27 Temmuz 2022

,

Sınıf Dayanışması


Siz de Halkevleri ve TKP gibi örgütlerin gündemini okurken, misal, bir “The Economist” makalesi okur gibi hissediyor musunuz?

Aşı konusunda da gördük. Halka, sürekli artan ve zapt edilmesi gereken bir nüfus, bir kalabalık gözüyle bakan tipik bir küçük burjuva hareketi.

Hali vakti yerinde bir Boğaziçi Üniversiteli profesörün, bir Halkevcinin, TKP’li bir doktorun, bir Amerikan demokratının, Ankara İşçi Blokları’nda ya da İstanbul Kadıköy’de yaşayan bir vegan gencin, İzmir Foça’da yazlıkta Birgün okuyan Odtülü emekli bir mühendisin dünyaya aynı zaviyeden bakabilmesinin nedeni nedir?

Bu kişilerin dünyanın karşı karşıya olduğunu düşündükleri tehditleri kavrama biçimleri ve bunlara sundukları çözümler, niçin mesela bir Garanti BBVA ile, Gaziantep’in işveren dostu AKP’li belediye başkanı ile, Koç ailesi ile, Microsoft ile, Amazon ile örtüşür?

Sorunun cevabı, burjuvazi ile küçük burjuvazi arasındaki sınıf dayanışması ve bunun ideolojik ifadesinde saklıdır. Siz bunu bilime duyulan koşulsuz iman ve aydınlanma olarak da okuyabilirsiniz.

Küçük burjuva ideolojisinin “bilimi”, yirminci yüzyılda geniş halk kitlelerinin refahını arttırmayı hedeflerken, bugün batı-dışı dünya halklarının yaşam şartlarının iyileşmesine; her ülkede yoksulların bölüşüm kavgasında paylarını arttırmasına engel olmanın formülü hâline gelmiştir.

Geçen yüzyılda sermaye sahipleri ve onların muhasebe sınıfının çıkarına olan şey, bugün onları tehdit etmektedir. Zira kapitalizmin her çevriminde olduğu gibi kârlılık sorunu, sermayenin birikim krizine dönüşmüş; daha önce pasta büyürken, sistemik sorunlar yaratmayan eşitsiz bölüşüm, pasta küçülürken, uluslararası arenada yeni rakiplerin ortaya çıkmasına, her ülkede orta sınıfın hızla erimesine ve emekçilerin sefaletine yol açmıştır.

Küçük burjuvanın bu şartlarda patronunun sunduğu çözüm planının hayata geçirilmesi ve böylece yeniden ayrıcalıklı konumuna dönebilmek için canla başla çalışması garipsenecek bir durum değildir.

Ve elbette her ideolojide olduğu gibi geniş kitlelerin bu çözüme ikna edilmesinde kullanılan “bilim”, herkesin yararına ve değer-nötr bir anlatı olarak sunulmaktadır. Oysa yaşanan krize yönelik “bilimsel” reçetelerin tamamı, teknolojinin olanaklı kıldığı yeni üretim ve denetim araçlarının emekçilerin sınırsız sömürüsü ve kontrolünde seferber edilmesi; bu gidişin önünde engel teşkil eden demokrasinin, temel haklar ve özgürlükler doktrininin tamamen çöpe atılmasından ibarettir.

Bu arkadaşlara göre, kitlelerin araba, ev sahibi olması, et yemesi asla sürdürülebilir değildir. Fakat bu ideolojiyi savunanların ezici çoğunluğu, çocuklarının dünyalığını yapmıştır, dünya kaygıları yoktur.

Bu arkadaşlarda sınıfsal refleks o kadar belirgin ki, her problemde akıllarına ilk çözüm olarak geniş kitlelerin yemesi, içmesi, araç kullanması, geniş konutlarda oturması geliyor. Kafalarında yoksulların her kazanımını 8 milyarla çarpıp “dünyamızı tüketecekler” diye tir tir titriyorlar.

Elmalarla armutları ayırmak lazım. Trafiği azdıran ana neden İstanbul gibi anakentlerdeki yığılmadır. Çözümü, nüfusun kentlere dengeli dağılımıdır. Yığılmaya bağlı sağlık sorunlarının yoksulların araç almasıyla alakası bulunmamaktadır. Gelelelim “ekolojik yıkım” meselesine.

Bu arkadaşlar, bireysel otomobilin çevresel etkilerini düşünüyorlarsa, karbon salınımı ve hava kirliliği düşük araçlar üretilmesini talep etmelidirler. Yok gerçekçi değilse bir zahmet işe özel jetlerden, helikopterlerden, jeeplerden, kısacası zenginlerden başlamalıdırlar. Daha sonra solcular tekfir edilmelidir.

Dolayısıyla, “Bugün direniş nerede?” diye soruyorsanız, küçük burjuvanın üzerinde “Cehalet!” “Cahiller!” diye tepindiği itirazlara kulak verilmelidir.

Benzer bir ikiyüzlülük, Çin ve Rusya karşısında Batının tutumu için de geçerlidir. Neyse, laf uzadı, yoruldum. Bence siz artık bu konulara girmek yerine, Ege sahillerinde köpek kulübesi projesi yapmakla filan uğraşın. Kendinizi tarih önünde daha fazla rezil etmeyin.

Pikeman Paladinoğlu
27 Temmuz 2022
Kaynak

0 Yorum: