01 Ekim 2023

,

Yapay Zekâ Ne Yapay Ne de Zeki

Elon Musk ve Apple’ın kurucularından Steve Wozniak, kısa süre önce yapay zekâ sistemlerinin geliştirilmesine dönük çalışmaların altı ay süreyle durdurulması çağrısında bulunan bir mektup kaleme aldı. Bu adımda amaç, imzacıların “Yapay Zekâ Yazı” dedikleri, nihayetinde insanlığın faydasına olacağına inandıkları sürece uyum sağlaması için gerekli vakti topluma sunmak. Bunun için gerekli olan korkuluklarsa, sıkı bir biçimde denetlenen güvenlik protokolleri gibi unsurları içeriyor.

Bu, takdire şayan bir amaç, ama bu altı ay daha iyi ve anlamlı şekilde geçirilebilir, mesela kamusal tartışmalarda dile pelesenk olmuş o eski “yapay zekâ” tabiri artık çöpe atılabilir.

Bu tabir, “Sputnik momenti”, “domino teorisi” ve “demir perde” türü terimler gibi tarihin çöplüğündeki yerini artık almalı. 

Soğuk Savaş bitmiş olmasına rağmen bu terimin hayatta kalmasının nedeni, bilim kurgu meraklılarının ve yatırımcıların onun cazibesinden kurtulamamış olması. Artık bu bilim kurgu meraklılarının ve yatırımcıların duygularını incitmenin vaktidir.

Gerçekte bugün “yapay zekâ” dediğimiz şey, ne yapay ne de zeki. İlk yapay zekâ sistemleri, büyük ölçüde belirli kuralların ve programların hâkimiyeti altındaydı, dolayısıyla, “yapaylık”tan dem vuran sözler bir şekilde meşruydu. Ama bugün herkesin gözdesi olan ChatGPT türü ürünler, güçlerini sanatçılar, müzisyenler, programcılar ve yazarlar gibi, yaratıcı ve mesleki ürünleri günümüzde medeniyeti kurtarmak adına temellük edilen gerçek insanların iş pratiğinden alıyorlar. Bunları en iyi hâliyle “yapay olmayan zekâ” olarak tarif edebiliriz.

Terimde geçen “zekâ” kısmı konusunda şu söylenebilir: Soğuk Savaş’ın dayattığı zorunluluklar neticesinde yapay zekâ alanında yürütülen çalışmaların önemli bir bölümüne aktarılan para, onun anlaşılma biçimine damga vurdu. Burada aslında bir muharebe esnasında kullanışlı olan bir zekâ türünden bahsediyoruz. Örneğin, günümüzde yapay zekâ, gücünü örüntü eşleme pratiğine borçlu. Bugün ChatGPT’nin yaslandığı teknoloji anlamında nöral ağlar, ilkin orduda, havadan çekilen fotoğraflara gemilerin yerini belirlemek için kullanıldı.

Öte yandan, birçok eleştirmen, zekânın sadece örüntü eşlemeyle ilgili olmadığını söylüyor. Genellemelerde bulunma becerisi de aynı ölçüde önemli. Marcel Duchamp’ın 1917 tarihli Pisuvar eseri, bu konuda önemli bir örnek. Duchamp’ın eserinden önce pisuvar sadece pisuvardı. Ama bakış açısında yaptığı değişiklikle Duchamp, onu bir sanat eserine dönüştürdü. Bu fikri genelleştirip tüm sanat alanına tatbik etti.

Genellemede bulunduğumuzda, duygu, gündelik nesnelere ve fikirlere dair görünüşte “rasyonel” olan yerleşik tasnifleri hükümsüz kılıyor. Olağan biçimde işleyen, az çok makine benzeri örüntü eşleme operasyonlarını askıya alıyor. Bir savaşın tam ortasında hiç de yapmak istemeyeceğiniz bir şey bu.

İnsan zekâsı, tek boyutlu değil. Yirminci yüzyılda yaşamış Şilili psikoanalizci Ignacio Matte Blanco’nun “çifte mantık” denilen şeyi temel alıyor: bu mantık, statik ve ebedi formel muhakeme mantığıyla bağlamsal ve alabildiğine dinamik olan duygusal mantığın iç içe geçmesinden oluşuyor. Formel mantık farklılıkları ararken, duygusal mantık o farklılıkları hızla siliyor.

Marcel Duchamp’ın aklı, pisuvarın tuvalete ait olduğunu biliyordu, ama yüreği bunun bilincinde değildi. Çifte mantık, eşyayı yeni ve kavraması güç yollardan, nasıl yeniden gruplandıracağımızı açıklıyor. Sadece Duchamp değil, hepimiz yapıyoruz bunu.

Yapay zekâ ise bu seviyeye hiçbir zaman ulaşamayacak. Çünkü makineler, geçmişe, bugüne ve geleceğe, tarihe, alınan yaralara veya nostaljiye dair bir anlayışa sahip değil. Elinde sadece saf malumat var. Bu anlayış yoksa duygu da yok, onun bileşenlerinden biri olan çifte mantıktan da mahrum. Dolayısıyla, makineler, formel mantık denilen tuzaktan asla kurtulamazlar. Bu da onun sanıldığı kadar “zekâ” yüklü olmadığını ortaya koyuyor.

ChatGPT, belirli alanlarda kullanılan bir uygulama. O, bir ansiklopedinin işini de yapabilen bir öngörü motoru aynı zamanda. Ona “Şişe askılığı, kar küreği ve pisuvarın ortak yönü nedir?” diye sorduğunuzda, doğru cevabı vererek, bunların Duchamp’ın sanata dönüştürdüğü, gündelik hayata ait nesneler olduğunu söylüyor.

Ama uygulamaya “Duchamp bugün yaşasaydı, gündelik hayata ait hangi nesneleri sanat eserine dönüştürürdü?” diye sorduğunuzda, ChatGPT, akıllı telefonlardan, elektronik skuterlerden ve yüz maskelerinden bahsediyor. Burada gerçek manada “zekâ”dan eser olmadığı açık. Elimizde sadece iyi çalışan, ama öngörülebilir istatistiki verileri temel alan bir makine var.

“Yapay zekâ” terimini kullanmaya devam etmek, tehlikeli. Çünkü bu alışkanlık bizi, dünyanın idraki temel alan, alabildiğine soğukkanlı bir rasyonalizmin kendine has mantığı üzerinden işlediğine ikna edebilir ki bu riskli bir durum. Bugün Silikon Vadisi’ndeki birçok insan, buna inanıyor ve dünyayı bu inanç üzerinden yeniden inşa etmekle meşgul.

Öte yandan, ChatGPT gibi araçların alabildiğine yaratıcı şeyler yapabileceğine inanılmasının sebebi, bu aletlerin dayandığı eğitim setlerinin gerçekte yaşayan somut insanlarca, karmaşık duyguları, kaygıları ve farklı duyguları olan kişilerce üretiliyor olması. Eğer bu türden bir yaratıcılığın varolmaya devam etmesini istiyorsak, sadece veri merkezlerine ve makine öğrenimi denilen olguya değil, sanata, romana ve tarihe para ayırmalıyız.

Bugün belki de dünya, düşündüğümüz yere doğru gitmiyordur. “Yapay zekâ” türü kavramlardan kurtulmazsak, zekâya dayalı yaratıcı çalışma silinip gidecek, dünya ise daha öngörülebilir ve anlamsız bir yer hâline gelecek.

Dolayısıyla, o mektupta bahsi edilen altı ayı mevcuttaki algoritmaları denetlemeye ayırıp bir yandan da “Yapay Zekâ Yazı”nın gelişini beklemek yerine, gidip Shakespeare’in Bir Yaz Gecesi Rüyası’nı yeniden okuyalım. Bu, dünyamızda zekânın artırılması için çok daha fazla katkıda bulunacak bir eylem.

Evgeny Morozov
30 Mart 2023
Kaynak

0 Yorum: