23 Haziran 2024

,

Turab, Hizmetçi, Ortakçı

Kentsel dönüşümün ölçüsü Kadın; yeşil dönüşümün ölçüsü Vegan; dijital dönüşümün ölçüsü Lubun. Bunlar ölçü olarak alındığına göre, demek ki kendileri de dönüşüme uğratıldı, nezihleştirildi, “merkeze çekildi”, uyarlandı, ayarlandı, koopte edildi, çapaklardan, pürüzlerden ve kirden arındırıldı. Bunların bekçilik ve kâhyalık yapacak kıvama getirilmeleri gerekiyordu.

Dönüşümün kendisi ise kâr oranlarındaki düşüşle ilgili. O nedenle, kâr, sömürü ve işgal pratikleri artık gündemden düştü. Kirli kara kitleye karşı ak temiz birey çıkartıldı. Her şey, birey ölçüsüne vuruldu. Kadın, Vegan, Lubun, emperyalizmin ve kapitalizmin hizmetindeki bireyin yeniden formatlanmış hâlleri. Bunlar, kâhya ve bekçi olarak yetiştirilip sahaya sürülüyorlar. Hepsinin gerisinde duran sömürü ve zulüm güçlerini açığa vurmak gerekiyor.

Birer ölçü olarak Kadın, Vegan ve Lubun’un gerçekle ve hayatla bir ilgisi bulunmuyor. İlerleme ve hâkimiyet düzleminde efendilere hizmet edecek muhafızlara dönüştürülüyorlar. Tekellerin akıttığı paralarla beslenen akademide bu üç alana yönelik yürütülen teorik çalışmalar, pürüzlerin ve kirin temizlenmesiyle alakalı. Bugün her özel üniversitede Lubun dersi var ve bu derslerde lubunun derdi değil, sermayeye nasıl hizmetkâr olacağı ve lubunlaştırmanın imkânları konuşuluyor. Sular illâki bulandırılıyor.

O derslerde demagoji öğretiliyor. Büyük İskender’in eşcinsel sevgilisinden bahsediyorlar, bugündeki lubunizm eleştirisinin lubun düşmanıymış gibi görülmesini sağlamak için uğraşıyorlar. Feminizm eleştirileri de kadın düşmanlığı torbasına atılmak isteniyor. Burjuvazi, kâhyalarını ve bekçilerini iyi besliyor. Bu kâhyalar ve bekçiler, bugünlerde “hepimiz yüzde 99’uz” diyor. Oysa sömürü ve zulümde payı olanların oranına bakmak gerekiyor. Kadın, Vegan, Lubun, sınıflardan-sınırlardan azade, sınıf mücadelesinden ari, yüce varlıklar ve varoluş imkânları olarak pazarlanıyor. Bu pazarlama faaliyeti karşısında dikkatli olmak şart.

* * *

Bugün sol liberallerin yazdığı bir dizide (Yargı) feminizm pompalanıyor ve kirli, sapık, tehlikeli, şiddete açık unsurların tasfiye edilmesi konusunda tüm insanlara muhbirlik veya polislik yapmaları öneriliyor. Bu açıdan, bugün MİT’in ilkokul bebelerine ajanlığı sevdirme çabalarını kimse kızmasın. O ajanlığı bizatihi sol örgütlüyor, kendisi de o ajanlığa örgütleniyor.

Yeniden inşa edilecek kentte, yeniden formatlanan insanlara yeniden içeriklendirilmiş gıda ürünleri takdim ediliyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası yürürlüğe konulan gıda emperyalizmi, format değiştiriyor. Böcek yemeye alıştırılan insan, düzleniyor, köpeklerle ve ineklerle eşdüzleme yerleştiriliyor. Köpekleştiriliyor, ineğin yanına iliştiriliyor. İnsana dair hukuk, hükmünü yitiriyor. Hiyerarşiyi en tepedekiler düzlüyor. Bu düzleme, eşitleme işlemi, efendilerin özgürlüğü için zaruri. Meselenin köpekle veya inekle bir alakası yok.

Neticede efendiler, özgürce sömürmek ve zulmetmek istiyorlar. Sahada, yerde, zeminde insanı Lubun, Kadın ve Vegan silâhlarıyla dümdüz etmek ve kıvama getirmek için uğraşıyorlar. Bekçi ve kâhya kılınan bu üç unsur, gerçekte emekçi yoksul, ezilen halk kitlelerine karşı birer silâha dönüştürülüyor. Erkek, terör listesine alınıyor, şer eksenine dâhil ediliyor, aşağılanıyor, Ebu Gureyb’de işkenceye, Gazze’de bombalara maruz kalıyor.

Eskiden aile üzerinden hesaplanan asgari ücret, birey ölçüsüne vuruluyor. Sömürü ve kâr oranları bağlamında aile, tuz buz ediliyor. Herkese temel gelir zokası, bu gerçeklikte sallanıyor. Bu zokayı sallamaksa ülkede ve dünyada sola düşüyor. Sol, cehennemin yolunu iyi niyet taşlarıyla döşüyor.

* * *

Kadının ölçü alındığı kentte kadın polisleşiyor, muhbirleşiyor, devletin ve sermayenin ajanı, faili, sopası hâline geliyor. Ne var ki feminizm, kadına bugün en fazla pavyonculuğu ve fahişeliği vaat edebiliyor. Bu nedenle, CHP, kadınların gece rahat yürüyebileceği bir kent kuracağını söylüyor. Çünkü kadınların Dilber dansıyla, direk dansıyla, tiktok striptiziyle, onlifens pazarlama faaliyetleriyle fuhşa ısındırıldığı, alıştırıldığı bir dönemdeyiz. CHP, yolu temizliyor. Sosyalist hareket, CHP’li belediye amirinin emri altında, ideolojik temizlik işçisi olarak görevlendiriliyor.

Bu süreçte AKP gösterilip, tüm sapıklıklar, delilikler, ucubelikler, aykırılıklar, normalleştiriliyor. Bu normalleştirme işlemi, burjuvazinin pazarı, devletin düzeni adına yapılıyor. Bugün anaokulu ve kreşlerde çocuklar, ileride katılacakları, patronları tarafından düzenlenecek partilere hazırlanıyorlar. Bunun için eğitiliyorlar. Bu sapkınlık, özgürlük adına güzelleniyor. Eskiden annesinin makyaj malzemesine yaklaştırılmayan çocuklar, küçük yaştan itibaren piyasaya açık kadın-bireyler olarak yetiştiriliyorlar. Piyasa ve düzen, bunu emrediyor. Onlar, mülksüzleştirmeyi, savaşı, yağmayı ve toplumsal çözünmeyi dayatıyorlar.

* * *

Karbondan, etten, aileden, bağlardan arındırılmış, metaverse âleminde özgür olacağımıza bizi gene solcular ikna etmeye çalışıyorlar. Bu ülkede Toplumsal Özgürlük Partisi isimli bir örgüt, gerçek isminin Sosyal Liberalizm Partisi olduğunu gizleyerek, boğazda alkollü tur düzenlemeyi politik eylem olarak satabiliyor. Başka bir vasfı ve özelliği olmayan bu partiye sırf bunu yapabildiği için milletvekili kontenjanı tahsis ediliyor. Tasfiye süreci bunu gerektiriyor. Bu süreçte herkes, burjuvaziye ve ona hasetle yaranmaya çalışan küçük burjuvaziye sesleniyor, ona hizmet ediyor.

Yüzyılın başında Lenin, işçi aristokrasisini, sosyal demokrasiyi, efendilere uşaklık eden solcuları eleştirerek yol buluyor. Bu, Lenin’in basit bir kaprisi, hırsı, kibri ya da bencilliği değil. O solcularla dövüşmeden komünist siyaset, kendisine yol bulamıyor. Marx-Engels’ten beri bu yol böyle açılıyor, boğaz turuyla değil! Bu mücadele, “proletaryasız sosyalizm” isteyen burjuva sosyalistleriyle ilgili. Onlarla mücadele etmek gerekiyor.

Lenin, emperyalizmin kırıntılarından pay isteyenleri eleştiriyor. Onların halk ve işçi düşmanı olduklarını söylüyor. Emperyalizmle, bu solcularla, oportünistlerle dövüşmenin zaruri olduğu üzerinde duruyor.

Temmuz 1914’te savaş kredilerine destek veren sosyal demokratlar, o günlerde şunu söylüyorlar: “Elinde en iyi insanlarımızın kanı bulunan Rus despotizminin zaferi, halkımız ve onun geleceği için büyük bir tehlikedir. Bu tehlikeyi savuşturmalı, uygarlığımızı ve ülkemizin bağımsızlığını korumalıyız.”[1]

Bugün de aynı cümleler, solcuların ağzından dökülüyor. “Rus despotizmi” yerine “Rus emperyalizmi” lafı dillere dolanıyor. Uygarlık ve bağımsızlık, efendilerin kasalarını ifade ediyor. O kasaları savunmak için ideolojik faaliyet yürütülüyor.

Bugün sol, Lenin’le dalga geçmek, onu küçümsemek, gerçek dışı ve yabancı bir şeymiş gibi göstermek adına sağa sola “Nerde lan bu Lenin?” yazıyor. Lenin’in yanı başındaki dert ve öfkede saklı olduğu gerçeğine küfrediyor.

* * *

Pandemi, gene emperyalizmin kırıntılarından pay isteyen küçük burjuvanın “ihanet”leri ve düşmanlıkları ile tanımlı bir süreçti. Küçük burjuva, halka, ezilene, yoksula karşı yürütülen operasyonda tekellere ortaklık etti. Yürütülen savaş için gerekli “savaş kredileri”ne onay verdi. Emperyalizme her alanda hizmet etti.

Bugün o pandemi sürecini yöneten, buradaki bilim insanlarının çobanı Fauci, tedbirleri uydurduğunu itiraf ediyor. Bir epostasında “tedbirleri ne kadar ağırlaştırırsak, insanlar korkup ideolojilerinden koparlar, tepki vermezler, hemen gider aşı olurlar” diyor. Bir avuç egemene hizmet eden bu tür katillerin tüm insanlığa hizmet ettiğine bizi gene solcular ikna etmeye çalıştılar.

Fauci’nin “insanlar korkarsa ideolojilerinden kopar, koyunlaşırlar” tespitinin ispatı, TKP. Bu parti, pandeminin kapanmaya yüz tuttuğu momentte halka daha fazla rezil olmayayım diye “tedbirlere itiraz ediyorum” pozu kesmek için yazdığı bildirisinde, “vatandaş sorumluluğumuzla davrandık, hemen bürolarımızı kapattık” diyor. İdeolojiden ve politikadan kopanı sürüye hemen dâhil ediyorlar. Buradan TKP’ye kendi sloganını hatırlatmak gerekiyor: “Sürüden ayrıl!”

* * *

Rahmetli Neşet Ertaş, “ayaklarınızın turabıyım, gönüllerinizin hızmatçısıyım, dertlerinizin ortakçısıyım” diyordu. Bunu bir komünist partinin ideolojik tanımı olarak almak, anlamak gerekiyor. Turaba, gönüllere ve dertlere yabancılaşmış bir solun elinden, bu partiye düşmanlık etmekten başka bir şey gelmez.

O sol, Orta Anadolu’ya düşmanlığı teorize ediyor, başkalarının toprağıyla düşünüyor, gönüllerin karşısına efendisinin aklını çıkartıyor, halkın dertlerini küçümsüyor, başka güçlerin dertlerine yanıyor.

O Neşet Ertaş, gene rahmetli olmuş olan Ali Derdiyoklar’la yaptığı bir sohbette, arkadaşının okuduğu, robotlara övgüler dizen, uzaydan kozmostan söz eden şiiri dinledikten sonra, “Ali gardaşım iyi söylüyorsun da o robot aşk yapamaz” diyor. Bizim solumuz, o robotun insansız, aşksız ve kavgasız hâlini önder belliyor bugünlerde. Belki de Kadın, Lubun, Vegan, robotun eğretilemeleri, farklı versiyonları olarak inşa ediliyor.

Sol, kâr oranlarının düştüğü, dolayısıyla, burjuvazinin her şeyin suyunu sıkıp kâr etmekten başka bir şey düşünmediği, aç kurtlar gibi her şeye saldırdığı, toprağı, emeğin birikimlerini, imkânlarını yağmaladığı bir dönemde, bu yapay zekâ ve robot meselesine yönelik yatırımlardan sınıf dışı, yüce anlamlar çıkartıyor. Bu yatırımların sınıfsal-politik anlamlarını sorgulamıyor. İnsani ilişkilerin yeni döneme uygun olarak formatlandığını, sınıf mücadelesinde burjuvazinin yeni mevziler elde ettiğini görmüyor. Şiir dizdikleri robotların ve yapay zekânın masum, ilerici ve özgürleştirici olduğunu sanıyor. Her şeyden önce insana ve aşka inanmıyor. Çünkü sadece “aferin ne kadar ilericisin sen öyle!” diye sırtını sıvazlayan ele ve sahibine tapıyor.

Kent, doğa ve emek alanında yaşanan dönüşümlerin arka planındaki sömürü ve zulüm güçlerine bakmayanlar, efendilerine kâhyalık ve bekçilik yapıyorlar. Yaşanan dönüşümü ve somut sonuçlarını, bu kâhyaların ve bekçilerin çıkarlarının yönettiği akılla değil, sömürü ve zulme karşı mücadelenin birikimiyle analiz etmek gerekiyor.

Eren Balkır
15 Haziran 2024

0 Yorum: