28 Haziran 2024

,

Domenico Losurdo

Marksist felsefeci ve düşünce tarihçisi Domenico Losurdo’nun o üretken hayatı, sona erdi. Yaklaşık altmış kitabı olan Losurdo, Alman idealizminden modern devrimin öznesine, günümüz komünist hareketinin aldığı şekilden sosyalist devlete ve sınıf mücadelesine birçok konu başlığını ele almış bir isim.[1]

Losurdo’nun asarının sahip olduğu önemin bir kanıtı da özellikle son on yıl içerisinde kitaplarının Fransızca, Almanca ve İngilizceye tercüme edilmiş olması. Yazının sınırlı oluşu sebebiyle biz, burada sadece belirli kitaplara ve Losurdo’nun analiz ettiği belirli konulara odaklanacağız.

“Losurdo’nun kitaplarına nereden başlamak gerek?” diye soran varsa bunun cevabı, Hegel’in felsefi çalışmalarını Fransız Devrimi’nin mirasıyla ilişkisi içerisinde ele alan Alman idealizmiyle ilgili kitabıdır. İkinci önemli çalışması ise, liberalizmle yürüttüğü polemiği, özellikle, liberal-muhafazakâr tarihyazımı bağlamında vurguladığı ve “revizyonizm” olarak ifade ettiği, devrimci başkaldırıları bir tür anomali veya hastalık olarak gören, onları liberal toplumların doğal gelişimiyle çeliştiğini söyleyen yaklaşımı ele alan kitabı.[2]

Losurdo’ya göre Hegel, hiç şüphe yok ki ilerici modern düşüncenin kurucusu. Bu tespiti Hegel’in tüm kariyeri için geçerli. Genelde “muhafazakâr” olarak görülen son dönemi de dâhil.[3] Bu ilericiliğin bir kanıtı, Hegel’in “icatlar”ı, yani salt biçimsel özgürlüğe karşı gerçek veya hakiki özgürlüğe yönelik vurgusu ve makulle gerçek arasında kurduğu özdeşlik.

Losurdo, bu özdeşliği basit manada benzeşme olarak anlamıyor. Onu daha çok gerçek olanın makul olması gerektiğiyle ilgili talep olarak yorumluyor.

Esasında Losurdo, liberalizm geleneğinin karşısına her seferinde Hegel’i çıkartıyor. Ona göre liberalizm, özgürlüğü sadece veya esas olarak mülkiyet, yani imtiyazlılara bahşedilmiş haklar üzerinden tanımlıyor. Bu anlamda liberalizm, bireyin talep edebileceği ve daha fazla önem arz eden haklar ve özgürlükleri görmezden geliyor.

Losurdo’nun Hegel’de takdir ettiği ikinci çarpıcı husus ise Hegel’in hem halkın hem de devletin veya krala ait gücün gerçekleştirdiği devrimlere pozitif rol yüklemiş olması. Losurdo’nun zihnindeki Hegel’e göre, bu devrimlerin asıl önemli olan yanı, onların nereden kaynaklandıkları değil, hakiki özgürlüğün genele teşmil edilmesine işaret eden ilerici niteliği. Bu, Hegel’in o ünlü “dünyanın ruhunun hareketi”yle ilgili değerlendirmesinin bir başka dile getiriliş biçimi.

Losurdo, sonrasında liberalizmin tarihini yazıyor.[4] Bu, muhtemelen en çok bilinen kitabı. Burada Losurdo, liberalizmin karşı-tarihini aktarıyor, onun karanlık yüzünü analiz ediyor, kölelikle, ırkçılıkla ve uyumsuzlara yönelik toplumsal disiplin ve ayrımcılık pratikleriyle kurduğu olumlu ilişkiyi ele alıyor. Kitapta, özgürlüğün, hoşgörünün ve mutlakiyetçi iktidar karşıtı mücadelenin gerçek bir savunucusu olan John Locke, karşımıza Yerlilerin ırkçı bir yaklaşımla imha edilmesi fikrinin, köleliğin, çocuk emeğinin ve yoksullara zulmedilmesini öngören görüşün savunucusu olarak çıkıyor. Bu anlamda liberalizm, bir paradoksla malul. Liberalizm, belirli insanların özgürlüklerinden mahrum bırakılmasının zaruri olduğu fikrini savunuyorken, Bodin gibi kralın iktidarından yana duran birçok teorisyen, bir insanın başkası üzerinde kurduğu mutlak iktidarın kabullenilemez biçimi olarak gördüğü köleleştirme pratiğini eleştiriyor. Buradan Losurdo bize, liberalizmin tarihine tüm halklara, kabilelere veya toplumsal gruplara özgürlüğün bahşedilemeyeceği fikrinin damga vurduğunu gösteriyor. Özetle, liberalizmin bahsini ettiği özgürlükler, herkes için değil.

Losurdo’nun en fazla gürültüye ve tartışmaya sebep olan çalışması ise Stalin’le ilgili kitabı. Birçok isim, bu kitabı yirminci yüzyılın en önemli politik isimlerinden birini aklama girişimi olarak değerlendirdi.[5]

Oysa Losurdo kitapta, Stalin rejimini ve eylemlerini savunmakla ilgilenmiyor. Onun derdi, kendisinin “Hitler safsatası” dediği şey üzerinden Stalin imgesinin Soğuk Savaş boyunca efsaneleştirilip dönüştürülmesine dönük çabalarla mücadele etmek. Losurdo, Stalin’in politik hayatına ait, en tartışmalı konu başlıklarını ele almaktan çekinmiyor. Bu anlamda kitapta, otuzlardaki parti içi tasfiyelerden, Ukrayna’daki kıtlıktan, Katin katliamından ve Doktorlar Komplosu’ndan bahsediyor.

Kitapta Losurdo, Batılı liberal toplumların Stalin’e isnat ettikleri kötülükleri dikkatle belirli bir bağlama oturtuyor ve bu kötülüklerin ilgili toplumların tarihsel miraslarında da bulunabileceğini ortaya koyuyor. Bu kıyaslamayla yetinmeyen Losurdo, kendisinin “kalkınmacı diktatörlük” olarak tanımladığı Stalin rejimini anlamaya çalışıyor.

Losurdo’daki ilerici ve devrimci düşünceye yönelik savunu, Hegel’den ve onun yirminci yüzyıldaki en önemli varisi Marksizmden kök alıyor. Ancak onun için mesele, liberal ve muhafazakâr gericilik karşısında bu ilerici ve devrimci düşünceyi ıslah etmek, onu yeniden edinmek değil. Losurdo’ya göre, Avrupa’nın yakın tarihinin en önemli başarısı olarak bu ideolojik akımın mirasını muhafaza etmekle yetinilmemeli, aynı zamanda o miras geliştirilmeli. Bu açıdan, Losurdo’nun söz konusu geliştirme çabasına sunduğu katkıyı kimse inkâr edemez. O, yirmi birinci yüzyılda ilerici düşünce akımının önemli bir temsilcisiydi.

Jiří Růžička
Ocak 2018
Kaynak

Dipnotlar:
[1] Domenico Losurdo, Antonio Gramsci dal liberalismo al «Comunismo critico» (Roma: Gamberetti, 1997). Domenico Losurdo, La lotta di classe: una storia politica e filosofica (Roma: Laterza, 2013).

[2] Domenico Losurdo, Il revisionismo storico. Problemi e miti, Roma-Bari, Laterza, 1996. (Fr.: Le révisionnisme en histoire: problèmes et mythes (Paris: Albin Michel, 2006)).

[3] Domenico Losurdo, Hegel e la libertà dei moderni, (Roma: Editori Riuniti, 1992). (İng.: Hegel and the Freedom of Moderns (Durham: Duke University Press, 2004)).

[4] Domenico Losurdo, Controstoria del liberalismo, (Roma-Bari: Laterza, 2005). (İng.: Liberalism: a Counter-History (Londra: Verso, 2011)).

[5] Domenico Losurdo, Stalin. Storia e critica di una leggenda nera, (Roma: Carocci, 2008). (Fr.: Staline: histoire et critique d‘une légende noire, (Bruxelles: Les éditions aden, 2011)).

0 Yorum: