Castro’nun “gidip Central Park’ta kalacağız” tehdidini savurmasına tanık olunan, gerilimin tırmandığı o birkaç saatin ardından Kübalılar, Malcolm X’in Harlem’deki Theresa Oteli’nde kalmaları için yaptığı daveti kabul ettiler. Bu siyah mahallesine geldiklerinde Castro’yu kendilerini ABD hükümetinin değil, bu üçüncü dünya liderinin hükümetinin temsil ettiğini düşünen binlerce insan karşıladı. Otele varınca Fidel, Malcolm X’i odasında kabul etti.[14] Yarım saatlik buluşma esnasında iki lider, ABD’deki siyahların mücadelesi, (Mayıs 1960’taki seçimleri kazandıktan sonra tutuklanan) Kongo lideri Patrice Lumumba ve Castro’nun BM Genel Kurulu’nda dekolonizasyon ve üçüncü dünyaya odaklanan konuşması üzerine sohbet etti.[15] Castro’nun militan siyah hareketinin bu önde gelen liderleriyle buluşması, sembolik bir anlama sahipti. Buluşma, siyahî radikalizmi ile devrimci Küba arasında kurulan ittifakı bir biçimde tasdikliyordu.

Birkaç ay sonra, Nisan 1961’de, ABD’nin desteklediği Domuzlar Körfezi çıkartmasına tepki olarak, otuz Afrikalı-Amerikalı aydın ve eylemciden oluşan bir grup, “Afrikalı-Amerikalıların Vicdanî Beyanı” isimli bir belge yayınladı.[16] Aralarında W. E. B. Du Bois’in de bulunduğu grup, ABD hükümetini, genelde üçüncü dünyaya yönelik pederşahi davranışı, özelde Küba’ya karşı geliştirdiği yeni-sömürgecilik üzerine kurulu yaklaşımı üzerinden kınadı. Bildirinin tespit ettiği biçimiyle, adanın işgalini destekleyen güçler, siyahî Amerikalıların insan haklarını ve yurttaşlık haklarını kabul etmeye yanaşmayan politik ve toplumsal güçlerdi.

Siyah radikalizmi ile devrimci Küba arasında altmışların başında işleyen dinamiğin en aydınlatıcı örneklerinden biri Robert Williams’tı. Ekim 1961’de Siyahların İlerlemesi Derneği’nin eski üyesi Williams, Kuzey Carolina’nın Monroe kentinde beyaz bir çifti kaçırma suçlamasıyla yargılandığı dava esnasında, bu iftira kampanyasından kaçmak için Küba’ya gitmeye karar verdi. Küba’ya geldiğinde o, adada zaten tanınmaktaydı. Williams’ı Castro ve Che karşıladı. Küba hükümeti, Williams’ın bir radyo programı hazırlamasına ve bir broşür yayınlamasına katkı sundu. Bu ikisi, siyah enternasyonalizminin ABD genelinde yayılmasını sağlayan önemli birer kanal hâline geldi. Williams’ın Castro ve Che ile iyi ilişkiler kurmasına karşın, bazı Kübalı komünistler, onun ülkede yürüttüğü çalışmaları eleştirdiler. Sovyetler ile kurulan ittifak sonucu Küba hükümetine nüfuz elde etmeye başlayan komünistler, komünist olmayan siyah bir devrimci olan Williams’ın Afrikalı-Kübalılar, bilhassa doğu bölgesindekiler arasında ayrılıkçı duyguları kışkırtacağından korkuyorlardı. Bunun dışında Kübalı komünistler, tek muhtemel devrimin komünist proleter (ve çok ırklı) bir devrim olacağına inanıyorlardı. Onlara göre, kapitalizm yenilince ırksal meseleler de ortadan kalkacaktı.[17] Williams’ın 1966’da Küba’yı terk edip Çin’e gitmesinin ana sebebi, Williams’ın devrimci ve ayrılıkçı yaklaşımı ile Kübalı komünistlerin görüşleri arasındaki uyuşmazlıktı.

Altmışlarda Küba devrimini destekleyen birçok siyahî devrimci, Guevara’nın fokoculuğunu övüyor, gerilla stratejisini ırkçı zulme verilecek yegâne cevap olduğunu düşünüyordu.[18] Bazı tarihçilerin de dile getirdiği biçimiyle, Guevara, Afrikalı-Amerikalılardaki radikal ideolojilere sempatiyle yaklaşmaktaydı. Ayrıca o, 1964’te Küba’yı adına BM Genel Kurulu’na katılmak üzere gittiği New York’ta Malcolm X’in mücadelesine destek verdi.[19] Dolayısıyla Guevara, 1965’te Küba’yı terk ettiğinde, Afrikalı-Amerikalılar da Castro hükümeti içerisinde kendilerine yönelik en güçlü desteği de yitirmiş oldular. Sonrasında Küba’yla sadece kendisini sosyalist veya komünist olarak tanımlayanlar ilişki kurdular (bu konudaki önemli bir istisna, Stokely Carmichael’in 1967’deki ziyaretidir).

Küba’yla en önemli ilişkileri kurmuş olan Afrikalı-Amerikalı örgütü, Kara Panter Partisi’ydi. Parti, Küba devriminden ve Che’nin fokoculuğundan ilham alan, devrimci Marksist bir örgüttü. Partiyi Bobby Seale ile birlikte kuran Huey P. Newton’ın otobiyografisinde şu cümleye rastlanmaktaydı:

“Castro’ya göre, gerilla savaşı iyi bir propaganda yöntemidir. Richmond sokaklarında silâhlarla yürümek de bizim propaganda yöntemimizdi.”[20]

Birçok Kara Panter üyesine göre, Küba, sosyalist bir sistemin tüm yurttaşlarına eşit fırsatlar sunma konusunda nasıl başarılı olabileceğine dair mükemmel bir örnekti.[21] Sosyalist Küba, aynı zamanda John Edgar Hoover’ın Karşı İstihbarat Programı [COINTELPRO] üzerinden yürütülen yasadışı faaliyetlerden kaçmak isteyen birçok Kara Panter üyesi için güvenli bir liman olarak iş gördü. 1967-68’den itibaren onlarca parti üyesi Küba’ya sığındı. Küba’da yaşayan Afrikalı-Amerikalılar arasında Eldridge Cleaver, Huey P. Newton ve Assata Shakur gibi, hareketin önemli kimi liderleri de vardı.

Cleaver, Küba’ya 1968’de geldi. Amacı, hakkında çıkartılan tutuklama kararı sonrası olası baskılardan kurtulmaktı. Adada sekiz ay kaldı. Onun hikâyesi bilhassa ilginçti, çünkü Kara Panter Partisi’nin Enformasyon Bakanı olarak, onun Küba hükümeti ile kurulan ittifaktan ciddi beklentileri mevcuttu. O, Kübalıların Afrikalı-Amerikalı devrimcilerin eğitimi için askerî bir kamp kuracağını umuyordu. Proje başarısız oldu, zira Kübalılar, (böylesi bir seçimin uluslararası sonuçları olacağı düşüncesiyle) Afrikalı-Amerikalıların kurtuluş mücadelesine dönük politik desteklerinin askerî bir desteğe dönüşmesini istemediler.[22]

Huey P. Newton ise Oakland’da bir fahişeyi öldürme suçlaması üzerine 1974’te Küba’ya geldi. Newton, Santa Clara’dan çıkmasa da yeni lider Elaine Brown ile yaptığı telefon görüşmeleri üzerinden partiyi yönetmeyi sürdürdü.[23]

Partinin eski bir militanı ve Siyahların Kurtuluş Ordusu’nun üyesi olan Assata Shakur, 1979’da hapishaneden kaçtı ve 1984’te Castro hükümetinin siyasi iltica talebini kabul etmesi üzerine Küba’ya geldi.[24]

Siyahîlerin kurtuluş mücadelesi esnasında başka isimler de Castro’nun resmî misafiri olarak Küba’ya geldiler. Siyah hareketi savunma örgütü üyelerinden Stokely Carmichael, bunlardan biriydi. 1965 sonrası Küba hükümetinden resmî davet alan tek komünist olmayan Afrikalı-Amerikalı oydu. Temmuz 1967’de Carmichael, Latin Amerika Dayanışma Konferansı’nın örgütlenme sürecine katıldı. Che’nin isminin ve mücadelesinin anıldığı bu konferans, onun faaliyetlerini öven konuşmalara tanıklık etti. Söz konusu konuşmalarda, Che’nin faaliyetlerinin Üçüncü Dünya devrimcileri ve aynı zamanda devrimci Siyahîler için önemli bir ilham kaynağı olduğu üzerinde duruldu.[25]

Son olarak adaya, komünist parti üyesi ve siyahların özgürlüğü için mücadele eden bir isim olan Angela Davis geldi. Davis, devrime yönelik dayanışma duygularını ifade etmek adına, 1972’de hapisten çıkması üzerine Küba’yı ziyaret etti. Ziyaret, yüz binlerce insanın “Angela Davis’e özgürlük” kampanyası yürüttüğü ve kampanyanın muazzam bir başarı elde ettiği bir dönemde gerçekleşti. Bu kampanya sayesinde Davis, siyahîlerin özgürlük hareketinin en önemli isimlerinden biri hâline geldi.[26]

Sonuç

Bu kısa makalenin de ortaya koyduğu biçimiyle, altmışların başında birçok radikal siyahî, Küba Devrimi’ni Amerika kıtasında ABD emperyalizmine karşı mücadele eden bir Üçüncü Dünya devrimi olarak görmüştür. Bir yandan bu siyahî militanlar, kendi ülkelerinde etnik milliyetçiliği benimserlerken, diğer yandan da ülke dışında Üçüncü Dünya enternasyonalizmini desteklemişlerdir.

John Henrik Clarke, siyahî entelektüellerden oluşan bu grubu “yeni Afrikalı-Amerikalı milliyetçiler” olarak adlandırıyor.[27] Bazı tarihçilerse Siyah Güç eylemlerinin Robert Williams, Harold Cruse, LeRoi Jones ve Malcolm X gibi ilk dönem siyahî milliyetçilerin (bir anlamda enternasyonalistlerin) ideolojilerinden beslendiğini, hareketin insan hakları mücadelesinin yanı başında gelişip serpildiğini ifade ediyorlar.[28]

Bu tarihyazımının açtığı yoldan ilerleyen bir isim olarak ben, 1959 Küba Devrimi’nin altmışların başında Siyah Güç hareketinin büyüdüğü sürece damgasını vuran, onu etkileyen ve yönünü tayin eden sosyalizm, üçüncü dünyacılık ve antiemperyalizm gibi bir dizi enternasyonalist ideolojinin gelişiminde önemli bir yere sahip olduğunu söylüyorum.

Afrikalı-Amerikalıların devrimci Küba ile ilişkisi konusunda şu tespiti yapmak mümkün: bu ilişkiler, her iki taraf için de önemli sonuçlara yol açmıştır. Afrikalı-Amerikalıların eylemlerine destek sunmak suretiyle Castro, Üçüncü Dünya’nın dikkatini ABD’nin aşil topuğu olan ırkçı ayrımcılık meselesine çekmiş, Soğuk Savaş’ın temelde propaganda savaşı olarak yürütüldüğü dönemde propaganda sahasında o dönem için önemli bir zafer elde etmiştir.

1960 ve 1964’te toplanan Birleşmiş Milletler genel kurulları, bu zaferin şahididir. Bu toplantılarda Castro ve Che, ABD’yi Afrikalı-Amerikalı yurttaşlarına ayrımcılık uygulamakla suçlamıştır. Siyahî Amerikalıların radikalizmiyle ittifak kurması neticesinde Castro, aynı zamanda kendisini büyük lider ve Küba’nın kurtarıcısı olarak gören Afrikalı-Kübalılar nezdinde sahip olduğu konumu da güçlendirmiştir. Bu destek sayesinde Afrikalı-Kübalılar, Castro’yu dünya genelinde siyahîlerin haklarının savunucusu olarak görmeye başlamışlardır.

Siyahî Amerika ile kurulan ittifak ve ABD’deki ırk ayrımcısı rejim ile Küba’da ırklarüstü toplum arasındaki çarpıcı fark da Castro’nun Üçüncü Dünya’da olumlu bir imaj edinmesini sağlamış, bu imaj, Küba’nın bir dizi Afrika ülkesiyle ilişkilerine olumlu yönde tesir etmiştir.

Birçok Afrikalı-Amerikalı için Küba Devrimi, ırk sorununun ırkçı ayrımcılık meselesine ilk elden çözüm sunmasa bile, ancak yukarıda alınıp aşağıya doğru tatbik edilecek kararlarla çözüme kavuşturulabileceğini, tüm Amerikalı yurttaşlara eşit haklar verilebileceğini göstermiştir.

Küba ile kurulan ittifak sayesinde birçok siyahî radikal, emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı “kara ırklar”ın dünya genelinde verdikleri mücadelelerle Afrikalı-Amerikalıların insan hakları mücadelesini birbirine bağlamak suretiyle, kendi mücadelelerini uluslararasılaştırmıştır. Küba hükümeti ile kurulan ittifak sayesinde Eldridge Cleaver, Robert Williams ve Stokely Carmichael gibi birçok siyahî Amerikalı, Üçüncü Dünya liderleriyle bir araya gelme ve onlarla işbirliği kurma imkânına kavuşmuştur. Onlar için Küba, Afrika ve Asya arasında uzanan “köprü”dür.

Afrikalı-Amerikalılarla Küba arasında kurulan ilişkiler, bir yandan da Üçüncü Dünya’nın ABD’deki ırkçılık sorununa dikkat kesilmesini, iki kesimin Eisenhower, Kennedy ve Johnson gibi Amerikan başkanlarının insan hakları konusunda belirledikleri siyasetlere bir biçimde baskı uygulama imkânına kavuşmalarını sağlamıştır.

Son olarak şu önemli hususa değinmek gerekmektedir. FBI Başkanı Edgar Hoover’ın kurduğu, birçok siyah güç örgütünün zayıflatılması için kullanılan COINTELPRO [Karşı İstihbarat Programı] denilen projenin yasadışı faaliyetler yürüttüğü dönemde, onlarca Afrikalı-Amerikalı, Küba’yı güvenli bir sığınak olarak görüp bu ülkeye gitmiştir.

Alberto Benvenuti
2015
Kaynak

Dipnotlar
[1] Borstelmann, Thomas. The Cold War and the Color Line: American Race Relations in the Global Arena. Cambridge: Harvard UP 2001; Yayına Hazırlayan: Plummer, Brenda Gayle, Window on Freedom. Race, Civil Rights and Foreign Affairs 1945-1988. Chapel Hill: U of North Carolina P, 2003; Bush, Roderick. The End of White World Supremacy: Black Internationalism and the Problem of the Color Line. Philadelphia: Temple UP, 2009.

[2] “Discrimination Against Negroes in Cuba Fading.” New York Amsterdam News 10 Aralık 1938: s. 8; “Cuban President Urges Race to Join All-Out Victory Effort.” New York Amsterdam News 19 Aralık 1942: s. 7.

[3] Küba’da ırk ayrımcılığı, ABD’nin güneyinde olduğu gibi kurumsal bir yapı arz etmiyordu, ancak gene de devrim öncesinde kamusal alanın belirli kesimlerinde ve belirli sektörlerde ırk ayrımcılığı söz konusuydu. Bkz.: De la Fuente, Alejandro. A Nation for All: Race, Inequality and Politics in Twentieth-Century Cuba. Chapel Hill: U of North Carolina P, 2001.

[4] Castro, Fidel. “Speech at the Fifteenth Session of the United Nations General Assembly.” Official Records. New York: United Nations, 1961, s. 118.

[5] “Adam Powell Lands in Cuba.” Daily Defender 21 Ocak 1959: s. 1.

[6] Powell, Adam Clayton. Adam by Adam: The Autobiography of Adam Clayton Powell. New York: Dafina, 2002, s. 196.

[7] Lissner, Will. “Castro is Failing to Lure Negroes.” New York Times 31 Temmuz 1960: 1; Harold Cruse, “Cuba and the North American Negro: A Study in Two Revolutionary Perspectives.” N.d. Box 4, folder 2. Harold Cruse Papers, Tamiment Lib.-Robert F. Wagner Labor Archives, Elmer Holmes Bobst Lib., New York.

[8] “Racial Integration Advances in Cuba.” Daily Defender 10 Mayıs 1960: s. 12; “Register Joe as Tourist Promoter.” Daily Defender 26 Mayıs 1960: s. 3.

[9] “Joe Louis Agency Engaged in Cuba.” New York Times 26 Mayıs 1960: 4; “Louis Works for Cuba.” New York Mirror 26 Mayıs 1960: s. 1.

[10] Mealy, Rosemary. Fidel & Malcolm X: Memories of a Meeting. Melbourne: Ocean P, 1993.

[11] Fair Play for Cuba Committee. “What is Really Happening in Cuba?” New York Times 6 Nisan 1960; “How the Fair Play for Cuba Committee Was Formed.” Fair Play 6 Mayıs 1960: s. 4.

[12] Cruse, Harold. “The American Negro and the Cuban Revolution: A Critical Essay.” N.d. Box 3, folder 19. Harold Cruse Papers, Tamiment Lib.-Robert F. Wagner Labor Archives, Elmer Holmes Bobst Lib., New York; Jones, LeRoi. “Cuba Libre.” Evergreen Review. 4.15 (1960). Rpt. in Home: Social Essays. By Jones. New York: Akashic, 2009, s. 23-78.

[13] Frankel, Max. “Cuban in Harlem.” New York Times 20 Eylül 1960: s. 1.

[14] Matthews, Ralph D. “Going Upstairs: Malcolm X Greets Fidel.” New York Citizens Call 24 Eylül 1960: s. 1; Gleijeses, Piero. Conflicting Missions: Havana, Washington and Africa, 1959-1976. Chapel Hill: U of North Carolina P, 2002.

[15] “A Declaration of Conscience by Afro-Americans.” Baltimore Afro-American, 22 Nisan 1961: s. 16.

[16] Williams, Robert F. Negroes With Guns. New York: Marzani and Munsell, 1962.

[17] Cohen, Robert Carl. Black Crusader: A Biography of Robert Franklin Williams. New York: Radical, 2008.

[18] Williams, Robert F. “USA: The Potential of a Minority Revolution.” The Crusader 5.4 (1964): s. 1-6; “USA: The Potential of a Minority Revolution. Part II.” The Crusader 7.1 (1965): s. 1-8.

[19] X, Malcolm. Malcolm X Speaks:Selected Speeches and Statements. Yayına Hazırlayan: George Breitman. New York: Merit, 1965, s. 102.

[20] Newton, Huey P. Revolutionary Suicide. New York: Penguin, 2009, s. 153.

[21] Newton, Huey P. “Message of Solidarity to Our Cuban Comrades.” The Black Panther 9 Ağustos 1971: s. 8.

[22] Cleaver, Eldridge. “On Exile and Return to United States.” 1976. Box 2, folder 86. Eldridge Cleaver Papers, The Bancroft Lib., University of California, Berkeley; Cleaver, Eldridge. “Slow Boat to Cuba.” N.d., Box 2, folder 31. Eldridge Cleaver Papers, The Bancroft Lib., University of California, Berkeley; Reitan, Ruth. The Rise and the Decline of an Alliance: Cuba and African American Leaders in the 1960s. East Lansing: Michigan State UP, 1999.

[23] Walker, Alice. “Secrets of the New Cuba.” 1977. Box 144, folder 23. Alice Walker Papers, Robert W. Woodruff Lib., Emory University, Atlanta; Brent, William Lee. Long Time Gone: A Black Panther’s True-Life Story of His Hijacking and Twenty-Five Years in Cuba. Lincoln: toExcel, 2000, s. 222-240.

[24] Shakur, Assata. Assata: An Autobiography. Chicago: Lawrence Hill, 2001, s. 266-274.

[25] “Envia Carmichael mensaje al Comandante guerrillero Ernesto Guevara.” Granma 2 Ağustos 1967: s. 1; Meluzá, Pedro. “Conferencia de Prensa de Stokely Carmichael.” Granma 2 Ağustos 1967: s. 6.

[26] “Ofrecen Homenaje a Angela Davis.” Granma 2 Ekim 1972: s. 1; Pita Astudillo, Felix. “El verdadero sueno americano.” Granma 4 Ekim 1972: s. 5.

[27] Clarke, John Henrik. “The New Afro-American Nationalism.” Freedomways 1.3 (1961): s. 285-95.

[28] Woodard, Komozi. “Amiri Baraka, the Congress of African People,and Black Power Politics From the 1961 United Nations Protest to the 1972 Gary Convention.” The Black Power Movement: Rethinking the Civil Rights-Black Power Era. Yayına Hazırlayan: Peniel Joseph. New York: Routledge,2006. s. 55-77; Joseph, Peniel. Waiting ’Til the Midnight Hour: A Narrative History of Black Power in America. New York: Holt, 2006.

0 Yorum: