Ara sıra da olsa tıbbi yayınlar, “İlâç şirketlerinin
finanse ettikleri tıp araştırmalarının kaymağını kimler yiyor” veya “Bu
araştırmaların sonuçları ne kadar güvenilir?” gibi soruları sorma cüreti gösteriyorlar.
Aşılama kampanyası, bakteri kaynaklı zatürre tedavisine getirilen yasak veya
uzmanların elindeki yayın kuruluşlarının ilâç şirketlerinin parasına bağımlı
hâle gelişi gibi meselelerin gündeme getirilmesi, “araştırmalar”ın sonuçları
konusunda daha fazla şüphenin açığa çıkmasına neden oluyor.
Aynı durum, iklim araştırmaları için de geçerli. Son dönemde
bir dizi bilim insanı, iklim araştırmalarını yayımlayan yayınlardaki
yolsuzlukları ifşa etti. Örneğin, üst düzey iklim bilimcisi Judith A. Curry, HÜkümetlerarası
İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) iddialarını önceleri destekleyen, ama
sonrasında bu iddiaları çürüten yayınlara dair yaklaşımını aktarıyor. Diğer
bilim insanları ise araştırmaları yayımlanabilsin diye araştırmalarının belirli
kısımlarının çıkartılmasına göz yumduklarından bahsediyorlar.
Küresel Isınma Politikası Vakfı (GWPF), kısa süre önce
“Hükümetlere Sunulan Bilimsel Tavsiyelerin Geliştirilmesi” başlıklı, epey
eleştirel olan bir çalışma kaleme aldı. Makale, bir
zamanlar ciddiye alınan iklim değişikliği ve tıp cemaatinin işlettiği bilimsel
süreçteki endişe verici bozulmayı aktarıyor. Daily Sceptic’in eleştirdiği çalışmada
yazarlar, bilimsel namusa ait temel ilkeleri birçok bilim kurumunun terk
ettiğini, çözüme kavuşturulmamış bilimsel meseleler konusunda net ve kalıcı
konumlar aldıklarını, ait oldukları sektörlerin konumlarını eleştirmeden
benimsediklerini, bilimsel çabalarına devam etmeye çalışanları susturduklarını
söylüyorlar.
Bu süreçte üniversiteler, insanlık adına açık ve
önyargısız araştırmalar yürütmek denilen o tarihsel görevlerini terk ettiler. Kâr
amacı gütmeyen kuruluş statüsünü terk etmiş olmaları sebebiyle üniversitelere
yol verildi. Sözde “konsensüs” adına grupça düşünme pratiği, hâkim moda
akımlarını daimi kıldı ve muhalefeti ezdi. Bu hâliyle, grupça düşünme, üniversitelerin
ana amacının antitezi olarak iş gördü.
Hâkim
medya, uzun zamandır internette “tık avcılığı” yapan, paniği ve politik
korkuları besleyen, gidişatı, olanı biteni zerre eleştirmeyen bir odak olarak
faaliyet yürütüyor. Medya, bir yandan da ünlü olmak için sağa sola aç kurt gibi
saldıran bilim insanlarını kendi reklâmlarını yapmaları konusunda teşvik
ediyor.
Bahsi
geçen makalenin yazarları, tüm hikâyenin önyargısız bir biçimde aktarılmasına
mani olan birçok hatanın, hilenin ve sansürün devrede olduğunu söylüyorlar. BBC’nin
tavrı üzerinde duran yazarlar, şu tespiti yapıyorlar:
“Meselelere akıl ile
yaklaşan her gözlemci, devlete ait düzenleme kurulu Ofcom’un (İngilizlerin RTÜK’ünün
-çn.) direksiyon başında uyuyakalıp kalmadığını, BBC’den uzmanların
işaret ettiği yanlışları düzeltmesini isteyip istemediğini, ona bir tür
tarafsızlıkla yaklaşıp yaklaşmadığını merak ediyor. Dillendirilen eleştiriler,
esasen Almanya’daki ÖRR ve şirket medyası için daha fazla geçerli.”
Rapor,
esas olarak Trinity Hall, Cambridge Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Profesörü
Profesör Michael Kelly ve Oxford Hertford Koleji bilim bölümünde kıdemli eğitmen
Prince Philip’in elinden çıktı. Siraküza Üniversitesi’nden Profesör Roger Koppl
da ekonomiye dair değerlendirmeleriyle katkıda bulundu. GWPF raporunun tamamı,
Aralık ayında yayımlanacak. Makale, başka akademisyenlerin eleştirilerine,
yorumlarına ve katkılarına açık. GWPF, yürüttüğü çalışmanın aktivistlerin
sürekli saldırısı altında olduğunu söylüyor. Kurum, kendi “açık eleştiri”
politikasını şurada izah ediyor.
Korkunç
düzeylere ulaşan “İklim Skandalı” türü skandallarla birlikte kitabi yaklaşımı
ve imal edilmiş anlatıları takip etmeye dair politik taleplerin, gerçek ifade
hürriyetinin ve bilimsel soruşturma pratiğinin yerini aldığı görülüyor.
Bugünlerde
manşetlere Johns Hopkins Üniversitesi’nden Dr. Patrick Brown’un ilginç hikâyesi
yansıyor. Brown, makalesinin resmi anlatıya uyum sağladığı ölçüde Nature
dergisinde yayımlanma imkânı bulduğunu söylüyor. Bu iklim bilimci, bir “komplocu”
değil. Sadece “gerçekleri söylemediğim için yazım bilim dergisinde çıktı”
diyor. Orman yangınlarının yegâne sebebinin iklim değişikliği olmadığını
söylüyor. Tek ana nedenin iklim değişikliği olarak gösterilmesini eleştiriyor. Muhalefetinin,
itirazının ve eleştirisinin kariyerine zarar verdiğini aktarıyor. Makalesinin
“iklim değişikliği”nin rolünü öne çıkarttığı, doğal sebepleri ve kundakçıların
tehlikeli rolünü küçümsediği için yayımlandığını iddia ediyor.
GWPF
makalesinin tamamı yayımlandığında, hükümetlere ve halka yaysınlar diye medyaya
sunulan bilimsel tavsiyelere dair şüpheler de artacak. Bu süreç, yolsuzlukla
malul. Görünen o ki mevcut sistem, bu tür bir süreç üzerinden işliyor.
Bugün
dünya genelinde sıfır karbon hedefini herkese kabul ettirme projesine
trilyonlarca dolar akıtılıyor. Siyasetçilerin ve zengin çevreci elitlerin
önlerine koyduğu çanaktan beslenen birçok bilim insanı, hiç sorgulamadan sürüye
dâhil oluyor.
Çalışmanın
yazarları, iklim değişikliğine dair uyarılarda ve son Kovid pandemisinde
bilgisayar modellerinin oynadığı rolden de bahsediyorlar. Makaleye göre,
İngiltere Kovid döneminde geliştirilen bilgisayar modellerinin tümüyle yanlış
kullanıldığını fark etti, zira elde bu modelleri ölçüme tabi tutacağımız somut
bilgi ve veri bulunmuyordu. Bilimsel tavsiyelerin sorgulanmadığı koşullarda, bu
tür eksik çalışmalar “yaşanan ölümlere, ekonomik çöküşe ve toplumsal marazlara”
katkıda bulundular.
İklim
konusuyla ilgili olarak geliştirilen modeller ise gerçek verilerin en
nihayetinde ortaya koydukları sıcaklık tahminlerinin iki üç kat fazlasını
ürettiler. Daha da kötü olanı, giderek daha fazla yanlış sonuç elde ediliyor
olması.
Eğer
modeller, gerçekte değişmekte olan iklimi yansıtıyor olsalardı, gerçek
sıcaklıklarla tahmin edilen sıcaklıklar arasında bu kadar mesafe olmazdı. Yapılan
yanlış, utanç verici ve bırakalım teknolojiyi, bilimin hiçbir sahasında hoş
görülemeyecek düzeyde.
Aslında
insandan kaynaklanan ısınmayı doğal sıcaklıklardaki iniş çıkışlardan ayrıştırmak,
BM destekli Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin yaptığı işten çok daha
zor bir iş. Çünkü deney yapma ve yineleme işlemi, “o kadar da imkân dâhilinde
bir iş değil.” Her sistem, atmosferin önemli kısımlarını modelleyememek gibi “ölümcül
bir kusur”a sahip.
Dr. Peter F. Mayer
14 Eylül 2023
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder