26 Ekim 2023

,

CO2 ve Küresel Isınma


Sıfır karbon politikaları, Yeşil Mutabakat ve karbondioksit üretimini düşürme amacını güden her şey, küresel ısınmanın asıl sorumlusunun karbondioksit olduğu iddiasını temel alıyor. Oysa elde bu tezi ispatlayan ne bir gözlem var ne de deney.

İklim modellerinin varsayımına göre, atmosferde bulunan karbondioksitteki artış, sıcaklığın değişmesine neden oluyor. Daha da özelde, insan kaynaklı karbondioksit salınımlarındaki artışların günümüzde tanık olduğumuz küresel ısınmanın sebebi olduğu düşünülüyor. Oysa fizikte birçok temel anlayış, sebebin sonuçtan önce geldiğini, sonuçların sebepleri takip ettiğini söylüyor. Demek ki her türden nedensellik analizi için sebep-sonuç ilişkisindeki yönün belirlenmesi gerekiyor.

Bu yıl içerisinde kaleme aldıkları “Tavuklar, Yumurtalar, Sıcaklıklar ve CO2 Üzerine. Dünyanın Atmosferindeki Nedensel Bağlar” isimli çalışmalarında Koutsoyiannis ve arkadaşları şu tespiti yapıyorlar:

“Modellerde kullanılan ana yön dâhilinde, ΔIn[CO₂] ΔT, gözlemlenen değişiklik önemli ölçüde düşük iken (yüzde 10-15) ters yönde, ΔT ΔIn[CO] epey yüksek (yüzde 90’a kadar).

CO2’nin küresel ısınmaya yol açtığını söyleyen ve nedensellik zincirini bu şekilde kuran varsayımın bilimsel açıdan kabul edilir bir tarafı yok.

Koutsoyiannis ve arkadaşlarının yürüttüğü çalışmada yer alan bilim insanları, iki kısımdan oluşan, tahminler üzerinden formüle ettikleri nedensellik ilişkisine dair çalışmayı geçen yıl Londra Kraliyet Doğa Bilgisini Geliştirme Derneği’nin dergisinde yayımladı (birinci bölüm ve ikinci bölüm). Bilim insanları, çalışmada şu iddiayı dile getiriyorlardı:

“Elde edilen sonuçlara göre, aslında küresel ısınma sebep, karbondioksitteki artış sonuçtur. Tek yönlü işleyen bu nedensellik zinciri, bu şekilde oluşmuştur. Dolayısıyla, karbondioksitteki artışın küresel ısınmadaki artışın sebebi olduğunu söyleyen yaygın fikir, bu nedensellik zincirinin işleyişinin zaruri koşulunu ihlal ettiği için, çöpe atılabilir.”

Bir yıl sonra aynı yazarlar, karbondioksit artışının küresel ısınmaya sebep olduğu anlayışının bilimsel açıdan desteklenemeyecek bir anlayış olduğunu ortaya koydular. Zira bu yazarlara göre yapılan gözlemler, küresel ısınmada altı ayı aşkın bir zaman içerisinde yaşanan değişikliklerin karbondioksitteki artışı öncelediğini net bir biçimde gösteriyordu.

“Analizler neticesinde elde edilen tüm kanıtlar bize sıcaklığın-küresel ısınmanın sebep, karbondioksit artışının ise sonuç olduğunu ortaya koyuyor.”

Gözlemlere dayalı veriler, eski bilgiler ne kadar ikna edici olursa olsun, ne kadar çok kabul edilmiş olursa olsun, modele dayalı önermeleri hükümsüz kılıyor. Burada ilgili önermelere kaç uzmanın destek verdiğinin bir önemi de yok. Gözlemler ve deneylerden elde edilen sonuçlar, doğa bilimlerinde geliştirilen modeller karşısında mutlak bir önceliğe sahip.

Çalışma, veriler konusunda bize şunları söylüyor:

“Sıcaklık-Karbondioksit ilişkisini incelemek için Mauna Loa’da elde edilen karbondioksit verileriyle alt troposfer için oluşturulmuş, uydu tabanlı sıcaklık dizisini kullanan 23 ve 24 sayılı vaka çalışmaları kullanıldı. Troposfer için diğer iki uydu düzeyinden gelen sıcaklık verileri de 23 ve 24 sayılı vaka çalışmalarından gelen benzer sonuçlarla birlikte incelendi.

Burada 1. Tablo’da listelenmiş olan başka vaka çalışmalarını sunuyoruz. Uydu tabanlı sıcaklık dizisine ek olarak, herkesin kolayca ulaşabileceği, Ulusal Çevre Tahmini Merkezi’nin (NCEP) ve Ulusal Atmosfer Araştırmaları Merkezi’nin (NCAR) yaptığı analize ait (iki metre yükseklikteki) yüzeyden elde edilmiş verileri de kullanıyoruz. Bu NCEP/NCAR analizi, 1948’den bugüne gün gün ve ay ay toplanan verileri içeriyor. Yatay çözünürlük 1.88° (ekvatorda 210 km). Analiz çalışması, verileri kullanırken en gelişkin analiz ve tahmin sisteminden yararlanıyor. Bu noktada gözlemlerden ve sayısal hava tahmini modelinden istifade ediyor. Veri kullanımı ve kullanılan model NCEP’de işlevsel düzeyde kullanılan küresel sisteme benziyor, sadece yatay çözünürlüğü farklı. Verilerin geniş alt kümesine günlük ve aylık olarak ulaşmak mümkün.”

Sonuçlar şu şekilde özetleniyor:

“Analizlerden elde edilen tüm kanıtlar, sebep olarak sıcaklıkla sonuç olarak karbondioksit arasında tek yönlü işleyen bir nedensellik ilişkisi bulunduğunu ortaya koyuyor. Bu bağdan nedense iklim modellerinde bahsedilmiyor. Biz, iklim modellerinin ulaştığı sonuçları da aynı çerçevede inceledik ve gerçek ölçümler kullanıldığında, ters yönde bir işleyen bir bağlantı olduğunu gördük.”

Gerçek veriler, atmosferdeki karbondioksit düzeylerindeki artışın artan sıcaklıkların bir sonucu olduğunu ortaya koyuyor. Tersi söz konusu değil. Çalışma, ayrıca karbondioksitin nereden geldiği sorusunu da ele alıyor.

“Geniş ölçekte paleoiklimsel verilerin analizi, sıcaklığın karbondioksit artışına yol açtığına dair önermeyi destekliyor. Tabii bu, hâlen daha tartışmalı bir konu.

Karbon döngüsüne bir dizi fiziksel, kimyasal, biyokimyasal ve insani süreçler dâhil oluyor. İnsanların tükettiği fosil yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit salınımları, sanayi çağının başından beri hızla arttı. Ancak dünyadaki sıcaklıkta yaşanan artış karbondioksit salınımlarının henüz çok düşük seviyede olduğu Küçük Buz Çağı sonrası başladı. Bu meseleye ışık tutmak için biz devamında karbondioksit salınımları-atmosfer sıcaklığı tartışmasına katkı sunacak bilgilere ulaştık ve ikisi arasında bir ilişkinin bulunmadığını ortaya koyduk. Bazen literatürde deniz kaynaklı gaz salınımları da iklimle ilişkili mekanizmalara dâhil ediliyor. Diğer yandan, biyosferin ve biyokimyasal tepkimelerin rolü çoğunlukla görmezden geliniyor, ayrıca karmaşık ilişkilerin ve geri beslemelerin üzerinde durulmuyor. Bu rolü şu şekilde özetlemek mümkün:

* Karbondioksit salınımlarının önemli bir kısmından toprak ve denizdeki solunum ve çözünüm sorumludur;

* Toplamda dünyadaki karbon döngüsünün yüzde 96’sı biyosferdeki doğal süreçlerden kaynaklanmaktadır, geri kalan yüzde 4’lük dilimse insan kaynaklı salınımlara aittir ki bu pay, geçmişte çok daha düşüktür.

* Biyosfere yüksek sıcaklıklarda daha fazla karbondioksit üretir, çünkü biyokimyasal tepkimelerin oranı sıcaklıkla birlikte artar, bu da doğal karbondioksit salınımlarının artmasına neden olur.

* Buna ek olarak, atmosferdeki yüksek karbondioksit yoğunluğu, biyosferin karbon gübreleme etkisi üzerinden, daha fazla karbondioksit üretmesine neden olur. Karbon gübreleme etkisinde yapraktaki terleme sınırlanır, fotosentez artar. Bunun sonucuna yeryüzü yeşillenir. Yani karbon döngüsü artar. İnsanlar da bu döngüye bitki ekimi ve toprak kullanımı yoluyla katkıda bulunurlar.

Ne var ki tüm bilgiler ve veriler, Birleşmiş Milletler Genel Direktörü’nün veya Avrupa Birliği liderlerinin karbondioksite karşı harekete geçmelerine mani olamamaktadır. Zira bu kurumlar ve insanlar, saçma olduğu açık olan, “karbondioksitin sıcaklık artışına neden olduğu” iddiasına inanmaktadırlar.

Dr. Peter F. Mayer
23 Eylül 2023
Kaynak

0 Yorum: