24 Ekim 2023

,

İklim Değişikliği ve Kovid Bilimi


Ara sıra da olsa tıbbi yayınlar, “İlâç şirketlerinin finanse ettikleri tıp araştırmalarının kaymağını kimler yiyor” veya “Bu araştırmaların sonuçları ne kadar güvenilir?” gibi soruları sorma cüreti gösteriyorlar. Aşılama kampanyası, bakteri kaynaklı zatürre tedavisine getirilen yasak veya uzmanların elindeki yayın kuruluşlarının ilâç şirketlerinin parasına bağımlı hâle gelişi gibi meselelerin gündeme getirilmesi, “araştırmalar”ın sonuçları konusunda daha fazla şüphenin açığa çıkmasına neden oluyor.

Aynı durum, iklim araştırmaları için de geçerli. Son dönemde bir dizi bilim insanı, iklim araştırmalarını yayımlayan yayınlardaki yolsuzlukları ifşa etti. Örneğin, üst düzey iklim bilimcisi Judith A. Curry, HÜkümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) iddialarını önceleri destekleyen, ama sonrasında bu iddiaları çürüten yayınlara dair yaklaşımını aktarıyor. Diğer bilim insanları ise araştırmaları yayımlanabilsin diye araştırmalarının belirli kısımlarının çıkartılmasına göz yumduklarından bahsediyorlar.

Küresel Isınma Politikası Vakfı (GWPF), kısa süre önce “Hükümetlere Sunulan Bilimsel Tavsiyelerin Geliştirilmesi” başlıklı, epey eleştirel olan bir çalışma kaleme aldı. Makale, bir zamanlar ciddiye alınan iklim değişikliği ve tıp cemaatinin işlettiği bilimsel süreçteki endişe verici bozulmayı aktarıyor. Daily Sceptic’in eleştirdiği çalışmada yazarlar, bilimsel namusa ait temel ilkeleri birçok bilim kurumunun terk ettiğini, çözüme kavuşturulmamış bilimsel meseleler konusunda net ve kalıcı konumlar aldıklarını, ait oldukları sektörlerin konumlarını eleştirmeden benimsediklerini, bilimsel çabalarına devam etmeye çalışanları susturduklarını söylüyorlar.

Bu süreçte üniversiteler, insanlık adına açık ve önyargısız araştırmalar yürütmek denilen o tarihsel görevlerini terk ettiler. Kâr amacı gütmeyen kuruluş statüsünü terk etmiş olmaları sebebiyle üniversitelere yol verildi. Sözde “konsensüs” adına grupça düşünme pratiği, hâkim moda akımlarını daimi kıldı ve muhalefeti ezdi. Bu hâliyle, grupça düşünme, üniversitelerin ana amacının antitezi olarak iş gördü.

Hâkim medya, uzun zamandır internette “tık avcılığı” yapan, paniği ve politik korkuları besleyen, gidişatı, olanı biteni zerre eleştirmeyen bir odak olarak faaliyet yürütüyor. Medya, bir yandan da ünlü olmak için sağa sola aç kurt gibi saldıran bilim insanlarını kendi reklâmlarını yapmaları konusunda teşvik ediyor.

Bahsi geçen makalenin yazarları, tüm hikâyenin önyargısız bir biçimde aktarılmasına mani olan birçok hatanın, hilenin ve sansürün devrede olduğunu söylüyorlar. BBC’nin tavrı üzerinde duran yazarlar, şu tespiti yapıyorlar:

“Meselelere akıl ile yaklaşan her gözlemci, devlete ait düzenleme kurulu Ofcom’un (İngilizlerin RTÜK’ünün -çn.) direksiyon başında uyuyakalıp kalmadığını, BBC’den uzmanların işaret ettiği yanlışları düzeltmesini isteyip istemediğini, ona bir tür tarafsızlıkla yaklaşıp yaklaşmadığını merak ediyor. Dillendirilen eleştiriler, esasen Almanya’daki ÖRR ve şirket medyası için daha fazla geçerli.”

Rapor, esas olarak Trinity Hall, Cambridge Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Profesörü Profesör Michael Kelly ve Oxford Hertford Koleji bilim bölümünde kıdemli eğitmen Prince Philip’in elinden çıktı. Siraküza Üniversitesi’nden Profesör Roger Koppl da ekonomiye dair değerlendirmeleriyle katkıda bulundu. GWPF raporunun tamamı, Aralık ayında yayımlanacak. Makale, başka akademisyenlerin eleştirilerine, yorumlarına ve katkılarına açık. GWPF, yürüttüğü çalışmanın aktivistlerin sürekli saldırısı altında olduğunu söylüyor. Kurum, kendi “açık eleştiri” politikasını şurada izah ediyor.

Korkunç düzeylere ulaşan “İklim Skandalı” türü skandallarla birlikte kitabi yaklaşımı ve imal edilmiş anlatıları takip etmeye dair politik taleplerin, gerçek ifade hürriyetinin ve bilimsel soruşturma pratiğinin yerini aldığı görülüyor.

Bugünlerde manşetlere Johns Hopkins Üniversitesi’nden Dr. Patrick Brown’un ilginç hikâyesi yansıyor. Brown, makalesinin resmi anlatıya uyum sağladığı ölçüde Nature dergisinde yayımlanma imkânı bulduğunu söylüyor. Bu iklim bilimci, bir “komplocu” değil. Sadece “gerçekleri söylemediğim için yazım bilim dergisinde çıktı” diyor. Orman yangınlarının yegâne sebebinin iklim değişikliği olmadığını söylüyor. Tek ana nedenin iklim değişikliği olarak gösterilmesini eleştiriyor. Muhalefetinin, itirazının ve eleştirisinin kariyerine zarar verdiğini aktarıyor. Makalesinin “iklim değişikliği”nin rolünü öne çıkarttığı, doğal sebepleri ve kundakçıların tehlikeli rolünü küçümsediği için yayımlandığını iddia ediyor.

GWPF makalesinin tamamı yayımlandığında, hükümetlere ve halka yaysınlar diye medyaya sunulan bilimsel tavsiyelere dair şüpheler de artacak. Bu süreç, yolsuzlukla malul. Görünen o ki mevcut sistem, bu tür bir süreç üzerinden işliyor.

Bugün dünya genelinde sıfır karbon hedefini herkese kabul ettirme projesine trilyonlarca dolar akıtılıyor. Siyasetçilerin ve zengin çevreci elitlerin önlerine koyduğu çanaktan beslenen birçok bilim insanı, hiç sorgulamadan sürüye dâhil oluyor.

Çalışmanın yazarları, iklim değişikliğine dair uyarılarda ve son Kovid pandemisinde bilgisayar modellerinin oynadığı rolden de bahsediyorlar. Makaleye göre, İngiltere Kovid döneminde geliştirilen bilgisayar modellerinin tümüyle yanlış kullanıldığını fark etti, zira elde bu modelleri ölçüme tabi tutacağımız somut bilgi ve veri bulunmuyordu. Bilimsel tavsiyelerin sorgulanmadığı koşullarda, bu tür eksik çalışmalar “yaşanan ölümlere, ekonomik çöküşe ve toplumsal marazlara” katkıda bulundular.

İklim konusuyla ilgili olarak geliştirilen modeller ise gerçek verilerin en nihayetinde ortaya koydukları sıcaklık tahminlerinin iki üç kat fazlasını ürettiler. Daha da kötü olanı, giderek daha fazla yanlış sonuç elde ediliyor olması.

Eğer modeller, gerçekte değişmekte olan iklimi yansıtıyor olsalardı, gerçek sıcaklıklarla tahmin edilen sıcaklıklar arasında bu kadar mesafe olmazdı. Yapılan yanlış, utanç verici ve bırakalım teknolojiyi, bilimin hiçbir sahasında hoş görülemeyecek düzeyde.

Aslında insandan kaynaklanan ısınmayı doğal sıcaklıklardaki iniş çıkışlardan ayrıştırmak, BM destekli Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin yaptığı işten çok daha zor bir iş. Çünkü deney yapma ve yineleme işlemi, “o kadar da imkân dâhilinde bir iş değil.” Her sistem, atmosferin önemli kısımlarını modelleyememek gibi “ölümcül bir kusur”a sahip.

Dr. Peter F. Mayer
14 Eylül 2023
Kaynak

0 Yorum: